Benim görmek istediğim mürüvvet tablosu bu değil

Güncelleme Tarihi:

Benim görmek istediğim mürüvvet tablosu bu değil
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 13, 2003 00:00

ÇAĞDAŞ insanların gönlündeki ile Tayyip Bey ve arkadaşlarının yaratmak istediği mürüvvet tablosu birbiriyle taban tabana zıt. O tabloda sadece yüzlerini açık bırakan tesettürlü kadınlar olmamalı.Hele hele baştan aşağı kapkara çarşaflara bürünmüş, yüzleri bile görünmeyen kadınlar hiç olmamalı... Kısacası Tayyip Bey'in oğlunun düğünündeki o tablo çağdaş Türkiye'nin tablosu değil. Ama Tayyip Bey ve arkadaşları çağdaş Türkiye'ye gönül vermiş insanların yüreğini sızlatan o tablodan gurur duyuyorlar. O tabloyu ‘‘devletle milletin kaynaşması’’ olarak tanımlıyorlar.Reyyan Uzuner ile Necmettin Bilal Erdoğan'ın düğün fotoğrafları arasında hele biri vardı ki evlere şenlik. Sakallı bir adam. Çağrılı olduğu nikáha potur gibi bol, ütüsüz bir pantolon ve beyaz gömlekle geliyor.Bir adım arkasında da dört kara çarşaflı kadın yürüyor. Belli ki dördü bir arada. Biri karısı ötekiler kızları mı, yoksa dördü de karısı mı anlamak olanaksız.Çünkü kadınların sadece gözleri görülüyor. * * *Nikáh törenini izleyen gazeteci arkadaşlarımızın izlenimlerinden Lütfü Kırdar'a gelen konukların yüzde 80'inin tesettürlü olduğunu öğrendik. Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokmak için büyük gayret gösterdiğini iddia eden bir başbakanın böyle bir tablo ile gurur duyması büyük bir çelişkidir. Çünkü Avrupa'da büyük bir kesim işte bu kültür ve anlayış farkı nedeniyle Türkiye'yi Avrupa'ya almak istemiyorlar. Ama bizim başbakanımız ve onun arkadaşları o tablonun egemen olduğu Türkiye'ye özlem duyuyorlar. Türkiye Cumhuriyeti'nde 80 yıldır verilen çağdaşlık savaşının gelmesi gereken nokta bu olmamalıydı.Ben Tayyip Bey gibi böyle bir Türkiye'nin mürüvvetini görmek istemiyorum.* * *AKP'nin ‘‘siyasi felsefesi’’ni dünyaya ilan eden kitapçığı okudum.Kitapçığın önsözünü yazan Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan partisinin siyasi felsefesini ‘‘muhafazakár demokrasi’’ olarak ilan ediyor. Amaçlarını da ‘‘muhafazakár demokrasi anlayışını ve siyaset tarzını Türk siyasal yaşamına kazandırmak’’ olarak açıklıyor. Oysa muhafazakár demokrasi 1950'den beri birkaç kez 3-5 yıllık kesintiler dışında zaten Türkiye'de hep iktidar oldu.O nedenle muhafazakár demokrasinin yeni siyasal felsefe olarak sunulmasını ben anlayamadım. Baştan sona tutarsızlık ve çelişkilerle dolu olan kitapçıktaki bir paragraf ise bakın ne diyor:‘‘..... insanların zihinlerinde bazı ütopyalara sahip olmaları doğaldır, ancak bunlara ulaşabilmek için (dayatmacı) yöntemleri mutlaklaştırmaları ve kendi doğrularını başkalarına dayatmaları doğru değildir.’’Çağdaş eğitim bütünlüğüne bağlı kalınacağına din ağırlıklı eğitimde ısrarcı olmak (Kuran kursları, imam hatip liseleri), kadınları örtünmeye zorlamak ve teşvik etmek, belediyelere bağlı mekánlarda içkiyi yasaklamak, Kuran'ın çağdaş dünya koşulları gerçeğinde yeniden yorumlanmasına karşı çıkmak... Bunlar dayatma değil midir? Çelişkinin özü şu:Düğündeki tabloyu yaygınlaştırarak Avrupa ailesine girmeye çalışan çağdaş ve demokrat bir Türkiye nasıl yaratılacak?Bu nedenle ‘‘muhafazakár demokrasi’’ koskoca bir masaldır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!