BİR SORUDAN FAZLASI | Mesajıma neden yanıt vermediniz hocam?

Güncelleme Tarihi:

BİR SORUDAN FAZLASI | Mesajıma neden yanıt vermediniz hocam
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 16, 2022 15:45

Teknolojinin yaygınlaşmasıyla artık öğretmen-veli ilişkisi de yeni bir boyut kazandı. Eskinden dönemsel yapılan veli toplantıları artık günün her saatinde hatta mesai bitiminde bile gerçekleşiyor. Okul-veli WhatsApp grupları bazen amacını aşıp öğretmenlere zor zamanlar yaşatabiliyor. Bir Sorudan Fazlası serimizde madalyonun her iki yüzüne de bakmaya çalıştık, hem veliler hem de öğretmenlerle konuştuk.

Haberin Devamı

Teknolojik gelişmeler, her sektörde olduğu gibi eğitimde de birtakım değişimlere neden oluyor. İşte bunun en güzel örneklerinden biri, velilerin birbirleriyle ve öğretmenlerle iletişim sağladığı WhatsApp grupları...

Eğitimci Yazar Dr. Bahar Eriş, geçtiğimiz günlerde öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıya dikkat çekti ve sosyal medya hesabından bir gönderi paylaştı.

Paylaştığı gönderide bir öğretmen arkadaşının WhatsApp okul grubunda an itibariyle 300’den fazla mesajının olduğunu, bu insanların gün içerisinde canını dişine takarak çalıştığını, mesai saati sona erdikten sonra belki ek iş yapmak zorunda kaldığını, belki çocuğuyla ilgilendiğini, ailesiyle vakit geçirdiğini, kitap okuduğunu, ayağını uzatıp televizyon izlediğini, ama her ne yapıyorsa yapsın o sürenin ona ait olduğunu dile getirdi.

Haberin Devamı

Eriş, bir insanın her an erişilebilir olmasının ona her an erişme hakkı vermediğini, erişilebilir olmanın müsait olmak anlamına da gelmediğini sözlerine ekledi.

Bu durum hem devlet okullarında hem de özel okullarda çalışan öğretmenlerin ortak derdi. Gelen yorumlarda bazı kişiler Eriş'le aynı yönde görüş belirtirken bazıları ise veli olarak haklı olduklarını yazdı.

Bir kullanıcı, “Benim de kızım özel okulda. Bizimle öğretmenlerin cep telefonları paylaşılmaz. Görüşmek istiyorsak mail göndeririz. Karşılıklı görüşmeyi gerektiren bir durumda randevu alınır. Bu anlatılan durum öğretmeni taciz etmek” dedi.

"ÇOCUKLAR ARTIK POZ VERMEYE BAŞLADI"

Okul gruplarında her öğrencinin velisinin isteklerine yetişmeye, sorularını cevaplamaya çalışan öğretmenlerin bir diğer sorunu da özellikle okula yeni başlayan çocukların velilerinin, çocuğun derste ne yaptığını belgeleyen fotoğraflar istemesi...

Eriş, elbette velilerin çocukları ile ilgili bilgi almak isteyebileceğini ancak fotoğrafın bir bilgi vermediği gibi ders akışını da bozduğunu, bu nedenle yanlış bir uygulama olduğunu vurguladı.

“Siz bir veli olarak çocuğunuzun ders sırasında fotoğraflarının size gönderilmesini istiyor musunuz? Neden?” diye sorduğunda ise velilerden ve öğretmenlerden farklı yanıtlar aldı.

Haberin Devamı

Öğretmen bir takipçisi “Çocuklar artık bizi görünce sınıfta poz vermeye başladı” yazdı.

Bir başka öğretmen ise yaşadığı anıyı şu sözlerle ifade etti:

“Benim bir velim 1. sınıftayken bana şöyle demişti: 'X öğretmen anaokulunda bize her gün fotoğraf atardı, siz hiç atmıyorsunuz. Veliler olarak çok şaşkınız!' Bizim işimiz kurum reklamı yapmak değil öğretmenlik. Kimse beni bir öğretmenin hem sosyal medyada paylaşılacak fotoğraflar çekip hem de kazanımları eksiksiz yerine getirebildiğine ikna edemez. Ne münasebet yahu dersi bölüp fotoğraf çekmek!”

