Anayasa Mahkemesi'nden Canan Karatay'a ret

Güncelleme Tarihi:

Anayasa Mahkemesinden Canan Karataya ret
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2021 17:06

Anayasa Mahkemesi, 2014'te bir televizyon programında hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili kullandığı ifadeler üzerine idari para cezasına çarptırılan İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Canan Karatay'ın bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu. Yüksek Mahkeme, hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili kullandığı ifadeler üzerine 720 lira idari para cezasına çarptırılan Prof. Dr. Canan Karatay'ın bireysel başvurusunun, açıkça dayanaktan yoksun olduğuna hükmetti. Kararda, Karatay'ın, ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendiremediği vurgulandı. Karatay'ın “Gebelikte şeker yüklemesi testi bebeği zehirliyor” şeklindeki sözleri çok tartışılmıştı.

Haberin Devamı

İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu, Karatay'a, 2014'te katıldığı bir televizyon programında hamilelere yapılan şeker yükleme testiyle ilgili açıklamaları nedeniyle 720 lira idari para cezası verdi.

Cezanın, Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulunca onaylanmasının ardından Karatay, hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği cezanın iptali istemiyle Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava açtı.

Mahkemenin davayı reddetmesi üzerine Karatay, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Karatay, bireysel başvurusunda, ilgi alanı olan bir konuda genel uygulamaya yönelik eleştirilerde bulunduğunu, olayda tıbbi görüşünü açıkladığını, bu görüşleri nedeniyle gerekçesiz biçimde para cezası verilmesinin, düşünce, bilim ve sanat özgürlükleri ile sağlık ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini savundu.

Haberin Devamı

Yüksek Mahkeme, Karatay'ın bireysel başvurusunu açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez buldu.
- Karardan
Anayasa Mahkemesinin temellendirilebilmiş bireysel başvuruyu incelediği belirtilen kararında, başvurucuların şikayetlerini, hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunduğu bildirildi.

Kararda, Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek, ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma, delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmadığına, bu yükümlülüklerin başvurucuya ait olduğuna işaret edildi.
Somut olayda Karatay'ın, başvuru formunda tıbbi geçmişinden bahsettikten sonra yaptığı konuşmanın genele yönelik eleştiri olduğunu, erken teşhis ve koruyucu hekimliği öne çıkarmak istediğini, tıbbi görüşünü açıkladığını belirtmekle yetindiği vurgulandı.

Başvurucunun, mahkemenin kararının, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna dayandığını ileri sürdüğü anlatılan kararda, Karatay'ın "hükme esas alınan bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmelerin hangi yönlerden bilimsellikten uzak olduğuna dair hiçbir somut açıklama sunmadığı"na dikkati çekildi.

"DAHA İLERİ BİR İNCELEME YAPILMASINI SAĞLAYACAK ARGÜMAN DA İLERİ SÜRÜLMEDİ"

Yüksek Mahkemenin kararında, şu tespitlere yer verildi:
"Başvurucu, temel hak ve özgürlüklerine müdahale ettiğini öne sürdüğü İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu ve Türk Tabipler Birliği Yüksek Onur Kurulu kararlarını başvuru formuna eklememiş ve bu kararların dayandığı olgu ve yorumlarına karşı bir değerlendirme yapmamıştır. Bu durumda başvuran, incelemeye temel olan Onur Kurulu Kararlarını sunmadığı gibi, Tabip Odasının ve Mahkemenin aksine, bir televizyon kanalındaki tıbbi nitelikteki açıklamalarının, bireyleri yanlış kanaatlere sürüklemeyeceği, bireylerin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açmayacağı, halkın önünde onları bir yanılgıya sürükleyecek cinsten açıklamalar olmadığı gibi ifade özgürlüğünün korumasından faydalanması gerektiğine ilişkin Anayasa Mahkemesince daha ileri bir inceleme yapılmasını sağlayacak herhangi bir argüman da ileri sürmemiştir."

Haberin Devamı

Karatay'ın, şikayetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerden hangisinin, hangi nedenle ihlal edildiğini açıklama yükümlülüğünü yerine getirmediği belirtilen kararda, başvurucunun ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendiremediği ifade edildi.

Kararda, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği kaydedildi.

KARATAY NE DEMİŞTİ?

Karatay, kendisine ulaşan çok kadının, gebelik şekeri yüklenmesinden sonra, karınlarındaki bebeklerin sağlığında bozulmalar meydana geldiği, erken veya sezaryenle doğum olduğunu bazen de bebeklerin öldüğü şeklinde şikayetler ilettiğini aktarmıştı.

Haberin Devamı

Yüklenen şekerin doğal olmadığını vurgulayan Karatay, "Yükledikleri şeker bildiğimiz beyaz çay şekeri. 100 gramı bir kerede içiriyorlar. Bazı devlet hastanelerinde hazır mısır şurubu şekeri şeklinde içiriyor. Üstelik mısır şurubu şekeri kanın şekerini yükseltmez. Mısır şekeri diğer şekerden, anne için de bebek için de plasenta için de tehlikelidir. Çocuklar o yüzden erken doğuyor, hasta oluyor. Bunu önlemek elimizde" diye konuştu.

Hamilelere şeker yüklemesi yapılmaması gerektiğini ifade eden Karatay, şunları söylemişti:
"İnsülin yükselmesine, trigiliserit değerine baktırsınlar. Bunlar şeker metabolizmasının bozulduğunu gösteren çok önemli kimyasal göstergeler. D vitamini düşükse şeker metabolizması bozuktur. Tekrar bu gebeye şeker yüklemek tehlikelidir, zararlıdır, erken doğum sebebidir. Bir hastama 3 ayrı hamilelikte şeker yüklemesi yapıldı, 3'ünde de erken doğum, sezaryen ve bebekleri kuvözde kaldı. 3 dilim baklavayı yiyebilirler ben buna karşı değilim ben saf ve sıvı şekere karşıyım. Pekmez, bal, bunlar boş kaloridir, bebeğin gelişimini önlüyor. Şeker yüklemesi eskiden yoktu. Şeker yüklemesi son 10-11 yıldır rutine girdi. Jinekoloji derneğinin verilerine göre, erken doğum, sezaryen ve bebeklerin yoğun bakımda kalma oranı yüzde 12 arttı. Bu Avrupa ortalamasının başında geliyor. Bence bunun sebebi defalarca, lüzumsuz yapılan şeker yüklemesidir. Bana hucum edeceklerine bunun sebeplerini incelesinler."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!