500 yıldır Türkiye'deyim

Güncelleme Tarihi:

500 yıldır Türkiyedeyim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2001 01:57

‘Amerika’da olduğu gibi, ‘BEN MUSEVİYİM ARKADAŞ, FAKAT TÜRKÜM’ diyebilmeliyim... Bana bu duygunun hazzını tattırmanız lázım'

Ünlü işadamı Üzeyir Garih, ilginç sırlarını 40 yıllık arkadaşı, Koç Holding'in tanınmış eski yöneticilerinden Can Kıraç'a açıklamıştı. Kıraç, yazacağı bir kitap için 12 Ağustos 1996'da Garih'le saatler süren bir röportaj yapmıştı. İşte o röportajdan özetler:

ATATÜRK'Ü ÖRNEK ALIN

Musevi olarak doğmuşum. Şimdi, din değiştirsem ve İslam Dini'ne inandığımı açıklasam herkes benim riyá yaptığımı sanır. Halbuki, inanıp müslüman olsam, bunu kimseye açıklamak gereği duymam, nüfus kağıdımdaki ‘‘Musevi’’ ibaresini de sildirmem. Kaldı ki, nüfus kağıtlarında dinin belirtilmesini çağdışı buluyorum. Türkiye'de, birlik ve dirlik içinde yaşamak, insanlar arasında bütünleşmeyi, bu ayrımcılığı ortadan kaldırmak istiyorsak, her insanın kendi ırkını, dinini açıkça söylemekten gurur duymasını temin edecek bir ortam yaratmalıyız. Atatürk; ‘‘Ne mutlu Türküm diyene’’ demiştir. ‘‘Ne mutlu Türk doğana, Türk olana’’ dememiştir. Demek ki, Türk milliyetçiliğini güçlendirmek istiyorsanız, Amerika'da olduğu gibi, ‘‘Ben Museviyim arkadaş, fakat Türküm’’ diyebilmeliyim... Bana bu duygunun hazzını tattırmanız lázım.

MUHTEŞEM BİR MOZAİK

Türkiye, muhteşem toplumsal bir mozaiktir. Siz mavi gözlüsünüz... Ben 500 senedir buradayım, siz kaç yüz senedir buradasınız acaba biliyor musunuz? Tuna boyundan geldim diyorsunuz! Belki ailenizde Hristiyan olanlar vardı. Fatih Sultan Mehmet'in annesi Despina idi. Belki, Sultan Fatih'in Ayasofya'yı yıkmaması annesinin etkisiyle sağlanmıştı. İşte, çoğumuz tarihi dikkatli okumadığımız için bazı kısır döngülere takılıp kalıyoruz.

TÜRKİYE İÇİN ÇALIŞTIK

Özal zamanında, Türkiye'yi dış dünyaya anlatmak için çok uğraş verdim. Amerika'daki Musevi organizasyonlarından çok yararlandım. Jack Kamhi de çok çalıştı. Amerika'da Türkiye'yi savunan ve tanıtımını yapan bu Musevi lobisidir. Bu etkiyi de üç-beş kişi sağladık. RP'nin de Amerika'ya ihtiyacı olduğu için bizden yararlanması gerekiyor. Her ülkede radikaller, antiseministler vardır, bu durumu yadırgamıyorum. Fakat, bizim devlet kademesinde böyle bir tutum olduğunu zannetmiyorum. Bir yıl sonra, kitabınız yayınlandığında bu anlayış değişir mi onu da bilemiyorum.

AZINLIĞI ANLAMIYORUM

Biz, Türkiye'de niçin azınlıktayız anlamış değilim. Amerika'da Italyanlar azınlık mıdır? Amerikan vatandaşıysa Amerika'lıdır. Azınlık kavramının benimsenmesi ayırımcılık oluyor ve bu ayrımcılık tepeden geliyor, tabandan gelmiyor. Bizim pasaportlarımız 31 numara ile başlar. Yani, pasaportta bile bir ayrım vardır, bunu polis memuru bilir mi, bilmez mi, bilmiyorum? Fakat, emniyetteki pasaport masası bunu bilir.

