Bahçeli: İktidar adaleti baskı silahı olarak kullanıyor endişesi var

Güncelleme Tarihi:

Bahçeli: İktidar adaleti baskı silahı olarak kullanıyor endişesi var
Oluşturulma Tarihi: Nisan 14, 2009 11:57

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Hukukun siyasi amaçlara alet edildiği, adaletin siyasi iktidar tarafından korku, baskı ve yıldırma silahı olarak kullanıldığına dair endişeler toplumumuzda giderek yaygınlaşmaktadır” dedi.

Haberin Devamı

Bahçeli, TBMM'deki Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta Şırnak'ta şehit olan 2 askere rahmet, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türk Milletine başsağlığı dileklerini iletti.

Nisan ayının 20'sine rastlayan haftanın Kutlu Doğum Haftası olduğunu anımsatan Bahçeli, 1989 yılından beri kutlanan haftada “peygamberimizin örnek ahlakı, güzel sözleri ve manevi mirasının bir kez daha insanlığa ve inananlara anlatılacağını” söyledi.

Bahçeli, “Nüfusu 1,5 milyarı aşan İslam aleminin, yüce peygamberlerinden alacakları maneviyat yüksekliğine, O'nun İslam'ı tebliğ için gösterdiği ilahi sabra, mücadeleye, yöntemlerine ve muhteşem ahlakına her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğu düşüncesindeyim. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, yaşadığı sorunlara rağmen çağdaş bir devletin, Müslüman bir toplum üzerinde nasıl yükselebileceğinin başarılı bir örneği olarak karşımızdadır. Bunda elbette ki Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarından devraldığımız Türk-İslam medeniyet mirasının etkisi vardır” diye konuştu.

“HERKES, TÜRK ADALETİNE GÜVENMELİ”

Soruşturma ve yargılama safhalarının parça parça sürdürüldüğü tefrikaya dönen hukuki süreçler, kamuoyunda sürekli tartışılan bir huzursuzluk kaynağı haline geldiğini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
“Hukukun siyasi amaçlara alet edildiği, adaletin siyasi iktidar tarafından korku, baskı ve yıldırma silahı olarak kullanıldığına dair endişeler toplumumuzda giderek yaygınlaşmaktadır. Herkes Türk adaletine güvenmeli ve hukuki süreçlerin sonuçlarını soğukkanlılıkla beklemelidir. Ancak, bu süreçlerin zamana yayılarak sürekli gündemde tutulmaması, adil yargılama ilkesine uygun olarak biran önce tamamlanması da toplumsal güven ve huzur açısından büyük önem taşımaktadır.
Beklentimiz, suç ve suçluyu tasnif ederken masum olabilecek insanların haysiyetlerini incitecek davranışlardan uzak durulması, adli uygulamaların elbette ki hukuka uygun ve ancak insani ölçüleri de dikkate almasıdır. Aksi tutumların devamı halinde adalet siyasetin ve ideolojik çekişmelerin gölgesinde kalarak güven kaybedecektir. Bugün geldiğimiz noktada bu hususların tüm ilgili taraflarca anlaşılması ve değerlendirilmesi, bir zorunluluk halini almıştır.”

“DEVLETİMİZİN MANEVRA ALANLARI SINIRLANMIŞTIR”

Uluslararası ilişkilerin merkezinde, Türkiye'nin vazgeçilmez hak ve menfaatleri, Türk milletinin bekası, Türk kültür ve tarihinin şeref ve haysiyetinin yer alması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Bugünkü siyasi sınırlarımız kendiliğinden oluşmamış ve kolaylıkla elde edilmemiş, dönemin küresel güçlerinin Türklüğe biçtikleri ve dayattıkları sınırlı bir alanın reddedilmesi sonucunda kanla yazılmıştır” dedi.

