Arı kovanına çomak soktum

Güncelleme Tarihi:

Arı kovanına çomak soktum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 09, 2000 00:00

Haberin Devamı

Adli Yargıda Yolsuzluk araştırması yüzünden Hayrettin Ökçesiz hakkında soruşturma başlatıldı

'Adli Yargıda Yolsuzluk' araştırmasıyla hakim ve savcıları ayağa kaldıran, hakkında soruşturma başlatılan Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı, Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz, dedi ki: ‘‘Bu araştırma, bir kovana çomak soktu. Bunun içindekiler elbette rahatsız olup, beni sokmaya çalışacaklar. Devleti, adli sistemi kullanmaktan da çekinmeyecekler. Dürüst, çalışkan, samimi bir yargı mensubunun bu çalışmadan memnun olması gerekir’’

Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz, adli yargıda yolsuzluk konusunu 15 yıldır araştırmak istediğini söylüyordu: ‘‘Kimi savcılar, adalet müsteşarları, hakimler, yazarak, çizerek ya da sohbet ortamlarında, ama hep satır aralarında yargıdaki yolsuzluğu dile getiriyordu. Yargıda yolsuzluk, asla açıkça söylenmiyor, hep ima ediliyordu. Ortada bir yangın vardı, hem de çok yoğun. Ama dumanı görünmüyordu. İşte onu araştırdım. Acaba bu söylenenler ne kadar doğru, ne kadar yalan. Bilimsel yöntemlerle bunu araştırdım.’’

İstanbul Barosu'na kayıtlı 666 avukat arasında, anket metoduyla yaptığı çalışmanın sağlam temellere dayandığını vurguluyor, Ökçesiz: ‘‘Bu çalışma, 2.5 yıllık bir emeğin ürünü. 1997 yılında, lisansüstü derslerimde, hukuk devleti konusunu işliyordum. Yolsuzluk, adliyelerin bağımsızlığını etkileyen bir olgu olarak karşımıza çıktı. Stajyer hakim ve savcı öğrencilerimden, adliyelerde gözlem yapıp, görüşlerini rapor halinde sunmalarını istedim. Bu sunumlar 1.5 yıl sürdü. Aynı zamanda avukat, savcı ve hakimlerin fikirlerinden yararlandım. Hazırladığım soruları onlara gösterdim. Kimse de, 'Öküz altında buzağı arıyorsun, bırak bu işleri' demedi. Bu şekilde ortaya çıkan soruları, avukatlara yönelttim. 800 kişinin çalışmasıyla ortaya çıkan tablo, yıllardır konuşulan şeyleri onayladı.’’

YAZARLAR İYİ TEPKİ VERDİ

Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz, araştırmanın şok etkisi yarattığına, kıpırdanmanın yavaş yavaş yaşandığına dikkat çekiyor: ‘‘Çalışmanın sonucu açıklandığında insanlar şok oldu. Önce kısa süreli bir tereddüt yaşandı. Ardından tepkiler gelmeye başladı. Özellikle avukatlardan ve köşe yazarlarından çok olumlu tepkiler aldım. Yazarlar harıl harıl yolsuzluk konusunda yazılar yazdılar. 'İyi ki yaptınız, elinize sağlık' dediler. Olumsuz ses, hakim ve savcılardan çıktı.’’

VİCDAN MUHASEBESİ YAPTIM

Ökçesiz, İstanbul'da görev yapan 15 cumhuriyet başsavcısı, 2 cumhuriyet savcısı ve 6 adalet komisyonu başkanının, araştırmayı kınayan bildirilerini, Yargıtay Başkanlığı'nın eleştirisi ile bazı hakim ve savcıların manevi tazminat davası açma düşüncelerini de şöyle değerlendiriyor:

‘‘Bu araştırmayı yaparken hep vicdan muhasebesi yaptım. Kimi zaman kendimi o insanların yerine koydum, kimi zamansa onları kendi yerimde düşündüm. Yaptığımın doğru olduğunu biliyorum. Dürüst, çalışkan, samimi bir yargı mensubunun da bu çalışmadan memnun olması gerekirdi. Tabii bazıları, 'Kol kırılır yen içinde kalır' mantığıyla tepki gösteriyor. Bu anlayış, kapalı toplumun bakış açısıdır. Açık bir toplumda bu argümanlar saçmadır. Çağdaş, hukuk devleti anlayışına zararlıdır. Olayları, tartışarak, şeffaf toplum mantığıyla çözeceğiz.’’

