Bir vatanım bile yok

Güncelleme Tarihi:

Bir vatanım bile yok
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 1997 00:00

Bir zamanlar İran'ın İmparatoriçesi olan Prenses Süreyya şimdi 63 yaşındaSüreyya 1951'de İran Şahı ile evlenirken henüz 16 yaşında idi. Evlenebilmesi için kağıt üzerinde yaşı büyütüldü. Genç kız sarayın ihtişamından etkilenerek Şah'a aşık olmuştu, ancak çocuğu olmayınca bu evlilik sona erdi. Üstteki fotoğraf 1953 yılında Süreyya'nın Şah ile çıktığı gezilerden birinde çekildi. Süreyya 24 yaşında genç bir dul olarak Avrupa'da, yüksek sosyetenin arasında yaşamaya başladı. Sağdaki fotoğraf 1960 yılının Paris'inden.Üzgün müsünüz prenses? Gözleriniz sanki ağlamış gibi bakıyor?- Hayır, hastayım. Anjinim ve ateşim var. Bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum. Ve biliyor musunuz, mutsuzluğumla ilgili mesele sinirlerime dokunmaya başladı. Diken üstünde, heyecanlı bir hayatım oldu. Hayatım dip noktaları ve zirve noktaları vardı, ama en çok da dedikodu.Dedikodulardan bir tanesi de sizin melankolik bir insan olduğunuz ve çok ağladığınız...- Tam tersi, hemen hemen hiç ağlamam. Son 20 yıl içinde sadece üç kere ağladım. On küsur yıl önce babam öldüğünde, iki yıl önce sevgili annem Münih'te öldüğünde ve en yakın arkadaşım olan İtalyan yönetmen Franco Indovina bir uçak kazasına kurban gittiğinde. Hepsi bu kadar. Ben yalnızca gülmek, neşeli şeyler anlatmak ve dinlemek istiyorum. Hayır, asla melankolik ve depresif değilim.Altı hafta önce 65. doğumgününüzü kutlarken...- İşte bu da yanlış. Ama tabii bunu bilmenize imkan yok, çünkü daha önce hiç kimseye anlatmadım. Ben 63 yaşındayım. 1951 yılında İran Şahı ile evlendiğimde yaşım iki yıl büyütüldü. Çünkü o zaman henüz 16 yaşındaydım. 1934 yılında İsfahan'da, İran'ın en güzel şehrinde doğdum.Şah'la nasıl tanıştınız?- Ben küçükken, şah inanılmaz güzellikteki bir kadın olan Mısır kralının kız kardeşiyle evlenmişti. Onların bir kızları vardı. Ama daha sonra kadın kaçtı, çünkü şımarık bir prensesti ve şahın ailesiyle geçinememişti. Gerçi şahın ailesi de öyle kolay geçinilecek bir aile değildi.Siz bu oyuna nasıl katıldınız?- Şah mutlaka bir veliaht istiyordu ve bu yüzden yeni bir eşe ihtiyacı vardı. O sıralar benim ailem İran'da güçlü bir aileydi. Aslında ailelerimiz birbirini çok fazla sevmiyordu, çünkü Şah'ın babası benim amcalarımı kurşuna dizdirmiş. Yalnızca babam kurtulmuş çünkü yaşı çok küçükmüş. Ama bu olayların üzerinden çok zaman geçmişti. Şah kızkardeşini, benim oyuncu olmak için gittiğim Londra'ya gönderdi. Şah iyi bir aileden geldiğimi biliyordu. Ayrıca hoş ve biraz da kültürlü olduğumu duymuştu.Görür görmez aşık oldumŞah'ın kızkardeşi sizden ne istedi?- Beni görmek istedi ve Şah'a götürmek üzere birkaç fotoğrafımı çekti. Şah fotoğrafları gördükten sonra beni hemen davet etti. Kendime Paris'te birkaç güzel elbise diktirdim ve İran'a geldim. Babam Şah'ı beğenmezsem evlenmek zorunda olmadığımı söyleyerek beni rahatlattı. Bu nedenle çok da heyecanlı değildim. Babama her zaman güvenirdim.Görünce Şah'tan hoşlandınız...- Kızkardeşi Şah'ı bana çok çirkin ve kötü biri olarak anlatmıştı. Oysa karşılaştığım adam tahmin ettiğimden daha ilginçti. Harika bir üniforma içinde gerçek bir şahla karşı karşıyaydım. O yaşlardaki bir genç kız başka ne isteyebilir ki. Görür görmez aşık oldum.Londra'da hiç erkek arkadaşınız oldu mu?- Tabii ki hayır!Bakire miydiniz?- Bakire olduğum gibi hiçbir şeyden de haberim yoktu.Şah ilk akşam sizi öptü mü?- Hayır, çok daha sonra öptü. İlk akşam herşey çok resmiydi. Reverans yaptım, çok kibar davrandım. Şah'la uzun uzun konuştuk. Bana spor yapıp yapmadığımı, ata binip binmediğimi, kaç yabancı dil bildiğimi, derslerimdeki başarımı sordu. Ona oyunculuk maceramdan hiç sözetmedim. Bunun onu rahatsız edeceğini düşündüm.Şah sizle flört etti mi?- Hayır buna fırsatı olmadı. Onun annesi ve üç kızkardeşi, benim iki kuzenim ve babam hep yanımızdaydı.Elinizi ilk ne zaman tuttu?