AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
Oluşturulma Tarihi: Aralık 03, 2003 00:00

Ä°nsanlık asteroit çarpmasıyla yok olmayacakDinozorlar bundan yaklaşık 65 milyon yıl önce muazzam bir asteroit çarpması sonucunda dünya sahnesinden silinmiÅŸlerdi. Aynı kaza insanlığın başına da gelebilir. Ancak son araÅŸtırmalar insanlar için çok büyük bir tehlikenin bulunmadığını gösterdi. Alman Hava ve Uzay Yolculukları Merkezi’nden (DLR) Alan Harris’in araÅŸtırmasına göre dünya her 600 000 yılda bir, çapı bir kilometreyi aÅŸan bir asteroitle çarpışmakta. Ve bu sonuca göre dünyanın bir göktaşıyla çarpışma olasılığı sanılandan %20 Äž30 daha düşük. Nature dergisinde yayımlanan araÅŸtırma yazısında, eski tahminlerdeki hataların dünyaya yakın asteroitlerin sanıldığından biraz daha parlak olmalarına dayanıyor deniyor. Astronomlar, parlaklık derecesine göre asteroitlerin büyüklüğünü tahmin ediyorlar. Fakat asteroitlerdeki parlaklık farklı yüzey yapılarına göre deÄŸiÅŸmekte. Harris ÅŸimdi asteroitlerin, soÄŸurulan güneÅŸ enerjisinin izlenmesiyle daha iyi ‘ölçülebildiÄŸini’ söylüyor. Yeni yöntemle alınan ölçümlere göre bilinen 2200 asteroitten ancak 1100 tanesi bir kilometre boyunda. Oysa bu sayı daha önceleri 1300 olarak tahmin edilmiÅŸti. Son analiz aslında asteroit çarpma tehlikesini düşürmüş deÄŸil ama, eÄŸer büyük asteroit sayısı daha az ise zararlar da daha az olacaktır diyor Londra Queen-Mary Ãœniversitesi astronomlarından Iwan Williams Nature dergisinde. Haris ve ekibinin araÅŸtırma raporu ‘Icarus’ dergisinde yayımlandı. Cesaret aşılandı!Bilim adamları beyindeki bir hormon reseptörünün devre dışı bırakılmasıyla farelerin daha cesur hale geldiklerini kanıtladı. Genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen fareler çok iyi aydınlatılmış kafeslerdeki borular içinde geziniyor. Oysa diÄŸer fareler buna asla cesaret edemezdi, diyor Neuherberg GeliÅŸim GenetiÄŸi Enstitüsü (Almanya) müdürü Wolfgang Wurst. Bilim adamları Crhr1 reseptörü olarak bilinen ve korkuya baÄŸlı davranışlardan sorumlu nöropeptidi, limbik sistemdeki bazı bölümlerde bloke etmeyi baÅŸarmışlar. Bu ÅŸekilde ilk kez korku gibi davranış biçimlerine baÄŸlı psiÅŸik hastalıkların stres hormonuyla deÄŸil sinir sistemi üzerinden bu reseptörle geliÅŸtiÄŸi kanıtlanmış oldu. Çünkü diÄŸer beyin bölgeleri tarafından salgılanan stres hormonlarının artışı fareler üzerinde etkili olmamış. Sonuç, depresyon ve fobilere karşı yeni ilaçların üretilmesinde umut oldu. Beden stres altında bulunduÄŸunda ara beyinde bulunan hipotalamus, damarlardan hipofize taşınan CHR nöropeptidini üretir. Burada üretilen hormon ise böbreküstü bezini, stres hormonu salgılaması için uyarır. Stres reaksiyonu ancak geriye doÄŸru iÅŸleyen mekanizmalarla sona ermekte. Depresif insanlarda hipotalamus, hipofiz ve böbreküstü bezleriyle