Bozlak feryattır

Güncelleme Tarihi:

Bozlak feryattır
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 1998 00:00

Haberin Devamı

Almanya'da düğün salonlarında çalıp söylüyorsunuz. Kırgın mısınız Türkiye'ye?

- Kırgınlık takdir edilmemekten ileri geliyor. Takdir beklemiyorum ama tekdir edilmeyelim. O bile yeter bize.

Bozlak sizce nedir?

- Bozlak bir feryattır. İçin alabildiğine bağırarak dökülenin anlamıdır. Ben böyle değerlendiriyorum.

Beş yaşından beri gürül gürül feryad ediyorsunuz.

- Daha az bile geliyor. Ben yeterince bağıramıyorum ki. Yüreğim yettiğince bağıramıyorum. Rahmetli babam bağırdı. Yüreğin dışa atılışını yaptı.

Babanız kadar yetenekli olmadığınızı mı düşünüyorsunuz?

- Muhakkak. Babamın yüreğinin yüzde 20'si belki bende olsa yeter. Kıyaslamam mümkün değil.

Oğlunuza aktarabildiniz mi bozlak geleneğini?

- Oğlum okuyor, bu sene bitirecek; ellerinizden öper. Benim muradım, onun okumasıydı. Yalnız onun değil, iki kızımın da okumasıydı. Ben ilkokula bile gitmedim çünkü. Şükür okuttum hepsini. Komple müzisyen ama ona müzikten ekmek ye, demedim. Oğlum benim gibi büyümedi. Ben, babamın ekmek arkadaşı oldum.

Yoksulluk çektiniz mi?

- Yoksulduk. Her zaman düğün olmazdı. Babam saz çalmakla bizi geçindirirdi. Onurlu bir ozandı. Bağımız, bahçemiz, evimiz yoktu. Tanınıp sevildiği için bir köye gidip kalırdı. O köyde üç beş ay bakarlardı. Un, bulgur toplayıp verirlerdi. Sonra başka bir köye göçerdi. Anadolu da buğdayını kaldırıp satınca düğün yapabilirdi. Babam da çalıp söyleyip bahşiş toplardı. O bahşişler, bizi geçindirmeye yetmiyordu.

Kaç kardeştiniz?

- Bir anadan dört kardeştik. Öldüğünde çok küçüktük. Üç aylık olan kardeşim, bakımsızlıktan öldü. Beş yaşındaydım ve dilendim, döşürdüm de. Köy köy dolaşırdım. Bizim gibi ekmeği olmayanlar döşürürdü. Beni de yanlarına alıp götürürlerdi. Babam asker olduğunda biçare kalmıştık.

Bellemeyle söylenmez

Köyünüzün ozanı çok olduğu için mi Abdallar Köyü denmiş?

- Hayır efendim, genelde bize abdal derler. Davul, zurna, düğün çalarız. Babam, son nefesine kadar çaldı, söyledi. Acil haberi üzerine Almanya'dan geldim. Hatırlamadı beni. Bir hafta sonra yataktan kalktı, aldı sazını. İki saate yakın süre çaldı, söyledi. İyi oldu diye Almanya'ya döndüm. İki gün sonra öldüğünü duydum.

Birçok ünlünün kursağında sizin hakkınız olduğu söylenir. Telifsiz bestelerinizle Zeki Müren, Ajda Pekkan, Emel Sayın iyice ünlendi?

- Hangi birini söyleyeyim ki? Zahide'yi Zeki Müren okurdu. Dane Dane Benleri ...

Şimdi de Almanya'daki gurbetçilerin düğünlerindesiniz.

- Evet, alkolden uzak durmak için. Alkol almıyorum artık.

Düğünlerde sizi söyletmek, onurdur herhalde?

- Genelde düğün sahiplerinin babaları, anaları istetiyor. Önce öbür tarz orkestra çalıyor. Ben sahneye çıktığımda, o ana kadar hiç oynamamış gibi yeniden başlıyor. Ayakları oyuna gidiyor. Pop müziği seven gençlerle yaşlılar biraraya geliyor.

