Aşkım Türkiye beni heyecanlandırıyor

Güncelleme Tarihi:

Aşkım Türkiye beni heyecanlandırıyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 1999 00:00

Haberin Devamı

Nancy Reagan'ın ‘‘Romantik müziğin prensi’’ olarak ilan ettiği dünyaca ünlü Fransız piyanist Clayderman, Türkiye'deki konserlerini gözleri parlayarak anlatıyor: ‘‘Türkiye'de ilk kez Aspendos'ta sahneye çıktım. Dünyada çalmayı arzu ettiğim sahnelerden biri Aspendos'tur. Çok içten söylüyorum ki, bu plak benim hayatımda çok önemli bir olaydır. Çünkü, hiç tanımadığım bir müzik türünü alıp bir ülkenin müzik kartviziti olan ‘Aşkım Türkiye'yi yaptım. Bu beni çok heyecanlandırdı. İstanbul'daki ilk konserin heyecanını anlatamam. ’’

Richard Clayderman kendisinden daha önce hemen hiçbir Fransız meslektaşının gerçekleştiremediği bir rüyayı gerçeğe dönüştürmüş. Plak satışlarından, sahne performansına, uluslararası arenada verdiği konserlerine kadar ulaşılmaz bir rekora sahip. Clayderman’a sorarsanız, bu başarısının temelinde, piyano öğretmeni olan babasının büyük etkisi var. Ünlü yapımcısı Olivia Toussaint'in anlattıklarına göre Clayderman altı yaşındayken notaları Fransızca'dan daha iyi okuyormuş.

Richard Clayderman'la İstanbul'da kaldığı Conrad Oteli'nde bir sabah kahvaltısı yaptım. ‘‘Kartal Vakfı’’ için Atatürk Kültür Merkezi'nde verdiği konserin başarısı yüzünden okunuyordu. Çok şirin, yüzünden gülücükler hiç eksik olmayan mütevazi bir sanatçı. Asıl adı Phillipe Pages ama, değiştirmiş, bir sorun çıkmasın diye de anneannesinin soyadını almış. Keşfedildiği zaman 23 yaşında olan Clayderman şimdi 46 yaşında. Bilindiği gibi geçtiğimiz aylar içinde bazı uluslararası sanatçılar Türkiye konserlerini iptal etmişlerdi. Clayderman'a neden onlar gibi davranmadığını sordum önce.

‘‘Bu iptalleri ben de Fransa'dayken duydum, üzüldüm doğrusu. Dünyaca ünlü o sanatçıların Türkiye'deki konserlerini iptal etmeleri ümit ediyorum ki bazı Avrupa ve Amerikan TV'lerinin yaptığı acımasız yayınlar yüzünden olmuştur. Ben dünya basınının Türkiye için söyledikleriyle gerçek arasındaki farkı iyi biliyorum. Son plağım ‘‘Aşkım Türkiye’’yi arkadaşım Erkan Özerman'la birlikte yaptım, ülkenizi onun gözü ve gönlüyle görüyorum. Burada yanlış bir şeyler olsaydı Erkan beni davet etmezdi.’’

263 ALTIN PLAK

Clayderman 46 yaşında ama, yaşını hiç göstermiyor. Üstüne üstlük bir de dede olmuş.

‘‘Evet doğru. Sevgili eşim Christine ile çok genç yaşta evlendim. İnsan aradığını bulduğu zaman yaşına bakmıyor. Ben de evliliğimi onula 18 yaşında yaptım. Peter adlı oğlum ve Moud adlı kızımla çok huzurlu bir dünyamız var. Moud'un bana bir torun vermesi, genç yaşta evlenmekle ne kadar iyi ettiğimi gösterdi. Benim ayakta kalmamı onlar sağlıyor.’’

Bir Alman gazeteci; ‘‘Beethoven'dan sonra dünyada piyanonun popüler olmasını sağlayan ikinci kişi Richard Clayderman'dır’’ diyor. Dünya çapında 65 milyon albümün satması, 263 tane ‘‘Altın Plak’’ ve 63 tane de ‘‘Platin Plak’’ ödüllerine sahip olması bir büyük başarının göstergesi olmalı. Klasik müziği bırakmasaydı böyle olur muydu?

‘‘Maddi durumumuz iyi değildi. Çok para kazanmak için klasik müzikten çağdaş müziğe yönelmeye karar verdim, bu değişikliği yapmak zorundaydım. O dönemde pop müzikle daha çok para kazanacağımı bilmiyordum. Ama tam pop değil de, klasikle popun arasını bulmaya çalıştım.’’

