400 yılda toplanan dünyanın en büyük kutsal eÅŸya koleksiyonu

Güncelleme Tarihi:

400 yılda toplanan dünyanın en büyük kutsal eşya koleksiyonu
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 27, 2004 00:00

‘Maziden kalma bir kısım eÅŸyayı güller gibi koklar, öper başımıza koyar, çaÄŸrıştırdıklarıyla asırlar ve asırlar ötesini temáşá ediyor gibi oluruz ve kendimizi bu tarihi nesnelerin kullanıldığı, ihtiram gördüğü günlerde hissederiz’ diye baÅŸlıyor kitap.Hz. Muhammed’in sırtına giydiÄŸi hırkayı, su içtiÄŸi kaseyi, savaÅŸta kullandığı sancağı, saçının telini, diÅŸinin minesini, tüm bunların sergilendiÄŸi Topkapı Sarayı Müzesi Mukaddes Emanetler bölümünü anlatıyor. Müzenin genel müdür yardımcısı Hilmi Aydın tarafından yazılan ‘Mukaddes Emanetler’ kitabı 10 yıllık bir çalışmanın eseri. Peygamberlere ait eÅŸyalar tüm dinlerde kutsal sayılıyor. Hıristiyanların Hz. Ä°sa’nın gerildiÄŸi çarmıhın parçalarını, Yahudilerin Hz. Musa’nın kullandığına inandıkları eÅŸyaları saklaması gibi. Ancak Topkapı Sarayı’ndaki Has Oda’yı diÄŸerlerinden ayıran, baÅŸka hiçbir dinde bu kadar geniÅŸ bir kutsal emanet koleksiyonunun bir arada bulunmaması. Bugün sarayın Mukaddes Emanetler Odası’nda 605 parça eÅŸya sergileniyor. Aydın, bu durumun biraz da Osmanlıların konuya gösterdiÄŸi hassasiyetten kaynaklandığını düşünüyor. 1517’de Yavuz Sultan Selim’in halifeliÄŸi Abbasiler’den almasının ardından Mısır’dan getirdiÄŸi parçalarla baÅŸlayan koleksiyon, yüzyıllar boyu sürekli geniÅŸlemiÅŸ, 1917’de Fahrettin PaÅŸa’nın Medine’den gönderdikleriyle son ÅŸeklini almıştı.HZ. MUHAMMED’İN DÖRT MEKTUBUMısır’da bulundu, Abdülmecid’e yollandıKutsal Emanetler Bölümü’nde Peygamber’e ait olduÄŸu düşünülen dört mektup bulunuyor. Bunlardan 627 yılında Kıpt kavminin reisi Mukavkıs’a gönderilen mektup, 1850’de Mısır’da bir Kıpt Manastırı’nda eski bir Kıpt Ä°ncili’nin kabının içinde bulunmuÅŸ. Hz. Muhammed’in mektubu olduÄŸu anlaşılınca Sultan Abdülmecid’e yollanmış. PadiÅŸah da etrafına altın bir çerçeve yaptırarak süslü altın bir kutu içine koydurup Kutsal Emanetler arasına aldırmış. Deri üzerine yazılı mektubun orta kısmında bazı yerler çürüyüp dökülmüş durumda. Hz. Muhammed, mektupta Mısır’da yaÅŸayan eski bir Hıristiyan topluluk olan Kıpt kavmini Ä°slamiyet’e katılmaya davet ediyor: ‘Ey Ehl-i Kitap, gelin, aramızda müşterek olan bir kelime üzerine birleÅŸelim. Allah’tan baÅŸkasına ibadet etmeyelim...’Ayrıca, Ahsa Valisi el Münzir bin Sava’ya yazılmış bir mektup bulunuyor. Geri kalan iki mektuptan biri ‘yalancı Müseylime’yi tövbe etmeye, sonuncusu ise Gassanilerin hükümdarı Haris bin Ebi Åžemir’i Ä°slamiyet’i kabul etmeye çağırıyor.370 SAYFA KENARLARI ALTIN YALDIZLIKutsal emanetlerle ilgili ilk kitabı, 1953’te müzenin ilk müdürü Tahsin Öz yazmıştı. ‘Hırka-i Saadet Dairesi ve Mukaddes Emanetler’ (Kaynak Kitapları) ise, görsel malzemenin kalitesi, baskısı, cildi ve kutsal emanetlerin tamamını kapsaması bakımından bir ilk. Kitabın kutusu, III. Murad tarafından yaptırılan Hırka-i Åžerif’i muhafaza eden altın kutu ÅŸeklinde tasarlanmış. Kitap büyük boy, kuÅŸe kağıt, kenarları altın yaldızlı, 370 sayfa. Özel kutulu ve kılıflı iki biçimde tasarlanmış. 