Ne olacak bozlağımızın hali?

- Efendim, bozlağın kanalını kurutmamak lazım. Kerem'den, Mecnun'dan beri yanık sesli insanlardan akıp geldi bugüne. Bu kanalların beslenmesi lazım.

Nasıl olacak?

- Bize ilgi göstermeleri, yolumuzu açmaları lazım. Ne idüğü belirsiz değildir müzik. Bozlağın ayrı bir tadı, kimliği var. Ayrı bir özü, avazı var. Bunu dışarıdan belleyenler okuyamaz efendim.

Yüreğin özgür olması mı gerekiyor, çağıl çağıl söylemek için?

- Yüreğin özgür olması, bir de yüreğin dolu olması gerekli. Dışarıdan taşıma suyla değirmen dönmez dedikleri gibi. Bellemeyle bozlak söylenmez efendim. Kökten, özden, birikimden gelir.

Hacı Taşan, Çekiç Ali, babanız ve sizden başka bozlağı temsil eden var mı?

- Var ama kabuklarını kırıp dışarıya çıkamıyorlar. Zamane müzikleri bastırdı onları. Köy düğünlerine gidip kim ne isterse onu çalıp söylüyorlar.

Çaresi nedir bu işin?

- Geçinmeye muhtaç insanlar, mecburen düğünlere gidiyorlar. El uzatılması lazım. Öyle kanaatkar insanlar ki geçinecek kadar ekmek parası verilsin. Seve seve eğitilirler, televizyonlara, radyolara gelirler.

Kültür Bakanlığı kanalıyla mı?

- Kültür Bakanlığı'nın koroları var. Bunlar yıllar yılı birikmiş ne idüğü belirsiz, insanımızın kabul etmediği türküler üzerinden ekmek yiyorlar. Eğer bu avazları, bu havaları yaşatmak istiyorlarsa, Kültür Bakanlığı el uzatsın.

Yurttan Sesler Topluluğu tarzı mı insanımızı türkülerden uzaklaştıran?

- Bizleri de kaçıranlar onlar oldu zaten.

Kırgınsınız bu yüzden?

- Ben bunu diyemiyorum efendim?

Neyi kastediyorsunuz bu sözünüzle?

- İsterseniz sormayın bana.

Bozlaklarınızı özledik.

- Bu kasette var. Babamdan okudum.

Eskilerden derlemeyi düşünüyor musunuz?

- 45'liklere okuduklarım vardı, gramofon devrinde. Şimdi dinleyemiyorum. Sözleri eksik, zaman bakımından. 45'liklere okuduklarımı yenilememi istiyorlar. Ne kadarını yapabilirsem. Çünkü bu konuda kaynak kişiyim. Gelecek nesiller de dinler belki. Bazı okuduğum bozlakları gençler istiyor.

Kaç besteniz var?

- Bilemiyorum. 42 senedir okuyorum. Üçyüz mü beşyüz mü bin mi bilemiyorum.

Kent soylu olup bozlak konusunda Oğuz Aral'ın bu denli ilgi ve bilgi sahibi olması sizi şaşırttı mı?

- Ben şaşırdım, plaklarımı yanında getirdiğinde. Tanımıyorum kendisini. Özür diliyorum. Oysa evimde karikatürü var. Boğaz Köprüsü geçiş ücreti 100 lira olduğunda benim karikatürümü çizmişti. Köprüden geçemiyom, diye...

Müzik gençlik demektir

Gel-geç popüler müzikle nasıl başedeceksiniz? Toplumun çarkı, talebi, bundan yana dönüyor çünkü.

- Müzik, gençlik demektir. Gençliğin duyguları hareket istiyor. Halk müziğimizdeki tutuculuk, hareketliliği kısıtlamış. Yeni bir türkümüz çıktığında TRT gırtlağımızı sıkardı, yeni bestedir diye söyletmezlerdi. Pop geldi, gençlerin istediğini verdi. Popu gençlerin elinden alamazlar. Ancak halk müziğimizin hareketli havalarını onların seveceği şekilde verirsek olur.

