Ben o bildiğiniz Çapa’lardan değilim

Güncelleme Tarihi:

Ben o bildiğiniz Çapa’lardan değilim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2003 00:00

Müjdat Gezen'in ardından Nilgün Belgün'ün de ‘‘hayatımı ve geçmiş manitalarımı yazsam roman olur’’ mantığı güderek kitap döşenmesinden, hatta aldığımız duyumlara göre, henüz yirmili yaşlarını sürmekte olan Gizem Özdilli'nin bile anılarını yazmaya niyetlenmiş olmasından aldığım ilhamla ve geçtiğimiz haftayı bir vagon dolusu yazarla geçirmiş olmanın verdiği gazla, ben de özel hayatıma dair birkaç satır karalamaya karar vermiş bulunuyorum.Ya da şöyle söyleyeyim: Arkadaşlar, Romalılar, yoldaşlar; ben buraya Çapa'yı övmeye değil, gömmeye geldim! (Evet efen'im, benimki had safhada sanatsal, edebi bi' eser olacak. Shakespeare'den mekspirden hafif esinlenmeler felan...)Epeydir, hani neredeyse bir ömürdür başıma musallat olmuş birkaç konuya açıklık getirmek isterim ki, her Allah'ın günü aynı sorulara muhatap olmaktan dolayı yorgun düşmüş naçiz kulunuz da şu hayatta gün yüzü görebilsin, az biraz kafasını dinleyebilsin. (Evet efen'im; edebiyat, sanat, zaten böyle bişidir. Tamamen egoist bir perspektiften yola çıkar; kendiyle meselesi olan şahsiyetlerin şeysidir...)Hazırsanız başlayalım... Konuyu -ki, ayyy söylemiş miydim, o ben oluyorum, konu yani- üç başlık altında toplayabiliriz:Ana başlık: Hayatta en sık duyduğum ve ikrah getirmiş olduğum üç soruAlt başlık 1: Çapa'larla bir alákanız var mı?El cevap: Evet, var. Soyadım Dalgakıranoğlugiller olduğu hálde sahne ismi olarak Çapa'yı almış değilim. Yani baba tarafından sülalem, Çapa soyadını taşıyor. Fakat Çapa Marka'yla, Ahmet-Celal-İzzet biraderlerle filan uzak yakın bir ilişkim yok. Olsaydı, memlekete hakim olan ‘‘akrabanın vurduğu yerde gül biter’’ zihniyetine sığınır, bidicik yaşına bol gelen Seymen Ağa pozlarından dolayı Emre Çapa'yı günde üç posta döverdim. Hayır, Didem Çapa da ablam filan değil. Biz Esra-Berna nevi, tipik, kafiyeli kardeşlerdeniz. Benim ablamın adı Banu'dur, ömrünün büyük bir kısmını benim kıçımı toplamaya vakfetmiş şahane bir insandır ve İzmir'de yaşar... Birkaç antika huyu vardır ama onun haricinde antikaya özel bir ilgisi bulunmamaktadır. Geçenlerde ‘‘o’’ Çapa'lardan biri gazeteyi arayıp ‘‘Sen bizim bilmem kimin kızı mısın?’’ şeklinde bir soru sorunca artık pesss dedim yani... Değilim efendim; benim gayet mütevazı Çapa'lardan mütevellit bir ailem var; o Çapa'ları da Allah birbirine bağışlasın... Tamam mı? Anlaştık mı?..Alt başlık 2: İzmirli misin? Aaa, nasıl olur; hálin tavrın hiç İzmirli'ye benzemiyor?El cevap: Tamam, biliyorum, bunu kompliman bábında dile getiriyorsunuz. Zira hepinizin hayatında, erkekseniz, silleyi vurup kaçmış, sizi de bir dönem kastre etmiş bir İzmirli yosma; kadınsanız sevgilinizi elinizden almış, bir İzmirli kaltak ve o şıllıkla ilgili anlatacak uzuuun bir hikáyeniz var. Özür-mazeret ‘‘aslında ne demek istediğinizi’’ anlatmanıza gerek yok; ben bu hikáyeyi çok dinledim. Fakat arkadaşlar, ben bu sözleri yine de hakaretámiz alıyorum. Korkarım sorunuzu ancak bir Gávur İzmirli nihilizmiyle, bir kontr-soruyla