110 milyon TL.HIRKA-Ä° SAADETRamazan ayının 14. günü sandıktan çıkarılır padiÅŸahın yüz sürmesi için tören yapılırdıHırka-i Saadet, kutsal emanetlerden en önemlisi. Hz. Muhammed’in giydiÄŸi hırka. Hz. Muhammed’in hırkayı Züheyr oÄŸlu Ka’b’a verdiÄŸi biliniyor. Ka’b aslında baÅŸlarda Ä°slam dinine muhalif bir ÅŸairdi. Hz. Muhammed tarafından öldürülmesi için ferman çıkarıldı. Ka’b ölüm emrini duyunca, Hz. Muhammed’in hırkası için Hırka Kasidesi’ni yazdı ve huzuruna çıkıp af diledi. Hz. Muhammed onu affetti ve sırtından çıkarıp hırkasını ona verdi. Hırka-i Saadet olarak anılan hırka, yıllar içinde ilk Osmanlı halifesi Yavuz Sultan Selim’e kadar ulaÅŸtı ve oradan Topkapı Sarayı’na ÅŸu an durduÄŸu yere getirildi. Hırka-i Saadet’in bulunduÄŸu oda, Fatih döneminde padiÅŸahın özel dairesi (Has Oda) olarak inÅŸa edildi. PadiÅŸahlar, devlet iÅŸlerinin bir kısmını ve ibadetlerini bu odada yürütürlerdi. 1808’den sonra padiÅŸahlar BoÄŸaz saraylarını ikametgah olarak kullanmaya baÅŸlayınca bina tamamen Mukaddes Emanetler’in muhafazasına tahsis edildi. Ä°smi de Hırka-i Saadet Dairesi oldu.Hırka-i Saadet, Has Oda’da dört ayaklı yüksek bir sehpa üzerine yerleÅŸtirilen altından bir sandığın içinde duruyor. Etrafında da üstü dantel gibi iÅŸlenmiÅŸ portatif gümüş ÅŸebekeler var. Odanın iç duvarları Ä°znik çinileriyle kaplı. Saraya getirildiÄŸi 1517’den beri her yıl Ramazan ayında ziyarete açılıyor. Eskiden Hırka-i Saadet’in saklandığı yerden çıkarılarak, padiÅŸah-halifenin yüzünü sürmesi ve başında dua okuması için yapılan ritüel önemli bir merasimdi. Buhur suları hazırlanır, tüm devlet erkanı özel kıyafetlere bürünür ve devamlı Kuran okuyan müezzinlerin, imamların refakatinde yedi bohçaya sarılı Hırka-i Saadet, altın anahtarla sandığından çıkarılarak padiÅŸahın önüne koyulurdu. PadiÅŸahın, Ramazan’ın 14. günü yapılan merasim sırasında Hırka-i Saadet’i öpüp yüzüne sürmesinden sonra üst düzey devlet görevlileri de aynı ÅŸekilde bu ritüeli devam ettirirlerdi.Hırka-i Saadet’in padiÅŸahlar tarafından askere moral aşılamak için seferlere de götürüldüğü biliniyor. III. Mehmed’in (1595-1603) EÄŸri Seferi’nde, bozgun baÅŸlayınca hırkayı sırtına geçirdiÄŸi ve askerlerin tekbir sesleriyle zafere ulaÅŸtığı günümüze ulaÅŸan anekdotlardan sadece biri.Hırka-i Saadet’in bulunduÄŸu odada, bugün de görevli müezzinler tarafından 24 saat Kuran-ı Kerim okunmakta. Bu geleneÄŸin baÅŸlangıcı tam olarak bilinmiyor ama Yavuz döneminden bu yana sürdüğü düşünülüyor. Selim’in ‘Hayırların fethi, belaların def’i’ için kırk vazifeliye Kuran okuttuÄŸu, kendisinin de kırkıncı görevli olduÄŸu rivayet ediliyor.124 cm boyunda, siyah yünlü kumaÅŸtan yapılmış, içi daha kaba dokunmuÅŸ krem renginde yünlü kumaÅŸla kaplı. Ön kısmın saÄŸ tarafında 23x30 cm ebadında bir