Bir facianın anatomisi

Güncelleme Tarihi:

Bir facianın anatomisi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

Yıl 1900... İngilizlerin popüler yazarı Morgan Robertson, o yıl ‘‘Futility’’ adlı romanını piyasaya çıkarmıştı. Roman, Atlas Okyanusu'nda batan dev bir transatlantiğin öyküsünü anlatıyordu. Romandaki transatlantiğin adı da ‘‘Titan’’dı. Bundan tam 12 yıl sonra, 1912 yılının soğuk ve karanlık 14 Nisan gecesi, Amerika sahillerinden 500 mil açıkta, denizcilik tarihinin en büyük facialarından biri yaşandı. Dönemin en modern transatlantiği Titanic, milyonerler gemisi, İngiliz ticaret filosunun gözbebeği, çıktığı ilk seferinde bir buzdağına çarparak Atlas Okyanusu'nun derin sularına gömüldü. Geminin başına gelenler, Morgan Robertson'ın romanında anlattıklarına çok benziyordu...

Titanic, ikizi ‘‘Olimpic’’ ile birlikte İngiliz ‘‘White Star Line’’ şirketinin büyük umutlar vaat eden yıldızıydı ve Atlantik ötesi ulaşımda Amerikalılarla olan rekabeti kazanmak amacıyla üretilmişti. Zamanının en ileri teknolojisine sahipti. Uzunluğu 268 metre, ağırlığı 46 bin tondu. Her biri 24 buharlı makinenin harekete geçirdiği 3 dev pervanesi bulunuyordu. Bu sayede saatte 45 kilometre gibi, zamanı için rekor sayılan bir sürate sahipti. Bu çelik devin bir başka özelliği ise gövdesinin 16 bölüme ayrılmış olmasıydı.

Titanic, 12 Nisan 1912 günü, İngiltere'nin Southampton limanından demir aldı. İçinde mürettebat dahil, 2207 kişi bulunuyordu. 59 yaşındaki kaptan Edward J. Smith'in kumandasındaydı. Kaptan Smith, ilk gece White star line şirketinin başkanı Bruce Ismay ile bir iddiaya girdi: Eğer Titanic, tüm transatlantiklerin saat rekorunu kırarsa, başkan, kaptana 2 bin sterlin ödül verecekti...

Kaptan Smith'in şansı o güne kadar yaver gitmişti, ama kendisi kesinlikle bir deniz kurdu değildi. Ödülün heyecanıyla New York'a en kısa rotayı seçti. Oysa bu rota üzerinde serseri mayın gibi dolaşan buzdağlarının olduğu biliniyordu.

Yolculuğun ilk günleri mükemmel geçti. Gemi, 11-12 Nisan tarihlerinde 386 deniz mili, 12-13 Nisan tarihlerinde ise 519 deniz mili yol aldı. 14 Nisan sabahı hava çok güzeldi, ancak öğlden sonra kapatmaya başladı. İşte bu sırada çevrede seyreden tüm gemiler, bazı buzdağlarına rastladıkları yolunda mesajlar geçtiler. Bu mesajların hiçbiri Titanic'e ulaşamadı. Çünkü milyoner yolcularının mesajları nediyle geminin telgraf sistemi kilitlenmişti.

Gece olduğunda diğer kaptanlar hız kesmeyi önerdi, ama Kaptan Smith, reddetti. Sadece geminin önüne bir gözcü dikti. Bu gözcü, saat tam 23.38'de bir buzdağı görüp alarm verdiğinde ise her şey için çok geçti. Titanic gibi dev bir transatlantiğin yarım mil gibi kısa bir mesafede rota değiştirmesi olanaksızdı.

Titanic, döneminin en modern teknolojisine sahipti, ama çok eksiği de vardı. Örneğin gemide yalnızca 16 tahlisiye sandalı bulunuyordu. Bunların toplam yolcu kapasitesi ise 1200'dü.

Çarpışma sonrası, kurtulanların belirttiğine göre bir panik yaşanmadı. Kaptanın emriyle sandallara önce kadınlar ve çocuklar bindirildi. Ancak kaptan, burada önceliği 1'inci mevkii yolcularına verilmesini de emretmişti. Kaptanın bu emri daha sonra çok tartışıldı. bu arada mürettebat, bir sandala zenginlerin para ve mücevherlerini yüklemeye kalkışmış, kaptanın emriyle bundan vazgeçilmişti.

Titanic, 160 dakikalık bir direnişten sonra 15 Nisan günü, saat 02.20'de sulara gömüldü. Gemiyle birlikte sulara gömülenlerin çoğunluğunu, 3'üncü mevkiideki İrlandalı göçmenler oluşturuyordu.

Trajik anda yaşamak

John Jacob Astor, hamile eşini sandala yerleştirdikten sonra, ölümü güvertede sakin sakin içki ve puro içerek bekledi.

Benjamin Guggenheim, dostlarına ‘‘Öleceksek bari, yakışıklı ölelim’’ dedi ve kamarasına gidip frağını giydi. Kendisine güvertede bir masa kurduttu ve şampanya açtırdı.

New York'un en zengin tüccarlarından G. B. Goldenberg, eşini ve oğlunu sandala bindirdikten sonra, çok sevdiği buldog köpekleriyle ölümü bekledi.

Dünyanın en zengin insanlarından biri olan İsidor Strauss'un yaşlı eşi, sandala bindikten sonra güvertede yalnız dolaşan iki çocuk gördü. Yaşlı kadın, yetkililere ‘‘İki gencin kurtarılması, benim gibi bir yaşlıdan daha doğru olur’’ dedi ve sandala çocukları bindirdi. Sonra eşinin yanına ölümü beklemeye gitti.

Titanic'i mühendis Thomas Andrews yaratmıştı. Geminin ilk seferinde o da vardı ve faciada yaşamını yitirdi.

Gemide bir orkestra vardı. Bu müzisyenler son dakikaya kadar çalmaya devam ettiler.

Kaç kişi öldü

Gemide kaç kişinin olduğu ve kaç kişinin kurtulduğu hâlâ tartışmalı. Gemide 2201 ile 2239 arasında kişi olduğu söyleniyor. Çünkü 3'üncü mevkii yolcularının kesin sayısı belirlenememekte. Ama en kabul gören rakam 2207.. Bu arada kurtulanların sayısı da tartışmalı. Bazen 705 kişiden söz edilirken, bu sayı bazen 712'ye çıkıyor.

Dürbün olsaydı

Kazayı araştıran uzmanlar, Titanic'te gözcüler için bulunan dürbünleri, ikinci kaptanın hiçbir neden göstermeden ortadan kaldırdığını belirtiyorlar. Ama yine uzmanlar, bir gözcünün aysız bir gecede dürbünle bile kısa mesafeden buzdağını görmesinin mümkün olmadığını belirtiyorlar.

Yardım etmedi

Norveçli kaptan Hendrik Naess'in komutasındaki ‘‘Samson’’ gemisi, facia saatlerinde Titanic’in ışıklarını görebilecek bir mevkideydi. Ama yasadışı fok balığı avcılığı yapan Kaptan Naess, kaza sırasında ışıklarını söndürerek gizlice bölgeden uzaklaştı.

Titanic faciası önlenebilir miydi? Bu soru hâlâ tartışılıyor. Ama uzmanlar, geminin buzdağını fark ettiği anla çarpışma anı arasında hiçbir şansı olmadığını belirtiyorlar. Geminin herhangi bir biçimde rotasını değiştirmesinin faciayı önleyemeyeceğini, fizik kuralları gereği bunun mümkün olmadığına dikkat çekiyorlar.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!