Biyolog olmak istedim

Güncelleme Tarihi:

Biyolog olmak istedim
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 1998 00:00

Haberin Devamı

Adınızı bütün dünyaya duyuran ve en çok satan kitabınız Yüreğinin Götürdüğü Yere Git oldu. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?

Aslında bu, benim için de bir sır. Bu sırrı henüz çözebilmiş değilim. Ama dikkatimi çeken bir şey oldu. Kitabım en çok Akdeniz ülkelerinde ve Japonya'da tutuldu. Sıcak ülkelerin insanları ortak duyarlıkları paylaşıyorlar demek ki. Kuzeye gittikçe satış oranı azalıyor. En az satığım yer Norveç oldu... Herkes kitapta kendine özgü bir şeyler buldu. Koreliler, Arjantinliler, Japonlar bile çok özel şeyler yakaladılar. Onların da yüreğine dokunan bir şeyler var demek ki...

Kitabın kendi geçmişinizle bir bağlantısı var mı?

Ben genç kız olarak benzer sancıları çektim. Ama bu kopma isteği, ailemden kopma olarak algılanmamalı. Ben orada içsel özgürlüğü savunuyorum. Bağımsız olmak, bu özgürlüğü kazanmak istiyordum. Yaşlı kadını anlatırken anneannemden oldukça etkilendim.

MEVLEVİLİK ETKİSİ

Türkiye'de ikinci olarak yayınlanan kitabınız Animm Mundi'ydi. O kitabınız, daha metafizik bir atmosferde yazılmış. Sizin metafizik görüşünüz nedir?

Benim vizyonum, zaten metafizik bir vizyondur. Gerçeğin çok azını gördüğümüzü düşünüyorum. Gördüklerimizin de zaten çok azını algılayabiliyoruz. Bu durumda göremediğimiz çok daha güçlü ve zengin bir dünyanın var olduğunu düşünüyorum. Bu vizyonu kazanmamda Hıristiyan mistisizminin çok büyük etkisi oldu. Çok derin okumalar yaptım bu konuda. Az da olsa sufilikten, dervişlerden ve Mevlevilerden etkilendiğimi söyleyebilirim.

Seyahat etmeyi pek sevmediğinizi biliyoruz. Türkiye gezisini nasıl kabul ettiniz?

Dedem, 1960'lı yıllarda ölmüş. Onun bir Türk ortağı vardı. Daha sonra da hep bizi ziyaret ederler ve Türkiye'den yiyecekler getirirlerdi. Onlar benim bebekliğimi bilen insanlar. Hâlâ yaşıyorlarmış. Şimdi onlarla burada görüşeceğim. Türkiye ile ilgim anlayacağınız küçük yaşlarda başlamış oldu. Kitaplarım yayınlandıktan sonra çok sattığını ve çok sevildiğimi biliyorum. Bütün bunlar Türkiye'ye gelmem için ikna olmama yettiler.

Kitaplarınıza bakınca bir doğa tutkunu olduğunuz anlaşılıyor.

Doğaya olan tutkum çocukluğumda başladı ve biyoloji okumak istedim. Hâlâ botanik ve böceklerle ilgileniyorum. Kitaplarıma da o kadar çok böcek ve çiçek ismi koyuyorum ki, çevirmenlerimin baş belası oluyorum. İsimlerin altından bir türlü kalkamıyorlar. Hatta bir kaç kere Japonya'daki çevirmenimden böcek fotoğrafı geldi. Kitapta anlattığınız böcek bu mu, diye soruyordu. Şu an bir kır evinde yaşıyorum ve pek çok hayvanım var. Atlarım, keçilerim, kedilerim...

DOĞAYA MİSTİK BAKIŞ

Doğacı kuruluşların çalışmalarını nasıl buluyorsunuz, onlarla bir ilginiz var mı?

Benim doğaya bakışım mistik, onlarınki ise ideolojik. Her şeyden önce böyle bir farkımız var. Pek çok davranışları bana rahatsızlık veriyor. kendi çaplarında haklı oldukları yanlar yok diyemem.

Çocuk kitaplarıyla başladınız edebiyata. Halen de çoçuk kitabı yazıyorsunuz. Büyülü Çember ve Tombul Yürek, Türkçe olarak yayınlandılar. Büyükler için yazmak ile çocuklar için yazmak arasında bir fark var mı?

Pek bir ayrım yok aslında. Üstelik çocuk kitapları yazmak beni çok daha fazla eğlendiriyor. Tombul Yürek ve Büyülü Çember, İtalya'da çok beğenilmişti. Çocukları çok seviyorum, benim olmasalar da. Galiba başkalarının çocuklarını sevmek çok daha kolay.

En kötü dersim edebiyattı

24 yaşında yazmaya başladım. Yazar olacağımı bilmiyordum o zamanlar. En büyük tutkum doğaydı. Üstelik de okulda en kötü dersim edebiyattı.

Kırdaki yaşamım mevsimlere göre değişiyor. Genelde sabah 7'de kalkıyorum. Eğer bir kitap üzerinde çalışıyorsam bütün günümü hiç masa başından kalkmadan yazmaya harcıyorum. Saat 18.00'de yoga yapmaya başlıyorum.

Doğu felsefesiyle ilgiliyim. Babam üniversitede Çin edebiyatı, taoculuk ve Zen Budizm öğretiyordu.

Trieste'liyim. Küçükken sabahları kalktığımda limanda gemileri görürdüm. Bazen Türkiye bandıralı gemiler de görürdüm. Onların Türkiye denilen masal ülkesine, prenslerin, prenseslerin ve uçan halıların ülkesine gittiğini düşünürdüm.

Yazma konusunda kadın olmak daha avantajlı bana göre. Kadınlar duyguları derinleştirme konusunda erkeklerden daha başarılı ve daha cesur.

En sevdiğim yazarlar Tolstoy ve Kafka.

Dünyanın ve insanlığın geleceğini tehlike içinde görüyorum. Teknoloji her geçen gün biraz daha gelişiyor, ama insanlık ilkel kaldı. Eğer içsel bir gelişim sağlayamazsa geleceği pek de parlak olmayacak.

Susanna Tamaro, Orhan Pamuk'un bir kaç kitabını okuduğunu belirtti. İtalyan yazar, ‘‘Nazım Hikmet'i iyi tanıyorum ve çok seviyorum’’ diyor.

Türkçede 5 kitabı yayımlandı Susanna Tamaro, tüm dünyada çok sevilen bir yazar. Yüreğinin Götürdüğü Yere Git, İtalya'da 3 milyondan fazla sattı. Türkiye'de Can Yayınları'nda çıkan kitap, tam 41 baskı yaptı. Tamaro'nun Anima Mundi (Can Yayınları) adlı kitabı da Türkçede 10 baskı yaptı. Sevilen yazarın Büyülü Çember, Tombul Yürek ve ‘‘Sevgili Mathilde, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum’’ adlı eserleri ise Gendaş tarafından yayımlandı.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!