Haberin Devamı


Bahçeli, 86 yıl boyunca, nispeten istikrarlı bir çizgi izlemiş olan Türk dış siyasetinin bütün dengelerinin, AK Partinin iktidarı döneminde bozulduğunu ileri sürerek, şöyle devam etti:
“Türkiye, Başbakan Erdoğan'ın ruh halini kendi ağzından tam anlamıyla yansıtan 'kuzu kuzu yaptırırlar' anlayışıyla taviz üstüne tavizler vererek, tam bir boyun eğmişlik hali, maalesef diplomasiye ve dış politikaya hakim olmuştur. AKP hükümetinin duyarsızlığını ve teslimiyetini fırsat bilen bütün ülkeler Kıbrıs'tan, Ermeni meselesine, Ruhban okulundan, sözde ekümenik iddiasına, Iraklı aşiret reisleri ile ilişkilere, küresel terörün önlenmesinde Mehmetçiğe verilen uluslararası görevlere kadar her alanda dayatma listelerini birbiri ardınca sıralamaya başlamışlardır. Milletimiz için ne büyük talihsizliktir ki, seyahat ederek itibar kazandığını zanneden bir zihniyet maalesef işbaşındadır. Bu zafiyetiyle AKP hükümeti, Türkiye üzerinde hesapları olan mihrakların ve çıkar çevrelerinin de ümit ve geçim kapısı haline gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 86 yılık politik birikimlerini ve avantajlarını çözüm adı altında yabancılara birer birer teslim eden AKP zihniyeti, devletimizin manevra alanlarını giderek sınırlamıştır.”

“İHANETE HIZ VERMİŞLERDİR”

AK Parti zihniyetinin “ABD'nin bölgesel projelerinin ve AB'nin iç ve dış politikalarını Türkiye için tek kurtuluş ve iktidarı için meşruiyet fırsatı olarak gördüğünü” söyleyen Bahçeli, Türkiye'nin haysiyetiyle sürekli oynanmasına göz yumulduğunu iddia etti.

Haberin Devamı


MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları söyledi:
“AKP hükümetince verilen taahhütlerin, imzalanan belgelerin, yapılan anlaşmaların ve onaylanan dayatmaların bizi götüreceği nihai netice, maalesef Türkiye'nin onurunun zedelenmesi, milli birliğinin parçalanması ve dönüşü olmayan bir stratejik uçuruma düşülecek olmasıdır. Son günlerde başta Sayın Cumhurbaşkanı'nın açtığı yolda ve hükümetin girdiği çıkmaz sokakta ilerleyen Ermenistan ile ilişkiler ve sözde Ermeni soykırım iddialarının içte ve dışta aldığı yeni boyut, bu kapsamda ele alınmalı, hükümetin sonu gelmeyen tavizlerinin, karşılık bulmayan adımlarının beklenen sonucu olarak görülmelidir.


Bugün dış dayatmaların toplumda neden olacağı tepkileri asgariye indirmek ve iç kamuoyunu yönlendirmek için Erbil, Brüksel, Washington ve Erivan lobileri hükümetle tam bir işbirliği ve eşzamanlı adımlarla ihanete hız vermişlerdir. Hükümet baştan yanlış kurguladığı gelişmelerin mahkumu haline gelmiş, asılsız Ermeni soykırımı iddialarını sözde önleme adına Ermenistan'la tek taraflı ilişki kurma ve üstelik iddiaları da zımnen kabul etme noktasına kadar sürüklenerek, Türkiye'yi giderek daralan bir husumet kıskacının içine düşürmüştür. Bugün, her uluslararası ilişkide bir dayatma unsuru ve ilişkilerin devamında bir ön şart haline gelen Ermeni meselesi, giderek içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.”

DEĞİŞTİRİLEN 301. MADDE...

