AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2004 00:00

Otistlerin beyni insan sesini tanımıyorOtistlerde iletiÅŸim kurma zorluÄŸu ses tanımada uzmanlaÅŸmış beyin bölgelerinin hareketsizliÄŸinden kaynaklanıyor olabilir. Fransa, Orsay’deki Frederic Zoliot hastanesinden Monica Zilbovicius beÅŸ eriÅŸkin otistle sekiz saÄŸlıklı denekte, insan sesi (konuÅŸma, ÅŸarkı, gülme...) ile diÄŸer sesleri (hayvan, araba...) dinlerken beyinlerinde oluÅŸan aktiviteleri MR’la görüntüledi. Deneyin sonunda saÄŸlıklı deneklerden farklı olarak, otistlerin beyinlerinde sesi algılamadan sorumlu üst temporal kortekste bulunan bölgelerin harekete geçmediÄŸi gözlendi. Aynı ekibin daha önce gerçekleÅŸtirdiÄŸi araÅŸtırmalar, otistlerde yüzleri tanımadan sorumlu beyin bölgesinin de hareketsiz olduÄŸunu saptamıştı. Otistlerde bu algısal bozuklukların tanısının konması ses ve yüz bilgilerine dayalı yeni tedavi ve eÄŸitim stratejilerinin geliÅŸtirilmesini saÄŸlayabilecek.Korku neden bulaşıcı?Bir insanın beden davranışlarında korkuyu gören kiÅŸi, otomatik otomatik ve bilinçsiz olarak kaçmaya hazırlanır. Harvard Ãœniversitesi’nden Beatrice de Gelder ve arkadaÅŸları, 7 kiÅŸinin beyin aktivitelerini inceleyerek, korkunun neden bulaşıcı olduÄŸunu ve insanın kaçma eÄŸilimine girdiÄŸini gördüler. PNAS bilim dergisinde (Online, 10.1073/pnas.0407042101) yayımlanan araÅŸtırmaya göre, beynin motorik sisitemnedn sorumlu bölgesi, bu durumda, tıpkı duygu bölgesi gibi hareketleniyor.Deneklere, mutluluk, korku veya rahat ortamlar mesajları veren resimler gösterildi. Ve bu arada beyin aktiviteleri de görüntüleme cihazlarında ölçüldü. fMRI görüntüleme cihazı, beynin, davranışlara karşı farklı tepkiler verdiÄŸini gösterdi. ÖrneÄŸin, beden dili mutluluk mesajı veren görüntüler sırasında, beynin görsel bilgileri iÅŸleyen bölümünün çok küçük bir kısmı aktifleÅŸiyordu. Ancak beden dili korku mesaji verdiÄŸinde, beynin bir çok bölgesi alarma geçti: Duyguları iÅŸleyen Amigdal, Orbifrontal korteks ve Nukleus accumbens bölgelerinin yanısıra, insan hareketlerini denetleyen motor korteks bölgesi de hareketleniyor. Hem duygusal hem motorik bölgelerin hareketlenmesi, insanı, tehlike sırasında derhal tepki vermeye hazırlıyor, yorumu yapıldı. Nanotüpler insanın soluÄŸunu izliyorNanoteknoloji insan saÄŸlığı için her geçen gün daha önemli hale geliyor. Åžimdi, acil tıpta, hastanın solunumda tehlikeli deÄŸiÅŸimleri anında haber veren nanotüpler üretildi. Böylece sorun ortaya çıktığı anda ilk yardım ekipleri olaya müdahale edebilecek. Nefes alıp verme sırasında karbondioksit seviyesinde meydana gelen deÄŸiÅŸimler, hastanın solunumunda bir sorun yaÅŸamaya baÅŸladığının habercisidir ve bu durumda acil müdahale gerekir. Bu olgu, yeni buluÅŸa da kapıyı araladı. Hastanelerde