Adam yokluğu

Güncelleme Tarihi:

Adam yokluğu
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 18, 2001 00:00

TÜRKİYE, hemen her alanda dünya çapında adamlar çıkardı. Bunlar ülkemizi başarıyla temsil etti ve etmeye devam ediyor. Doktorlar, sporcular, gazeteciler, yazarlar, hukukçular, bilim adamları, işadamları...Ama gelin görün ki, Türkiye, Atatürk ve İnönü'den sonra dünya çapında siyasetçi ve devlet adamı çıkaramadı. Bir sürü güdük işbaşına geliyor. Bunlar partilerin başına geçiyor, ülke yönetiyor. Pek çoğu niteliksiz, yeteneksiz, bilgi birikimi olmayan, toplumun değil, sadece partisinin ve yandaşlarının çıkarını düşünen tipler. Kamu olanaklarını kendi yakınları ve yandaşları için kullanan, ucuz din sömürüsü yapan, yarını düşünmeyen, sadece o günü kurtarmayı amaç edinen, düzgün insanları siyasete sokmayan, altındaki kadroları emir kulu olarak gören, milletvekilliğini bir ulufe olarak sadık kullarına dağıtan, ama ağızları laf yapan tipler.Bunların yurtdışında herhangi bir ağırlığı, saygınlığı yok. Bunları kimse takmıyor. Aradan cımbızla çekilip bakan oluyorlar, milletvekili oluyorlar ama bir işe yaramıyorlar. Hepsi de genel başkanlarının ağzına bakıyor. Güçlerini kendi kişiliklerinden değil, genel başkana olan yakınlık derecesinden alıyorlar.Bay veya bayan genel başkana ters düştükleri anda siyaset yaşamlarının biteceğini biliyorlar. Bu siyaset kadroları ayrıca çok kıskanç. Aralarına yeni ve düzgün insanları kabul etmiyorlar. Onları en baştan ‘‘rakip’’ olarak görüyorlar. Girmeyi başaranların kafasını da en kısa zamanda ezip saf dışı bırakıyorlar. ***Türkiye uzun yıllardan beri bu az gelişmiş ve köylülükten kurtulması mümkün olmamış kafalarla yönetiliyor. Kısır, zayıf, saygınlığı olmayan birileri! Türkiye'yi bu duruma -parti ayırımı gözetmeden yazıyorum- işte bu kadrolar getirdi. Bunlar, bürokrasinin temel noktalarına hep kendi adamlarını yerleştirdi. Bürokrat, emir kulu yapıldı. Hortumu, vurgunu, soygunu, yanlışı, hep birlikte ve ortaklaşa yaptılar. Karşılarına onurlu ve dirençli kamu görevlileri çıktığı anda, onları görevden almayı marifet saydılar.Ülkemizi uzun yıllardan beri yöneten bu güdük siyasetçi takımından kaç kişi dünya çapında tanınıyor? Kaç tanesi yurtdışında saygı görüyor, sözüne itibar ediliyor, belli konularda ağırlık koyabiliyor? Hemen hiçbiri! Gerçekler acıdır ama durum maalesef böyle. Ben bir gazeteci olarak bunların pek çoğunu tanıdım. Yanından ayrıldıktan sonra ‘‘Helal olsun buna’’ dediğim bir kişiye rastlamadım. Tam tersine, birkaç ters soru sorduğum zaman hepsinin çuvalladığını, kararıp morardığını, renkten renge girdiğini ve karşımda nasıl küçüldüğünü gözlerimle ve belki yüzlerce kez gördüm...Çünkü hemen hepsinin geçmişten gelen açıkları, zayıf tarafları vardı. Bu konuları sormaya başladığımda o ‘‘aslan parçaları’’ karşımda küçülür, savunmaya geçerdi. Yalakalık yerine adam gibi gazetecilik yapan bütün meslektaşlarım da bu gerçeklere kendi yaşamlarında tanık olmuştur. Yola ‘‘milliyetçilik, sosyal demokratlık, dindarlık, Müslümanlık, solculuk, liberallik’’ adına çıkan ve kaderin cilvesiyle ülke yönetimine gelen bu adamların ve kadınların çoğu, gerçekten ucuz yaratıklardı. ***Bu siyaset kadrolarının bir bölümü şimdi ülkeyi yönetiyor, bir bölümü muhalefette. Bazıları siyaseti bıraktı, bazıları vefat etti. Bir düşünün, içlerinde kaç tanesini saygıyla, sevgiyle, güvenle anıyorsunuz? Biz bu sıradan şahıslara karşı bu duygularla doluyken, dünyanın bunlara saygı duyması mümkü mü? Elbette değil. Türkiye, yakın geçmişte sokaktan toplanan ve rica minnetle milletvekili yapılan adamlarla yönetildi. Bunlar bakan ve saire oldu! Rüyalarında görseler, inanmazlardı! Bunlar Türkiye'yi yurtdışında temsil etti. Gün geldi, bunlar dünyanın dört bir yanında kapı gibi devlet adamlarının karşısına oturdu. Çoğu küçük düştü. Bazılarının yaşı 80'e vardı, halen dırdır ötüyor, Türkiye'ye zarar veriyorlar. İçlerinden bazıları kovuldu, istifa ettirildi, bunu bile içlerine sindirmeyi başardılar! İşte bu siyasetçi kadroları ülkemizde güvensizliği yerleştirdiler. Toplum artık bu siyaset kadrolarına güvenmiyor. Sadece biz güvenmesek, sorun değil. Nasılsa bir çözüm buluruz. Ama bunlara dünya güvenmiyor... Çünkü bunlar, çoğunlukla beşinci sınıf tipler. Kimi hasta, yorgun, gücünü ve enerjisini yitirmiş, 75-80 yaşlarında birileri. Israrla başımıza çökmüşler, bırakmıyorlar. Bir bölümü hırsız, vurguncu, yalancı, üçkağıtçı. Bazıları yeteneksiz ama ihtiraslı. ‘‘Git’’ dersiniz, gitmezler. ‘‘Öyleyse Türkiye'yi adam gibi yönet’’ dersiniz, beceremezler. Parti ayırımı gözetmeden soruyorum, bizim güvenmediğimiz bu kadrolara dış dünya nasıl güvensin? Türkiye dış alemde bu kadrolarla nasıl saygınlık kazansın? Adamlar bize Afganistan, Moğolistan, Sudan, Arnavutluk gibi bakıyorsa, suç kimin? Krizleri hiç hak etmeyen bir ülke bu kadrolar tarafından yönetiliyorsa, dış alem bizi bir sömürge gibi kullanmaya kalkışıyorsa, suç kimin?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!