Balbay, 'altın üçgen'i anlattı

Güncelleme Tarihi:

Balbay, altın üçgeni anlattı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2009 13:51

İKİNCİ Ergenekon Davası'nın 18’inci oturumunda Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara temsilcisi Mustafa Balbay’ın savcılık ifadelerinin okunmasına devam edildi.

Haberin Devamı

Savcılık ifadesine ilişkin açıklamalarda bulunan Mustafa Balbay, Cumhuriyet Gazetesi ve Yenigün Haber Ajansı’nın halka açıldığında medya dünyasından bir kaç işadamının ve davanın tutuklu sanıklarından Esenyurt Belediyesi eski Başkanı Gürbüz Çapan’ın da bir miktar para koyarak ortak olduğunu söyledi. Gürbüz Çapan’ın Ankara’ya mafya olarak yansıtıldığını ifade eden Mustafa Balbay "Gürbüz Çapan’dan çektiğimizi hiç kimseden çekmedik"dedi.

Gürbüz Çapan’ın o dönemde Esenyurt Belediyesi BaÅŸkanı olduÄŸunu ifade eden Mustafa Balbay Çapan’ın ucuza mal ettiÄŸi konutlar nedeniyle Ä°stanbul’da büyük baÅŸkan , baba olarak bilindiÄŸini, ancak Ankara da ise mafya olarak tanındığını söyledi. Gürbüz Çapan’ın mafya olmadığını Ankara’da anlatmaya çalıştığını belirten Mustafa Balbay, "Cumhuriyet Gazetesi’nin mafyaya satıldığı yönünde sözler ortaya atıldı. Cumhuriyet Gazetesi’ninn mafyaya satılmadığını anlatmaya çalıştım. Cumhuriyet Gazetesi’ni Ä°lhan Selçuk, ’altın üçgen’ olarak tabir ederdi. Bunlar Cumhuriyet Vakfı, Yenigün Haber Ajansı ve Yenigün Holding’di. Halka açılırken Cumhuriyet Vakfı’na dokunulmayacaktı. Sayın savcılar Ä°lhan Selçuk’un kurum için kullandığı tabir olan bu ’altın üçgen’i bile darbe planı olarak algılamışlar" diye konuÅŸtu. Â

TOLON, İNDİRİMLİ İLAN VERMEK İÇİN ARADI

İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un emekli olduktan sonra bir ilanın Cumhuriyet Gazetesi’nde indirimli yayınlanıp yayınlanmayacağını sorduğunu belirten Mustafa Balbay, bunun sıklıkla kaşılaştıkları bir durum olduğunu, gazetenin sosyal ilanlarda genellikle indirim yaptığını söyledi.

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Levent Ersöz ile görüştüğünü ancak aradan 10 yıl geçtiği için kaç kez görüştüğüne yönelik kesin sayı veremeyeceğini ifade eden Mustafa Balbay, Ersöz’ün de ’Haberi doğrulatmak için bizi arayabilirsiniz?" dediğini, bir gazeteci olarak istihbarat daire başkanı ile görüşmek büyük fırtsat olduğunu söyledi.

Davaının tutuklu sanıklarından Türk-Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’e danışmalık yaptığı için 4 yılda toplam 48 bin TL aldığını ifade eden Mustafa Balbay bazı gazetecilerin böyle bir iş için ayda 105 bin TL aldığını bu yönde yazılan yazıların da yalanlanmadığını öne sürdü.

SON Ä°KÄ° GÃœNDE YAYINLANAN BELGE KADAR ETMEZ

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderildiği öne sürülen üçüncü ihbar mektubu ve ekinde bulunduğu iddia edilen 3 bin belgeye yönelik haberleri de okuyan Mustafa Balbay, "Bu haber yapan gazeteci arkadaşların evinde bir arama yapılsa ve 3 bin belge bulunmazsa bu suç olur. Çünkü haberleri belgeye dayandırarak yapıyorlar. Bu belgelerin de onlarda bulunması gerekir. Gazeteci bilgisi belgesi kadar vardır. Bendeki tüm belgeleri toplasanız bu iki günde bahsedilen belgeler kadar etmez" dedi.