gerçekleÅŸen ayar mekanizması iÅŸlemediÄŸinden bedenlerinde aşırı miktarda stres hormonu salgılanır. Sarkık gıdılara plastik halkaCildin elastikiyetini kaybetmesine ve yaÄŸ birikimine baÄŸlı olarak çene altından sarkan gıdı, cildin altına ameliyatla yerleÅŸtirilen plastik bir halkayla giderilmekte. Åžimdiye dek yüz hastaya baÅŸarıyla aktarılan plastik halkayla ilgili araÅŸtırma yazısı Archives of Facial Plastic Surgery dergisinde yayımlandı. Normalde boyun bölgesindeki halka biçimindeki bir kas çene altındaki derinin gergin ve düzgün durmasından sorumludur. Ancak bu kas zamanla gevÅŸeyerek görevini yerine getiremez. Estetik cerrahları bu kusuru bugüne kadar fazla yağı alarak gidermeye çalışıyorlardı. Emory Ãœniversitesi bilim adamlarından Wallace Dyer ise yaÅŸ ortalaması 54 olan hastalarının boyunlarına, çene altından kulak memesine kadar uzanan bir halka yerleÅŸtirmiÅŸ. Ameliyattan bir yıl sonra ameliyat edilen hastaların neredeyse tümü yeni görünümlerinden memnun olduklarını ve ömür boyu taşınması gereken halkadan da rahatsız olmadıklarını bildirmiÅŸler. Kök hücreleriyle yeni kas dokusuAmerikalı ve Kanadalı bilim adamları, Nature Medicine dergisindeki araÅŸtırma yazılarıyla, kemik iliÄŸindeki belli baÅŸlı bir kök hücre tipinin kas dokusunu iyileÅŸtirdiÄŸini bildirdi. Kemik iliÄŸindeki kök hücreleri normalde kan oluÅŸumundan sorumludur. Fakat British Columbia Ãœniversitesi’nden Fabio Rossi ve Baylor Tıp Koleji’nden (Houston) Margaret Goodell, farelerle gerçekleÅŸtirdikleri deneyler sonucunda kaslardaki bozuklukların da iyileÅŸtiÄŸini saptadı. Kaslara aşılanan kök hücreleri çoÄŸaldıktan sonra iltihabı izleyerek hasarlı dokuya ulaşıyor. Bilim adamları iyileÅŸme için gerekli kök hücre artışını ender olarak takip edebildiyseler de, iyileÅŸme sürecinin daha etkili hale getirilmesiyle, kas hastalıklarına yönelik bir terapi geliÅŸtirilebilir, diyor. Kemik iliÄŸindeki kök hücrelerinin hasarlı kas dokusunu iyileÅŸtirdikleri aslında daha önceki araÅŸtırmalarla saptanmıştı, ama iyileÅŸme süreci bilinmiyordu. Hepatit C aşısı hastalarda denenmeye baÅŸlandıSt.Louis Ãœniversitesi’nden bilim adamları, Hepatit C aşısını ilk kez hastalar üzerinde denemeye baÅŸladı. Sharon Frey baÅŸkanlığındaki ekip, git gide daha fazla insanın Hepatit C hastalığına yakalanması nedeniyle sonuçların olumlu çıkmasını umuyor. KaraciÄŸer bozukluklarına yol açan Hepatit C hastalığından, her ÅŸeyden önce kan bağışı veya yaralanmayla bulaÅŸabilen Hepatit C virüsü sorumlu tutulmakta. Hepatit C, %60-80 oranında kronik hastalıklara neden olur ve karaciÄŸer çok fazla hasar görürse hastalarda karaciÄŸer nakli kaçınılmaz hale gelir. Bugün dünya genelinde yaklaşık 170 milyon Hepatit C hastası var ve her yıl yaklaşık olarak 10 000 kiÅŸi yaÅŸamını yitirmekte. Ãœstelik uzmanlar önümüzdeki yıllarda Hepatit C