50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: 'Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım'

Güncelleme Tarihi:

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2021 07:00

Tepenin Ardı, Ahlat Ağacı, İstanbullu Gelin gibi yapımlardan tanıdığımız ve en son yeni sezonu yakında başlayacak olan ‘Camdaki Kız’ dizisinde ‘Rafet’ karakteriyle izlediğimiz oyuncu, yönetmen, yazar Tamer Levent ile geçmişe yolculuk yaptık… Levent’in annesi , fazla sosyallik sebebiyle lise birinci sınıfta okul müdürü ile “Benim oğlum tiyatrocu olmayacak” diye uyarı konuşması yapmış. ‘Spor olsun’ diye girdiği konservatuvar sınavını birincilikle kazanan Levent bugün kültür, sanat ve tiyatro hayatının içindeki 50. yılını kutluyor!

Haberin Devamı

Tamer Levent, 1950 yılında İzmir’de ‘saraylı’ bir aile içinde dünyaya geliyor! Anneannesinin annesi, yani ‘cici anne’si saray mensubu bir ailenin kızı. Onun kızlarından biri de dönemin ilk kadın mühendislerinden... Görev için İzmir’e atanınca aile hep beraber taşınıyor. Tasarımcı olan annesi Meral Hanım, burada İzmir Ağır Ceza Reisi baba Zeki Bey ile evleniyor. İki ağabeyden sonra doğan Tamer Levent’in bir de kız kardeşi oluyor. Levent, Karşıyaka’da iki katlı, maaile oturulan kalabalık, saray örf ve adetlerine hakim kuralların olduğu bir evde büyüyor. Evde saray kuralları var ama çocukları tutabilene aşk olsun! Tamer Bey, “Yaramaz bir çocuktum!” diye başlıyor anlatmaya: “Önümüzde kocaman bir arazi ve ağaçlar vardı. Bu ağaçların üzerine çıkmayı çok severdim. Büyük ağabeyim sinemayla çok ilgiliydi. İzlediği filmleri bana oynayarak anlatırdı; korsan filmlerinde yatakların üzerinden atlar, silahşorlüklerini gösterirdi. Ben de onun anlattıklarını aklımda tutar, bahçedeki incir ağaçlarına tırmanıp mahalle çocuklarına anlatırdım. Akşam yemekler hep beraber evde yenirdi. Bizim ailede en çok ‘şaşırma’ vardı. Biri bir şey yapınca önce şaşırır sonra da onu tartışarak irdelerdik. Ben şimdi yaşadıklarımızı anlamak için çok faydalı olan ‘şaşırma’ olgusunun toplumsal yaşamda azaldığını düşünüyorum. O zaman da yaşam robotlaşıyor sanki.”

Haberin Devamı

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
Tamer Levent ile evinde bir araya geldik.

İLK YÖNETMENLİK DENEYİMİ...

İlkokula İzmir Karşıyaka Türk Birliği İlkokulu’nda başladı. Meraklı ve girişken öğrenciydi. Okumayı ve okuduklarını da sınıfta paylaşmayı seviyordu. Levent gülerek anlatıyor: “O yıllar babam bana yeni çıkan Hayat Ansiklopedisi’ni almıştı. Okuma-yazmayı çözdükten sonra ansiklopedi ciltlerini kitap gibi sayfa sayfa okurdum. Sınıf öğretmenimiz bana babamdan dolayı ‘Hakim Bey’ derdi. Hakim Bey’in parmağı sürekli havadaydı! Öğretmenimiz, sevgili Aliye Bengisu bize ‘ukala öğrenci’ gözüyle bakmaz, destekler, hatta cesaretlendirirdi.” Levent yalnızca sınıfta değil sosyal dallarda da çok faalmiş; izci grubunda ‘yavru kurt’, bando takımında trampetçi, okul müsamerelerinde şiir okuyan kişi… İlk oyununu da bu dönemde sahneye koyduğunu anlatıyor: “Namık Kemal’in ‘Vatan yahut Silistre’ eserini Türkçe dersinde okuyorduk. Ben kendiliğinden gelen bir refleksle sınıfta bir öğlen arasında diğer öğrenci arkadaşlarımla anlaşıp, kartondan kalpaklar yapıp trampet efektleri ile Türkçe kitabında yer alan bölümün repliklerini öğretmen sınıfa gelmeden prova yapıp, tüm arkadaşlar aktif olacak şekilde kitaptaki bölümü sahneye koymuştum! İlk yönetmenlik tecrübem buydu. Aliye öğretmenimiz bu sürprizimizi o kadar sevdi ki, bizi alıp okul içindeki tüm sınıflara götürdü ve piyesimizi sergiletti. Bu okul içi turnesi, bizi çok mutlu etmişti. Daha sonraları, köklü bir bankamızın açtığı, kompozisyon yarışmasında Türkiye birincisi de olmuştum. Tema; ‘Ayağını yorganına göre uzat’ idi.”

Haberin Devamı

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
Annesi Meral Levent, babası Zeki Levent.

‘LİSE BİRDE ÇAKTIM!’