Ortaklıkların bozulmasına kadınlar neden olur

İshak Bey ve ben, öldüğümüz zaman çocuklarımızın nasıl anlaşacaklarına dair ölüm planları yapıyoruz. Değişik şartlara göre değişik alternatifler hazırlıyoruz. İkinci kuşağın yetişmesine önem veriyoruz. Büyük şirketler de partiler gibidir, kim nerede daha ileri gideceğini düşünüyor, menfaatini nerede görüyorsa orada kümeleniyor. Biz, çocuklarımızın doğru istikamete yönelmelerine çaba gösteriyoruz. Öldüğümüzde; iki eşimiz, onların yeni kocalarıyla 4 kişi eder, ikişer de çocuğumuz 8, onların eşleri 12, onların da çocukları etti mi 20! 20 kişinin 2 kişinin gösterdiği anlayışı göstermesi mümkün olmayacaktır tabii. Ortaklıkların bozulmasına özellikle kadınlar sebep olmaktadır. Birine kürk, öbürüne otomobil alınırsa diğerinin gözüne batıyor. Dolayısıyle, ortakların yaşamlarının da dengeli olması gerekiyor.

İshak pazarlık ustasıdır, ben ise ikna edici

İsak ve ben, birbirimizi tamamlayan iki kişiyiz. Ortaklıkların yüzde 50-50 olduğu hallerde uzlaşma şartları daha güçleşir. Örneğin, evlilikte, kültürlü, aynı eğitim düzeyindeki iki genç evlenirse, tarafların daha özverili olmaları gerekir. İş ortaklığında da böyledir, ortak eşitlik, daha sonra birinin öne çıkmasıyla dengesini kaybedebiliyor. Birinin öne çıkması, ortaklar arasında probleme yolaçıyor... Biz buna fırsat vermedik. Zaman zaman öne çıkan geride kalana itibar göstermeyi öğrendi. Bizim ortaklığımız başından beri yüzde 50-50'dir. İkimiz de yeteneklerimizi biliyoruz. Ben para pazarlığını bilmem, en son söylenecek şeyi en başta söylerim. Ishak Bey ise 100 lira için 95'ten başlar ve 80'e kadar iner. Buna mukabil benim insanları ikna kabiliyetim daha yüksektir. Yani şirketi anlatmak gerekiyorsa Ishak Bey bana, para pazarlığı yapılacaksa ben Ishak Bey'e devrederim. Biz bu erdemi gösterdik. Çocuklarımızın da bu olgunluğa erişmeleri için onları eğitiyoruz. Sivrilikler ortadan kalkıyor. Ayrıca çocuklarımıza patronluk mesleğini öğretmeye çalışıyoruz.

Alarko'da 1 Rum 1 Ermeni, ben dahil 6 Musevi çalışıyor

Geçenlerde evimize bir bohçacı kadın geldi. Eve girerken kadının başı örtülüydü. Bohçasını açmadan önce başındaki örtüyü çıkardı. Ben; ‘Sen Alevi misin?’ diye sorunca ‘Evet Alevi’yim' dedi. Sonra; ‘Ama bunu kimseye söylemeyin. Alevilere başka türlü bakıyorlar’ dedi. Demek ki, Türkiye'de, Aleviler Alevi olduklarını açıklamaktan çekiniyorlar. Sorun burada yatıyor; bu çekingenliği önleyecek sistemi bulmamız gerekiyor. Şunu da açıklamak isterim; Alarko şirketlerinde yaklaşık 11 bin çalışan içinde, bir Rum, bir Ermeni, Ishak, ben ve çocuklarımız altı Musevi toplam sekiz gayrimüslimiz. Ayrıca, halka açılmış bir grup olarak 10 bine yakın ortağımız var. Belediyelerden de eşit muamele görüyoruz. İSKİ'nin İGDAŞ'ın işlerini yapıyoruz.