Bir veli, “Çocuğumun sınıf içinde ilk deneyimleri olduğu için merakımdan çatladım da öğretmeninden fotoğraf istemeye utandım. Kendisi ne gönderdiyse gruba o” yazdı.

Haberin Devamı

Okul gruplarına sürekli fotoğraf gelmesinden rahatsız olan bir diğer veli ise “Kesinlikle fotoğraf istemiyorum. Sürekli gönderiliyor. Hem öğretmenin görevi değil hem de çocuk sürekli poz vermek durumunda kalıyor. Ayrıca çocuk gülümseyerek poz verdi diye okulda mutlu olduğu anlamına gelmiyor. Eğer çocuğunuz hakkında bilgi almak istiyorsanız bunu çocuğunuza sormalısınız ve bunun için de çocuğunuzla iyi bir iletişim halinde olup onun söylediği veya ima ettiklerini anlamalısınız” ifadelerini kullandı.

Bu gruplar bazen okul yönetimleri tarafından istenip kuruluyor, bazen veliler kendi aralarında kuruyor. Aslında öğretmenlerin duyurularını daha kolay yapmalarını, velilerin ise kendi aralarında kaynaşıp çocuklarıyla ilgili konuşmalarını sağlayan çok güzel ve pratik bir uygulama ama WhatsApp grup mesajlarına bir de özelden gece gündüz gelen mesajlar eklenince öğretmenler ister istemez zor zamanlar yaşayabiliyor.

Haberin Devamı

Bu mesajlar yüzünden sorun yaşayan öğretmenler de var, bu uygulamanın çok faydalı olduğunu ve verim aldığını söyleyenler de… 

Biz de hem veliler hem de mesajlara boğulan öğretmenler ile konuşup "Bu uygulamayı nasıl buluyorsunuz" diye sorduk.

EV DEĞİL OKUL, ANNE DEĞİL ÖĞRETMEN

Z. Ş. (Öğretmen)

Bizim okulda böyle bir kural yok, velilerime telefon numaramı vermem. İsteyenler oluyor ama "Size verirsem herkese vermem gerekir" diye reddediyorum. Okuldan dışarıya adımımı attığım andan itibaren benim özel hayatım başlar. Kızım da benim çalıştığım okulda, tabii ki onun öğretmeni arkadaşım olduğu için telefonu bende var ama bir kere bile mesai saati sonrası arayıp kızım ile ilgili bir konuda rahatsız etmemişimdir. Çocuklarım için kurulmuş veli WhatsApp gruplarına da dahil olmadım.

Haberin Devamı

Ben herkesin özel hayatına saygı duyuyorum benimkine de duyulmasını istiyorum. Zaten çok sık aralıklarla veli toplantısı yaparım, yüz yüze görüşmeyi tercih ederim. Öğrencilerimi çok seviyorum ama hiçbirinin annesi değilim. “Terledi mi? Üşüdü mü? Yemeğini yedi mi?” gibi konular öğretmenlerin sorumluluğunda olmamalı. Çocuğun sabah çıkıp gittiği yer ev değil okul, bizler de anne değil öğretmeniz. Herkes üzerine düşeni yapmalı, benim işim sadece eğitim öğretim.

HOCAM, SİZ DE GECE MESAJ ATMAYIN

M. F. (Öğretmen)

İtiraf edeyim WhatsApp grubundan gelen mesajları görünce çileden çıkıyorum ve bazen yaptığım işten nefret ediyorum. Halbuki benim yaptığım iş bu değil. Özellikle pandemiden sonra iş iyice çığırından çıktı. Özel okula çocuğunu gönderen bazı veliler bizi çocuklarının özel dadısı zannediyor. Utanmasalar "Tuvalete de sen götür" diyecekler.

Gündüzü ayrı dert gecesi ayrı. Bazen müdür okul grubundan bir duyuru gönderiyor, "Velilere hemen iletin" diyor. O saatte tüm gruba mesaj göndermek zorunda kalıyoruz. Bir keresinde, velileri gece geç saatlerde yazmamaları konusunda kibarca uyardım, kendim rahatsız oluyorum diye değil de gruptaki diğer veliler için yazmış gibi. Biri çıktı “Hocam siz de gece mesaj atıyorsunuz, o zaman siz de atmayın” dedi. "Güler misin ağlar mısın?" diye soracak bir durumun içerisindeyiz. Bir girdaba kapılmış da çıkamıyormuşum hissiyatı var bende. Arkadaşlarım mesaj gönderince bile telefonu atasım geliyor.

