Bayram değil sendrom!

Güncelleme Tarihi:

Bayram değil sendrom
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 1998 00:00

Haberin Devamı

Geçmişte kanlı olaylara sahne olan Nevruz 'kutlamaları', farklı kesimler tarafından paylaşılamamaya devam ediyor

Kış mevsiminin ağır koşullarının yerini baharın uyanışına bıraktığı, gece ve gündüzün birbirine eşitlendiği 21 mart, 1990 yılına kadar Güneydoğu'nun kırsal kesimdeki dağ veya tepelerde ateş yakılarak kutlanırdı. PKK'nın Güneydoğu'da kanlı eylemlere başladığı 15 Ağustos 1984'ten itibaren geçen her yılda tırmanmaya başlayan Nevruz gerginliği, 1990'dan itibaren artık 'Nevruz sendromu'na dönüşmüştü. Bir bayram ve şenlik havası içinde geçmesi gereken bu günlerde, tam tersi olaylar yaşandı, çatışmalar çıktı ve pek çok kişi öldü.

Neyse ki, Güneydoğu'daki Nevruz gerginliği 1994'ten itibaren giderek yok oldu. Bölgede son birkaç yılda bazı ‘kritik’ yerleşim birimlerindeki sıkı denetimler dışında Olağanüstü Hal bölgesinde 'olağanüstülük' kalmadı. Ve bu arada başta Kültür Bakanlığı olmak üzere resmi ağızların tümü, Nevruz'un ‘‘Aslında Türkler'in bayramı’’ olduğunu ve tarihinin Türk tarihi kadar geçmişe dayandığını açıklamaya başladı. Böylece, çeşitli efsanelerle değişik kesimler tarafından kutsal kabul edilen Nevruz, son dönemde paylaşılamaz hale geldi.

Peki kime ait bu bayram? Tarih kitaplarına göre Nevruz, Parsiler tarafından İslamiyet'ten önce 8-10'uncu yüzyıllardan itibaren Tanrının insan ve evreni yarattığı gün olarak kabul ediliyor. Asya ülkeleri dışında Kafkasya ve Balkanlar'da da olan Nevruz geleneği; İranlılar'dan Araplar'a da yansımış durumda. Arapça'da ‘‘Nayruz’’ diye telaffuz edilen Nevruz'un gelenekleri günümüzde Irak ve Mısır'da da varlığını sürdürüyor.

Çeşitli kaynaklar, efsanelerle örülerek çok değişik biçimler alan Nevruz geleneğinin Zerdüşt dininden geldiğine yer veriyor. Bugün bile bu dini sürdürenler arasında, baskılar sonucu 8-10'uncu yüzyılları arasında İran'dan göçedip Hindistan'a yerleşen Parsilerin soyundan gelen bir cemaat da bulunuyor. Bu inançtakiler, Nevruz'da, melekler, koruyucu ruhlar ve ölüler için çeşitli duaların okunduğu bir dizi ayin yapıyor. Parsiler, Nevruz süresince, birbirlerini, karşıdaki kişinin sağ elini avuçtan geçirmeye dayanan ‘hamazor töreni’ ile kutluyor. Bu sırada karşılıklı iyi niyet sözleri söyleniyor.

Ari dilleri konuşan halklar tarafından güneşin Koç burcuna girdiği, Tanrının insan ve evreni yarattığı gün olarak kabul ettikleri Nevruz, eski İran takviminde birinci ay olan Ferverdin'in ilk gününe rastlıyor. Bu günün karşılığı Miladi takvimde 22 Mart'ta geliyor. Nevruz eskiden İran'da iki aşamada; 22 Mart ‘‘Nevruz-ı amme’’, 28 Mart ise ‘‘Nevruz-ı hassa’’ diye kutlanırdı. İran şahları ve devlet ileri gelenleri bu günlerde halkın bütün isteklerini yerine getirmeye çalışır, halkın dertlerini dinlemeye özen gösterirlerdi. Şenliklerle kutlanan bayramda başta çocuklar olmak üzere herkes mutlaka yeni giysiler giyer, eski eşyaların yerine yenileri konurdu.

TÜRKLER NASIL KUTLADI

İslamiyeti kabul etmeden önce de bahar kutlamaları yapan Türkler arasında Nevruz geleneği sonradan yaygınlık kazandı. Anadolu'da kutlanan eski bahar şenliklerinin de Türkler'deki Nevruz geleneğinin biçimlenmesinde etkisi oldu. Nevruz'a ayrı bir önem veren Alevi ve Bektaşiler bu günü Hz. Ali'nin doğum günü, Hz. Fatma ile evlendiği gün olarak kabul ederler. Şiiler Hz. Ali'nin halife ilan edildiği günün yıldönümü olarak da kutlar.

Nevruz, Sünni Türkler arasında da tarihte birçok gelenekle bütünleşti. Manisa'da her yıl Nevruz sırasında ve genellikle mart ayının son pazar günü Mesir Bayramı düzenlenirken, halka mesir macunu dağıtılır. Geçmişte padişah ve devlet ileri gelenlerine 'Nevruziyye pişkesi' ismiyle armağanlar ve divan şairlerince yazılmış 'Nevruziyye' kasideleri sunulması da bu eski geleneğin uzantıları olarak bilinir.

Türkiye'de genel olarak Nevruz gecesi dileklerinin olmasını isteyenler, bunu bir kâğıda çizip gül ağacının altına koyar ya da örneğin ev sahibi olmak için yine bir gül ağacı dibine taşları üst üste koyarak ev şekli verirler.

