Değişime hoca engeli

Güncelleme Tarihi:

Değişime hoca engeli
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 1998 00:00

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Başlarken

Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök, Refah Partisi'nin kapatılmasından sonra eski Refahlıların kuracakları yeni parti çalışmalarıyla ilgili bir araştırma yapmamı söylediğinde duraksadım. Dış politika peşinde geçen 15 yıllık meslek hayatımda iç politika ve partilerle de ilgilendim ama Refah Partisi ve Refah Partililerle, iki yıl önceki Genel Kurul'unu izlemek dışında hiçbir ilgim olmadığı gibi bizim mahalledeki pastacıdan başka da yakın çevremde Refah Partili ahbabım yoktu.

Bir Çin atasözü, ‘‘bilge kişinin fikri yoktur’’ diyor. Doğruluk payı var. Çünkü insan önyargılarla gerçeğe yaklaşamıyor. Ben de zaten fazla bilgi sahibi olmadığım bir konuyla ilgili kafamdaki fikirleri bir kenara atarak ‘‘Senden tarafsız gözlemlerini istiyorum. Ne olduğunu anla ve yaz’’ diyen Genel Yayın Yönetmenimin talimatı doğrultusunda, bizim gazetenin Refah uzmanı Turan Yılmaz'ın destek ve yardımlarıyla çalışmaya başladım.

Refah Partisi'nin kapatılmasıyla bağımsız kalan milletvekillerinin Fazilet Partisi'ne geçmelerinden tam 15 gün önce Ankara'da eski Refahlılar arasında başlattığım turlar, diziyi kaleme alana kadar sürdü.

Fazilet Partisi kuruldu ama henüz oturmadı. Parti içi mücadelenin hangi boyutlara ulaşacağı belli değil. Değişim isteğinin, eski parti kadrolarının kemikleşmiş anlayışları karşısında ne kadar etkili olacağı şüpheli. Devam eden bir süreç hakkında yazmak ne kadar zor olsa da, iki olguyu tespit ettim.

Birincisi, Refah Partisi'nin kapatılması milletvekilleri arasında sanıldığı kadar büyük bir üzüntü yaratmamıştı. Çünkü Refah Partisi, 95 seçimlerinde tepki oylarını da toplayarak birinci parti olmuş ama iktidarda yıpranmıştı. Fazilet kurulmadan önce görüştüğüm eski Refahlı bir milletvekilinin sözleri dikkat çekiciydi: ‘‘Refahyol Hükümeti'nin son dönemlerinde kendi seçim bölgemde bir araştırma yaptırdım, Refah eriyordu. Kararsızları kaçırmıştık. Parti içinde çatlaklar başlamıştı. Çillerle birliktelik, projesizlik, tabanın beklentilerini cevapsız bırakmak bizi eritmişti.’’ Kapatılma kararıyla Parti'nin dinci, batı düşmanı, devletçi imajının sırtlarına yüklediği ipotekten bir anda kurtulan milletvekilleri samimi itiraflarında ‘‘Her işte bir hayır vardır. Böylesi bizim için daha iyi oldu’’ diyorlardı.

İkinci tesbitim ise Milli Nizam ile başlayıp Milli Selamet ile devam eden ve Refah Partisi ile iktidara yürünen uzun sürece damgasını vurmuş olan Necmettin Erbakan yaşadıkça, hiçbir yeni oluşumun onun gölgesinden kurtulamayacağıydı.

Recai Kutan, ‘‘genç-aksakallı’’ ayrımına karşı çıkıyor: ‘‘Gençlik dediğiniz şey sübjektif. Eğer aktivite olarak değerlendirirseniz en gencimiz Erbakan Hoca'dır.’’

Erbakan 21 Şubat 1998 günü Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne ait ASKİ tesislerinde kapatılan Refah Partisi'nin il başkanlarını topluyor ve şunları söylüyordu: ‘‘Bu geçiş döneminde karşımızda iki yol var. Birincisi, büyük bir organizasyon kurup, aynı heyecan ve mücadele azmiyle yola devam etmek, ikincisi ise böyle bir organizasyona başvurmadan yola çıkıp daha sonra mesela ilk büyük kongrenin ardından büyük bir organizasyon oluşturup mücadeleye kaldığımız yerden devam etmek.’’

Erbakan'ın tercihi ikinci yoldu.

Bu toplantıdan iki gün sonra 24 Şubat'ta Fazilet Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde siyasi hayata resmen adım attı. O gün, eski Refahlı milletvekilleri yakalarına taktıkları beyaz karanfillerle Fazilet'e geçiş sürecini başlattılar. Karanfil partinin simgesi değildi ama ‘‘gönüllerin simgesiydi’’. Öyle diyorlardı.

Bazıları ‘‘gönüllerin simgesi’’ni yakasında taşımaktan mutlu Meclis koridorlarında dolaşıyor, bazılarının gönüllerinde ise kasırgalar esiyordu.

ERBAKAN'IN ISTIRABI

Makarayı geri saralım ve 9 Şubat Pazartesi gününe dönelim.

Refah Partisi'nin kapatılmasıyla ilgili gerekçeli karar henüz yayınlanmamıştı. Necmettin Erbakan, Anayasa Mahkemesi kararını vermiş olmasına rağmen süreci durduracağına inanıyor ya da inanırmış gibi görünüyordu.

O gün Parti grup toplantısından çıktıktan sonra, hazırladıkları seçim yasasını partilere götüreceğini açıklıyor, bunun kabul göreceğinden söz ediyor böylece Refah Parti'sinin kapatılmasını engelleyebileceği umudunu yayıyordu.

