Batı'ya terör mesajı

Güncelleme Tarihi:

Batıya terör mesajı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 1998 00:00

Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanlığı, bölücü terör örgütü PKK konusunda dış kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik bir doküman hazırlayarak ‘‘Üniter devletten asla vazgeçmeyiz’’ ve ‘‘Terörle mücadelede demokrasi ve insan haklarına saygılıyız’’ mesajlarını iletti.

Genelkurmay, hazırladığı bir dokümanla bölücü terör örgütü PKK'nın ‘‘iğrenç’’ yüzünü tüm dünyaya açıklarken, ‘‘Üniter devletten asla vazgeçmeyiz’’ ve ‘‘Terörle mücadelede demokrasi ve insan haklarına saygılıyız’’ mesajlarını da iletti.

Genelkurmay Başkanlığı, bölücü terör örgütü PKK konusunda dış kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik bir doküman hazırladı. Dokümanda, PKK'nın sadece Türkiye'nin değil dünya ülkelerinin de sorunu haline geldiği belirtilerek, Türkiye'nin terörle mücadelesine diğer dünya devletlerinin de desteğinin beklendiği bildirildi. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nce yayınlanan dokümanda, terör örgütü PKK'nın Türkiye'nin Güneydoğu illerini kapsayan bölgede Marksist-Leninist esaslara dayalı bağımsız-birleşik bir devlet kurmayı amaçlayan bir ‘‘terör ve organize suç örgütü’’ olduğu vurgulandı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin, 52 müslüman ülke arasında yegane demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve bölgesinde istikrar unsuru olduğu, bunun yanı sıra halen çağdışı totaliter rejimlerle yönetilen ülkelere örnek teşkil ettiği kaydedilen dokümanda şu görüşe yer verildi:

‘‘Buna karşılık terör örgütü PKK, Marksist-Leninist yapısıyla bölgede bir Kürt devleti kurma iddiasındadır. Varşova Paktı'nın dağılmasından sonra Doğu Avrupa ülkeleri bile demokratikleşme yönünde gayret sarf ederken bölgede oluşacak Marksist-Leninist bir Kürt devleti demokrasi aleyhine bir dönüşüm sağlamış olacaktır. PKK tarafından Türkiye'ye yöneltilen terör bu çerçevede değerlendirilmelidir.’’

TÜRKİYE İZİN VERMEZ

Türkiye'nin böyle bir oluşuma izin vermesinin mümkün olmadığı vurgulanan dokümanda, bölücü terör örgütünün tüm insanlığın ve özellikle Batı dünyasının hassasiyet gösterdiği yüksek değerleri kendi lehine kullanmak istediğine dikkat çekildi. ‘‘Barış, demokrasi ve insan hakları gibi yüksek değerler, örgüt tarafından dış destekten de istifade edilerek kendi çıkarları için kullanılmaktadır’’ denilen açıklamada, daha sonra şu hususlara yer verildi: ‘‘Terör örgütü, yan kuruluşları vasıtasıyla özellikle son dönemde Avrupa nezdinde yürüttüğü çalışmalarda mağdur, haksızlığa uğrayan ve barış yanlısı taraf olarak gösterilmesini hedefleyen 'PKK, 14 yıl mücadeleden sonra barış istiyor, Türkiye'ye karşı sürdürdüğü mücadeleyi bitirmek istiyor' şeklinde açıklamalarda bulunarak Batı kamuoyunu yanıltmaya devam etmektedir. Türkiye terörle mücadeleye, Türkiye Cumhuriyeti'nin insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerinden ve üniter yapısından asla taviz vermeden kararlılıkla devam etmek azmindedir.’’

KİMSEYE AYRICALIK YOK

Dokümanda, Türkiye'de köken farkı gözetmeden herkese bütün devlet görevleri ve kademelerinde görev alabildiği belirtilerek, şu hususlar üzerinde duruldu:

Hangi kökenden gelirse gelsin, bütün vatandaşlarımız istedikleri okullara girebilir. İstedikleri mesleği seçebilirler.

Hiç kimseye hiçbir yerde ve hiçbir alanda yaşam, can ve mal güvencesi, hukuk ayrımı yapılmaz.

Dillerini konuşma ve isim koyma gibi kültürel içerikli konularda hiçbir kısıtlama yoktur.

Kürt dili ile eğitim ve TV yayınlarının uygulama alanına konulması pratikte mümkün değildir. Bu zorluk 5 lehçe ve çok miktarda ağız farklılığından ileri gelmektedir.