Müzik ve sahne faaliyetlerine orta okulda spor da ekleniyor. Levent, “Kendime göre cins bir çocuktum” diye devam ediyor: “Herkes gibi ikişerli sırada değil tek başıma otururdum. Masamın üzerini ‘yazıhane’ gibi donatırdım; kitaplarım, kalemlerim, defterlerim… Lisede bandoya girdim. Öğlen aralarında da basketbol oynuyordum. Okulumuzda, Cahit Gürkan isminde Avni Dilligil’le çalışmış profesyonel bir rejisörümüz vardı. Bir gün beni basketbol oynarken ‘keşfedip’ tiyatro koluna aldı. Ben okul oyunlarında rol almaya başladım. Önce ‘Köroğlu’ isimli oyunda görev aldım. Sonra Turgut Özakman’ın ‘Komşularımız’ oyunu vardı. Edebiyat dersinde de Cevat Fehmi Başkut ‘Küçük Şehir’i çalışıyorduk. Adım ‘tiyatrocu’ya çıktı. Ancak o sene ara karnede yedi kırık gelince annem müdahale etti! Okul müdürüne, ‘Beyefendi benim oğlum tiyatrocu olmayacak, lütfen onu oyunlarda oynatmayın’ demiş. Ben üç farklı oyunda oynuyor, derslerden çok provalarda oluyordum. Bandoda tenor saksafon çalıyordum. Onu da ilerletip popüler şarkılar çalarak konserler vermeye başladım. Tabii bütün bu sosyalliğin sonucunda lise birde çaktım! Ondan sonra tiyatro olayı biraz duruldu. Lise ikinci ve üçüncü sınıfları fen bölümünde okudum.”

Haberin Devamı

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
SENE 1965: İZMİR... “Okul bando takımı ile Bergama kermesi açılışında... O zaman Boru takımındaydım.”

SEN BİRAZ GABADAYI GÖRÜNÜYON...

Babası hakimlikten emekli olmuş, kendine avukat yazıhanesi açmıştı. Oğlunun hukukçu olup yazıhaneyi devam ettirmesini istiyordu. Annesiyse, aile geleneğinden esinle ‘hariciye’ diyordu. Levent, “Benimse kafamda belli bir şey yoktu” diye devam ediyor: “Üniversite sınavına girdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandım. Atladım gittim. Ancak daha ilk günden uzun saçlarım, favorilerim ve maksi kruvaze paltom ile yadırgandım. Üç tuhaf gün geçirdim; beni abluka altına almaya çalışan siyasi yaklaşımlı tutumlar, çeşitli kamplaşmalar, dikkat çektiğim için ‘Fazla ortalıkta dolanma’ diye uyarılar... Trene bindiğim gibi yedek listede olduğum Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gittim. Gidince Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tiyatro bölümü olduğunu öğrendim. O sıralar ‘tiyatronun okulu’ olduğu bile pek bilinmiyordu. Müracaattaki amca, “Sen biraz gabadayı görünüyorsun, senin doğum tarihin geçmiş, seni buraya almazlar. Üstün yetenek sınavını dene” dedi. Bu sınavı kazananların isimleri Bakanlar Kurulu’na teklif ediliyor, onların onayıyla okula alınıyormuş. Bu denemeyi göze aldım. İzmir’e dönüp kendi kendime bütün klasiklere çalıştım. Spor olsun diye girdiğim sınavı birincilikle kazandım. Ailemin bir sonraki ara tatile kadar konservatuvara girdiğimden haberi olmadı. Beni Siyasal’da zannediyorlardı! Öğrenince babam, ‘Madem öyle karar verdin, kendi yolunu seçtin, başarılar dilerim’ dedi.”

Haberin Devamı

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
SENE 1974: "İkinci Kıbrıs Çıkartması’nda Devlet Tiyatroları moral turnesinde... İstanbul Efendisi turnesinde yeniçeri ağası rolündeyim."

KIBRIS’A MORAL TURNESİ...

1972-1977 yılları arasını konservatuvarda geçirdi. Beş yıl orta ve yüksek okudu… 1974’teki Kıbrıs Çıkarması sırasında Devlet Tiyatroları ve Ankara Devlet Konservatuvarı ortak yapımı, ‘İstanbul Efendisi’ isimli oyunla askerlere moral için Kıbrıs’a turneye gitti. Mezun olduktan sonra doğrudan Devlet Tiyatroları’na girdi. İlk çıktığı profesyonel oyun ‘Damdaki Kemancı’ oldu. Levent, “Profesyonel olmanın gururunu duymuştum” diyor: “Beş yıl yaşadığım yatakhaneden çıkıp kendime ev tuttum. Oyuncular dışında yeni arkadaşlarım oldu. İzmir’e dönmedim. Bir baktım Ankaralı olmuşum! Mahir Canova Hocamız ‘Niye bu okula gelmek istediniz?’ diye sorduğunda çoğu kişi ‘Alkışlanmak için…’ derdi. Bense insanları tanımak için orada olduğumu söylemiştim. Tiyatroya oyuncu olarak girdim, yönetmen oldum, genel müdür yardımcısı oldum, TOBAV Başkanı oldum… Drama metodu çalışmaları için 170 ülkeye davet edildim. UNESCO bünyesindeki çalışmalara katıldım. TOBAV’ın Mersin uluslararası kurultayında aldığı karar doğrultusunda, ilk ve son defa yapılan bir uygulama ile, Seçimle Devlet Tiyatroları Genel Müdürü oldum.”

