Anayasamı istiyorum!

Güncelleme Tarihi:

Anayasamı istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2000 00:00

Haberin Devamı

Sivil bir anayasa kampanyası bu hafta sonundan itibaren hayata geçiyor.

Sivil Anayasa Girişimi, yirmi kadar katılımcının başlattığı ‘‘Anayasamı İstiyorum’’ kampanyasıyla, bir süredir gündemde olan yeni anayasa tartışmasını somut bir platforma taşıyor. 1982 Anayasası'nın düzenlemeyi amaçladığı toplumsal yaşama birçok alanda kısıtlama ve yasak getirmesi, buna karşın bu kadar kalıcı ve bu kadar değişmez olması, bir süredir yeni bir sivil anayasa oluşturulması gerektiği yönünde çeşitli sivil toplum örgütlerince tartışılıyordu. Türkiye'nin AB'yle ilişkilerindeki gelişmeler, terörün yumuşaması, toplumun her kesiminde deprem sonrası sorgulamalar, kısacası Türkiye'de hafif hafif esmekte olan umut verici rüzgar, Sivil Anayasa Girişimi'ni bütün tartışmaları bir kampanya düzeyinde somutlaştırmak ve ‘‘toplumun katılımıyla oluşturulacak’’ sivil bir anayasa için çağrıda bulunmaya itti. Toplumun her kesimine, siyasilere ve bütün bir sivil toplum ağına ulaşması hedeflenen çağrının amacı, Türk toplumunun kendi hayatını düzenleyecek kuralları ve ‘anayasa nasıl olmalı’ sorusunu yine kendisinin tartışması.

Tartışılmazsa toplum benimsemez

İçlerinde birçok aydın, yazar, bilimadamının bulunduğu Sivil Anayasa Girişimi'nin dört katılımcısına üç soru yönelttik.

1 Bu kampanya içinde niçin yer aldınız?

2 1982 Anayasası'nı büyük bir çoğunlukla onaylayan toplum,

amaçlanan tartışmaya bugün hazır mı?

3 Anayasa, sizce öncelikle hangi

alanlarda değişmeli?

Yücel Sayman

Nasıl bir devlet yapısı?

1. Ben 82 anayasası hazırlandığı günden beri karşıyım zaten. Bu anayasanın demokratik bir devleti öngörmediğini, hukuk devletinin yolunu kapattığını ve en önemlisi devleti vatandaşların anayasada sayılı özgürlükleri kullanmalarına karşı koruduğunu baştan beri söyledim ben. Bu yüzden anayasanın değiştirilmesine yönelik görüşlerin şu ya da bu şekilde yanındayım.

2. ve 3.'ye birarada cevap vereyim: Hangi alanlarda değişmesi gerekir sorusu insanı tuzağa sürükleyen bir soru. Önemli olan soru şu: Nasıl bir devlet yapısı kuracağız? Eğer bu demokrasi ise ve buna bağlı olarak hukuk üstünlüğünün olması gerek diyorsak, bunu gerçekleştirecek bir yapıyı öngören, bu yapının işleyişini düzenleyen ve bu işleyiş içinde bireylerin tek başına ya da örgütlü olarak tüm özgürlüklerini kullanmasını güvence altına alan bir anayasa olmalı bu. Dolayısıyla anayasanın tamanının değişmesi gerekir.

Murat Belge

Dünyada benzer örnekler var

1. Türkiye'deki devlet toplum ilişkisi uzun bir süredir çoğumuzu tedirgin ediyor, tartışılıyor. Türkiye'nin siyasi bir gündemi var, kendinizi kaptırdığınızda her gün önünüze çarpıcı olaylar çıkıyor. Ama uzun vadede bakıldığında da hiçbir şey olmuyor. Kase çalkalanıyor ama kaseden de çıkılmıyor. Depremden bu yana kaseden çıkılır gibi oldu. Biz daha önce de tartışıyorduk ama bu hava doğunca da daha fazla geciktirmeden başlayalım dedik.

