Bu oyunu yazan tosun okuyan nokta com

Güncelleme Tarihi:

Bu oyunu yazan tosun okuyan nokta com
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2001 00:00



Nevzat BASIM
Haberin Devamı

Ferhan Şensoy'un İnternet'i hicveden ilginç oyunu 9 Şubat'ta başlıyor

Ferhan Şensoy, Türkiye'nin ve dünyanın İnternet konulu ilk oyununu 9 Şubat'tan itibaren sahnelemeye başlıyor. Şensoy, ‘‘İnsanların, F tipi İnternet hücrelerine hapsolup kaldığı’’ bir gelecek korkusunu anlattığı oyunda ‘‘çok accayip Türkiye'den çok accayip sahneler’’ sergileyecek.

Ferhan Şensoy tiyatrosu, Ortaoyuncular, dünyada ve tabii ki Türkiye'de ilk kez, konusu İnternet olan bir oyunla, 9 Şubat'tan itibaren izleyici karşısına çıkacak. Oyunun adı, www.dijital-gulduru.com: Sahibinden Satılık Birinci El Ortaoyunu.

Şensoy'un ilk kez bir sponsorla sahneye çıktığı oyun, Türk tiyatrosu adına içerisinde pek çok ilki barındıracak. İşte Ferhan Şensoy'un ağzından, konusu İnternet olan oyunun öyküsü.

F TİPİ İNTERNET HÜCRESİ

Oğlum ve iki kızım bilgisayarlarının, İnternet'lerinin başından kalkmıyor. Diyelim Pazartesi ya da Salı bizim bir işimiz yok, ben o gün hiç evden çıkmıyorum, onların okuldan gelmesini bekliyorum. Beraber olalım diye... Onlar gelir gelmez çantaları fırlatıp üçü birden bilgisayar başına. Odalarına kapanıyorlar, hiç görüşemiyoruz. Sonra ben onlara bakıp düşündüm ki, bu ileride hepimizi ve sonraki kuşakları F tipi İnternet hücresine sokacak; artık hiç kimse oradan çıkmayacak. Bu korkunç bir durum. İnsanlığı bir yalnızlığa götürecek.

TESETTÜRLÜ EKRAN

Ben buradan McDonals'a girip sipariş de verebildiğime göre, yemek için de kalkmayacağım başından. Kapıyı açmaya kalkacağım, getirdiğinde. O kadar sanal bir dünya ki, herkes, herkes... Kimsin diyorsun, ‘‘Ben Victor Hugo'yum’’ diyor! Diyebiliyor yani. Kimse olduğu gibi değil, olmak istediği gibi giriyor chat'e. Her kız sarı saçlı, uzun boylu! Öyle yalan, samimi olmayan bir dünyada şu konuştuğumuz gibi ilişki yok zaten. Burada böyle bir tesettürlü ekran durumu var.

DOWN NE UPLOAD NE

Geçen gün oyun için gerekli kabloları almaya bir mağazaya gittim. Mağazaya Anadolu'dan gelmiş 4 Türk girdi. İngilizce bir şeyler konuştular. Hiç Türkçe kelime geçmedi. O ona dolar verdi; bu onlara para üstünü dolar olarak takdim etti. Ne oluyoruz? Demek ki biraz sonra Türkçe de konuşulmayacak. Oyuna sponsor bulduk ya... Daha sonra oyun için bir web sayfası yaparız dendi. Bir arkadaşla tanıştık falan. ‘‘Abi onları down ederiz, Şunları al, upload et...’’ Ne diyorsun kardeşim, ben anlamıyorum ki. Yalnızca İngilizce değil, bir de böyle şeyler kullanmaya yönelik olmayan ve makineye güvenmeyen bir milletiz, kuşkucu bir millet...

KÖTÜLEMİYORUZ

Ben güldürü yazan biri olarak, işin balonunu delen biri olarak, ters taraftan bakıyorum. İnternet'in yararları da var diyorum, onun için iki kızım da oynuyorlar oyunda. Onlar da İnternet'ten ne kadar yararlandıklarını anlatıyorlar oyun süresince. Bütün herşeylerini hallediyorlar oradan. Ödev nokta com'a giriyor, ödevlerini yaptırıyorlar. Oyun İnternet'i kötüleyen ya da öven bir oyun değil. Oyun, insanlık durumlarını anlatıyor. Durum komedisi bizimki. Hiç bilgisayar kullanmayı bilmeyen muhtar, birdenbire devlet bilgisayara geçilmesine karar verince, elinde bir bilgisayar kitabı, ‘‘geri al, tıkla’’ falan filan gibi abuk sabuk işlerle uğraşmaya başlıyor. Biz bu durumdan komiği çıkartıyoruz. Muhtar birdenbire, yanlışlıkla, temizleye bir basıyor, bilgisayar temizlensin diye, bütün mahalleyi siliyor. Temiz olsun istemişmiş! Yeni kuşağa da diyoruz ki, eğer bunu öğrenmezsen, sana hayat hakkı yok. Bankadan paranı da çekemezsin, öyle bir gün gelir ki evine bile giremezsin.

Bendeki endişe herkeste var: Eğer bunu öğrenmezsek, yandık. Yani okuma yazmayı bilmemek gibi birşeyle karşı karşıya olduğunun farkında herkes. Oyun için İnternet cafe'leri dolaştım, mahallesine göre, muhitine göre, çok değişik kültür ve sınıflardan insanlar var. Lumpen proletaryanın gittiği İnternet cafe'ler bile var. O, bilgisayarda tavla oynuyor, bilardo oynuyor; ama oynuyor. Onu kullanıyor, kullanmadan varolamayacağını anlamış durumda.