10 emir

Bir çalışma gurubu meydana getirirken arkadaşlarıma, o ekipte 10 hasleti biraraya getirmeye dikkat etmelerini hatırlatıyorum. İşte bu faktörler:

Fikir üretme yeteneği

İş bitirme azmi ve heyecanı

Bilgili olma tutkusu

Deneyime önem verme

Yönetme kabiliyeti

Finans sezgisi

İyi ilişkiler kurma yeteneği

Yönetim ve organizasyona uyum sağlama

Çalışkanlık

Şanslı olmak

Otomobil kullanmayı Hoca öğretti

1951 yılında İTÜ'yü ikincilikle bitirdikten sonra Prof. Selim Palavan'ın kürsüsüne asistan oldum. Selim Palavan, Necmettin Erbakan'ın da profesörüydü. 33 günlük bir asistanlık devrem vardır. Bu 33 gün içinde babam vefaat etti. Özel bir şirkette, 4 misli maaşla iş bulunca asistanlığı bıraktım. Çünkü ailemi geçindirmek mecburiyetindeydim. Necmettin Hoca beni sever ve başarılı bulurdu. Motor sınavında en başarılı öğrencisi ben olmuştum. Otomobil kullanmayı da, Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde, bana Erbakan Hoca öğretmişti. Hoca o zaman da dindardı. Gayrımüslim olduğum için bana hiçbir zaman ayrıcalık yapmamıştır. Aramızdaki karşılıklı sevgi saygı bugün de devam etmektedir.

Kuran okudum ben müminim

Ben çok Kuran okudum! Tefsirini ve Fransızca'sını da okudum... Herkes kendine göre tefsir ediyor ayetleri. Arapça çok zengin bir lisandır. Piyanoda, ‘‘do’’ ile ‘‘re’’ arasında bir diyez ve bir bemol vardır. Halbuki, kemanda ‘‘do’’ ile ‘‘re’’ arasında, yorumlama durumunuza göre, sonsuz aralıklar bulunur. Bu anlamda, Türkçe, Arapça lisanı karşısında fakir kalmaktadır. Kuran tefsirleri de çok farklı yorumlanmaktadır. Tefsirler farklı olduğu ölçüde anlamlar değişir. Ben müminim, iman eden bir kişiyim. Ama sinagoga gidip de dua etmem. Benim kendime göre bir inancım vardır, dua ederim, yakarırım.

REFAHYOL’U DESTEKLEDİM

Seçimden sonra (1995 seçimi) 1. Ordu Komutanı ile Akademi Komutanı'nı ziyaret etmiştim. Kendilerine, Refah Partisi'nin iktidar ortağı olmasında fayda gördüğümü ifade etmiştim. RP tek başına iktidar olursa fanatiklerin ve tabanının fanatizminin yörüngesine girmeye mecbur kalabilir. Bu ise memleketi maceraya sürükler demiştim. Dinlemişler ve fakat komutanların beni tasvip etmediklerini gözlerinden anlamıştım.

Zengin doğmadım

Ben zengin bir aileden gelmedim, babam diş doktoruydu ve Varlık Vergisi'nde herşeyini kaybetmişti. Bursla okuyarak kendimi yetiştirdim... Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde fırsat eşitliği olduğuna inanıyorum. Beceremeyenler, başaramayanlar; Fırsat eşitliği var mı ki? diyerek kabahatı kendilerine yakıştırmazlar. Başarılı olmuş insanlara bakın, Isparta'nın bir köyünden Çoban Sülü, bir öğretmen oğlu Özal.

Kavgam olmadı

Hayatımın büyük bölümü, kendisine ‘‘Ağabeyim’’ diye hitap ettiğim, İshak Alaton'la ortak olarak geçti. Bu süre içinde bazen stresli, bazen heyecanlı, bazen de rahat saatler geçirdik. Hızla büyüyen Alarko Topluluğu'nda, içte ve dışta çok sayıda kişi ile tanıştım. Hiç kimse ile kişisel bir kavgam olmadı. Kimseye kırıldığımı, kimse ile darıldığımı hatırlamıyorum.

Fikirlere açık olun

Müdürlerime hatırlatıyorum; Mesai sonunda, ara sıra adamlarınızla hafif bir içki için, yemek yiyin. Onları tanıyın, kafalarındakini öğrenin. İçlerinden birini seçip ona bir kariyer planı yapın. Hiç bir zaman kendinizi öne çıkarıp, savunmaya geçmeyin. Tenkitlere ve yeni fikirlere açık olursanız size daha çok şey anlatırlar, siz de kendinizin nasıl anlaşıldığını anlarsınız'' derim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!