AHLAKİ YÜKÜMLÜLÜK

Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırladığı dokümanın son bölümünde, Öcalan'ın, İtalya'da yakalanması sonucu terörizmle mücadelede gelinen bu noktada, başta İtalya olmak üzere uluslararası toplumun, ‘‘terörizmi desteklememek ve hoş görmemek konusunda hukuki, siyasi ve ahlaki bir yükümlülük altına girdiği’’ne dikkat çekilerek, şöyle denildi: ‘‘Türkiye dolaylı bir saldırı ağının hedefi olmuştur, Türkiye ülke bütünlüğü, ulusal birlik ve siyasal bağımsızlığını savunmaya yönelik her türlü önlemi alma hakkına sahiptir. Terörizme karşı mücadelede uluslararası işbirliği ve adli yardımlaşma zorunludur. Bu hukuksal çerçevede Türkiye terör örgütünün başının İtalya tarafından iadesini beklemektedir. Diğer herhangi bir hareket tarzı, özellikle de kendisine sığınma hakkı tanınması uluslararası hukukun açıkça ihlali olacaktır. Böyle bir hareket sadece uluslararası hukukun değil NATO ittifakının gerekleri ile de bağdaşmaz. Son söz olarak Türkiye, terörizmle mücadelede hukukun ve demokrasinin galip geleceğine inanmaktadır.’’ ANKARA

PKK dünyanın sorunu

Terörle mücadele konusunda Türkiye tarafından gösterilen kararlılık ve azmin diğer dünya devletleri tarafından da gösterilmesi gerektiğine inanıldığı ifade edilen dokümanda şu husus vurgulandı: ‘‘PKK, sadece Türkiye'nin değil dünya ülkelerinin de sorunu haline gelmiş bir örgüt olması nedeniyle, terörizmle mücadelede diğer dünya devletlerinin de desteği beklenmektedir. Çünkü insan haklarını hedef alan terörizm, maksadı ne olursa bütün ülkeler tarafından failine veya yerine bakılmaksızın sona erdirilmelidir. Terörizme destek veren ülkelerin, eninde sonunda kendileri de terörizmden zarar göreceklerdir.’’

Avrupa onların olsun

Cumhurbaşkanı Demirel, Avrupa Parlamentosu'nun ‘‘Kürt Konferansı toplansın’’ kararını sert bir dille eleştirerek, kararın ‘‘Türkiye'nin iç işlerine müdahale’’ anlamına geldiğini söyledi. Demirel, ‘‘Türkiye'yi masaya yatırın. Türkiye'nin bölünmesini tartışın. Sizi Avrupa Birliği'ne alalım diyorlarsa, Avrupa Birliği onların olsun’’ dedi.

Romanya'dan dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Demirel, Avrupa Parlamentosu'nun kararını şöyle değerlendirdi:

‘‘Avrupa Parlamentosu 17 Eylül 1992'de hemen hemen aynı kararı almıştı. Ondan sonra 15 Temmuz 1993'te gene aynı kararı aldı. Şimdi de üçüncü kararı alıyor. Avrupa Konseyi ile Avrupa Parlamentosu'na hayırlı olsun.’’

Cumhurbaşkanı, ‘‘Yine Sevr dayatması mı?’’ şeklindeki bir soruya yanıt olarak, ‘‘Hep aynı şey. Değişen bir şey yok. O tarihten bu yana kararlar alınmış ve hep askıda kalmış. Bu doğrudan doğruya Türkiye'nin iç işine müdahaledir’’ dedi. Demirel, ‘‘Bu karar Türkiye'nin AB ile ilişkilerini etkiler mi?’’ sorusuna karşılık olarak, Türkiye'nin hükümranlığına, bölünmez bütünlüğüne ve iç meselelerine yönelmiş hiçbir müdahalenin kabul edilemeyeceğini söyledi.

ÇAKICI KARARI DA MÜDAHALE

Demirel, Fransa'nın Alaattin Çakıcı'yı idam edilmemesi koşuluyla Türkiye'ye iade etme kararını da ‘‘iç işlerine müdahale’’ olarak niteledi. Çakıcı'nın şartlı iadesini de ‘‘Lüzumsuz bir iş’’ şeklinde yorumlayan Cumhurbaşkanı, ‘‘Bir memleketin iç işlerine karışma durumudur. Ama iade edilme kararı önemli bir karardır’’ diye konuştu. Demirel'i Romanya dönüşünde Esenboğa Havalimanı'nda TBMM Başkanı Hikmet Çetin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, FP Genel Başkanı Recai Kutan, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş ve diğer yetkililer karşıladı.

