BU AKŞAM ÖLMEK... Gazetelerin küçük sütunlarını ya da satır aralarını dikkatle okursanız gözünüze çarpacaktır: Genellikle büyük şehirlerin en modern semtlerinden intihar haberleri yavaş yavaş gündelik hayatımıza sokuluyor. Tuhaf bir rastlantı belki de, bütün bu intiharlar -özellikle İstanbul'da- Ataköy çevresinde yoğunlaşıyor…Yukarı doğru yükselen 'Amerikan rüyası' kokan konutların içinde 'sokak' yaşamından uzak insanlar, yabancılaşıyor, çare bulamadıkları nokta da aşağı atlıyorlar. Semtler modern, konutlar modern, üstelik ölen gençlerin dinledikleri şarkılar da modern olduğu için, atlayışlarına da 'post-modern' bir kulp takmak zorunlu hale geliyor: Satanist diyorlar mesela...90'lı yıllarda devam eden hayat, gerek teknolojinin gündelik yaşama daha çok enjekte olmasıyla, gerek de Kapitalizm'in yüzünü giderek biraz daha acımasız bir şekilde göstermesiyle beraber 'bunalımlı' olmaktan kurtulamıyor bir türlü. Tam da bu dönemde ortaya çıkan melodilerde kişisel ölüm, kaybetmeyi yüceltme ya da hayattan-etraftan-kendinden nefret etme temaları ön plana çıkıyor. Toplumlar bu kadar bunalımlı olunca, Beck'in "Loser" ile patlama yapması, "Shoot me!" diyen sub-pop T-Shirt'lerin revaçta olması, hatta Nirvana'nın ikinci albümüyle bir anda liste başına yükselmesi hayli anlaşılır bir durum. Sonuçta, sanat da içinden çıktığı topluma göre yönlendiriliyor. Yabancılaşmanın doruk noktasına ulaşıldığı 90'lı yıllarda da, kendi kendini yok etme, nefret etme, hatta ölüm, intihar gibi temaların sözlere dökülmesi de tamamen dönemle direkt ilişkili. Belki hayat daha kolay ve güzel olunca, mutluluk dolu şarkılar ön plana çıkacak.Ancak, bu yabancılaşan ruh hali bir zaman sonra kendi kendine de zarar veren küçük canavarlara dönüşmekten kurtulamıyor. Kaynağı yabancılaşmaya dayanan ürünler, toplumların gözünde yabancılaşmaya katkı yapar görünüyor. Bunun en tipik örnekleri de popüler şarkılar. "Kendimden nefret ediyorum ve ölmek istiyorum" isimli şarkı, Nirvana'nın günümüz ruh halinin bir özeti olduğu halde, intiharlara katkıda bulunuyormuş gibi görülebiliyor. Aynı şekilde, "Burada ne işim var / Buraya ait değilim" sözlerini aynaya yazıp atlayan Ataköylü çocukların ardından Radiohead günah keçisi ilan edilebiliyor. Ortaya cevaplaması zor bir soru çıkıyor: Şarkılar mı intiharları belirliyor, intiharlar mı şarkıları?"Bu Akşam Ölürüm" isimli şarkıyı ve Murat Kekilli adını 17 kişinin intihar haberleri ile birlikte duyunca da, ister istemez kulak kabartmak zorunda hissettim kendimi. Daha önceleri Müslüm Gürses, Hakan Taşıyan konserlerinde kendine jilet atanları görmüştüm, ama kendini "Rock'çı" olarak tanımlayan biri çıkınca belki de o "Seattle ruh halinin" bu topraklara geldiğini düşündüm. Alem FM'den aşırı-romantik Reis Kanka'nın şarkıyı çok istek geldiği için "ilk ve son kez" çaldığını falan da duyunca merakım arttı...Bu şarkı artık her yerde çalınıyor. Klipli sabah programlarından sulu akşam eğlencelerine, hatta
magazin programlarına kadar her yere konuk Murat Kekilli. KiÅŸisel fikrim; "Bu akÅŸam ölürüm" güzel deÄŸil, ses de kötü, sözler de, müzik de. Fazlaca 'kliÅŸe' dolu. Murat Kekilli her yerde kimsenin intihar ettiÄŸine inanmadığını söylüyor, "Varsa intihar eden söylesinler" falan diyerek. Aslında kendisi de biliyor, o ÅŸarkısı kimseyi intihara sürüklemez, o kadar derin deÄŸil, bir "ölürüm" lafı var sadece...Bilinen arabesk temalarını harmanlayıp, hiç hakkı olmadığı halde "Rock" etiketini yapıştırmaya çalışarak -bir uzun saçla olmaz!- "Bu akÅŸam ölürüm" diye bağıran adama açıkçası ben inanmıyorum. Bütün bu "intiharlara sürükleyen ÅŸarkı" sözlerinin de içinde nasıl bir pazarlama stratejisinin yattığını içim sızlayarak görüyorum.Çünkü ben o intihar eden çocukları tanıdığımı hissediyorum. Zaman zaman Tori Amos her çığlık attığında mesela, biraz daha yakınıma geliyorlar. Ya da Kurt Cobain'in dizeleri yankılandığında... Ama bu ortak duyguyu Murat Kekilli'yle yakalamanın imkanı yok: Tori Amos da Kurt Cobain de yaÅŸadıkları hayatı en teklifsiz haliyle ürünlerine yansıtıyorlardı, samimilerdi. Murat Kekilli ise, acımasızca, 90'lı yılların getirdiÄŸi bu hastalıklı ruh halinden prim yapmaya çalışıyor. Hayatlarına kendi iradeleriyle son veren çocukları ÅŸarkılar ateÅŸlemedi, o ÅŸarkıları söyleyenler zaten kendileriydi.Oray EĞİN (oegin@attglobal.net) - 12 Nisan 2000, ÇarÅŸamba Â
button