Hilmi Yavuz, öncelikle şiirinde felsefe kırlangıçları uçuran bir şair, sonra da felsefeci ve kültür adamı. 1936 İstanbul doğumlu. İngiltere'de Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde yüksek öğrenimini tamamladı. Şimdi Mimar Sinan Üniversitesi'nde uygarlık tarihi, Boğaziçi ve İTÜ'de felsefe dersleri veriyor. Onunla felsefe ve kongresi üzerine konuştuk. Felsefe Kongresi'ndeki öğrenci oturumlarından birinde ‘‘Ben ve Öteki Tartışması Açısından Yabancı Düşmanlığı’’ başlıklı bir toplantı var. Geçenlerde yapılan bir ankette gençlerin yüzde 61'i Türkiye'de insan haklarına saygı gösterilmediğini düşünüyor. Ama aynı gençlerin yüzde 49.5'u Yahudileri, yüzde 43.8'i Hıristiyanları, yüzde 67.5'i homoseksüelleri komşu olarak görmek istemediğini belirtiyor. Bu nasıl bir açmaz?-‘‘Öteki’’ yabancılara karşı önyargılı olanların, sadece Türkler olduğunu söylemek yanlış olur, hem de vahim bir yanlış! ‘‘Öteki’’nin tarihi insanoğlunun toplumsallaşmasının tarihine koşuttur. Levi-Strauss gibi söylersem, toplumdan söz etmek demek ‘‘öteki’’nden söz etmek demektir. Kimlik, ancak öteki dolayımında, ‘‘öteki’’ni varsayarak ya da ‘‘öteki’’ icat ederek kurulur. Yahudilerin, Hıristiyanların ya da eşcinsellerin, ‘‘komşu’’ olarak istenmemesiyle insan haklarına saygı gösterilmemesinden şikayet etme arasında bir çelişki yok bence. Entelektüel tarih, genellikle, ‘‘öteki’’ne insan statüsü verilmediğini gösteriyor. Platon köleleri insan saymıyordu; Roma'da da köleler birer ‘‘konuşan araç’’tılar, insan değil! O kadar geriye gitmeye gerek yok. Bosna'da yapılan kıyımlarda Hıristiyan Sırpların Müslümanları ‘‘insan’’ saymadıklarını gösteren tanıklıklar vardır.Felsefe bize ölümün, aşkın, hayatın, acının, zulmün anlamını açıklayabildi mi?-Felsefe açıklamaz. Açıklama, bilimin işidir, felsefenin değil! Felsefe, ölümü, aşkı, hayatı, acıyı, zulmü ve başka şeyleri anlamaya çalışır. Felsefenin işi anlamayı öne çıkarmaktır; açıklamayı değil!‘‘Felsefeyi bırak da on dakika delikanlı ol!’’ gibi argo deyişlerin yaygın olduğu bir ülkede felsefenin bir mesafe kat ettiğini söyleyebilir miyiz?-Felsefi düşüncenin sıradan insanlar tarafından kavranış biçimi, bizim ülkemizde, 'derin düşünme'nin reddedilmesi anlamına geliyor. ‘‘Ayağını sıcak tut, başını serin, eline bir iş tut düşünme derin’’ bir Lokman Hekim deyişi olarak ülkemizde yaygın kabul görmüştür. Osmanlı şairi Nabi de oğluna ‘‘İlim ve felsefeden’’ kaçınmayı ve sakınmayı öğütler. Ama bu türden avam yaklaşımların, felsefi düşüncenin gelişmesini kösteklediğini öne süremeyiz. Bu yaklaşımlar sonuçtur sebep değil!Osmanlı döneminde felsefenin üstüne örtülen şal cumhuriyetle birlikte aralandı mı?- Cumhuriyet döneminde seküler akılla felsefe yapma olanakları sağlandı elbette. Ama bu olanaklardan yararlananlar felsefi düşünce üretimine ne kertede katkıda bulundular? İstanbul Üniversitesi ağırlıklı olarak Alman, Boğaziçi Üniversitesi Anglo-Sakson,