Bu grup yazışmalarında bazen lafını sözünü bilmeyen veliler oluyor ve öğretmene karşı hoş olmayan şeyler yazıp rencide edebiliyor. Tüm velilerin önünde seni küçük düşürüyor ama o ortamda veliye cevap veremiyorsun, çünkü sen öğretmensin ve çizgini bozmaman gerekiyor. Mesleğimi çok seviyorum ama böyle olaylar yaşadıkça istifa edesim geliyor.

OKULUNA TONLARCA PARA VERİYORUZ, BUNA HAKKIMIZ VAR

E. B. (Veli)

Ben bu uygulamayı faydalı buluyorum, veli olarak bizlerin de çocuklarımızın aldığı eğitim ve okuldaki genel durumları hakkında fikir sahibi olmaya hakkımız var. Okullara tonlarca para veriyoruz. Sınırlarımızı bildiğimiz sürece faydalı bir iletişim aracı olduğunu düşünüyorum. Sınıf içi etkinlikleri, anıları öğretmenimizin bizimle paylaşmasını istiyorum ama veli olarak da sınırımı bilirim, suistimal etmem. Edenler olursa da ilk önce ben uyarırım.

TELEFONDA SORUNUN CEVABINI ANLATMAMI İSTEYİNCE BENDE FİLM KOPTU

A.Ş. (Öğretmen)

Ben en çok çocukların ödevlerini yaptıramadıkları zaman velilerinin beni aramalarından rahatsızım. Gün içindeki yazışmalara diyecek sözüm yok, artık bunu her okul yapıyor ama akşam saatlerinde dünyanın en büyük meselesiymiş gibi öğretmen aranmaz. Özellikle özel okul öğretmenlerine okul yönetimi de bu konuda baskı yapıyor. Velileri memnun etmek zorundaymışız gibi hissediyoruz. Okuldaki diğer öğretmen arkadaşlarım da aynı şeyden şikayetçi.

Geçen akşam eşimle yemeğe çıktık, tam yemeğe başladık mesaj geldi, velinin ismini gördüm ama mesajı açıp okumadım. Peş peşe mesaj yazmaya devam etti, "Hocam acil arayabilir misiniz?" yazdı. Bu sefer ben de telaşlanıp aradım. Bana söylediği şey şuydu: "Hocam, 3'üncü soruyu bir türlü anlamıyor, defalarca anlattım anlamıyor! Lütfen siz anlatın kafayı yiyeceğim!” Bunu dedikten sonra çocuğu telefona vermeye kalktı ama o kadar sinirlendim ki anneyi tekrar telefona istedim. Eşimle yemek yediğimi, benim de bir özel hayatım olduğunu, sorunun çözümünü ancak okulda anlatabileceğimi söyleyip telefonu kapattım.

Ertesi gün müdür, odasına çağırınca anladım hakkımda şikâyet olduğunu ama ben çoktan gemileri yakmıştım. Müdüre de aynı şeyleri söyledim, bu şekilde çalışamayacağımı belirttim. O da alttan almaya başladı ama "Velilerin memnuniyeti çok önemli, onları küstürmeyelim" dedi. Ben, "Mesleğimi en iyi şekilde yaptığımı düşünüyorum, benim özel ders verme gibi bir sorumluluğum var da benim haberim mi yok”? dedim. Tabii ki bu konuşma hiç hoşuna gitmemişti ama ben hâlâ aynı okulda çalışıyorum, bahsi geçen velinin çocuğu da hâlâ benim sınıfımda. Tek fark o veli gece yaptığı tacizlerini bıraktı. Bence biz kendi sınırlarımızı hem okul yönetimine hem de velilere karşı iyi çizmeliyiz.