doktorlar, bu önemli sinyali geliÅŸmiÅŸ tıbbi cihazlar sayesinde ölçebiliyorlar. Ancak acil durumlarda olaya anında müdahale edebilmeleri için ilk yardım ekiplerinin küçük ve taşınabilir cihazlara gereksinimi var. Kaliforniya’da teknoloji firması Nanomix’den Alexander Star ve arkadaÅŸları, bu soruna çözüm bulmak için karbon nanotüpler üretti. Bu sayede karbon dioksit seviyesindeki minik deÄŸiÅŸimler bile, elektronik alıcılarla anında anlaşılıyor.Star ve arkadaÅŸlarının bu araÅŸtırması Advanced Materials dergisinde yayımlandı. Laboratuvar araÅŸtırmalarını tamamlayan ekip, ÅŸimdi doktorlarla beraber çalışarak sahada kullanılacak alet geliÅŸtirme aÅŸamasındalar.Uykuda saldırgan olanlar varBazı insanların uykuda saldırgan hale geldikleri ve yanıbaşında uyuyanlara bile zarar verdikleri, ender vakalar olsa da görülmektedir. Hatta bu saldırganlıkların yaralayıcı-öldürücü boyutlara bile vardıkları olur. Åžimdi bu tip insanların uykularının özellikle rem devresinde saldırganlaÅŸtıkları bulundu. Boston Ãœniversitesi’nden Patrick McNamara, iki hafta boyu 15 deneÄŸin uyku evrelerini izledi ve denekleri geceleri birkaç kez uyandırarak, rüyalarını not ettirdi. Denekler rüyalarında sosyal iliÅŸkilerle bouÅŸup durmuÅŸlar. Rem uyku evresindeki iliÅŸkilerin ise iki kat kavgalı geçmiÅŸ. McNamara, bu bilgilerden, rüyalarda deneklerin zihinlerinde dolaÅŸan sosyal iliÅŸkiler üzerinde yoÄŸunlaÅŸtıkları sonucunu çıkardı. Anlaşılan rem uyku evresinde kavgalı, diÄŸer uyku evreleri ise daha dostça iliÅŸkiler ele alınıyor. Rem uyku devresinde duyguların iÅŸlenmesinden sorumlu beyin bölgeleri etkinleÅŸmekte, beyin faaliyetleri artmakta. Uykunun diÄŸer evrelerinde ise daha çok karmaşık düşünce süreçlerini ilgilendiren bölgeler etkin oluyor. Homo ailelerin çocukları normalHomo veya heteroseksüel ailelerin çocukları normal büyüyor. Farklı seksüel seçeneklere sahip aileler üzerinde yapılan bir araÅŸtırma, çocuklarda farklı bir geliÅŸme olduÄŸuna dair bir bulgu yaratmadı. Child Development (No 75) dergisinde yayımlanan araÅŸtırma sonuçlarına göre, genç kızlar ailelerinin cinsiyet tercihlerinden etkilenmeden büyüyor. 88 ailenin 12-18 yaÅŸ arası kız çocuklarının katıldığı araÅŸtırmada, çocukların annelerinin yarısı lezbiyendi ve diÄŸer yarısı da normal ana baba yanında büyüyordu. Bilim adamları kız çocukların psikososyal geliÅŸmelerini ve okuldaki baÅŸarı grafiklerini ele aldı. Çocukların hepsi de kendi yaşıtlarına uygun bir durumdaydılar. Çocuklar toplumsal olarak iyi entegre olmuÅŸlardı, okul baÅŸarıları iyiydi ve kendilerine saÄŸlıklı bir güven duyuyorlardı. Abartılı bir korkuları yoktu ve çok seyrek durumlarda depresyon belirtileri veriyorlardı. Ayrıca kız çocukları, ailelerinin seksüel tercihlerinden bağımsız olarak romantik iliÅŸkiler