ÜZÜNTÜLERİNİ SAYGIYLA KARŞILIYORUM

Savcı ve hakimleri üzdüğü için üzüldüğünü söyleyen Hayrettin Ökçesiz, ‘‘Onları kırmış olmak bana üzüntü veriyor. Dürüst hakim ve savcıların üzülmemesi gerektiğini açıklamalıyım. Duyarlılıklarını saygıyla karşılıyorum. Ama saydam toplum taleplerini anlamalarını bekliyorum. Üzülmek yerine bize güç vermelerini istiyorum. Yardımcı olup, önümüzü açmalarını bekliyorum. Ben bilimadamıyım. Bilimin özgürlüğünden vazgeçemem. Bu da benim vazifem’’ diyor.

HAKARET ETMEK İÇİN 2.5 YIL BEKLER MİYİM?

Yaptığı çalışmayla, adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek suçundan hakkında soruşturma başlatılan Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz, ‘‘İnsan adliyeye hakaret etmek için 2.5 yıl emek harcar mı hiç? Eğer her bilimsel çalışma yapmaya kalkan, TCK'nın 159. maddesiyle yargılanma riskiyle karşı karşıya kalsa, kimse elini kıpırdatmaz. Hukuka aykırı herhangi bir dava açılırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar giderim’’ diye itiraz ediyor. Tepkilerden yılmadığını belirten, 'Adalet kir götürmez' diyen Ökçesiz, duruşma ortamlarını analiz edecek bir çalışmaya imza atmak istediğini söylüyor.

KİM KİMDİR?

İstanbul Üniversitesi, Hukuk Fakültesi mezunu Hayrettin Ökçesiz, 47 yaşında.

Adalet Bakanlığı'nın yurtdışı burslu öğrencisi olarak Almanya Göttingen Üniversitesi'nde sorumluluk hukuku alanında doktora yaptı. Bu yıllarda hukuk felsefesi ve sosyolojisi seminerlerine katıldı.

1984 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Ana Bilim Dalı'nda yardımcı doçent olarak göreve başladı. 1993 yılında doçent, 6 yıl sonra da profesör oldu.

Argumentum Aylık Hukuk Dergisi'nin Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğü'nü yaptı. Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi'nin yönetmeni olan Ökçesiz, Çağdaş Hukuk Felsefesi ve Hukuk Kuramı

İncelemeleri, Düşünce Özgürlüğü ve Hukuk Devleti dizileri dışında, Sivil İtaatsizlik adını verdiği bir kitabı var. Sivil İtaatsizlik başlıklı bir de monografi yazdı.

OLAY YARATAN ARAŞTIRMANIN SONUÇLARI

Araştırmaya katılan 666 avukatın yüzde 94.9'u adli yargıda yolsuzluk olduğunu, yüzde 63.1'i yolsuzluğun adliyenin temel sorunlarından birisi olduğunu, yüzde 96.1'i ise yolsuzlukların yeterince ortaya çıkarılamadığını söyledi.

Yolsuzluğa sıklık derecesi bakımından sırasıyla karakollarda, icra dairelerinde, savcılık ve mahkeme kalemlerinde, bilirkişilerde, savcı ve hakimlerde rastlanmaktadır. Elde edilen toplam maddi çıkar düzeyi bakımından bu sıralama, icra daireleri, karakollar, bilirkişiler, mahkeme ve savcılık kalemleri, yargıç ve savcılar olarak görünmektedir.

Adli yargıda en yaygın yolsuzluk türleri rüşvet ve kayırmadır. Miktarı ve riski yüksek olanlarla, yargıç ve savcılara verilen rüşvetlerde aracı kullanılmaktadır. Adli yargıda örgütlü yolsuzluk olduğu görüşünde olan avukatların sayısı dikkat çekicidir.