Öğretmenlerimiz çocuklarımızın model alması, değişimi, gelişimi noktasında en önemli değerlerimiz olmasına rağmen son yıllarda özellikle artan özel okul ve ticari anlayış üzerine maalesef öğrenci ve velilerin sınırsız isteklerine cevap verme aracı olmaya başladıklarını görmekteyiz.Bu konuda da öğretmenlerin bir insan, ebeveyn, birey, aile üyesi olduklarını unutup sadece kendi çocuğunun çıkarı önemliymiş gibi düşünen ve aslında empati gösteremeyen ebeveynler olabildiğini görüyoruz.Tabii ki de çocuğuyla ilgilenmek, öğretmenle iletişime geçmek bir velinin en doğal isteğidir ancak sınırların korunması, karşındakine saygı ve empati oluşturma noktasındaki kavramları es geçmemek gerekmektedir. Üstelik asıl bu kavramlar çocuğumuzun ruhsal gelişimi için oldukça önemliyken çocuğun otoriteye saygı duyması için ebeveyninin de öğretmeninin de birbirlerine saygılı ve sınırlar dahilinde olduğunu görmesi çok fazla önem taşımaktadır.Tam da bu durumda okul yönetimlerinin de üst otorite olarak devreye girip hem öğretmenlerin sınırını korumak hem de ebeveynlerin, öğrencilerin isteklerini karşılama noktasında sağlıklı belirleyici olması ve ebeveyn- öğretmen-çocuk üçgeni ilişkisinin sağlıklı ve samimi bir şekilde yürümesine olanak sağlamalıdır.

Uzman Klinik Psikolog M. Berk KARAOĞLU

YANLIŞA YANLIŞ DEMEYECEKMİŞİM

 D.S. (Öğretmen)

Ben daha mesleğin ilk yıllarında olduğum için çok sorun yapmıyorum ama bazen beni bile mesajlar çok boğuyor. Bir keresinde bir öğrencimin velisi aradı akşam 9 gibi. Kısık sesle bir şeyler anlatmaya çalışıyor. O gün sınıfta çocuklara minik bir sınav yaptım. 5 soruluk bir sınavdı. Bu velimin oğlu da 3 soruya yanlış cevap vermişti. Doğruları yanlışları kontrol edip yanlarına sonuçlarını yazdım. Velim bu sonuç için aramış. Oğlu eve geldiğinden beri ağlıyormuş. Yanlış yaptığını herkes duyduğu için çok üzülmüş, kalbi kırılmış. "Peki ne yapmam gerekiyordu?" diye sordum. Böyle durumlarda çocuğunun kulağına eğilip yanlış yaptığını ama önemli olmadığını, yanlışlarını düzeltebileceğini fısıldayacakmışım. Çünkü böyle bir olay yaşayınca daha sonra sorulara cevap vermek istemiyor, parmak kaldırmıyormuş.

Üzgünüm hanımefendi oğlunuz sizin paşanız olabilir ama ben ona diğer öğrencilere nasıl davranıyorsam öyle davranmak zorundayım ve bizde yanlışa yanlış derler.

VELİLERE EĞİTİM ŞART

K.B. (Öğretmen)

Bu grup yazışmalarında en sinir olduğum şey velinin veliyi şikâyet etmesi. Gruptan yazışmalar oluyor, eş zamanlı olarak özelden mesaj atıyorlar “Veliyi uyarabilir misiniz? Böyle konuşmasın” diye. Herkes sizinle aynı fikirde olamaz bu bir, ben öğretmenim bir tartışma programı sunucusu değilim bu iki. Yemin ediyorum çocuklar birçok veliden daha olgun. Biz çocukları eğitmek için bu mesleği yapıyoruz ama velilerin eğitilmeye daha çok ihtiyacı var.

ÇOCUĞUM NEDEN MUTSUZ?

B.M. (Öğretmen)

Ben bu yıl ilkokul birinci sınıfı okuttum. Hepsi annelerinden ilk defa ayrıldığı için tek tek ilgileniyorum çok özen gösteriyorum ama yine de velilere yeterli olmuyor. Geçen gün sınıfta bir etkinlik yaptım, etkinlik fotoğraflarını gruptan attım ama atmaz olaydım. Biri “Benim çocuğum neden çok mutsuz?” yazmış, diğeri “Aaa neden o kadar arkada durmuş ki? Hiç yüzü çıkmamış...” yazmış, bir diğeri de “Neden benim kızım sadece ilk fotoda var, diğer fotolar çekilirken ne yapıyor?” diye sormuş. Gerçekten kimseyi memnun etmek mümkün değil. Sizi bir tanesine zor bakıyorsunuz her türlü sorumluluğunu öğretmene yüklüyorsunuz, biz 20 çocukla aynı anda ilgileniyoruz ve yine de her yaptığımızda hata buluyorsunuz.

