‘Cerrah Çelebi’ son yolculuğuna uğurlandı

Güncelleme Tarihi:

‘Cerrah Çelebi’ son yolculuğuna uğurlandı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2010 00:00

Tıp dünyasında 'virtüöz cerrah' olarak bilinen ünlü cerrah Tarık Minkari 85 yaşında hayata veda etti. Tıp dünyasında “virtüöz cerrah” olarak kabul edilen Minkari, Tevşiviye Camisi'nde düzenlenen törenin ardından toprağa verildi.

Haberin Devamı

TARIK MİNKARİ'NİN FOTOĞRAFLARI

 

Minkari için düzenlenen törene, oğlu Sadık Minkari, eski İstanbul Üniversitesi rektörleri Prof. Dr. Bülent Berkarda ve Kemal Alemdaroğlu, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, sunucu Halit Kıvanç ile meslektaşları, aile dostları ve yakınları katıldı.

Minkari'nin cenazesi, öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından bir süre eller üzerinde taşındıktan sonra konulduğu cenaze aracıyla Zincirlukuyu Mezarlığı'na oradan da aile kabristanlığına defnedildi. Cenaze törenine katılan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Minkari'nin hocası olduğunu, onun yanında yetiştiğini, Türk ve dünya cerrahisinin ünlü bir ustasını kaybettiğini söyledi.

"Sadece tıp değil her konuda çok şey bilirdi"

 

Haberin Devamı

Tarık Minkari ile çok eski arkadaşlığı bulunan Halit Kıvanç da son yolculuğuna gönderdiği dostunun ardından şunları söyledi:

 

"Biz bir vesileyle tanıştık, sonra arkadaş olduk. Eşlerimizle birlikte güzel bir arkadaşlığmız oldu. Çok üzgünüm, Tarık çok büyük bir doktordu. Bilgi olarak da çok bilgili bir insandı. Sadece tıp değil tıp dışında çok şey bilirdi. İyi yazardı ve güzel konuşurdu. Sohbet ustasıydı, bize derdi 'Ben bu işi (sunuculuk) yapsam' diye biz de derdik, 'Sen git doktorluğunu yap bizim ekmeğimizi yiyeceksin' diye. Birçok TV programına çıkardı. Ama ben bazı tatlı konularda özellikle onu çıkarmışımdır ve herkes birbirine o gün veya ertesi gün birbirine sorardı, dinledin mi hoca ne anlattı diye. Ailecek yurtdışı sehayatlere giderdik. Seyahat konusunda da muhteşem bir tarih profesörü gibiydi. Bakın bunları rehber tutmazdık, Tarık bize anlatırdı"


İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Oktay Duran da, Minkari'nin bu toplumun yetiştirdiği önemli isimlerden olduğunu, tıp dünyasına üstün hizmette bulunduğunu ve topluma örnek olacak insanların başında geldiğini kaydetti. Minkari hakkında yazdığı 'Efsane Cerrah' adlı kitabı olan Duran, kitabında Minkari'nin yaptığı iyilikleri derlediğini belirterek, “Efsane Cerrah adını ben taktım” dedi.

Haberin Devamı


Tıp dünyasında Minkari teknikleri

"İnsanlar ikiye ayrılır; doktorlar ve diğerleri. Doktorlar ikiye ayrılır; cerrahlar ve diğerleri. Cerrahlar ikiye ayrılır; genel cerrahlar ve diğerleri; genel cerrahlar da ikiye ayrılır; Tarık Minkari ve diğerleri...


Tıp dünyasında "Minkari teknikleri" ile anılan Erol Tarık Minkari'nin mesleki başarısı, yakın dostu Gazeteci Aydın Boysan'ın bu tarifiyle ölümsüzleşir. Oysa doktor olmasını ailesi istememiştir. Yargıç babasını dinlese ekonomist, annesini dinlese nikah memuru olacakken, doktorluğu seçer Minkari. Annesi uzun süre inanamaz doktorluk yapabildiğine. Bir akşam evde yemek yerken kapı çalar. Anne kapıda uzun uzun biriyle konuşup geri döner ve yerine oturur. Oğul Minkari'nin "Kimmiş" sorusuna "Komşu, seni sordu, doktor bey evde mi dedi? Yok, dedim" karşılığını verir. Minkari nedenini sorunca da "Evladım, şimdi gider yalan yanlış bir ilaç verirsin, adam ölürse ben bu mahallede oturamam" yanıtını alır. Annesini ancak profesör olduktan sonra muayene eder. Dizi şişen annesine yaşlı hastalığı "artroz" teşhisi koyan Minkari, muayeneden sonra annesinin "Bitti mi" sorusuna "Evet" yanıtı verir. Annesi kalkıp oğlunun cebine para koyar ve "Bir dahaki sefere daha iyi muayene edersin" der. Minkari'nin "Beğenmedin mi?" sorusuna ise "Karnıma bakmadın, göğsümü, kalbimi dinlemedin, tansiyonumu ölçmedin" karşılığını verir. Bu sözlerden utanan Minkari, bu anıyı "Şimdi biri gelip 'tırnağım batıyor' dese, 'soyun' diyorum" sözleriyle anlatır.  

