Güncelleme Tarihi:
DÜNYANIN EN AĞIR YÜKÜ
Türkiye de bu insanlık krizinde milyonlarca insana kapılarını açtı. Türkiye ile AB arasında Mart 2016’da yürürlüğe giren ‘Geri Kabul Anlaşması’ sonrası düşüş olsa da yine de Suriyelilerin büyük bölümü yeni bir gelecek umuduyla Avrupa’ya ulaşma çabasında. Bu yolda insan kaçakçılarının eline düşenler, ölenler, kaybolanlar yitip gidenler var. Hayatta kalanlar için yere ulaşmak da kurtuluş değil. Irkçılık, taciz, tecavüz, insan ticareti gibi risklerle burun buruna yaşıyorlar. Bu tablonun en fazla zarar göreni kuşkusuz çocuklar. Bir nesil ya savaşta ya kaçış yolunda hayatını kaybediyor. Geriye kalanlar kamplarda, sokaklarda korumasız bir dünyada yaşam savaşı veriyor.
OYUNLARI KARDEŞLİK
Konak Belediyesi’nin Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün Kent Tarihi Birimi bu sokağın tam kalbinde. Çalışanlardan biri de ailesi Anadolu Rumlarından olan Teodora Hacudi. Teodora ve merkezdeki çalışanlar bu sokağı adeta bir insanlık laboratuvarına çevirmiş. Amaçlarını, “Herkese bir parça ilham verebilirsek ne mutlu. Bu sokakta geçmişte yüzyıllarca devam eden çok kültürlü yaşamın çocuklardan başlayarak devamını sağlayacak şeyler yapalım istedik” sözleriyle dile getiriyorlar. Bugüne kadar fotoğraf sergisi, resim sergisi, atölye çalışmaları, kent tarihi gezileri yapmışlar birlikte. Oyun evinde çocuklar oynuyor, 23 Nisan’a 29 Ekim’e hep birlikte hazırlanıyor, kütüphanede bir araya gelip kitap okuyor, film izliyor, uzun uzun zaman geçiriyorlar. Çocuklar birbirinin kültürüyle öyle iç içe geçmiş ki… Geçen sene sahneledikleri ve kitap okuma çalışması yaptıkları Samed Behreng’in Küçük Kara Balık’ında Suriyeli Muhammed’i sahnede Roman aksanıyla dinleyince seyircilerden alkış kopmuş... Çocukların oyunları da ayrımcılıktan uzak; kardeşlik ve paylaşmak üzerine. Onlar küçücük bir sokaktaki hayatlarıyla kardeşçe yaşanabileceğini gösteriyorlar. İnsan bu sokağa girince çocuk seslerinin dili, dini, ırkı olmadığını bir kez daha anlıyor…
MASUMİYET BULAŞICI
İzmir Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, şunları söylüyor: “Yüzyıllar boyunca Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin birlikte yaşadığı mahallede, günümüzde eski İzmirliler, Romanlar, Kürtler ve Suriyeli mülteciler yaşamı birlikte paylaşıyor. İzmir’in bu zenginliğini, rengini paylaşmak, mahallemizi görünür kılmak istedik. Bu güzelliği ise ancak çocukların gözüyle en doğru biçimde aktarabilirdik. Aylarca süren farklı atölye çalışmalarımızı Serra Akcan’ın yürüttüğü fotoğraf atölyesiyle noktaladık. Türkçe, Kürtçe, Arapça, Romanca nağmelerin arasında anladık ki, ne gözyaşlarının ne de kahkahaların dili, dini, ırkı vardı. Çocuk yüreğinin masumiyeti bulaşıcıydı. Sadece o da değil, neşeleri de hüzünleri de bizlere geçti. Şimdi duvarları yıkıp köprüler kurma zamanı...”
ÇOCUKLARIN YÜZDE 40'I OKULA GİDEMİYOR
- Türkiye’de Suriyelilere ‘geçici koruma’ rejimi uygulanıyor. Bunun dışında statüleri bulunmuyor.
- Türkiye’de 10 ilde 21 kamp bulunuyor. 3 milyon 424 bin 237 Suriyeliden 228 bin 474’ü kamplarda yaşıyor. Bu da yüzde 9 oranına denk.
- Kamplarda yaşayanların yüzde 45’i çocuk.
- 0-4 yaş arası 506 bin Suriyeli çocuk bulunuyor.
- Çocuklardan 276 bini Türkiye’de doğdu– bunlar potansiyel öğrenciler. (AFAD, Aralık 2017)
- 980 binden fazla okul çağında olan Suriyeli çocuk bulunuyor.
- 5-17 yaş arası toplam öğrenci sayısı, 616 bin.
- Yaklaşık yüzde 40’ının okula erişimi yok.
- Suriyeli üniversite öğrencilerinin sayısı 20 bin ve bunların üçte biri kadın.
BİRLİKTE YAŞAMI GÖSTERMEK İÇİN...
821. sokaktaki çocuklar, fotoğrafçı Serra Akcan ile 3 haftalık atölye çalışmasında, yaşadıkları sokağı fotoğraflayarak anlattı. ‘Bunu ben çektim 821. Sokak’ sergisi 18 Ocak’ta İstanbul Maltepe’de Halka Sanat’ta açılacak… Sergideki fotoğrafları çeken ‘sokak sanatçıları’ kendi kataloglarında şöyle tanıtılıyor:
SONER ÇOPNUR / 12 - Konak İzmir