Bu mesajların hiçbirine cevap yazmadım ama o kadar sinirim bozuldu ki çocukların yanında ağlamamak için kendimi zor tuttum. Bu mesajlardan birini yazan veli akşam 9 gibi beni aradı. Açmasam benimle konuşana kadar pes etmeyecek biliyorum. Telefonu açar açmaz başladı söylenmeye. “Size yazdım gördünüz ama cevap vermediniz. Benim çocuğum neden bu kadar mutsuz? Evde de yüzü gülmüyor, merak ediyorum okulda neler yapıyor...” dedi. Ben de "Okulda olan bir şey yok, arkadaşları ile arası da gayet iyi aslında belki de çocuğunuz evde mutsuzdur, isterseniz rehber öğretmenimize yönlendirelim” dedim. Uzun bir süre sessizlik oldu ve iyi akşamlar dileyip kapattı. Yani bazı veliler için her sorunun nedenini öğretmene ya da okula bağlamak kolay geliyor, böylece kendini hiçbir şeyden sorumlu hissetmiyor, kafasını kuma gömüyor.

BENİM ÇOCUĞUMA BAĞIRMAYA HAKKIN YOK

A.P. (Öğretmen)

Benim velilerimle genel anlamda aram iyidir, mesai saatinin dışında arayıp mesaj attıkları da oluyor ama çok takılmıyorum. Ancak bizi yargılar ya da hesap sorar tarzda bir üslupla konuşursa ben de sakin kalamıyorum maalesef. Bir velim var, grupta da sürekli "O neden böyle? Şunu niye böyle yapmadınız?" diye akıl veriyor. Hatta bazı veliler de bu durumdan şikayetçiler. Elimden geldiğince iyi yönetmeye çalışıyorum bu süreci. Aynı veli geçen geç saatlerde aradı beni. Oğlunu yatırıyormuş, bugün okulda yaptıklarını anlatırken benim ona çok kızdığımı söylemiş. Çok üzülmüş "Öğretmenim beni sevmiyor" demiş. Velimiz de o kadar sinirlenmiş ki gecenin o saati kendini engelleyememiş ve beni aramış.

Evet, o gün aramızda bir olay yaşandı ama öyle velinin abarttığı gibi bir olay değildi. Çocuk sınıfta pencerenin önünde bir tırtıl görmüş, kalemin ucu ile üstüne bastırıyordu. Ben de onu görünce panikle "Yapma!" diye bağırdım ama sonra yanına gidip canlılara zarar vermememiz gerektiğini, onların da canlarının yandığını söyledim. Tırtılı bir kâğıdın üzerine alarak dışarı birlikte dışarı attık. Olay bundan ibaretken “Siz benim çocuğuma bağırıp korkutmuşsunuz, buna hakkınız yok”a geldi iş. Keşke çocuğu bu olayı anlatınca "Öğretmenin haklı, hiçbir canlıya zarar vermemeliyiz” deseydi de hem insanlara hem de tüm canlılara saygılı bir insan yetişmesine katkı sağlasaydı. Kaldı ki ben çocuklara asla sesimi yükseltmem ve bağırmam, öyle bir öğretmen olmadığımı velim de gayet iyi bilir. Bizler elimizden geldiğince çevresine duyarlı bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz ama ailesi aynı şekilde davranmazsa bizim verdiğimiz eğitim boşa gidiyor maalesef.

GEREKSİZ TONLARCA MESAJ OKUYORUZ

S.K. (Veli)

Çocuğun okul arkadaşlarının ailesi ile irtibatta olmak ya da öğretmeninin bir telefon uzağında olmak güzel de her gün tonlarca mesaja maruz kalıyoruz hem biz hem de öğretmenler. O kadar mesajın içinde asıl önemli duyuru ve mesaj arada kaynayıp gidiyor. Gereksiz muhabbetler dönüyor hatta kavgalar çıkıyor. Öğretmenin işi gerçekten çok zor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!