REAGAN'IN GÖZDESİ

Klasikçiler onu kıyasıya eleşiriyorlar.

‘‘Doğru çok haklısınız. Özellikle kendi memleketim Fransa'daki klasik müzik sanatçılarından şiddetli eleştiriler alıyorum. Benim için önemli olan halk, dinleyicilerim. Onların ne düşündüğüne bakıyorum ben. Bugün 65 milyonun üstünde plak satan bir sanatçı olduğuma göre, demek ki halk beni beğeniyor. Klasikçilerin de beni beğenmelerini arzu ederdim ama her iki tarafı memnun edemiyorsun işte.’’

Clayderman kendi kompozisyonlarının yanı sıra bazı klasik ve pop parçalardan oluşan değişik repertuvarıyla ‘‘Yeni Romantik’’ tarz yarattı. Hatta ona ‘‘Romantik müziğin prensi’’ adı verildi.

‘‘Bir Noel için Beyaz Saray'a davet edilmiştim. Nancy Reagan'ın hazırladığı bir suareydi. O gece çok hoş anılarım oldu. Bayan Reagan beni ‘Romantik müziğin prensi' olarak takdim etti. Bundan gerçekten çok onur duydum, hala beni o unvanla anıyorlar.’’

Richard Clayderman 29 Ekim 1998 tarihini hiç unutamıyor. Ben sormadan konuyu kendisi açtı.

‘‘Ankara'da Atatürk'ün Anıtkabir'ini resmi bir ekip olarak ziyaret etmem beynimde çakılı hala. O gün Anıtkabir anı defterine yazdıklarım hala aklımda; ‘‘Büyük Atatürk, ‘Herşey olabilirsiniz, sanatçı olamazsınız' sözünüzü dünyadaki bütün sanatçılar için söylemiş olmalısınız. Ben de kendimi onlardan biri olarak kabul ederek, kurmuş olduğunuz Cumhuriyet'in 75. yılında piyanomla geldim, sizin müziğinizi size sunmak için.' konserde Kültür Bakanınız'ın beni öven sözlerinden sonra, bana operayı tahsis etmesi bir başka büyük mutluluk oldu. İstanbul'da Aya İrini konserimi, izleyicilerin büyük bir duyarlılıkla beni izlemeleri hiç unutmayacağım.’’

HEP FRANSA DIŞINDA

Türkiye'ye ilk gelişi İstanbul'a değil aslında.

‘‘Türkiye'ye ilk kez Antalya'da yapılan Akdeniz Müzik Festivali için geldim. Aspendos'ta sahneye çıktım. Dario Moreno'nun anısına yapılan bir geceydi ve festivalin de finaliydi. Ülkenizde ilk tanıdığım şehir Antalya oldu, çok sevmiştim. Dünyada çalmayı arzu ettiğim sahnelerden biri de Aspendos'tur. Tarihi güzelliği içinde öylesine muhteşem bir amfitiyatroyu dünyanın hiçbir yerinde görmedim.’’

Siz bu satırları okurken Clayderman, Estonya'dan Japonya'ya geçmiş olacak. ‘‘Çat burada, çat kapı arkasında’’ tam onun için söylenmiş söz.

‘‘Her yıl en az 220 gün Fransa dışında konser veriyorum. Benim kadar yurtdışında bu kadar uzun konser veren bir meslektaşım yok. Tokyo'dan Santiago'ya, Güney Afrika'dan Kanada'ya kadar hemen bütün ülkelerden en az bir kere geçtim.’’

Dünyaca ünlü Fransız sanatçı kahvesini yudumladıktan sonra, ‘‘Aşkım Türkiye’’ plağını anlatmak istediğini söyledi gözleri parlayarak. Cemal Reşit Rey'in dillerimizden düşmeyen muhteşem eserini.

‘‘Çok içten söylüyorum ki, bu plak benim hayatımda çok önemli bir olaydır. Çünkü, hiç tanımadığım bir müzik türünü alıp bir ülkenin müzik kartviziti olan ‘Aşkım Türkiye'yi yaptım. Bu beni çok heyecanlandırdı. İstanbul'daki ilk konserin heyecanını anlatamam. Çünkü dünyanın neresine gidersem gideyim; ne çalacağımı, seyircinin benden ne istediğini biliyorum. Ama o gece ilk defa seyircinin ne reaksiyon vereceği hakkında en küçük bilgim yoktu. Onların müziğini kendi yorumumla yine onlara sunacaktım. Konser bitince beni ayakta alkışladıklarını görünce başardığımı anladım. İnanın meslek hayatımın çok heyecan verici bir gecesiydi.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!