cevaplayabilirim: İzmirli dediğiniz mavi gözlü zenci gibi bakar bakmaz ayırt edilebilen bir tür müdür? Bu ülkede memleketi hiçbir mankenin-uvertürün önüne sıfat olarak eklenmiyor olabilir (Hiç Balıkesirli Manken Bilmemkim şeklinde anılan birine rastladınız mı?) ama yani el insaf; bu kadar da tümevarıverilmez ki?!Alt başlık 3: Aaa, ben seni daha hanım hanımcık bir şey zannediyordum. Gazetedeki fotoğrafında çok mülayim bir ifaden var. Sen pek öyle görünmüyorsun?El cevap: Doğrudur, benzemem. O fotoğraf, Aktüel dergisinin çoğu kapak fotoğrafını çeken, álemlerin en yakışıklı, Adonis lákáplı fotoğrafçısı Muzaffer Sağlam'ın marifetidir. Kendileri kamera fobisi olan insanların bile -ki ben onlardan biriyim- merceğe sevimli bir kedi yavrusuymuşçasına bakmasını sağlamaya muktedir, müstesna bir yetenektir. Dolayısıyla, bu soru, ‘‘Fotoğrafta çok şirin görünüyorsun ama meğer hırtın tekiymişsin’’ cümlesinin zarif bir ifadesiyse, bir dahaki sefere lafınızı bilin isterim yani; mülayim olmadığım gibi, adamı da fena tepelerim.Teşekkür eder, zehrimi akıtmış, hafiflemiş bir şekilde huzurunuzdan affımı istirham ederim... Erdal Öz röportaj teklifimizi reddetti, buradan soralım bariHer seferinde aynı geyik döndürüldüğü (‘‘Kimse beni arayıp gerçekten ne olduğunu sormadı, vs, vs...’’) ve medyayı günah keçisi, kendini de sütten çıkmış ak kaşık ilan etmek moda háline geldiği için baştan söyleyelim: Geçtiğimiz hafta Erdal Öz'ü arayıp, Müjdat Gezen'in kitabıyla ilgili röportaj talebinde bulunduk. Málûmunuz, Gezen'in kitabı bir dolu magazin gevişine keçiboynuzu olmuş, Öz ile Gezen arasında jet hızıyla katedilen bir atışma-barışma süreci yaşanmış, Gezen kitabın yayınının durdurulması için girişimde bulunduğunu söylemiş, bu beyanatı müteakip iki gün içindeyse kitap yayınlanmış ve sekizinci baskısına ulaşmıştı. Daha önce neredeyse tıpatıp benzer bir hadiseler silsilesi, Hasan Öztoprak'ın ‘‘İmkánsız Aşk’’ kitabında da vuku bulduğu için, Can Yayınları'nın yeni yayın ve ‘promosyon’ politikalarına dair ciddi şüpheler düştü içimize... Aradığımızda asistanı, Öz'ün bu konuyla ilgili tek kelime etmek istemediğini söyledi. E, ne yapalım; biz de sorumuzu buradan yöneltelim bari: Bu ülkede, kitapla haşır neşir herkesin hayatında önemli bir rol oynamış, ancak her geçen gün saygınlığını bir nebze daha yitiren Can Yayınları'nda neler oluyor? Ne Müjdat Gezen'in ne de Can Yayınları'nın böylesi bir rekláma ihtiyacı varsa, bütün bu olanlar nasıl oluyor da oluyor?İyi şeyler olacak Sizi bilmem ama benim için şu geçtiğimiz, hayatımın en zorlu senelerinden biriydi. Ölümler, kayıplar, kavgalar, küskünlükler, acılarla dolu... Meşhur sözdür hani: ‘‘Gelecek hakkında bildiğimiz tek şey, henüz gelmemiş olduğudur...’’ Fakat yine de, ta içimizden, iliğimizden kemiğimizden gelen, eblehçe iyiniyetli bir ses de durmaksızın fısıldıyor: ‘‘Bu yıl iyi şeyler olacak. İyi şeyler olacak...’’ Dilerim 2004'ten dilediğiniz hayırlı ne varsa, nur olsun, tepenize yağsın. Yüzünüz gülsün, tebessümünüz daim olsun. İyi olunuz, iyi kalınız, iyi olunuz, iyi kalınız, iyi...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!