AK Parti'nin, Türkiye'ye yönelik soykırım iddiasını ve toprak taleplerini tırmandırarak sürdüren Ermenistan'a, sınır kapılarını açmayı dile getirdiğini, ecdadın yargılanması konusunda ümit ve cesaret verdiğini savunan Bahçeli, “Nitekim Adalet ve Kalkınma Partisinin değiştirdiği Türk Ceza kanununun 301. maddesine ilişkin baskıların odağında da Ermeni soykırımı yalanının Türkiye'de serbestçe taraftar bulmasını sağlamak yatmaktadır. Yapılmak istenen, aydın geçinen bazı çevrelerin Erivan'ın ağzıyla konuşarak Türk milletinin ve tarihinin karalanmasının önünü açmaktı. AKP buna yeltenmiş, ancak tepkimizden dolayı şimdilik istediğine tam anlamıyla kavuşamamıştır” diye konuştu.

Haberin Devamı


Geçen yıllardan beri AB ile ilişkilerde Türkiye'yi ilgilendiren her raporda, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunların çözülmesinin ön şart olarak açıkça yer aldığına da değinen Bahçeli, Türkiye'den Ermenistan'la ön şartsız olarak diplomatik ilişki kurulmasının, sınırın açılmasıyla uygulanan ambargonun kaldırılmasının açıkça istendiğini söyledi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye ziyaretinde benzer taleplerin gelmesinin Hükümet üzerindeki dayatmaların dozunu artırdığını ifade eden Bahçeli, “Adına 'normalleşme' denilerek, bir yandan Ermenistan'la ikili, üçlü görüşmelerle; maç izleme bahanesiyle yürütülen ilişkilerle süreç Ermenistan'a tek taraflı taviz verme aşamasına kadar dayanmıştır” dedi.

Haberin Devamı

'TÜRKİYE İLE ERMENİSTAN ARASINDAKİ SINIRI AÇMAYA HİÇ KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR'

Bahçeli, Türkiye-Ermenistan ilişkileri üzerinde durdu. Komşu devlet ve toplumlarla karşılıklı hakların korunduğu dengeli ve saygılı ilişkilerin kurulmasının önemine işaret eden Bahçeli, bu ilişkilerde belirleyici olanın ön yargı ve husumetlerin ortadan kaldırılması, ülkelerin birbirlerinin menfaatlerine saygı göstermesi olduğunu söyledi.

AK Parti zihniyetinin şartları tersine çevirdiğini, Türkiye'yi, sorunları çözme noktasında Ermenistan'la ilişki kurmaya ve ilk adımı atmaya mecbur hale getirdiğini savunan Bahçeli, kamuoyuna aktarıldığının aksine, Ermenistan'la hasmane bir ilişkinin bulunmadığını bildirdi.

Haberin Devamı

“TÜRKİYE, ERMENİSTAN'I TANIYAN İLK ÜLKELERDEN”

MHP lideri Bahçeli, Türkiye'nin, Ermenistan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden birisi olduğunu anımsatarak, “Türkiye, insani yardımlarını esirgememiş, gıda ve enerji vermiştir. Denize sınırı olmamasına rağmen, Ermenistan'ı 25 Haziran 1992'de İstanbul'da kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliğine kurucu üye olarak davet etmiş ve bu bünye içinde daimi temsilci bulundurmasına izin vermiştir. Bunlar, ön yargıları aşmış büyük devlet adımları olarak tarihe geçmiştir” diye konuştu.

Ermenistan'ın Azerbaycan toprağı olan Karabağ'ı işgali üzerine tamamen haklı ve meşru gerekçelerle Türkiye'nin, Ermenistan sınır kapılarını 1993 yılında kapattığını ifade eden Bahçeli, bu tarihten sonra Ermeni iddialarının hız kazandığını vurguladı. Bahçeli, “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin altıncı yılı geride kalmış yönetiminin en büyük zaafı bu konuyu taviz vererek ve sempatik görünerek çözeceğini zannetmesi olmuştur. Her attığı geri adım, bir sonraki geri adımı getirmiş ve ilişkiler Türkiye'nin tezleri açısından tam bir geri gidiş yaşamıştır” görüşünü dile getirdi.