kurabiliyorlardı. Ailelerinden gerekli desteÄŸi görüyor ve anneleriyle sıkı iliÅŸkilerini sürdürüyorlardı. Beyinde yangıların belirtileri otizme benziyor...Beyinde iltihaplanmalar, otizmin çok açık bir belirtisi olarak saptandı. Ä°ltihaplanmaya eÄŸilimi arttıran bağışıklık sisteminin belli elemanlarının, otistik insanlarda düzenli olarak aktif durumda olduÄŸu görüldü. John Hopkins (Baltimor, ABD) üniversitesinden Diana Vargas ve arkadaÅŸlarının bu bulguları, otistik beyinlerde bağışıklıkla ilgili aktivitelerin de rol oynadığı yolundaki teoriyi destekliyor. Annals of Neurology (Online-sayısı 15 Kasım) bilim dergisinde yayımlanan habere göre, bilim insanları, otistik 11 insanın beyin dokularını incelediler. Bu insanlar 5-44 yaÅŸları arasındaydı ve çeÅŸitli ÅŸekillerde hayatlarını kaybetmiÅŸlerdi. Hepsinin de beyinlerinin çeÅŸitli bölgelerinde yangılar saptadılar. Ayrıca, tamamen beyine özgü tıpık yangı süreçlerinde rol oynayan, bağışıklık sistemi proteinleri görüldü.Bu yangıların geliÅŸen bir beyin için zararlı mı yoksa faydalı olduÄŸu konusunda bir bilgi yok. Ancak bu yangıların büyük bir olasılıkla otizmin nedeni olmadığı, ama sadece belirtileri olduÄŸu sanılıyor. Yapılan deÄŸerlendirmede varılan sonuç: beyin büyük bir olasılıkla bu yangı reaksiyonuyla, beyin hücrelerine zarar veren baÅŸka bir süreçle mücadele veriyor. Gelecekte, otizmin teÅŸhisinde bu iltihabi süreçler bir iÅŸaret olarak kabul edilebilir. Otizm, geliÅŸen beyinde bir sekteye uÄŸrama durumu. Ve 10 bin çocuÄŸun 2-4’ünde görülüyor. Ä°lk belirtiler, genellikle üçüncü yaÅŸtan itibaren saptanmakta ve neredeyse hayat boyunca sürmekte. Otistik çocuk veya insanlar, daha çok kendilerine dönük oluyor, insanlararası iliÅŸkilerde baÅŸarısızlar. Ä°kizler ve aile araÅŸtırmaları, otizmin genetik nedenleri olduÄŸunu göstermekte.Fotodinamik terapi diÅŸlerde bakterileri öldürüyorIşık tedavisiyle, diÅŸ etlerinde iltihaplanmalara ve diÅŸeti çekilmelerine neden olan bakteriler temizleniyor. Almanya- Jena’da Friedrich-Schiller Ãœniversitesi’nden Bernd Sigusch ve arkadaÅŸlarının araÅŸtırmalarına göre (Journal of Periodontology dergisi (Bd. 75, S. 1343), diÅŸ eti iltihaplarına karşı antibiyotiklere alternatif ışığa duyarlı bir tedavi biçimi geliÅŸtirmek mümkün olacak. Fotodinamik tedavi, parodontoza neden olan üç ayrı bakteri ailesine karşı uygulandı. AraÅŸtırmacılar önce bakterilere ışığa duyarlı bir madde uyguladılar, arkasından da lazer ışığı verdiler. Bütün bakterilerin öldüklerini gördüler. Oksijensiz yaÅŸayan ve hastalık yaratan bakteriler tamamen ölmüşlerdi, ancak hem oksijen hem oksijenrsiz ortamda yaÅŸayanların öldürülemesi ise o kadar baÅŸarılı deÄŸildi. Henüz ilk aÅŸamada olmasına raÄŸmen, bu yeni yöntemin, diÅŸeti hastalıklarında yeni tedavileri gündeme getirdiÄŸi