Çalışkan çiftçi

Güncelleme Tarihi:

Çalışkan çiftçi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2001 00:00



Serhan YEDİG
Haberin Devamı

Arto Tunçboyacıyan'ın üç albümü ardı ardına yayımlanıyor

Öfkelenip stüdyoya girdim. İnsanların birbirini anlaması, farklılıklara saygı göstermesi gerektiğini anlatan bir şarkı söyledim. Bunu yeni albüme koydum.

20 yıldır Amerika'da yaşayan perkusyoncu Arto Tunçboyacıyan bir yandan modern cazın ünlü isimleriyle çalarken diğer yandan 'avangard folk' adını verdiği çalışmalarını sürdürüyor. Kökü doğduğu topraklara bağlı, yalın bir müzik yapmak istediğini söyleyen Tunçboyacıyan, Ermeni kültüründe önemli yeri olan kayısı imgesi üzerine yazdığı çalışmaları 'New Apricot' albümünde topladı. Film müziklerini gözden geçirip 'Aile Muhabbeti' adlı bir CD'ye dönüştürdü. Ünlü saksofoncu Paul Winter'la kaydettiği ‘‘Everyday Is A New Life’’ ise geçtiğimiz günlerde Amerika'da yayımlandı. Grubu Armenian Navy Band'le kaydettiği New Apricot'ın son rötuşları için önceki hafta İstanbul'a gelen Tunçboyacıyan'la yeni albümlerini konuştuk.

Masalları, çocukluğumuzda dinlediğimiz öyküleri çağrıştıran bir albüm yapmışsınız. 'Everyday A New Life' naif ve etkileyici. Birlikte çalıştığınız Oregon, Dino Saluzzi, Joe Zawinul gibi isimlerin karmaşık müziği sizi sıkmış galiba...

- Ben bu müziğe avangard halk müziği diyorum. Derin soyutlamalardan, teknik gösterilerden uzak, kökleri toprağa bağlı, samimi. Siz hiç 'geri kalmış portakal' gördünüz mü? Binlerce yıldır aynı meyve. Lezzeti, kokusunun güzelliği değişmemiş hiç. Müzik de böyledir. Doğduğum toprağın müziğini, kendimce yorumluyorum. Yaptığım müzik herkes içindir. Dikkat ettiyseniz Hergün Yeni Birgün demedim albümün adına. Gün sadece beni ilgilendirir. Her Gün Yeni Bir Hayat dedim. Çünkü, her gün, hep birlikte yeni bir hayata başlıyoruz.

MASAL GERÇEK İÇİNDE

Peki masalsılık nereden geliyor?

- Ruhumuzu, hislerimizi çok az tanıyoruz. Hislerle ulaşan mesajların çoğunu çözemiyoruz. Aklımızla açıklayamadıklarımıza masal deyip çıkıyoruz. Size üç olay anlatayım: Amerika'daki evimde bir geceyarısı uyandım. Telefonumun üstüne sanki birileri ışık sıkıyordu. Annemleri aradığımda telefona ablam çıktı ve 'Nereden biliyorsun' diye sordu. Babam komaya girmişti. Ziyarete geldiğimde annem bir rüya gördü. Amerikan yerlilerine benzeyen bir oğlum oluyordu. New York'a döndükten dokuz gün sonra Güney Amerika kökenli Dalia'yla tanıştım. Dedesiyle aynı adı taşıyan Setrak onun ölümünden bir buçuk yıl sonra doğdu. Bir gün annesine gördüğü düşü anlatmış. Dedesi yatakta yatıyor, su içiyormuş. Uçarak pencereden içeri girmiş, ışığını alıp camdan uçarak çıkmış. Anneme babamın son anlarını sordum. Oğlumun anlattığı gibiydi. Torununu ilk kez kucağına aldığında 'Bu Setrak gibi bakıyor' dedi. Sonra oğlum yedi yaşına geldiğinde bir gün durup dururken ‘‘Bu hayat bir rüya, bir gün uyanıp gerçeği göreceğiz’’ deyiverdi. İşte böyle. Hayat, gerçek, masal, rüya aslında iç içe; ne gördüğümüz, ne kadar görebildiğimiz önemli...

WINTER'IN 'SÜRPRİZ KUTUSU'

Chamber jazz, new age gibi türlerin öncüsü Amerikalı saksofoncu Paul Winter'ı bu düşlere katılmaya, soprano saksofonuyla Anadolu'nun sesini aramaya nasıl ikna ettiniz? Bildiğim kadarıyla son yıllarda kafasını balinalara, kuşlara, kurtlara takmış durumda.