UTKAN SERT ÇIKTI

Türkiye, Avrupa Parlamentosu'nun (AP), Türkiye ile ilişkiler hakkında önceki gün kabul ettiği raporu sert bir şekilde kınadı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Büyükelçi Necati Utkan, AP'nin Türkiye'ye karşı eskiden beri önyargılı bir tutum izlediğine dikkat çekerek, kurumun Türkiye'ye düşman mihrapların sözcüsü durumuna düştüğünü kaydetti. Utkan raporun, Türkiye'nin iç, siyasal, toplumsal düzenine ve dış politikasına kabul edilemez müdahaleler yaptığını söyledi.

Avrupa, Kürt Konferansı için düğmeye bastı

Avrupa Parlamentosu'nun Avusturyalı parlamenteri Hannes Swoboda'nın kaleme aldığı raporu onaylarak 'Kürt sorununa uluslararası konferans' çağrısında bulunması, Avrupa'nın sorunu, başından beri arzuladığı uluslararası platforma taşınması konusundaki ilk adımı oldu. Daha önce İsviçreli Vermont-Mangold'un hazırladığı raporla bu çağrı gündeme gelmiş, ancak bu kurumda Türkiye'nin de bulunmasının etkisiyle yapılan oylama sonucu bu girişim rapordan çıkarılmıştı. Öcalan'ın Roma'ya gitmesi ve bölücü başının Avrupa'ya yerleşmesi, bu konudaki arzuların sesli olarak dile getirilmesine neden oldu. Swoboda'nın raporunun taslağında yer almayan bu çağrı, önceki gün Brüksel'deki genel kurul toplantısında rapora eklendi. Raporda ayrıca isim vermeden, 'Silah bırakmış ve terörist yöntemlerden vazgeçmiş bir örgütün bu tavrı olumlu bir adımdır' şeklinde bir ifadeyle PKK'nın da bu konferansa 'taraf' olabileceğinin işaretleri verildi.

ÖCALAN YARGILANACAK

Avrupa Parlamentosu'nun bu yaklaşımının, pazartesi günü bir araya gelecek olan AB Dışişleri Bakanları toplantısında 'resmiyet' kazanması bekleniyor. Ancak, Türkiye'nin katılmayı reddettiği ve ABD'nin de sıcak bakmadığı bir konferansın gerçekleşemeyeceği bilincinde olan Avrupalıların, öncelikle PKK'nın başını yargılayıp, böyle bir konferansın oluşumuna engel teşkil edebilecek pürüzleri ortadan kaldırmak arzusunda oldukları bildiriliyor. Swoboda'nın raporunda Kürt sorununa çözümünün 'Türkiye'nin toprak bütünlüğüne zarar vermeden', Kürtlere sosyal, kültürel ve dil haklarının verilmesinden geçtiği belirtiliyor.

AB Konseyi: Apo bizim işimiz değil

AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarından oluşan Avrupa Birliği Konseyi, terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile ilgili konuları gündemine almadı. Pazar günü başlayacak olan Konsey toplantısı ile ilgili basına bilgi veren Avusturya'nın AB Büyükelçisi Manfred Scheich, ‘‘Öcalan konusunun, bakanlar tarafından, öğlen yemeğinde ve gayrı resmi olarak ele alınabileceğini, ancak resmi gündemde yer almadığını’’ söyledi. Scheich, ‘‘AB bu konuda resmi bir tavır alacak mı?’’ sorusuna da, ‘‘Resmi tartışma olmayacağı’’ yanıtını verdi. AB kaynakları, terör örgünün başı konusunun ‘‘ikili bir sorun’’ olduğunu ancak, Türkiye'nin, İtalya'ya karşı ekonomik boykota girişmesi halinde, ‘‘dayanışma gereği’’ ortak tavır alınacağını, böyle bir şeyin bu aşamada söz konusu olmadığını ifade ettiler. Brüksel kulislerinde, AB üyesi ülkelerin, ‘‘Öcalan işine bulaşmamakta kararlı oldukları ve bu mesajı açık bir şekilde Roma'ya yansıttıkları’’ belirtiliyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!