Yolsuzlukta son yıllarda bir artış görüldüğü, çoğunluk görüşü olarak ifade edilmektedir. Ve bu yolsuzluk diğer devlet alanları dikkate alındığında ya atbaşı gitmekte, ya da hemen ardından gelmektedir.

Ceza yargılaması birimleri arasında savcılıklar, ağır ceza mahkemeleri, asliye ceza, sulh ceza mahkemeleri ile DGM ve çocuk mahkemeleri birbirini izlemektedir.

Hukuk alanında bu sıralama asliye ticaret, asliye hukuk, icra tetkik mercii, tapulama, kadastro ve iş mahkemeleri olarak görünmektedir.

Yargıtay'da da yolsuzluğun görüldüğünü yüksek oranda bir kesim dile getirmektedir.

Yolsuzluğun yargıç ve savcılarda da görülüp görülmediği sorusuna avukatların yüzde 97.5'i 'Evet' derken, bunun oranının diğer birimler karşısında daha az olduğu, fakat büyük bir gizlilik derecesi taşıdığı belirtilmektedir. Avukatların yüzde 74.4'ü yargıç ve savcılar tarafından kıskanıldıklarını ifade etmektedir.

Adli yargıda iş başına verilen paranın miktarı 2-7 milyon lira arasındadır. En yüksek düzeyi ise 30-70 milyon lira olarak değişmektedir. 'Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat'ın ilgili hükümleri yolsuzluğu teşvik ediyor' diyenlerin oranı yüzde 83'tür.

Yolsuzluğa neden olarak, iş hacminin adliyenin kapasitesinin çok üstünde olması, devlet memurluğunun iş ahlakı ilkeleri ve değerleri hakkında yeterli bilinç düzeyine ulaşılamaması, yolsuzluğun kamuoyunca meşru sayıldığı yolunda bir kanaat bulunması, yurttaşların hak arama bilincinin yetersizliği, yargıya ilişkin yolsuzluk olaylarının açıklanmasında gösterilen aşırı çekingenlik, adalete ayrılan bütçe payının sürekli düşük ve yetersiz bir düzeyde kalması gösterilmiştir.

Yolsuzluğun, yurttaşların adliyelerde adaletin tecelli edeceğine ilişkin inançlarını yıktığı, yurttaşlık bilincini yıprattığı, toplumda ve bireyde duyarsızlaşmayı sağladığı, şiddeti teşvik ettiği, bireyleri kendi başına hak almaya yönlendirdiği, mafya adı verilen suç örgütlerinin kurulmasını sağladığı da ortaya çıkmıştır.

YOLSUZLUKLA NASIL SAVAŞILIR?

Hayrettin Ökçesiz'in, yozlaşmanın bir görüntüsü olarak adlandırdığı Adli yargıda yolsuzlukla savaşmak için geliştirdiği stratejiler şöyle:

Yolsuzluk yalnızca bir sonuç değil, aynı zamanda başka sonuçlara da yol açan bir etkendir. Olaya bu şekilde bakılmalıdır.

Yolsuzluk, tek tek olaylara bakılarak değil, sosyal bir olgu olarak değerlendirilmelidir.

Yolsuzluk, olağandışını olağanlaştırmak yerine, eleştirel bir bakışla sorgulanmalıdır.

Yolsuzluğun nedenlerini, sonuçlarını ve mücadele yöntemlerini belirlemek için, Avrupa'daki gibi, 'Hukuksal Olgular Araştırma Enstitüsü' kurulmalıdır.

Hukuk Fakültelerinin durumu içler acısıdır. Eğer işimizi kötü yaparsak, serseri mayınlar üretiriz. Fakültelerin sorunları çözülmelidir.

Siyasal yapılanmada yargının bağımsızlığına gölge düşürdüğünü gördüğümüz her türlü normatif biçimlenmenin önüne geçmeliyiz. Yargı, güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devleti düzeninde diğerleriyle eşit değil, önde giden bir güç olmalıdır. Ne arkada kalmalıdır, ne de arada sıkışmalıdır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!