hastalığında önemli bir patlamanın yaÅŸanmasını bekliyor. Sharon Frey ve ekibi iÅŸte bu yüzden virüs enfeksiyonunu engelleyecek üç aşı maddesinin etkisini deniyor. ALS hastalığı tanısında yeni yöntemSöz konusu nörodejeneratif hastalığın, beyin ve sırt omuriliÄŸi sıvısında meydana gelen deÄŸiÅŸimlerle iliÅŸkili olduÄŸunu bulan Amerikalı bilim adamları, ALS (Amyotrophic lateralsclerosis) hastalığını belirtilerin ortaya çıkmasından önce teÅŸhis edebilecek bir yöntem keÅŸfettiklerini bildirdiler. Kas erimesiyle ilgili sinir hastalığında, kasların gergin durması için komut gönderen sinir hücreleri zarar görmekte. Bu hastalığa sahip en ünlü kiÅŸi fizikçi Stephen Hawking’dir. Hastalık, önce kasların zayıflaması ve erimesiyle baÅŸlar ve ilerlemiÅŸ safhalarda felce, hatta ölüme neden olabilir. Hastalığın kaynağı bilinmediÄŸinden tedavisi de mümkün deÄŸil. Hastalık bugüne deÄŸin kaslarda önemli hasarlar meydana geldikten sonra teÅŸhis edilebiliyordu. Ancak Pittsburgh Ãœniversitesi’nden Robert Bowser tarafından 24 ALS hastasıyla gerçekleÅŸtirilen araÅŸtırma, hastalığın gelecekte daha erken bir aÅŸamada teÅŸhis edilmesine olanak tanıyacak. Serebrospinal (beyin ve omuriliÄŸe ait) sıvısındaki proteinlerin bileÅŸimi ALS hastalarında önemli farklılıklar yansıtmakta. Bilim adamları ÅŸimdi bu protein metabolizması profilinin erken tanıya olanak vermesi dışında, profildeki deÄŸiÅŸim sayesinde de tedavinin gidiÅŸatı, etkisi veya baÅŸarısızlığının yeni etki maddeleriyle izlenebileceÄŸine inanıyorlar. Utangaçlık kalıtımsal ve yaÅŸam boyu kalıcıHarvard Tıp Okulu bilim adamları utangaçlığın kalıtımsal olduÄŸunu buldular. Alman Vital dergisinde yayımlanan yazıya göre fenomen, küçük çocukların beyin görüntülerinin incelenmesiyle ortaya çıkmış. Utangaç deneklere tanımadıkları kiÅŸilerin fotoÄŸrafları gösterildiÄŸinde, beyinlerinde utangaçlık gibi duygulardan sorumlu beyin bölgesinin daha fazla etkinleÅŸtiÄŸi saptanmış. Ayrıca utangaçlık ömür boyu da kalıcı oluyor. Çünkü araÅŸtırmalar aynı biyolojik reaksiyonun yirmi yıl sonra da devam ettiÄŸini göstermiÅŸ. Mikro iÄŸnelerle acısız enjeksiyonSilisyum, metal, geri dönüşümlü polimer ve camdan üretilen mikro iÄŸnelerin geliÅŸtirilmesinde bildik pasta kalıplarının malzemesini örnek alan Georgia Teknoloji Enstitüsü bilim adamlarından Mark Pausnitz bu ÅŸekilde farklı boylarda ve biçimlerde mikro iÄŸne üretme olanağına kavuÅŸmuÅŸ. Proceedings of the National Academy of Sciences dergisindeki yazıya göre deneyler sırasında, mikro iÄŸneler birkaç kez batırılacak kadar dayanıklı çıkmış. AraÅŸtırmacılar ayrıca diyabet hastası farelere ensülin aşıladıklarında ilacın istenilen biçimde enjekte edilebildiÄŸini görmüşler. Hatta mikro iÄŸnelerle etki maddelerini hücrelere bile aşılamak mümkün. Prostat hücrelerine aşılanan flüoresanlı sıvı sayesinde ilacın, hücrelerin %90’ınına ulaÅŸtığı saptanmış. Pausnitz ve ekibi mikro iÄŸneleri kısa bir süre sonra hastalarda deneyecekler.DikilitaÅŸlar üzerinde gizli iÅŸaretler bulundu4000 yıl önce Ä°ngiltere’de üretilen dikilitaÅŸlar üzerindeki iÅŸaretler üçboyutlu lazer tekniÄŸiyle açığa çıkınca en sık kullanılan motiflerin balta olduÄŸu anlaşıldı. British Archeology dergisinde yayımlanan araÅŸtırma yazısına göre bazı taÅŸ objelerinin üzerinde balta ve kama gibi aletlerin resmedildiÄŸi biliniyordu. Arkeologlar 50 yıl önce tunç dönemi mezarlarında da ortaya çıkan bu balta motifinden yola çıkarak kutsal alanların, ölen kiÅŸinin anısına kurulmuÅŸ olabileceÄŸini tahmin ediyorlardı. Ancak dikilitaÅŸlar üzerinde çok ayrıntılı araÅŸtırmalar yapılmamıştı. Oysa yeni bulgular son derece ilginç. Salisbury Wessex Archeology kuruluÅŸundan Tom Goskar ve Archaeoptics firmasından (Glasgow) Alistair Carty, çektikleri fotoÄŸraflar sayesinde bir dikilitaÅŸ üzerinde çıplak gözle görülmeyen iki objeyi gün ışığına çıkardılar. Çapları 9-15cm arasında deÄŸiÅŸen motifler 3800 yıl önce kullanıla gelen baltalara benziyor. Balta motifleri mesela Ä°skoçya’daki Argyll kentinde bulunan taÅŸ lahit üzerindeki yedi balta gibi cenaze törenleriyle iliÅŸkilendiriliyordu. Carty ve Goskar bu yüzden Stonehenge’lerin de ölüler için kurulmuÅŸ olabileceÄŸini düşünüyorlar ki bu teori çevrede bulunan çok sayıda tümülüs ile de desteklenmekte. Bilim adamları ayrıca 83 dikilitaşın ayrıntılı bir biçimde incelenmesiyle Stonehenge kültürünün daha iyi anlaşılmasını umuyorlar. ‘Lazer tekniÄŸi dikilitaÅŸ araÅŸtırmasına yepyeni bir boyut kattı’ diyor Goskar. Bu iÅŸe daha fazla zaman ayırdığımız taktirde çok daha fazla iÅŸaret bulabiliriz. Stonehenge, bugüne dek bilinen en ünlü olduÄŸu kadar en tartışmalı megalit yapısıdır. GeliÅŸimi üç evrede tamamlanmış olduÄŸu sanılan dikilitaÅŸlar radyokarbon yöntemine göre Ä°.Ö.3000-1000 yıllarına tarihlendirildi. Ancak yakın çevredeki bazı buluntular daha önceki tarihlerde de kutsal alanların bulunduÄŸunu gösteriyor. Mesela otoparkın inÅŸası sırasında Mezolitik döneme (Ä°.Ö.8500) ait dört direk deliÄŸi bulunduÄŸu gibi birkaç kilometrelik çevrede de Woodhenge (ahÅŸap dikilitaÅŸlar) ve tümülüsler dönemine ait çok sayıda yapı ortaya çıkarılmış. DikilitaÅŸların Ä°sa’dan sonraki dönemde de mistik anlamlar taşıdığı sanılmakta. Çünkü dikilitaÅŸların etrafında Ä°.S.500 yıllarına dek tarım yapılmıyordu. Goskar ve Carty bununla birlikte incelemelerini büyük bir hızla sürdürmek zorundalar. 1953 yılındaki fotoÄŸrafların lazerle taranması sonucunda dikilitaÅŸların ellili yıllardan bu yana önemli ölçüde aşındıkları ortaya çıkmış. Bilim adamları aşınmanın, taÅŸların, her yıl binlerce ziyaretçi tarafından ellenmeleri yüzünden meydana geldiÄŸini tahmin ediyorlar. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!