2. Toplumlar çok karmaşık şeyler. Toplumun elitlerin tartıştığı konular ve beklentileriyle tabanın beklentileri çok farklı. Sokaktaki adam AB'yle bu ilişkilerden memnun mu? Bence memnun. Belki yanlış nedenlerle, mesela hemen bir ekonomik düzelme beklentisi. Bu beklentileri büyük olasılıkla yanlış çıkacaktır ama sonuç olarak ‘‘bu benim hayatımda bir iyileşme’’ diyor şimdi. Bu bir süreç, bu sürecin sonunda ekonomik beklentileri gerçekleşmemişken, ayrıca bir de cendereye girmişken ve biz bunu niye iyi bir şey sandık demeye başlamışken, siyasi iyileşmeler onun hayatına yansırsa, o zaman bu sağlıklı bir şey olur.

3. Bunu maddeye indirgemek zor. O kadar felaket madde var ki. Bu kampanyadan umduğum şey, maddelerden önce bir anayasa nosyonu getirmesi. Bizim anayasa Kanun-u Esasi'den geliyor. Yine o dönemde Teşkilat-ı Esasiye denen bir şey var. Temel oluşum demek. Batı'daki constitution kavramına yakın. Toplum constitution'ı yoluyla kendini constitute eder, yani oluşturur. Ancak bu anayasada, usulen referandumla topluma sunulmuş da olsa, toplumun rolü yok. Oysa toplum anayasasının oluşumunun içinde olmalı. Bunun benzerleri dünyada yok değil. Fransa'da durmadan anayasa değişmiştir. Bizde malum bir ikinci cumhuriyet lafı var, onlar beşinciye geldiler, çok da tedirgin görünmüyorlar bundan. Aydınlanma dönemi, rasyonalizm çağı, jakoben hareket ve tepeden inmeci bir anayasa. Biri, bizdeki Kanunu Esasi mantığıyla topluma şöyle olacaksın dediği zaman, ikna edemiyor ve çok sayıda anayasa yapılıyor. Bir de Amerikan anayasası var. Bağımsızlık mücadelesi başladığında on üç devlet, ‘‘state’’ vardı. Bizim dilimiz varmadığı için onlara eyalet diyoruz. Bunların hepsi beş yıl tartıştı, her şey herkes tarafından tartışıldı ve anayasayı yazacak insanlar da oturup yazdılar.

Etyen Mahçupyan

Tartışan toplum

1. Herhangi bir değişim paketinden söz edeceksek, bu pakette anayasanın olması gerekiyor. Bu kampanyanın daha konsantre olması için çok yaygın bir hedef çizilmemesi gerekiyordu. Bu nedenle yalnızca anayasaya konsantre olan bir girişim bu. Ben de bu girişimin içindeyim, çünkü buradaki arkadaşlarla uzun süredir temasımız ve işbirliğimiz vardı, ama bu işbirliği herhangi bir ürüne dönüşmüş değildi. Bizi biraraya getiren şey taleplerde birleşmemiz değil, herkesin kendi dünya görüşlerinden çıkarak bunu tartışmasıydı. Bu eğer tartışılırsa, anayasanın toplum tarafından sahiplenmesi ve gerçekten bir anayasa üretilmesi mümkün olur.

2. 82 Anayasası'nın onaylanması özel bir ortamda oldu. Siyasi bir alternatifi yoktu insanların. Oysa şimdi Türkiye toplumunda bir kırılma yaşanıyor. Bu atmosfer içinde insanların çok daha fazla bireysel davranış üretmesi mümkün. Mümkün olmasa bile bunun mümkün olup olmadığını tartışmak durumunda toplum. Anayasa bir araçtır, esas olan tartışabilen ve itiraz edebilen bir toplum olmaktır. Anayasa tartışması demek, zaten birbirinden farklı kesimlerin birbirine itiraz etmesidir aynı zamanda. Bir toplum kendisini böyle yaratır. Türkiye toplumu esasen kendini yaratabilmiş bir toplum değildir. Bu yüzden sürekli bölünme korkusu yaşar.