belirtiliyor. Anadilleri, müzisyenlerin müziklerini etkiliyorBir kompozitörün müziÄŸi, anadilinin konuÅŸma ritmini, melodisini içeriyor. ÖrneÄŸin belli bir dilde birbiri ardından gelen hecelerdeki vurgular, ton yüksekliÄŸi, kompozitörün müziÄŸinde de görülüyor. Bu bulguya ulaÅŸan Amerikalı araÅŸtırmacılar, Fransız ve Ä°ngiliz bestecilerin eserlerini karşılaÅŸtırdılar. Nature Online’da yayımlanan habere göre, La Jolle’deki DoÄŸa Bilimleri Enstitüsünden Aniruddh Patel ve arkadaÅŸları, Ä°ngiliz ve Fransızların konuÅŸmalarından farklı cümleleri kaydettiler. Daha sonra bunları bir bilgisayar yazılımı ile ton yükseklikleri ve dilin vokalleri ile birbirardından gelen hecelerdeki vurgular açısından araÅŸtırdılar.Ardından, 19. ve 20. yüzyıl Ä°ngiliz ve Fransız bestecilerin bazı müzik parçalarını da benzer bir analize tabi tuttular. Bunlar arasında Edward Elgar ve Claude Debussy de vardı. Modern besteciler araÅŸtırmaya katılmadı. Çünkü modern bestecilerin müziklerinin, çağımızda diller üzerindeki yabancı etkilerinin giderek artması ve kültürel çeÅŸitliliÄŸin ülkeleri etkilemesi söz konusu olabilirdi. Elde edilen sonuçların deÄŸerlendirilmesiyle, Ä°ngilizlerde ton intervallerin hem beste hem de konuÅŸmada çok daha baskın olduÄŸu görüldü. Fransız müziÄŸinin ise daha huzurlu ve yumuÅŸak olduÄŸu görüldü. Fransızca konuÅŸmaların da Ä°ngilizce’ye göre daha akıcı ve dinlenir olduÄŸu saptandı. Sonuç: anadil, müziÄŸi, besteyi de etkiliyor.Åžok dalgaları gıdaları mikroptan arındırıyorMeksikalı bilim adamları basınç dalgalarıyla gıda ürünleri içindeki bakterileri öldüren bir yöntem geliÅŸtirdiler. AraÅŸtırmacılar ÅŸimdi bu tekniÄŸi gıda ürünlerini pastörize edecek ÅŸekilde geliÅŸtirmeye çalışacaklar. New Scientist dergisinde, ÅŸok dalgalarının yiyeceklerin tadını deÄŸiÅŸtirmediÄŸi söyleniyor. Ulusal Meksika Ãœniversitesi’nden Achim Loske, elektrikle basınç dalgaları ürettikten sonra bunları sıvı içindeki bakteriler üzerinde uygulamış. 1000 barlık ÅŸok dalgalarıyla mikroorganizmaların bulunduÄŸu yerlerde patlayan mikroskobik boyutta hava baloncukları oluÅŸuyor. Baloncukların patlaması sırasında fizikçilerin kavitasyon dedikleri bir fenomen ortaya çıkıyor. Kavitasyon, basınç ve flaÅŸtan oluÅŸan ve UV ışını ve görülebilir ışık dalgaları içeren bir kombinasyondur. Bilim adamları en iyi sonucu Listeria monocytogenes bakterisiyle elde etmiÅŸler. Gıda ürünlerinde bulunan bu mikrop, 15 dakika süreyle yaklaşık olarak 350 ÅŸok dalgasıyla iÅŸlendiÄŸinde bin misli azalmış. AraÅŸtırmacılar ÅŸu sıralar ÅŸok dalgalarının bakterileri ne ÅŸekilde yok ettiklerini öğrenmeye çalışacaklar. Ayrıca ÅŸok dalgası tekniÄŸinin halihazırdaki yöntemlerden daha hesaplı olup olmadığı da henüz bilinmemekte. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!