- Aynı gece. Babam gece yarısına doğru gelip bir karar vermem gerektiğini söyledi. Ben de evet dedim. İki gün içinde nişanımız resmi olarak ilan edildi, tören televizyonlarda gösterildi.Neden altı ay sonra evlendiniz?- Tifoya yakalandım. Bünyemin pek dirençli olduğu söylenemez.Düğününüzde Dior'un muhteşem bir elbisesini giydiniz. Üzerinde 600 tane elmas vardı...- Tabii hepsi sahteydi!Yine de bir anda İran Şahı'nın karısı oldunuz. Ölçüsüz bir bolluk ve zenginlik içinde yaşamaya başladınız.- O kadar da değil aslında! Gerçi her yeri mermer kaplı saraylarımız vardı. Ama Şah birkaç sene bekar kalmıştı. Bu arada hiçbir şeyle ilgilenmemiş. Herşeyi kendim toparlamak zorunda kaldım.Evdeki hizmetçilerin sizinle aralarında en az dört adım mesafe bırakmaları gerektiği doğru mu?- Hayır, yalnızca başlarını benden yukarıda tutamazlardı. Bu yüzden eğilmek zorunda kalırlardı.Çok güzel saraylarda oturdunuz. Bu sizi mutlu ediyor muydu?- Tabii. Ancak yine de genç bir kız için pek de kolay değildi. Dansa gitmek istiyordum, ama yanlızca arada sırada sarayda verilen davetlere katılabiliyordum.Bir çeşit altın kafes...- Evet biraz hapisaneyi andırıyordu. Ayrıca sandığınız kadar da ‘‘altından'' değildi. Şah'a sen diye mi hitap ederdiniz?- Tabii ki hayır! Her zaman birbirimize siz diye hitap ettik.Yatakta da mı?- Tabii ki!Şah'a bir veliaht veremeyeceğinizi anladığınızda neler hissettiniz?- Halkı hayal kırıklığına uğrattığımı düşündüm. Onlar bir veliahtın hayalini kuruyorlardı, ama olmadı.Neden olmadı? Tıbbi bir engel mi vardı?- Hayır, nedeni hiçbir zaman bulunamadı. Tahmin edeceğiniz gibi doktorlar ellerinden geleni yaptılar, ama hamile kalamadım.Kalamadınız mı, kalmak mı istemediniz?- Bilmiyorum. Ama çocuğumun olmaması büyük bir şans oldu. Çocuk olsaydı Şah gitmeme izin vermezdi.Şah'ı terketmek mi istiyordunuz?- Bugün kendimi tanıdığım kadarıyla o hayatı yıllarca sürdüremezdim. Herşey çok kısıtlıydı. Saraylar vardı. Birinde ata biniyorduk, diğerinde yemek davetleri veriyorduk, diğerinde film seyrediyorduk. Ama normal insanların yaptığı hiçbir şeyi yapamıyorduk. Sokakta yürümek, bir yerde oturup kahve içmek, filmi normal bir sinemada izlemek gibi. Şah karısı olarak hiç özgür olamadım.Ben medeni bir insanımAma özgür olabilirdiniz...- Hayır. İran bir doğu ülkesi, İşveç, Danimarka ya da İngiltere'ye benzemiyor. Düşünün dört beş tane eviniz var. O evlerin dışında ve eşiniz olmadan hiçbir yerde olamazsınız.Yani iki türlü hapisane...- Bizimki tam öyle değildi. Ben kendi işlerimle ilgileniyordum, Şah zamanının büyük bir kısmını çalışma odasında geçiriyordu. Birbirimizi sinirlendirmek gibi bir şansımız yoktu.Şah ayrılmayı istediğinde sizin başka bir alternatifiniz var mıydı? - Evet ama bu boşanmaktan da kötüydü. Başka bir kadınla geçici bir evlilik yapacaktı. Bu o zamanlar İran'da yasaktı. Bir aylığına, sekiz günlüğüne ya da bir geceliğine ikinci bir kadınla evlenilebiliyordu. Bu kısa evlilikten doğan çocuk yasal oluyordu. Şah bu yolla bir oğlan çocuğuna sahip olup sonra kadını göndermeyi düşünüyordu. Tabii buna itiraz ettim.Neden?- Ben medeni bir insanım!Ama İran'ın imparatoriçesi olarak kalabilirdiniz.- Bunu o kadar çok istemiyordum belki de.Şah'ın sizden sonra Farah Diba ile evlenince acı çektiniz mi?- Asla. Onu tanımıyordum bile. Tam tersine Şah'ın bir oğlan çocuğu olmasını çok istediğini bildiğimden, sonunda bir oğlu olduğunda onun adına mutlu oldum.Şah size ikinci kere evlenmeyi yasakladı mı?- Hayır.Neden tekrar evlenmediniz?- Şah'tan sonra gerçekten aşık olduğum tek insan Franco Indovina oldu. O da bir kazada öldü.Şahla geçirdiğiniz yedi yıl için ondan 17 milyon dolar aldınız.- Para konusunda konuşmuyorum.Ama çok iyi yaşıyorsunuz.- Sandığınız kadar çok değil. Üstelik bir miktar miras da babamdan kaldı.Şah'tan ayrıldıktan sonra bir anda jet sosyetenin kraliçesi oldunuz.- 24 yaşındaydım. Özgürdüm. Hoştum. Hayat kendisi getirdi bunları. Aristokrat bir çevrem vardı, çeşitli toplantı
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!