Ayşe'nin gözlüğü

Güncelleme Tarihi:

Ayşenin gözlüğü
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 1997 00:00

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Serdar Rana'yı öldüremeyecek...

Size bir şey söyleyeyim mi, Serdar'ın her gün yazı yazabilmesi gerçekten mucize. Hatta onun evindeki çalışma koşullarını görseniz, bu durumda alfabeyi bile sökebilmeyi başarmış olmasından dolayı onu kutlarsınız.

Rana'ya her rastladığında bunu anlatıyor.

Diyor ki: ‘‘Bak Rana, bütün deha sahipleri çalışmak için sessizlik isterler. Özellikle de sessiz bir oda önkoşuldur, bu konuda alacağın acil tedbirleri bekliyorum’’. Ancak hemen her defasında da bu laflarına yönelik bir cevap alamıyor. Anlayacağınız Rana, Serdar'a aldırış etmemekte son derece ısrarlı...

* * *

Zaten yaşadıkları ev de yok sadece 70 metre kare.

Bu kadar küçük bir evde, bir de evin en küçük odası Serdar'ın olursa ve bu küçük oda içinde Rana'nın kulanmadığı bütün eşyalar da olmak zorundaysa, o zaman da Serdar'ın bir dahi olarak var olabilmesi imkansız demektir.

Serdar hemen şunu da belirtiyor: ‘‘Hayatta belki kullanmadığı eşya tanımıyla sadece bir kaç minik döküntüyü anlayan kadın vardır, bilemiyorum’’. Demek istiyor ki, Rana kesinlikle onlardan biri değil. ‘‘Şöyle ki’’ diyor Serdar, ‘‘Kullanmadığı eşya miktarı kullandığı eşyaların neredeyse üç misli kadar fazla’’.

Ve tahmin edeceğiniz üzere, bütün bunlar, küçüklüğü itibariyle tımarhanedeki kauçukla kaplı odalara benzeyen Serdar'ın odasında duruyor. Rana o kadar sadistçe davranıyor ki bu konuda, saç kurutma makinesini bile Serdar'ın odasında tutuyor.

Düşünebiliyor musunuz, Serdar bir yazı şaheseri yaratmak için masa başına geçiyor, transa geçmiş halde yazmaya başlıyor ve aniden 40 santimetre kadar yanında saç kurutma aleti çalışıyor.

Anlayacağınız bu ve benzer felaket durumları Turgut çifti arasında hiç değişmeden tam üç yıldır yaşanıyor.

* * *

Ama artık yaşanmayacak...

Serdar dehasını gösterebilecek...

Takipçisi olun, bundan böyle şaheserler yaratmazsa, hesabını sorun.

Çünkü 70 metrekarelik kendi küçük evinde değil, 200 metrekareye yakın olan benim evimde yazacak.

Yanlış anlaşılmasın, Rana'yı terketmeyecek.

Hele, benimle yaşamaya hiç niyeti yok.

Sadece Serdar Turgut, benim evimi satın almış durumda. Bana tek bir kelam bile etmeden...

O şahane yazılar yazacak.

Ben ise ne bok yiyeceğimi bilmiyorum.

* * *

Bir milyara yakın masraf yapıp, Chesterfield sarısına boyattığım, parkelerini kedim kayabilesin diye sistre yaptırıp cilalattığım, sonra ‘‘balkondan gelen adamı’’ (yani hırsızı) beklenmedik anlarda evde bulmamak için demirler taktırdığım, musluğundan, tuvaletine kadar uğraştığım yani elini, yüzünü, bacağını, göbeğini hizaya getirdiğim evim, neyse ki, elin yabancasına gitmedi...

Bu sevindirici haber.

Üzücü habere gelince...

Serdar, Rana'yı artık öldüremeyecek.

Çünkü Serdar'ı elime geçince ben öldüreceğim.

Güney yarımküreye gidiyorum

1. Çünkü evsiz kaldım. Akşamları ruhen gidebileceğim bir evim kalmadığı için ben de Güney yarımküreye gitmeye karar vermiş bulunuyorum.

2. Sevgilim hava değişikliğinin bana iyi geleceğini söylüyor. 16 gün tatil ayarladı. Açılırmışım.

3. Bir de Fatih Altaylı'dan korkuyorum. O yüzden onun gözüne görünmemekte fayda görüyorum.

4. Böylelikle ‘‘Yılbaşı Envanteri’’ yazısından kurtulmuş olup, yazdıklarımı anlamayanlara kendimi anlatma çabasından da yırtmış oluyorum.

5. Biraz tembellik benim de hakkım.

6. Yılın bu mevsiminde burada olmamak daha iyi. Burada, kar, kış, kıyamet, orada tropik adalar, egzotik meyvalar, güneş, yaz, bikini.

7. Kedimin rejime girmesi gerekiyor. İhtiyacı var. 20 kilo oldu. Ben olmayınca günde bir tavuk yiyemeyecek, Gülten benim gibi ona boyun eğmeyecek, dolayısıyla da beyefendi normal kilosuna inecek.

8. Beni özleyip özlemeyeceğinizi merak ediyorum.

9. Burada işten güçten vaktim olmuyor, kafamı toparlayamıyorum, oysa Güney yarımkürede mükkemmel cinayet planları yapabileceğim.

10. Ben zaten ne yaptığımı biliyor muyum ki...

HAMİŞ: Siz bunları okurken, ben ‘‘uçağın efendisi’’yle güney yarım küreye çoktan yola çıktım bile. Uçağın efendisi diyorum, çünkü sadece yatağın değil, uçağın da sağ tarafını ona kaptırmış bulunuyorum. Ama birden çok önemli bir şeyi yazmayı unuttuğumu farkettim. Noelde ve yılbaşında Türkiye'de olamayacağım için bana gelecek hediyelerin, kendisi kabul etmiyor ama Fatih Altaylı'ya yönlendirilmesinde bence hiç bir mahsur yok. Böylelikle, envanteri çıkarıp aleyhimde yazı yazabilir. (Bu küçük ‘‘Kelebek’’in yeni yıl şakasıydı Fatih Abi!)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!