3. Değişmesi gereken madde ve alanlardan çok, anayasanın ruhundan söz etmek gerekir. Dünyaya bakış, vatandaşı algılama ve kendini tanımlama tarzıdır bu ruh. Maddeler ilk seferde çok doğru ve gerçekçi olmayabilir, o zaman değiştirilebilir. Dolayısıyla anayasada değiştirilemez madde olmaması lazım. Bunun olması demek toplumun da hiç değişmeyeceği demektir. Anayasanın değiştirilemeyen maddeleri varsa korkan bir anayasadır o. Atatürk ilkeleriyle ilgili bir sınırlaması var anayasanın, ben sanmıyorum ki bu tartışmaların sonunda Atatürk ilkelerini reddeden bir konuma gelsin Türkiye. Çünkü bu ilkeler rasyonel olarak Türkiye'nin kullandığı ve yararlandığı şeylerdir. Ancak bunların kullanılma biçiminin altındaki zihniyet tartışılmalıdır.

Adalet Ağaoğlu

Ancaksız düzenleme

1. Özgürlükçü sosyalistim. Demokratım. Toplumun değişimini, devletin değişik yaklaşımlar önünde saygılı, demokrat bir hukuk devleti olmasını istiyorum. 1982 Anayasası'na oyum zaten ta baştan HAYIR idi. Siyasete bulaşması da tartışılamaz sayılan askeriyenin yerini çağdaş evrensel boyutlarda belirleyecek yeni bir anayasa adına çağrıda bulunan demokratlara katılmam normal.

2. Toplumun son yirmi yıldır içinde yaşadığı koşullar, ‘‘evet’’lediği darbe anayasasının yanlışlarını görmeye yetmediyse, bunu hayatına yön veren temel yasanın yapılışında kendisinin hiç katkısı bulunmamasına bağlamak yerinde olmaz mı? Toplumun kendisi şimdi, böyle kurtulmanın kurtuluş olmadığını biliyor. Nasıl bilmez? İşte: Birey haklarına saygısızlık, savaş, çeteler, terör, hukuk üstünlüğünün sökmediği yer ve yerler, nereye harcandığını bilemediği vergileri, biçimsel bir denetimden bile uzak askeri harcamalar, Susurluk, faili meçhul cinayetler, ‘‘Laikiz!’’ bağırışların yanı başında din terörü, yani adı Hizbullah olan seri cinayetler: Halkın üstüne yıkılı yıkılıveren yapılar...

3. Başta düşünceyi ifade özgürlüğü, yurttaşların evrensel hak ve özgürlüklüklerinin güven altına alınması. Yukarıda değindiğim gibi, devletin toplum üyelerine karşı görevlerinin kaçamaksız belirtilmesi. Kuvvetlerin ayırımı ilkesine bağlılık. Özlü, sade, aydınlık, devlet-yurttaş ilişkisini çağdaş evrensel kavramlarla belirleyecek ‘‘ancak’’sız düzenlemeler.

Çağrıya katılanlar

Aralarında TÜGİAD, TESEV, Sosyal Demokrasi Vakfı ve Arı Düşünce Derneği'de olan Demokrasi İçin Sivil Toplum Girişimi üyesi 19 Sivil Toplum Örgütü.

Adıyaman, Ağrı, Batman, Değirmendere, Çanakkale, Gaziantep, Kars, Tunceli ve Van Belediye Başkanları.

Aralarında İbrahim Betil, İlhan Tekeli, Muharrem Kayhan, İshak Alaton, Murat Bekdik, Yavuz Önen, Salim Uslu, Gürcan Dağdaş, Tınaz Titiz, Müjde Ar, Zeki Ökten, Şerif Gören, Ömer Madra, Umur Talu, Gani Müjde de olan sendikacılar, akademisyenler, hukukçular, sanatçılar, siyasiler, işadamları ve Sivil Toplum Örgütü temsilcileri.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!