Bahçeli, Türkiye'nin Ermenistan'la şartlar olgunlaştığı takdirde kuracağı ilişkilerin, mutlaka başkent Ankara merkezli olması gerektiğine işaret ederek, üçüncü ülkeleri Kafkasya'ya taşıyacak ya da bölgede küresel gerilim ve hamlelere taşeronluk yapacak bir teslimiyetin içine asla düşülmemesi gerektiğini kaydetti. Devlet Bahçeli, “Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en büyük engel, Türkiye düşmanlığı üzerine kurulu Ermeni politikaları ve iddialarıdır. Bu politikalarda bugüne kadar hiçbir değişiklik olmamıştır” ifadesini kullandı.

HÜKÜMETE SORULAR

Devlet Bahçeli, Ermenistan'ın, Türkiye ile sınırını belirleyen 1920 Gümrü ve 1921 Kars Anlaşmalarının yürürlükte olmadığına dair iddialarından vazgeçip vazgeçmediğini öğrenmek istedi. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“23 Ağustos 1990 tarihinde kabul ettiği Bağımsızlık Bildirgesi'nde, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi'ni kendi toprağı olarak ilan ederek 'Batı Ermenistan' şeklinde tanımlamasını geri almış mıdır? Türkiye'nin bir parçası olan Ağrı Dağı'nı devlet arması olarak kabul eden Ermenistan Anayasası'nın ilgili maddesini değiştirmiş midir? Ermenistan, 1915 yılında, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanan tehcirle ilgili olarak iddia ettikleri soykırım suçlamalarından vazgeçerek geri adım atmış mıdır veya geri adım atacaklarına dair güçlü bir işaret vermiş midir? 1993 yılının Nisan ayında, Dağlık Karabağ'daki Ermeni vahşeti ve işgali nedeniyle kapatılan sınır kapısının açılması için, kapanmasına neden olan hangi gerekçelerde ilerleme kaydedilmiş, Ermenistan hangi taahhütlerde bulunmuştur?”

“HÜKÜMET TARAFINDAN VERİLECEK CEVAP EVET İSE...”

MHP Genel Başkanı Bahçeli, yönelttikleri sorulara Hükümet tarafından verilecek cevabın “evet” olması halinde Ermenistan ile kurulacak ilişkilerin önünün açılmasında hiçbir endişe taşımaya gerek olmadığını söyledi.

Bahçeli, şöyle konuştu:

“Ancak soruların karşılığı, 'hayır' cevabı olması halinde büyük bir tarihi mirasın emanetçisi olan Türkiye'nin, Ermenistan'ın peşinden koşmasının ve ilişkilerin düzeltilmesi için ricacı konumuna sokulmasının ne siyasi ne ahlaki ne meşru ve ne de anlaşılabilir bir izahı ve gerekçesi olacaktır. Hükümeti uyarıyorum: Ermenistan'a olan yaklaşımınız tıpkı, Kıbrıs'ta Rumlarla, Irak'ta aşiret reisleri ile olduğu gibi haysiyet kırıcıdır, onurumuzu zedeleyicidir ve büyük milletimizin asla hak etmediği bir seviyesizliktir. Milliyetçi Hareket Partisi, ülkemizde maalesef soykırım özürcülerinin zuhur ettiği bu dönemde; gelişmelerden kaygı duyarak infiale kapılan Azerbaycanlı soydaşlarımızın haklı ve yerinde hassasiyetini ve endişelerini sonuna kadar paylaşmakta ve bu yüksek şuurun tecellisinden iftihar etmektedir.Bilinmelidir ki soykırım yalanına dayalı iddialarından vazgeçilmedikçe, işgal altında tutulan Dağlık Karabağ bölgesi Azerbaycan'a iade edilmedikçe ve Türkiye üzerindeki toprak taleplerinden dönülmedikçe Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı açmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Yeter ki Türk milleti uyanık ve kararlı olsun.”