Haberin Devamı

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
SENE 1989: Urfa... Güneydoğu Anadolu turnesinde...

‘DİZİLER TOPLUMSAL TERAPİ GİBİ OLDU’

Tamer Levent’i son yıllarda daha ziyade dizilerde izliyoruz. En son geçen sezon ‘Camdaki Kız’ dizisindeki ‘Rafet’ karakteriyle karşımızdaydı… Şimdi ikinci sezonun çekimlerinde… Levent, aslında daha önceleri dizilere mesafeli olduğunu ama bu durumun 2006’da değiştiğini anlatıyor: “Gülpare dizisinin yapımcıları çok sevdiğim arkadaşlarımdı ve oynamam için ısrar ettiler. Sonra 2012’de oynadığım ‘Tepenin Ardı’ filmi çok ses getirdi, ardından Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu… Ondan sonra kendimi bu işin içinde buldum. Mutluyum çünkü yaptığımız dizilerin ne kadar çok insan tarafından izlendiğini görüyorum. Diziler de evrim geçiriyor ve bir nevi toplumsal terapi, kişisel gelişim oluyor. Eskiden ‘Kızı boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya gider’ derlerdi. Davulcu ve zurnacı tiyatrocuyu da kapsıyordu. Şimdi bu anlayış da değişiyor. Oyuncu sayısı arttı, okullar arttı.”

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım

BEYİN BİR SANAT ORGANI

Türkiye’de sanat kültürüne bakış, kültür kavramı Tamer Levent’in başladığı dönemden bugüne nasıl değişti? Levent, “Beyin aslında bir sanat organı ve insan sürekli yaratıcı olmaya müsait. Ama bizde bu anlamda kültürel gelişmeyi sağlayacak, evrensel kavramlar doğru anlaşılmamış” diye yanıtlıyor: “Bugün TBMM’de bir tartışma çıktığında oturum başkanı ‘Beyler, burası tiyatro değil!’ diye bağırıyor. Oysa oyunculuk çok dürüst olmayı gerektiriyor; sahnede çok değişik rolleri, farklı üniteleri bir araya getirerek yorumlayabilirsiniz ama bu sizin gerçek kişiliğinizin erozyona uğraması demek değildir. Bu anlamda bugün Türkiye’de olumlu gelişme var; ‘Oyuncunun hem sosyolojiden hem pedagojiden hem tüm diğer bilimlerden faydalanması gerektiğini’ savunuyorum. Sanat çoklu ve karşılaştırmalı düşünme şemsiyesinin merkezidir. Bu anlayış ile 1982 yılından günümüze ‘SANATAEVET’i savunarak, iyimser gerçekçi düşünmenin anahtarı olan bu sözü kültürleştirmeye çalışıyoruz. Yaşamın sanatsallaşmasında, daha yaşanabilir bir dünya oluşmasında tiyatronun, onun özü olan dramanın yaratacağı farkındalık çok eskiden fark edilmişti.”

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
SENE 1982: “Ankara'da sevgili eşim Seynan Levent ile düğün törenimiz...”

ÇOK ŞANSLIYIM ÇÜNKÜ...

“Ben deniz çocuğuydum... İstanbul ve İzmir, deniz iklimiydi. Ankara ise kara iklimi. İstanbul ve İzmir’de esnek ve rahat insan ilişkileri vardı. Ankara’da devlet ciddiyeti hissediliyordu. Bakanlıklar, TBMM, Güven Park, Kumrular Sokak, Gençlik Parkı, Sümerbank... Önceleri sadece Ankara’da kurulan Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası, Cumhuriyet’in başkentinin özenle yapılandırılmış olduğu düşünce ve duygusunu yaratıyordu. Ankara’da Seynan ile evlendim. Çocuklarım Efe ve Hazel Ankara’da doğdu. Şanslıyım, bu üç kent ve yaşattıkları ‘SANATAEVET’ girişiminin netleşmesinde bana çok katkıda bulundu.” 

50’nci sanat yılını kutlayan Tamer Levent: Sınıfta prova yapar, okulda turneye çıkardım
SENE 2007: 'Kardelen' dizisinden bir kare

‘FAZLA SOSYAL...’

Tamer Levent, bugün sanattaki 50. yılını kutluyor! Levent, lise zamanından kalma ‘fazla sosyallik’ huyundan da hiç vazgeçmemiş! Kanal D’de yayınlanan ‘Camdaki Kız’ dizisinin çekimleri devam ederken bir yandan bu ay yeni kitabı ‘Niçin Tiyatro’dan ‘SanataEvet’e yayınlanıyor. Geçen ay ‘Ya tutarsa’ isimli oyunu Fransa’da basıldı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!