KÖYLÜLER GÜLMEKTEN ÖLDÜ

Batı'da uygulanan bir yöntem var, bu oyun için uyguladık. Ekibi aldık, 12 kişi Bodrum'a gittik. 10 gün kampa çekileceğiz. 5. günün sonunda kendimizi hazır hissettik, köylüye bu oyunu oynamaya karar verdik. Topladık 60 köylüyü, hiç bilgisayar bilmiyorlar. Bakalım ne reaksiyon gösterecekler diye. Köylü krize girdi. ‘‘Tıklama’’ diyoruz, köylü gülüyor. ‘‘Edit’’ diyoruz köylü gülüyor. Fişi gördü köylü, krize girdi. Bu gösterimi de filme çektik. Fişli prizli bir dünyada yaşadığımızı anlatıyoruz oyunda. Sahnede de zaten çok sayıda fiş, priz ve kablo var. Fişin yoksa, yoksun. Bir yerlere bağlanmak zorundasın. Hatta şöyle bir replik var. Rasim, karısına feryat ediyor: İnsanın ayağında bu kadar fiş, bu kadar priz, bu kadar kablo olmaz ki, elektrikçi miyiz biz!

KIZIM BANA BULUYOR

İnternet'le ilişkim sıfır düzeyinde denebilir. Ama ne olduğunu biliyorum. Ben, ilke olarak, İnternet'e vakit ayırdığım zaman, okumaya ve yazmaya vakit bulamıyorum. Zaten 50 yaşına gelen bir yazar olarak İnternet'e vakit ayırmamam gerektiğini düşünüyorum. Kullanmak istediğimde kızıma diyorum ki, ‘‘Bana git, Vişne Bahçesi dünyada nerede oynanıyor, gir, bul, print et, getir!’’ Bu anlamda, dolaylı olarak kullanıyorum. Benim gibi bir adama İnternet'in daha derin bilgi vermesi gerekir. Ama vermiyor. Diyelim kitap buluyorum; ama onu nereden ve kaç paraya satın alabileceğimi öğreniyorum sadece. Ben o kitabın içine lak diye dalamıyorum.

İNTERNET SÖRFÜ GİBİ OYUN

Bir anlamda bugünün ortaoyunu nasıl olmalı sorusuna yanıt arıyoruz. Biz bugünün ortaoyunu, bugünün ortamında oynanmalı diyoruz. Oyunu bir tür İnternet sörfü gibi oynuyoruz. Kabare uslubuna daha yakın; bağımsız küçük hikayeler biçiminde. Ama şu mantıkla: Nasıl İnternet'te bir siteye giriyor, sonra çıkıp bir başkasına giriyorsunuz, o mantıkla bir kurgu var. Sanki site site geziyoruz.

SAHNEDEN CHATLEŞECEĞİZ

Madem İnternet'in başından kalkmıyorlar, hadi onlara e-mail çekelim diyeceğiz, bu siteden elimizdeki mail adreslerine, oyun sırasında e-mail göndereceğiz. Tiyatro virüsü olarak insanların bilgisayarlarına girmek istiyoruz. Buradan sahneden de chatleşeceğim onlarla, onlar oyuna gelmeyecek ama ben oyun sırasında chatle onların yanına gideceğim. Bin bir türlü numaramız olacak sitede.

Babamız İnternet'i bilmiyor

Kızların küçük olanı Derya diyor ki: ‘‘İnternet kullanıcısı olmayanlar biraz geri kalmışlar bence; başka ne denebilir ki... Hem eğlendiriyor beni, hem arkadaşlarımla haberleşebiliyorum, ödevlerimi yapabiliyorum. En çok www.grafi2000.com sitesini ziyaret ediyorum.’’

Büyük kız Ferhan diyor ki: ‘‘Evde en çok İnternet kullanan benim. Arkadaşlarımla ICQ'da buluşuyorum. Çok fazla sörf yapmıyorum, yaparsam ödevlerimi yapmak için geziyorum. Babam gerçekten İnternet'i bilmiyor.’’

Sponsor da oynayacak

Ortaoyuncular bununla ilk kez sponsorlu bir oyun oynuyor. Ferhan Şensoy şunları anlatıyor:

‘‘Biz biletimizi dolara endeksli satamıyoruz; herşeyimizi dolara endeksli alıyoruz. Bu bilet fiyatı belirleme işinde, eskiden beri bir rayiç var mesela... Ben ustalardan öğrendim. Bir tiyatro biletinin Türkiye'de halka uygun olması için küçük rakı fiyatıyla eşit olması gerekiyor. Bu yüzyıllarda öğrenilmiş bir endaze. Küçük rakı fiyatına biletle tiyatro yapmak mümkün değil. Bu oyun için sponsor bulalım deyince, 6 yıl önceki bu konuşmayı hatırladım ve Arena'yı aradım. İzi Kohen oyunda zaman zaman yer alacak ve kendisini oynayacak.’’

Sponsorluğu üstlenen Arena Yönetim Kurulu Başkanı İzi Kohen de bu buluşmanın nasıl gerçekleştiğini şöyle anlatıyor:

Haberin Devamı

‘‘Ferhan Bey'in beni aradığı gün, biz de toplantı yapmış, 10. kuruluş yıldönümüzü kutlamak için bilişim konulu özel bir tiyatro oyununu destekleme kararı almıştık. Böyle bir oyun yoktu; ama biz bulabileceğimizi düşünüyorduk. Öğleden sonra, sekreterim Ferhan Şensoy arıyor dedi. Senkronik bir buluşma oldu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!