Haberin Devamı


Pasteur'dan etkilenip doktor olur


Tarık Minkari, 1925 yılında Bartın'da, annenin 'kız çocuk dualarına' rağmen evin 5.erkek çocuğu olarak aileye katılır; ancak  annesinin hışmından kurtulamaz. 6 yaşına kadar kız çocuğu gibi büyür. Uzun saçlıdır ve "entari" giyer. Taki teneffüste çişi gelene kadar... Eteğini kaldırıp duvarın dibine yanaşınca arkadaşları "oğlanmış" diye bağırır. Koşarak gittiği evde annesine "Ben kız değilmişim" diyen küçük Minkari'nin saçları o gün kesilir. Tarık o gün erkek çocuk olur. Annesi o saçları yıllarca bir defterin arasında saklar.


Minkari adının efsaneleşmesine vesile olan mesleğini seçişinde lise son sınıfta gördüğü bir film etkili olur: "Pasteur". Pasteur'un çalışma stili ve dehasına hayran kalan Minkari bunu şöyle anlatır: "Sonradan öğrendim ki Pasteur doktor değil, kimyager ve mikrobiyologmuş. Ama doktorları çok severmiş. Çünkü doktor Tanrı'nın yarattığı en gelişmiş, en mükemmel canlıyı tedavi eder. Bu, doktorların yeryüzünde Tanrı'nın gücünü temsil etmesi anlamına gelir."

Haberin Devamı


İkinci Dünya Savaşı'nın en ateşli döneminde, 1942'de girer Tıp Fakültesi'ne. 1948'de cerrahi asistanı, 1952'de uzman, 1957'de doçent, 1964'te 39 yaşında profesör olur. Özofagus, mide, pankreas, safra yolları, kolon, diafragma, bronş ve pelvik ekzantrasyon cerrahisinde kullanılmış 18 orijinal kişisel teknik ve modifikasyonları literatüre girer. Meslektaşları Gürcan Ünal, Yılmaz Kafadar, Olcay Alver, Sadık Perek ile, mide, yemek borusu, pankreas, karaciğer ve safra yolları cerrahisi hakkında 11 kitap yazar, 250'den fazla makalesi, yerli ve yabancı dilde yayınlanır. Ama asıl yazarlığı aktif mesleğine "virtüöz cerrah" olarak nokta koyup, dünya turuna çıktığı 1992'den sonra başlar:

Haberin Devamı

Ahirette seyahat acentası yok


"1992 yılında 67 yaş nedeniyle beni emekliye ayırdılar. O gece rüyama Evliya Çelebi girdi. 'Ya cerrah, gece gündüz ameliyat yapıyorsun, kesiyorsun biçiyorsun, bu işten bıkmadın mı?' Bıkmamıştım ama onu gücendirmemek için 'Bıktım' dedim. Eğildi kulağıma 'Biraz da dünyayı tanımaya çalışsana, ahirette seyahat acentesi yok!' dedi. O günden beri de canımın istediği her yere gittim, 5 kıtayı dolaştım."


Kısa zamanda "Cerrah Çelebi" unvanını alan Minkari anılarını ve gezilerini, Bir Cerrahın Anıları, Anılar-Portreler-Tören, Şaştım Kaldım, Hoş ya da Boş, Neler gördum neler?, Yetmişin Baharında, Keyfimin Sepeti, Coştum Koştum, Önce Bayılt Sonra Ayılt kitaplarının da içinde yer aldığı 30 kitapta toplar. Bu kadar kitabı 15 yılda yazdığını düşünürseniz, Tarık Dursun K.'ya hak verirsiniz: "Geç kalmış olmanın kaygısı onu dursuz, duraksız bir yazmaya itmiştir. Doğasındaki mizah; her olguya ve her olaya mizaha en yakışır bir uygunluk içinde yaklaşması sonucu elde ettigi o şaşırtıcı birikimini, birbiri ardına yayınladığı kitaplarında bir kuyumcu sakınırlılığında kullanmaktadır."


O ise yazarlığını şöyle anlatır: "Benim için yapılan emeklilik töreninden sonra yazı hevesi doğdu ve Aydın Boysan dostum bana bir deste kâğıtla kalemler gönderdi 'yazmanı bekliyorum' dedi. Bedava kâğıtla kalemi bulunca ben de her deste kağıttan bir kitap çıkardım."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!