Mustafa Balbay, 1998’da yazıldığı belirtilen notların savcılıktan mahkemeye gelene kadar üç kez biçim değiştirdiğini öne sürerek notlar üzerinde yapılan bu değişikliklere ilişkin örnekler verdi. Notlarda yeralan C.A.’nın Cüneyt Arcayürek, G.E.’nin ise Güven Erkaya olduğunu belirten Mustafa Balbay, "Güven Erkaya ile 28 Şubat süreci ile ilgili görüşme yaptım. Bu görüşmenin yazılmasını istemedi. Işıklar içinde yatsın. Yaşamını yitirdikten sonra da buna saygı duydum" diye konuştu.

İSTANBUL’DA YALNIZ KALDIM

Ankara gazetecisi olarak İstanbul’da yanlız kaldığını söyleyen Mustafa Balbay şunları söyledi:

"Keşke Ankara gazetecileri, Ankara gazeteciliğinin nasıl yapıldığını yazsalardı, konuşsalardı. Onlara mektup yazdım, ulaşamadım. Canları sağ olsun. Belki de mektup ulaşmadı. Sizin kafanızda bana ait olan önyargıları yıkmak istiyorum. 9 ay boyunca cezaevinde duvarlara konuştum. Duvaralara konuşmak istemiyorum. Savcılık tarafından bana yöneltilen sorular benim bu yazıları niye yazdığımın hesabıdır. Ankara’da bir siyasetçi ile görüşmeyeceğim de neyi yazacağım. Bu yazıları yazarken arkasında bu görüşmeleri yapmayacak mıydım? 29 yıllık gazeteciyim. Yazılarım 29 klasör tutar. Abdullah Gül’le de başbakanla da görüştüm. Ankara Gazetecisi siyaseti yaşar. Ankara Gazateciliği budur. Ankara’da bu görevi yaparken kendim her türlü şeyden sorumlu hissetim. Suçsa bu suç."

Mahkeme Bşkanı Köksal Şengün, araya girerek "Mahkeme kimseye karşı ön yargılı olamaz" dedi. Mustafa Balbay da, "Öyle bir anlam doğduysa o sözümü geri alıyorum" diye konuştu.

Mustafa Balbay, "Savcılık makamı her notumdan bir niyet çıkartırsa, Ankara’da gazeteci kalmaz. Benim notlarımdan çok daha fazlası bir çok kitap ve yazıda var. Fikret Bila Bülent Ecevit’in başbakanlık yaptığı dönemi anlattığı kitabında daha fazla belgeye yer verdi. Şimdi Fikret Bila darbe mi yapmış oluyor?" dedi.
Ahmet Necdet Sezer’in 6 Mayıs 2000’da Anayasa Mahkemesi başkanı olduğunu sözlerine ekleyen Mustafa Balbay, "Cumhurbaşkanlığı kesinleşmiş gibiydi. Telefon görüşmesi yaptım. Benim gibi 20 gazeteci ile daha görüştü. Telefon görüşmemizde ’bundan sonrada görüşeceğiz ama bunları yazamayacaksın’ dedi. Diğer 20 arkadaşlara da aynı şeyleri söylemiş ancak onlar uymamışlar. Biz 4-5 kişi buna uyduk. Bizimle görüşmeye devam etti. Diğeleri ile görüşmeyi kesti. 16 Mayıs 2000’de Cumhurbaşkanı oldu" diye konuştu.

Dönemin Yargıtay Başsavcsısı Sabih Kanadoğlu ile yaptığı bir görüşmeye de değinen Mustafa Balbay, "Sabih kanadoğlu yargının temiz olması gerektiğini bana söyledi. Özdemir Asaf’ın ’bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler’ dizesini de söyledi Bunun notunu aldım. Savcılar bana bu beyazın kim olduğunu söylediler" diye konuştu.

MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun’un da gere görüldüğü taktirde dinlebileceğini belirten Mustafa Balbay, "Atasagun’un dinlenmesinin bir çok konuda faydalı olacağına inanıyorum" dedi.Mahkeme başkanı Köksal Şengün’de "Kanunlar izin vermiyor" diye yanıt verdi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!