Devlet çürümüş

Güncelleme Tarihi:

Devlet çürümüş
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, sistemi eleştirmeyi dün de sürdürdü. ANAP grubunda konuşan Yılmaz, devleti, ‘‘Çürümüş, yozlaşmış’’ sözcükleriyle eleştirdi. Deprem bölgesine yaptığı geziyle ilgili, ‘‘Gördüklerim, beni ve arkadaşlarımı çok rahatsız etti. Vatandaş çok kötü şartlarda’’ diyen Yılmaz özetle şunları söyledi:

MORAL BOZUK Sadece depremden dolayı değil, Türkiye genelinde vatandaşın çeşitli sorunlardan dolayı haklı tepkileri, karamsarlığı var. Umutsuzluk değil ama açık seçik, moral bozukluğu bulunuyor. Katı merkeziyetçi, hantal devlet yapısının elindeki olanakların nasıl heba olduğu her gün görülüyor. Demokrasi sadece biçimsel unsurlarıyla değil, gerçek anlamda da güçlendirilmeli. Hak ve hürriyetlerin genişletilmesi devleti tehdit eden tehlike değil, devleti daha güçlü ve daimi kılacak temel unsur görülmeli.

MİLLET YAPAR Türkiye'nin yozlaşmış, çürümüş sistemine getirdiğimiz eleştiriler ve öneriler, milletin geleceğine olan güvenden. Türkiye'de çok daha iyi şeyler yapmak mümkün. Bunu da devlet değil, millet yapacak. Yeter ki devlet, vatandaşa engel olmasın. Kişisel hak ve özgürlükler mümkün olduğunca geniş tutulmalı. Devletin vatandaşla barışmasını sağlayacak duvarlar yıkılmalı. Özgürlükleri, en gelişmiş ülkede ne kadar genişse o kadar, alabildiğine genişletilmeliyiz. Demokrasi, laiklik, sosyal hukuk devleti de korunmalı. Siyasi örgütlenmede koruyucu hükümleri koyarsınız ama kişisel hürriyetlerde yapılan kısıtlamaları dünyaya anlatamazsın.

ANKARA'NIN YETKİSİ DAĞILSIN Bunları yapmak için Türkiye'nin hiçbir şeye ihtiyacı yok. Sadece zihniyet değişikliği gerek. Ankara'nın yetkisini dağıtılmalı, devlet ekonominin içinden tümüyle çıkmalı, sivil toplum örgütleri güçlenmeli.

ESAS, ÖZGÜRLÜKLERE DOKUNULMASIN Çıkışlarımız malesef bazılarını rahatsız ediyor. Türkiye'de özgürlükler halk tarafından alınmamış, tepeden verilmiş. Demokrasi adına devlet dokunulmaz yapılmış. Sıkıntının temelinde bu var. Dokunulmaz devlet yoktur, dokunulmaz olan kişisel haklardır. Türkiye'de ise devamlı kısıtlama var. Tehdit ortadan kalktığı halde de böyle. Güneydoğu 20 yaşında olan genç, hiç olağan yönetim görmemiş.

BİR TAKIM MEDYA... Bir takım medyaya bakarsanız, siyasetçiler kendi menfaati dışında bir şey düşünmüyor. Ama kimse boşuna heveslenmemeli. Türkiye demokrasi ile yönetildikçe, siyasetçi de, siyasi parti de vazgeçilmez. Her gün yeni bir emaresi ile karşılaştığımız, yeni bir aktörün ortaya çıkarıldığı bu çirkin oyunun mutlaka bozulması lazım. Bunlara siyasetçiyi yıldırma faaliyetleri eşlik ediyor. Zihinlere kaygı, korku musallat oluyor. Sıradan vatandaşı bırakın, milletvekili bile görüşünü açıkça ortaya koyma cesareti gösteremiyor. Bu demokrasi için başlı başına bir tehlikedir. Türkiye, insanlarına korkunun değil, her alanda güvenin hakim olduğu bir ülke olmalı. Devletin kurumları da itibarlarını korumalı.

KURUMLAR ŞEREFİNİ KORUMALI Son iki ayda devlet organlarında bir takım üzüntü verici nizamsızlıklar yaşandı. Bunlar mazur görülemez. Her kurum kendisini toparlamak, şerefine, itibarına helal getiren tüm unsurları süratle içinden temizlemek zorunda. Bu konuda en fazla sorumluluk taşıyanın da siyasetçi olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.

Vatandaş Hilal-i Ahmer mahkûmu...

ANAP Grubu'nda konuşan Mesut Yılmaz, çağdaşlık üzerinde de durdu ve şunları söyledi: Çağdaş olmak, hürriyetleri insanımıza tanımakla mümkün. Çağdaşlık vatandaşını Hilal-i Ahmer Cemiyeti çadırlarına mahkûm kılmak, özgürlüklerden alıkoymak değil. Vatandaşı potansiyel düşman, güdülecek, cahil, geri kalmış teba olarak görmemektir. Bunları yapacak olan siyaset kurumu. Ama şartlar ağırlaşmıştır. Bir takım karanlık odaklar dikkatlerin kendi üstüne odaklaşmaması için, her gün siyasetçiye vurmakta. Ama Türkiye'nin sorunlarını kim çözecek? Siyasetçi olmadan siyaset, demokrasi nasıl olacak? Yoksa bunların kafasında demokrasi dışında başka yönetimler mi var?



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!