Bir düğünde Alman öğretim üyesi sizi keşfetmiş ve okulda ders vermenizi istemiş?

- Verdim efendim. Almanya'da bir düğünde söylerken beni dinlemiş. Müdürü olduğu okulda ders vermemi teklif ettiğinde, nota bilmem dedim. Olsun dedi.

Müzik okulunun adı neydi?

- Sanat okuluydu. Her milletin sanatının okutulduğu bir okuldu. Verdiğim pratik derse, okulun hocaları da katılırdı. İki sene boyunca ders verdim. Sonra ayrıldım. Çok yoruluyordum. Nota da bilmiyordum. Almanca da az biliyordum. Ama bu ders sayesinde pasaportuma ‘‘Saz Müziği Öğretmenidir’’ diye yazıldı.

Şimdi Almanya'da mesleğim, sazımın öğretmenliği.

İbrahim Tatlıses'le ortak iş fikri nasıl doğdu?

- İbrahim Tatlıses, Bayer Müzik'le İdobay adında bir müzik ortaklığına başladı. Ben yedi yıldır Bayer'e okuyordum. Birleştikleri için İdobay'dan çıktı.

Bundan sonra para kazancak gibi görünüyorsunuz?

- Nasıl kazanayım, nasıl kazanılır bilmem ki... Belli bir şey verirler, ben de okur giderim. Onlar da satıp kazanırlar.

Takdir beklemiyorum ama...

tekdir de edilmeyelim!

Transistörlü radyolardan Kırşehirli Muharrem Ertaş, Hacı Taşan'ın bozlakları avaz avaz söylenirdi, köy ikindilerinde. Haykırırlardı sonsuz hüznü. Bazen de Dadaloğlu'nun meydan okuyuşundaki cesareti... Yıllar geçti. Biz büyüdük, bozlak hayatımızdan çıktı. Son temsilci Neşet Ertaş ise kırgın, çekip gitti Almanya'ya. Almanlar Neşet Ertaş'ı keşfetmekte gecikmedi. Üniversitede iki yıl bozlak dersi verdi. Bir gece, TRT 1'de Oğuz Aral'la Neşet Ertaş'ı yanyana görünce çok şaşırdım. Ünlü karikatüristimizin engin bozlak bilgisine saygı duydum, sevindim. Neşet Ertaş birkaç bozlak okudu. Çocukluğumdan çıkıp, gelmişti işte. Neredeydi, ne yapıyordu? Çoğunluğun tercihi aleyhte de olsa bozlak ve bozlakseverler vardı işte. Popüler müziğe inat, Neşet Ertaş'la bozlak üzerine sohbetin ne mahsuru var ki dedim. Reyting herşeye kadir olmamalıydı. Hem Köprüden Geçti Gelin'i, Dane Dane Benleri var Yüzünde, Zahide ya da Kalktı Göç Eyledi Afşar Elleri daha unutulmamışken...

‘‘Bozlak’’ nedir, diye sorsanız, şunun şurasında kaç kişi bilir ki... Bozlak, Türkmenler'in günümüze saf olarak ulaşabilmiş müziği. Ağlamak, haykırmak,

çabuk anlamına geliyor. Gaziantep, Adana, Hatay, Konya, Kırşehir dolaylarındaki Barak Türkmenleri

tarafından söyleniyor. Sonradan öğrenilmiyor. Ayrı bir özü, ayrı bir kültürü var. Notası da yok.

Her millettin sanatının okutulduğu bir okuldu. Verdiğim pratik derse, okulun hocaları da katılırdı. İki sene boyunca ders verdim. Sonra ayrıldım. Çok yoruluyordum. Nota da bilmiyordum. Almanca da az biliyordum. Ama bu ders sayesinde pasaportuma ‘‘Saz Müziği Öğretmenidir’’ diye yazıldı. Şimdi Almanya'da mesleğim, sazımın öğretmenliği.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!