Galatasaray Ãœniversitesi Fransız felsefesini örnek alarak felsefe öğretiyor. Türkiye'ye özgü bir model geliÅŸtirme çabası, ne yazık ki gösterilmedi; gösterilmiyor.Türkiye'de bir felsefe kongresi yapılmasını nasıl karşılıyorsunuz?-Ben kendi payıma kongrelerle felsefe yapılmasında, felsefenin doÄŸasına aykırı bir resmiyet bulmuÅŸumdur. Nietzsche ve Wittgenstein akademik dünyanın içinde olsalar da resmiyetten uzak durdukları için büyüktürler, bana göre.Ãœlkemizde edebiyat hayatında görülen canlanma felsefe alanında neden yaÅŸanmadı? -Bazı ülkelerde edebiyatın felsefenin iÅŸlevini de üstlendiÄŸi gözardı edilmemelidir. Bakın mesela Terry Anderson Ä°spanya'da edebiyatın felsefenin yerini tuttuÄŸunu söyler; Japon düşünürü Suishi Kato aynı ÅŸeyin Japonya için de geçerli olduÄŸunu bildirir. Buna Türkiye'yi de ekliyorum ben. Filozofa gelince, bizim filozofumuz çoktur ama elbette filozofu Batılı anlamda tanımlamadığımız sürece...Kongrenin organizatörü bile felsefeciFelsefe Kongresi'nin resmi organizasyonunu Vasco ÅŸirketi yapıyor. Vasco Genel Müdürü Dr. Yusuf Örnek aslında bir felsefe doçenti. 1987'de doçent olmuÅŸ. Aynı yıl üniversiteden ayrılıp turizm sektörüne geçmiÅŸ. Yusuf Örnek, 1977'de Hacettepe Ãœniversite Sosyoloji ve Ä°dare Bölümü'nü bitirmiÅŸ. Almanya'da altı sene felsefe eÄŸitimi görmüş ve Hacettepe Ãœniversitesi Felsefe Bölümü'nde öğretim üyeliÄŸine baÅŸlamış. 1987'de üniversiteden ayrılıp turizm ÅŸirketi kurmuÅŸ. Yusuf Örnek, Felsefe Kongresi'nin Türk turizmi açısından önemi hakkında ÅŸunları söylüyor:‘‘Hıristiyan ve Müslüman karşıtlığının çok tartışıldığı, medeniyetler çatışmasına iliÅŸkin tezlerin raÄŸbet gördüğü bir dönemde, Türkiye'nin böyle bir kongreye ev sahipliÄŸi yapması çok önemli. Bir de biliyorsunuz Anadolu, felsefenin ve bilimin doÄŸduÄŸu topraklar. Bir felsefe kongresinin çerçevesi için bulunmaz bir mekan Anadolu ve Ä°stanbul. Özellikle kongrenin Ä°stanbul gibi onlarca medeniyete beÅŸiklik etmiÅŸ bir kentte toplanması çok anlamlı. Tarihi Yarımada üzerinde Kariye Camii, Küçük Ayasofya, Balat, Fener, Eyüp gibi yerleri gezmek istiyorlar. Bu insanların klasik turistler gibi talepleri yok. Ä°stanbul'u dünyaya en iyi anlatacak olan filozoflardır. Onlar, dünyayı, kentleri, insan suretlerini farklı bir ÅŸekilde görürler. Bizim bilmediÄŸimiz bir objektiften bakarlar uygarlıklara. Bakın, örneÄŸin Irak krizinden sonra Ä°stanbul'da yapılacak olan kongrelerin bir bölümü iptal edildi. Çünkü, buraya gelecek olanlar korktular. Ama filozofların hiçbirinden kongrenin iptal edilmesinden yana bir talep gelmedi. Hem böyle bir güvenlik hissinde hem de Felsefe Kongresi gibi bir etkinliÄŸin Ä°stanbul'da yapılıyor olmasında en büyük pay Ionna Kuçuradi gibi büyük bir hocanın Dünya Felsefe Federasyonu'nun baÅŸkanlığını yürütmesinin etkisi oldu.’’DÃœNYA FELSEFE KONGRELERÄ° NERELERDE TOPLANDI?Paris 1900, Cenevre 1904, Heidelberg 1908, Bologna 1911, Napoli 1924, Boston 1926, Oxford 1930, Prag 1934, Paris 1938, Amsterdam 1948, Brüksel 1953, Venedik 1958, Mexico 1963, Viyana 1968, Varna 1973, Düsseldorf 1978, Montreal 1983, Brighton 1988, Moskova 1993, Boston 1998. Â
button