Ben olduğum yerde duruyorum!

Güncelleme Tarihi:

Ben olduğum yerde duruyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 22, 2001 00:00

BEN, siyasal İslamcılar ile ortaklaşa ‘‘Müslüman bir ülkede demokrasi nasıl yaşanır’’ arayışının sona erdiğini ilan edince ülkede kıyamet koptu.Meğer epey sayıda insanın içi doluymuş!Şimdi, halk dalkavukluğu yarışı yapan; ancak içeriği olmayan, akıl çağına uzak, şüpheciliğin erdem olduğunu bir türlü öğrenemeyen, biat etmeyi analitik düşünce sistemi zanneden bazı görüşler yükseliyor.* * *1) Ben 11 Eylül'den evvel nerede duruyorsam, yine orada duruyorum. Yine 28 Şubat'ın demokrasiye açık bir müdahale olduğunu söylüyor, tesettüre özgürlük tanımamanın, Erbakan ve Erdoğan'ı yasaklamanın, Fethullah Gülen'i yargılamanın bu ülkenin ayıbı olduğunu düşünüyorum. Tıpkı zamanında Recai Kutan, beni askere sattıktan sonra da aynı yolda yürümeye devam ettiğim gibi!2) Biten ittifak, kendilerini İslami hassasiyeti yüksek ilan eden bazı siyasetçiler ve aydınlar iledir. Ben, onların 28 Şubat'ta tıkanan Türkiye'de, liberal demokrasiye sığınmalarının yeni bir siyaset düzeni arayışı yaratacağını düşünmüştüm.Yanılmışım, kabul ediyorum!Ancak, terörü herhangi bir rezerv koymadan telin eden açıklamasıyla Fethullah Gülen, aldığı tavırla Zaman Gazetesi ve STV, net görüşleriyle Ali Bulaç, Hüseyin Gülerce vb. gibi yazarlar demokratik İslam arayışımda ortak davranmaya devam ediyorlar.Milli görüşün içinden kopan büyük kanat AK Parti, net tavır alamadığı ortamlarda sorularıma hedef oluyorsa da, içlerindeki büyük çoğunluğun benimle benzer bir arayışta olduğunu düşünüyorum.3) Liberal demokrasiyi bir şablon (hazır giyim) zanneden liberallerden, 1990'larda liberal kaleye sığınan utangaç Marksistler'den de farklı düşünüyorum. Onların ‘‘biz sol liberaliz’’ deyişlerine ancak gülüp geçiyorum. Yazdıkları gazetelerin konumu itibarıyla, kendi seçimleriyle bugünleri ‘‘ne şiş yansın ne kebap’’ seviyesinde geçiştirmeye çalışanlardan da farklı bir yerdeyim.* * *Ben, Müslüman bir ülkede liberal demokrasi nasıl yaşanır diye analiz yapmaya çalışan, şablonculuğu reddeden, sosyolojinin iç dinamiklerine inanan sağcı bir liberalim.* * *4) Analizlerimde bizzat Anadolu'da yükselen ve 28 Şubat'ın asıl hedefi olan yeni sınıfa dayanıyorum: Muhafazakár değişimciler.Hürriyet'te yayınlanan yazılar dışında önemle ‘‘Demokratik İslam ve Muhafazakár Değişimciler’’ adlı makalem (Karizma Dergisi. Sayı: 7-2001), ne demek istediğimi açıkça anlatır. Ayrıca ‘‘Kendini Arayan Türkiye’’ adlı kitabım da (Timaş Yayınları, 2. Baskı-2001) başlı başına bu arayışı yansıtır.5) Evet, küreselleşmeden yanayım. Ancak ben bazılarının kölesi olduğu ait oldukları görüşlere bütünüyle teslimiyet anlayışında değilim. Beni farklı eğittiler. Hz. İbrahim'in ‘‘Önce aklıma yer et ki sonra gönlüme yerleşesin’’ sözünü ciddiye alırım.Nitekim, ‘‘20. Yüzyıl Bilim Anlayışına Bir Eleştiri’’ (Karizma. Sayı: 4-2000) adlı makalem, Batılı bilim metodolojisi anlayışına getirilen bir eleştiridir.‘‘21. Yüzyılda Küreselleşen Dünya ve Türkiye Perspektifi’’ adlı kitabım da (Timaş Yayınları, 2. Baskı-2001), küreselleşme olgusunun tarifini yapmaya çalıştıktan sonra 21. yüzyılda Türkiye'nin avantajlarını ve alması gereken tedbirleri sıralar. Özalcı liberaller kavramını uyduranlara da ‘‘Kara Dul’’ adlı romanımı (Timaş Yayınları) tavsiye ederim.6) Bana biat etmeyi veya şablonculuğu değil sorgucu analizi öğrettiler. Evet, Afganistan karşısında aktif tavır alınmasını savunuyorum. Ancak, daha bizimkiler şaşkınken, 13 Eylül 2001 günü Hürriyet'te yazdığım makalenin adı ‘‘21. Yüzyılın Frankenştayn'ı: İçimizdeki Dáhi Cani Olursa!’’ idi.Frankenştayn tabirini sonra Batı basını da kullandı.24 Eylül'de yazdığım makale, ‘‘11 Eylül 2001'den Kafama Takılanlar’’; adı üzerinde, ABD'nin terör analizini sorgular.25 Eylül'de Daily News Gazetesi'nde yazdığım 11 Eylül'ü Doğru Okuyalım (We Must Read Sept. 11 Correctly) adlı makale de ABD Büyükelçiliği'ne ‘‘Bu işi bir konuşalım’’ dedirtecek kadar sert bir ABD eleştirisiydi.(Devam edecek)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!