Charles ve Melisa’dan torun istiyorum

Güncelleme Tarihi:

Charles ve Melisa’dan torun istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2013 17:39

Kont Anton Wolfgang von Faber-Castell (72), kalem şirketi FaberCastell’in 8’inci nesil CEO’su. Kendisiyle Nürnberg Stein’da bir araya geldik, kendi adını verdiği yeni lüks markaları Graf von Faber-Castell’i konuştuk.

Haberin Devamı

* Graf von Faber-Castell, lüks bir marka. Tabana yayılmış bir kırtasiye krallığının ardından neden lüks sektörüne girmek istediniz? 

- Özellikle girdim, çünkü sahip olduğumuz bazı ürünleri yeniden keşfetmek istedim. Özellikle de 18’inci yüzyılda yapıp sattığımız bazı ürünleri. Tüm bu yolculuk, kendime aldığım gümüş kalem koruyucularla başladı. 1886-87 yıllarından kalma bir parçaydı. Bu ürün masamın üzerinde duruyordu ve bir gün bunun gibi bir ürün yapabileceğimi hayal ediyordum. Sonra tasarımcıyla çalışıp küçük bir lüks tüketim grubu yarattık. İçinde silgisinden kalemtıraşına kadar tüm yardımcı enstrümanların olduğu bir seri. Bunları dolmakalem, tükenmez kalem, mekanik kalemler ve birlikte kullanabileceğiniz diğer ürünler takip etti. Deri ürünlerle tamamlanan seri, daha sonra çeşitli dükkanların içinde, kiosklarda ve kendi dükkanlarımızda satışa sunuldu.
    
* Bu lüks markada sizin için en önemli nokta nedir?     

- Bir kere markanın en önemli noktası, özel seçilmiş materyallerin kullanılmış olması. Bir kalemin doğallığı tahtayla başlar. Biz de bu doğallıktan yola çıkarak ağaçtan elde edilmiş kalemler yapmaya, ona gümüş ve diğer materyaller eklemeye başladık.

* Sizin favoriniz hangi kalem?

- “Mükemmel kalem” diye tabir ettiğimiz model. Gümüş bir kapağı var. Bu kapak aynı zamanda kalemtıraş. Arka yüzeyindeki kapakta da silgi mevcut. Kurşun kalem aslında ama özel bir yapım. Asya- Pasifik ülkelerinde bu ürün için çok büyük bir potansiyel görüyoruz.

* Kalemde lüksü nasıl tanımlıyorsunuz?


- Lüks, her zaman özel ve genellikle pahalı unsurlar barındıran demek. Gerçekten eşsiz ürünler yaratmaya çalışıyoruz, haliyle pahalı oluyor. Bana göre aldığınız lüks ürün muhteşem bir şekilde çalışmalı, kullanılan materyal kaliteli olmalı ve el işçiliği bulunmalı. Her yıl çıkardığımız “yılın kalemi” serisi de bunun en önemli örneklerinden biri.

* Kalem hâlâ erkek için bir statü sembolü olarak görülüyor mu?

- Elbette. Amerika’da değil belki ama Asya Pasifik ülkelerinde kaliteli bir kalem yaşam standardınızı yansıtıyor.

* Çok özel siparişleri ilk siz mi deniyorsunuz?

- Tasarım ekibini çok yakından tanıyorum ve böyle bir siparişle ilgili sürekli bilgi alıyorum. Bazen denediğim oluyor ama kalite kontrol konusunda uzman bir ekibimiz var. Ama eğer yeni bir ürün çıkıyorsa, ilk ben denerim.

DİJİTAL ÜRÜNE YATIRIM YAPMAK İSTEMİYORUZ

* Yeni bir projeniz var mı?


- Öncelikle bu yeni markayı büyütmek bizim için önemli. Düsseldorf’un ardından Köln’de bir mağaza açmayı planlıyoruz. Bundan sonra ürün yelpazesini genişletip diğer ülkelerde de mağazalar açmak istiyoruz.

* Graf von Faber-Castell sizin adınızı taşıdığı için sorabilirim; bu ismi, ölümsüzleştirmek istediğiniz için mi seçtiniz?

- Ürün lüks segmentinde olduğu için daha yüksek bir pozisyonda var olmasını istedik. Bu yüzden ‘kont’ anlamına gelen ‘Graf’ı kullandık. Markanın kendine ait dükkanlarının olmasını istiyorum ve onların var olması benim için daha önemli. Tüm bu marka kazançlı desen sana katılırım ama ölümsüzlük dersen kısa süreli bir proje olmuş olur.

* Akıllı telefonlar ve tabletler yaygınlaştı, siz dijital kalem üretmeyi düşünmüyor musunuz?

- Bu konuda fikirler var ama şirket olarak dijital bir ürüne yatırım yapmak istemiyoruz. Çünkü çok çabuk modası geçiyor. Altı aydan sonra yeni bir ürün yapman gerekiyor. Tabletleri seviyorum, bence iyi bir ürün ama dediğim gibi böyle bir sektöre girmek istemiyoruz. Başka bir projemiz var aslında ama şu an sana söyleyemem.

GEZİ PARKI SÜRECİNİ İZLEDİM

* Türkiye’ye bir dahaki gelişiniz ne zaman?


- Sık sık geliyorum. Eylül ayında Alman Konsolosluğu’nda bir davet olacak, ona katılacağım.

* Bu yeni marka için İstanbul’da bir mağaza açmayı düşünüyor musunuz?

- Sadece Graf von Faber Castell olarak tüm markanın birleşiminden oluşan bir mağaza açmayı düşünüyoruz. Lüks markasını büyüttüğümüzde ona özel bir mağazaya ihtiyacımız olacak.

* Türkiye’deki Gezi Parkı eylemlerinin sektöre yansıyacağını düşünüyor musunuz?

- Süreci izledim. Sektörde bir değişiklik olacağını düşünmüyorum. Şu an işlerin yürümesi kolay olmayabilir ama zamanla rayına girecektir. Bunun dışında Türkiye’de birçok imkan var. Bence ülke bu zamana kadar iyi bir ivme yakaladı.

* Son olarak; Faber-Castell ailesinin 9’uncu jenerasyonunda marka kime emanet edilecek?

- Muhtemelen yakından tanıdığın Melisa (Eliyeşil) ile evli olan oğlum Charles var. Yeri geldiğinde o da şirket hakkındaki fikirlerini sunuyor. İleride bu koltuğa o oturacak. Şu an onun yaptığı şey benim için çok önemli, çünkü dışarıda deneyim ediniyor.

* Peki ya torunlar?

- Kesinlikle istiyorum. Ama bu zamanlama meselesi. (Gülüyor)

ÇALIŞANLARIMA TEK TEK KART YAZIYORUM, KARIM “APTALSIN” DİYOR

* Hiç oturup mektup yazdığınız ya da anılarınızı kaleme aldığınız oluyor mu?


- Uzun mektuplar yazmıyorum ama kısa notlar alıyorum. Her yıl Noel’de 700’ün üzerinde çalışanıma kart yazıyorum. Kendi el yazımla ve her birine özel notlarla. Birkaç günümü alıyor tabii. Ama bilgisayarda yazıp mail atsam insanlar unuturlar, böyle unutmuyorlar. (Gülüyor) Karım da tek tek yazdığım için “Aptalsın” diyor ama tercihim bu.

YEŞİL RENK ATLI ASKER BİRLİĞİNDEN

Markanın koyu yeşil rengini nasıl buldunuz?


- Büyükbabam atlı askerdi. Bulunduğu birliğin rengi de koyu yeşildi. Markanın rengi de buradan çıktı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!