Uygulanan teslimiyetçi politikalarla ülkenin saygınlığını her geçen gün yitirdiğini ifade eden Bahçeli, “Türkiye'nin en büyük talihsizliği, bu çok kritik bir dönemde ehliyetten, liyakatten, vizyondan, milli duruştan yoksun kadrolar tarafından yönetiliyor olmasıdır. Türkiye'nin bugün yaşadığı en temel sorunu budur. Türkiye savaş mağlubu bir ülkenin düştüğü çaresizliğe eşdeğer bir teslimiyetin içine girmiştir. Zafer, başarı, itibar kazanma, saygınlık adı altında maskelenmeye çalışılan bu sonucun müsebbibi Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetidir” dedi.

“MİLLİ GÜVENLİK SİYASET BELGESİ ÇÖPE ATILMIŞ”

Devlet Bahçeli, Türkiye'nin bölgemizdeki stratejik duruş ve tutumunu tanımlayan “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” çöpe atıldığını öne sürerek, Türkiye'nin bütün kırmızı çizgilerinin Hükümet eliyle birer birer silinmeye başladığını söyledi.

“Irak, Irak Yerel Yönetimi, Ermenistan, Kıbrıs ve terörle mücadele gibi hayati konularda atılan adımların hesaplarını kimler yapmış, stratejik değerlendirmelerini kimler hazırlamıştır? Kimler onay ve karar vermiştir?” diye soran Bahçeli, yabancılarla, kapalı kapılar arkasında pazarlıktan kaçınmayan hükümetin, gelişmeleri TBMM'den saklama çabası içinde olduğunu savundu.

Bahçeli, “MHP, milli devletin bekasına halel getirecek, haysiyetimizi incitecek ve geleneksel devlet politikasından uzaklaştıracak maceracı ve teslimiyetçi hükümet tasarrufu olan bütün girişim ve hamleleri mutlaka sorgulayacak ve reddedecektir” ifadesini kullandı.

EKONOMİK KRİZ

Yaşanan ekonomik krize de değinen Bahçeli, çok ciddi “finansal kaza” geçiren dünya ekonomik sisteminin sağlık durumunun, bazı kıpırdanmalara rağmen halen koma halinde olduğuna dikkati çekti. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İstihdam yaratamayan ekonomik büyümeyle iftihar eden AKP hükümeti, dış alemdeki rahatlığın yarattığı avantajlı durumu yanlış okumuş, ekonomide biriken riskleri iyi analiz edememiş, yeni bir zihniyet dönüşümünü maalesef sağlayamamıştır.

Her fırsatta dünle uğraşan ve gelecek perspektifinden mahrum olan Başbakan Erdoğan ve ekibi; vizyonsuzluklarını, işbilmezliklerini ve en çok da ekonomiyi gerçek anlamda istikrarlı bir yapıya kavuşturamama aczini gizleyebilmek için, gerilim odaklı bir politika uygulamasını tercih etmişlerdir.”

Bugünkü iktidar kadrolarında, vatandaşlarımızın geleceğe umut ve cesaretle bakmasını sağlayan ışıklı bir mizacın işaretlerinin görülmediğini iddia eden Bahçeli, “Krizin tasvir ve tanımı yapılmadan, açık ve akıcı tespiti olmadan, isabetli tahlilleri bulunmadan alınacak her ekonomik tedbirin sonu ve sonucu, hedeflenen istikrarı getirmeyecektir” diye konuştu.

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, krizi görmezden gelerek sorunların büyümesine zemin ve ortam hazırladığını ileri sürerek, Türkiye'nin çok büyük bir ekonomik daralma ve kemikleşen depresif durumla karşı karşıya bulunduğunu savundu.

Devlet Bahçeli, grup toplantısından sonra gazetecilerin, “Ergenokon konusuna kısaca değindiniz” şeklindeki değerlendirmesine, “yargıya olan saygımdan dolayı kısa tuttum” yanıtını verdi.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!