- Birkaç yıl önce kelt müziği yapan İrlandalı bir şarkıcı tanıştırmıştı. Grubuna katıldım. Pazar günleri kilisede verdiği, Müslüman, Hıristiyan, Budist, Yahudi herkesin geldiği konserlerde çalmaya başladım. İlk konserde çok şaşırdım. Kurtlar, filler getiriyorlar kiliseye. Onların, yani doğanın sesini müziğe katıyorlar. Winter bana 'sürpriz kutusu' adını taktı. Çünkü her konserde farklı birşeyler yapıyor, onları şaşırtıyorum. Birlikte albüm kaydetmeyi düşündüğümüzde, ona yakın geleceği için bu projeyi gündeme getirdim. Çok mutlu oldu. Konser kayıtlarımızdan bir başka albüm de aynı günlerde yayımlandı. Şimdi New Age dalında Grammy'ye aday gösterildi.

Klezmerci Giora Feidman 'vücut ruhun enstrümanıdır' der. Siz de perkusyonla başlayıp vücudunuzu çalmaya başladınız sanki...

- Doğru. Sesimle birlikte, kafama göre düzenlediğim curayı da kullanıyorum. Cura çok belirgin coğrafi referansı olan bir çalgı. Avrupa'daki konserlerde bazen ne çaldığıma bakmadan benden bir türkü isteyiveriyorlar. Şimdi hiçbir coğrafi, kültürel çağrışıma yol açmayacak farklı bir telli çalgı yaptırıyorum. Ama curadan vazgeçmeyeceğim. Çünkü beraberliğimiz Anadolu'da Türk ve Ermeniler'in hep dost kalacağını gösteren bir simge aynı zamanda.

İNFİAL GÜNÜ İSTANBUL'DA

Grubunuz Ermeni Bahriye Bandosu da bugünlerde ikinci albümünü yayımlıyor. Üstelik İstanbul'da kaydettiniz bu albümü, değil mi?

- İlk albümü Ermenistan'da kaydetmiştik. Jest olsun diye ikincisini İstanbul'da kaydedelim, dedim. Garip bir tesadüf oldu. Grup üyeleri ABD Temsilciler Meclisi'nin kararının açıklandığı gün Ermenistan'dan İstanbul'a geldi. Havaalanına indiklerinde renkleri bembeyazdı. Pasaport kontrolü sırasında terslikler olunca iyice tedirginleştiler. Kayıtlar başladıktan bir gün sonra Taksim'e çıkmışlar dolaşmak için. Ermenilere yönelik pankartlar görmüşler herhalde. Kan ter içinde otele dönüp bavulları hazırlamaya başladılar. Zar zor ikna ettik. 12 kişilik grubun hepsi konservatuvarda klasik eğitim almış, profesyonel sanatçılar. Sonuçta beklediğim kadar iyi bir albüm çıktı ortaya.

Tansiyonun bu kadar yükseldiği günlerde ''New Apricot''ı Türkiye'de de yayımlamak plak firmanızı ürkütmüyor mu?

- Universal müzik önce Türkiye, sonra tüm dünyada yayımlayacak. Plak firması değil ama konser için bağlantı kurduklarımız gelişmelerden rahatsız oldu. Sadece ‘Denizci Bandosu’ adını kullansanız olmaz mı, diye sordular. Ben de öfkelenip stüdyoya girdim. İnsanların birbirini anlaması, farklılıklara saygı göstermesi gerektiğini anlatan bir şarkı söyledim. Bunu da yeni albüme koydum.

Son olarak yeni projeler ve konserlerden bahsedelim.

- Bir albüm yapabilecek kadar hazır beste var elimde. İçinde popüler olabilecek şarkıların da olacağı bir albüm kaydetmeyi düşünüyorum önümüzdeki aylarda. Paul Winter'la perkusyon ağırlıklı bir albüm yapmayı düşünüyoruz. Armenian Navy Band'le martta Avrupa'da bir dizi konser vereceğiz. İstanbul'a da konser için uğramayı düşünüyoruz.

HEMŞO TARTIŞMASI

Geçen hafta gazetelere faks çeken Nezih Ünen, Hemşo filminin fragman müziklerinin kendisine ait olduğunu iddia etti. Konu size yansıtıldı mı?

- Üç yıl önce Avcı filminin müziklerini İstanbul'daki İmaj Stüdyoları'nda kaydetmiştim. Daha sonra albüm olarak yayımlandı ve ilgi çekti. Film için kaydedilip kullanılmayan parçalar da vardı. Bunları yeniden miksajdan geçirip bazı eklemeler yapıp Aile Muhabbeti adlı bir albüm haline getirdik. Albüm çalışmaları sürerken filmin yapımcıları bir görüşme için İmaj'a gelmiş. Dinleyip beğenmişler. Filmde kullanmak için benden izin istediler. Ben de bazı parçaların Avcı'da kullanıldığını söyledim. Bizim için farketmez, dediler. Seçtikleri parçaları söylediler, telifini ödeyip kullandılar. Fragmanlarda bildiğim kadarıyla 'Herkes Kendi Gördüğüne Doğru Der' kullanıldı. Hemşo'nun sadece ilk 20 dakikasını gördüm. Diğer bölümlerde Nezih Ünen'in eserleri kullanılıyor olabilir. Ama herhalde üç yıl önce yazdığım, kaydettiğim şeylere sahip çıkmıyordur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!