Oysa iş işten geçmişti. Birçok milletvekili bunu biliyor fakat Erbakan'a ‘‘Hoca, parti kapandı. Şimdi ne yapacağımızı konuşalım’’ diyemiyordu. Yenilikçi genç kanat, ‘‘Erbakan'ın Parti'nin kapatıldığını bir türlü kabul etmek istemediği’’ görüşündeydiler.

Refah sonrası değişim nasıl olacaktı? Bu, yüksek sesle konuşulamıyordu ve Hoca'nın ‘‘hiçbir şey olmamış gibi’’ davranmasının kendilerine vakit kaybettirdiği inancı hakimdi.

Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Fazilet'in kuruluşu öncesinde yaptığımız görüşmede, ‘‘Hocanın ıstırabını anlamak lazım. Ancak siyaset boşluk kabul etmez. Yeni bir oluşumun yönünde belirleyici unsur Erbakan. O ise bu konuları tartışmıyor’’ sözleriyle bu durumun altını çiziyordu.

Merkezde hareket yoktu ama aralarında Bülent Arınç, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Haşim Haşimi'nin isimleri geçen 60-70 milletvekilinden oluşan grup, aralık ayından beri toplantılar düzenliyordu. Bu toplantılarda Refah'ın hataları tartışılıyor, dersler çıkartılıyor ve kurulacak yeni bir partinin ilkeleri saptanıyordu.

O NE YAPACAĞINI BİLİR

‘‘Ya yeni bir parti ile ya da mevcut bir parti ile siyaseti sürdüreceğiz’’ diyen Salih Kapusuz, görüştüğümde RP Başkanvekiliydi, henüz Fazilet kurulmamış ve Kapusuz daha grup başkanvekilliğine seçilmemişti. O ise Arınç'ın aksine, ‘‘Hoca ne yapacağını bilir. Yeni oluşuma fazla müdahil olmaz. Erbakan daha ortadayken yeni bir partiden söz etmek de şık olmaz’’ diyordu.

Kapusuz'a göre yeni parti için istişare yöntemiyle değerlendirmelerde bulunulacaktı. İl ve ilçelerde anketler yaptırılacak, millet düşüncesini ortaya koyacaktı. Hiçbiri olmadı. Birgün bir baktılar, Hoca pek kimseye danışmadan kararını vermiş ve hepsine Fazilet'i işaret etmişti.

Partinin dizginlerini Oğuzhan Asiltürk'e teslim etmiş, Temel Karamollaoğlu teşkilat başkanı olarak çalışmaya başlamış, Ahmet Tekdal da lojistik desteğe geçmişti. Fazilet'in kurulduğu gün içlerindeki kasırgayı yüreklerine gömen ‘‘gençler’’, Erbakan'ın gölgesinde değişimin mümkün olamayacağını anladılar.

Emeklilik mezarda başlar

Fazilet Partisi Grup Başkanı Recai Kutan, gençlik yıllarından beri Necmettin Erbakan'ın yakın çevresinde. Erbakan'ın sağ kolu. Fazilet'in şimdilik gölge başkanı. ‘‘Ben ne meslek hayatımda ne de siyasi hayatımda herhangi bir göreve talip oldum. Bizde göreve talip olunmaz, görev kabul edilir’’ diyor. Bu sözler biraz da, yeni oluşumun yönetimine aday olan yenilikçi gruba sitem.

Yumuşak ve uzlaşıcı tavırlarıyla parti içinde seviliyor. Hatta Melih Gökçek'in Ankara'da yaptırdığı araştırmaya göre Kutan, halkın istediği başkan adayları arasında dördüncü sırada yer alan tek eski kuşak. Kutan, ‘‘genç-aksakallı’’ ayrımına karşı çıkıyor: ‘‘Bizim partinin içinde yaşlı genç ayırımı yok. Gençlik dediğiniz şey de sübjektif. Eğer aktivite olarak değerlendirirseniz en gencimiz Erbakan Hoca'dır.’’

Pekiyi gençler olmayacak mı? ‘‘Elbette yeni parti içinde gençler ağırlıklı olacak. Ben gelmişim 68 yaşıma, benim aktif olarak görev yapabileceğim kaç sene var? Yeni yapılanma içinde gayet tabii, bu bir hizmettir. Bizde emeklilik mezarda başlar. Eğer bu bir hizmet anlayışı ise insanın gücü kuvveti olduğu sürece devam eder.’’

Refah Partisi'nin hataları konusunda pek konuşmak istemiyor. Hatta anladığım kadarıyla eski partisini fazla hatalı bulmuyor. Ama ah şu imaj! Bunda medyanın da payı var. Tabii ki bunu da nazik bir dille belirtmeden edemiyor. ‘‘Bugün kamuoyunda bizimle ilgili yanlış bir imaj var. Bu imajı değiştirmek de mesele.’’

Pekiyi yeni partinin politikasında değişiklik olacak mı? ‘‘Politikasının değiştirilmesi şeklinde ifade etmem. Ancak vatandaşa imajı tashih edecek tarzda bir politikanın oluşturulması lüzumuna kaniyim. Genç arkadaşlar batıyla entegrasyondan söz ediyor. Bizi genellikle batıya karşı görürler.’’

Değil misiniz? ‘‘Batıyı iki bölüm halinde ifade ediyoruz. Batının temsil ettiği evrensel değerler var. İnsan hakları, özgürlük ve ilmi zihniyet. Biz yüzde yüz bu evrensel değerlerden yanayız. Ama ikinci yüzü, batı tam bir sömürge kültüründen geliyor ve zenginliklerinin temeli sömürüye dayanıyor. Biz batının bu sömürü düzenine kayan yanına karşıyız. Batıyla eşit ve adil şartlarda işbirliğine ekonomik, kültürel konularda işbirliğine varız hatta entegrasyona.’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!