Kürtler arasında 'Newroz' diye telaffuz edilen Nevruz geleneği Kawa adlı demircinin, aşiretini kurtarmak için mücadele ettiği zalim hükümdar Dehhak'ı alt etmesini anlatan efsaneyle özdeşleştirilir. Bu kutlamaların başlangıç günü olarak 21 Mart kabul edilir. Kürtlerde bir başka efsaneye göre ise Milat'tan binlerce yıl önce Kürdistan'da çok tanrılı dönem yaşanırken, Babil'in en büyük tanrısı Marduk'tu. Bu tanrının dünya ve canlıları yarattığını anlatan mitolojiye göre, tanrı Marduk, düşmanlarını savaşta öldürmüş ve parçaladığı bu düşmanlarının gövdesinden uzayı, gökyüzünü, dünyayı, su ve nehirler ile canlıları yarattı. Bu tanrı çoğu zaman güneş, olarak sembolize edildi, yeryüzü ve sularda canlılara yaşam kuvveti veren güç olarak bilindi. Doğa ve canlıların baharla dirilişi, uyku ve ölümü yenme olarak yorumlanır.

16'ncı yüzyıl sonlarında Bitlis Beyi Şerefhan tarafından yazılan Şerefnamede Nevruz'un kutlama nedeni şöyle anlatılıyor: Kürdistan'a hükmeden Diehak adlı bir hükümdarın, her iki omuzundan birer yılan başı çıkar. Her bir yılana günde bir gencin beyni yedirilir. Sonraları yılanlara koyun beyni yedirilerek gençler, dağlara kaçırılır. İşte bu dağlara kaçırılanlar, sonradan Kürt halkını meydana getirir.

21 Mart'ın ölüm bilançosu

1984'ten sonra her yıl 21 Mart'larda kan akmaması için günler öncesinden Milli Güvenlik Kurulu başta olmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ile il valiliklerinde peşpeşe toplantılar yapılır, bölgeye diğer bölgelerden karayolu ve demiryolu ile takviye kuvvetler sevkedilirdi. Birkaç yıl öncesinde Şırnak, Mardin, Batman ve Siirt'in birçok ilçesinde PKK'nın gövde gösterilerine dönüşen bu olaylarda yine de kan akardı.

İlk kanlı Nevruz 1990 yılında Şırnak'ın Cizre ilçesinde yaşandı. Gösteriler ve güvenlik kuvvetlerinin müdahalesi, üç kişinin ölümü, birçok resmi binanın yakılmasıyla sonuçlandı. Cizrede dört gün boyunca sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sabah Gazetesi Ankara Muhabiri İzzet Kezer de nereden ve kim tarafından açıldığı bilinmeyen bir ateşle, o günlerde öldü. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın bir süre önce hazırladığı ‘‘Susurluk Raporu’’nda, Kezer'i devlet görevlilerinin vurduğu belirtilecekti.

1991'de ise üniversite öğrencisi bir kız kendini Diyarbakır surları üzerinde yaktı. En kanlı Nevruz ise 1992 yılında gerçekleşti. 38 saat aralıksız çatışmalara sahne olan, mermi isabet etmeyen duvar kalmayan Şırnak kent merkezinde 52, Cizre ilçesinde 10, Mardin'in Nusaybin ilçesinde 14, Batman'ın Gercüş ilçesinde 3, Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde de 3 kişi öldü. Aynı gün Şırnak kent merkezinde bir polis, evinde linç edilerek öldürüldü.

Biz Türkiye'nin partisiyiz

‘‘Aleviler 2000'e hazır’’ dizi yazısının 12 Mart 1998 tarihli bölümünde yeralan bazı görüş ve değerlendirmeleri Barış Partisi Genel Sekreteri Adnan Keskin, ‘‘haksız ithamlar’’ olarak niteleyerek açıklamada bulundu:‘‘Barış Partisi sahip olduğu programıyla evrensel olanı yakalamış ve bu evrensel dili pratiğe aktarma yolunda azımsanmayacak bir yol katetmiştir. Biz herhangi bir kesimin, kümenin ya da

topluluğun partisi olmayı Türkiye'nin realitesiyle örtüşmeyen bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Bu olayda da görülmektedir ki Aleviler ve alevilik pazarlanmak istenmektedir. Devletin laiklik ilkesine aykırı biçimde verdiği söylenen bir rakamın paylaşılması mantığıyla hareket ederek çirkinleşenlerin daha büyük çıkarlar uğruna ne yapabileceklerinin takdirini kamuoyuna bırakıyoruz.’’

Nevruz bu yıl da kutlanacak. Ancak, yasadışı örgütler boş durmuyor. Nevruzu kapak yapan PKK'nın yayın organlarından

'Özgür Halk' dergisi, ‘‘Newroz bizim bayramımız’’ başlığının bilinçli olarak kullanıldığını vurgularken, ‘‘Bunu, çalınmak istenen bir değerimizi daha kuvvetli sahiplenmek için yaptık’’ diyor.

Nusaybin'de 1992 yılında yaşanan kanlı Nevruz olaylarının ardından çoğu kadın ve çocuk 800 kişi güvenlik kuvvetlerince ilçe jandarma alay komutanlığı bahçesinde gözaltına alınmıştı.

Başbakan Mesut Yılmaz, 1996 yılında Iğdır'daki resmi Nevruz kutlamalarına eşi Berna hanım ile katılarak yumurta tokuşturmuştu.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!