parçası noksan. SaÄŸ kolda da eksiklik var. FotoÄŸrafta sadece yarısı görüntüleniyor. Aydın, ‘EÄŸer hırkanın tümü görüntülenmiÅŸ olsaydı, Hz. Muhammed’in boyu ile ilgili hürmetsiz deÄŸerlendirmelere neden olabilirdi’ diyor. ‘Her ÅŸeyin ortalığa dökülmemesi gerekir.’SAKAL-I ÅžERÄ°FLERBalmumuyla kapalı ÅŸiÅŸelere konuluyor kırk kat bohçaya sarılarak saklanıyorHz. Muhammed tıraÅŸ olduÄŸu zaman, saç ve sakal telleri etrafındakiler tarafından toplanır, hatıra olarak saklanırdı. Rivayete göre peygamber berbere gittiÄŸinde, Müslümanlar etrafını sarar ve tek bir teli bile yere düşmemesi için bütün saç ve sakal tellerini kapışırmış. Hatta bazen hastalar, kendisine baÅŸvurup ÅŸifa için o saç tellerinin suyuyla yıkanırmış. Veda haccında Hz. Muhammed de, Mamer bin Abdullah tarafından tıraÅŸ edilen saçlarının halka dağıtılmasını istemiÅŸ. Bu yüzden birçok cami, aile ve ÅŸahsın elinde bugün Hz. Muhammed’e ait olduÄŸu düşünülen saç ve sakal telleri bulunuyor. Sakal-ı ÅŸerifler genellikle iki tarafı balmumuyla kapatılmış ÅŸiÅŸelerde kırk kat bohçaya sarılarak saklanıyor. Camilerde bohçalar bir sandukaya konulup, sehpa üzerinde minberin son basamağındaki sahanlığa yerleÅŸtiriliyor, üzerine yeÅŸil bir örtü örtülüyor. Özellikle Kadir gecelerinde ziyarete açılıyor.KADEH-Ä° ÅžERÄ°FPeygamberin su içtiÄŸi kadeh gümüşle kaplandı Hz. Muhammed, bir gün Medine’de bir yerden dönerken, Beni Saide Sofası denilen mevkide dinlenmek için mola verir. Yanındaki Sehl Ä°bni Sa’d’a döner ve oturanlara su ikram etmesini ister. Sehl de, o gün Hz. Muhammed’e su ikram ettiÄŸi kadehi hatıra olarak saklar. Çapı 20, yüksekliÄŸi 8, kalınlığı 2 cm olan Kadeh-i Åžerif’in zamanla yıpranan kısımları siyah bir madde ile dolduruldu. Hz. Peygamber’in su içtiÄŸi ve dudaklarının deÄŸdiÄŸi kadehin dışı ise, 16. yüzyılda gümüşle kaplanarak muhafazaya alındı.KADEM-Ä° ÅžERÄ°FLERI. Ahmed 20 bin dinar ödeyip Peygamber soyundan gelen birinden ayak izini satın aldıİlk dönem Ä°slam kaynaklarında bu konuda bir bilgi yok ama, Hz. Muhammed’in sert zemine bastığında bazen mucizevi olarak ayak izinin çıktığına inanılıyor. Bugün Kudüs, Mısır, Hindistan ve Ä°stanbul’da birçok kadem-i ÅŸerif bulunmakta. Topkapı Sarayı’nda ise somaki, mermer ya da kırmızı porfir gibi taÅŸlar üzerine çıkmış altı Kadem-i Åžerif muhafaza ediliyor. PadiÅŸahlar arasında Peygamber’in ayağının izine en fazla hürmet edenin I. Ahmed olduÄŸu bilinir. I. Ahmed, ayak izinin en net görüldüğü Kadem-i Åžerif’i, Kahire’de peygamber soyundan gelen birinden 20 bin dinara alarak Ä°stanbul’a getirtti.NA’LEYN-Ä° SAADETHicaz iklimine uygun sandaletlerHz. Muhammed genelde sandalet tipi ayakkabılar kullanıyordu. Hicaz bölgesinin sıcak iklimine ve kumlu arazisine uygun olan bu ayakkabıların tekine na’l, çiftine ise nal’eyn ismi veriliyor. Na’leynin tabanı, birkaç kat tabaklanmış deri ya da köselenin dikilmesiyle oluÅŸuyor. Ãœzerinde ayağı kavrayan kayışları ve parmak arasından geçen iki bandı var. Topkapı Sarayı’nda üç tane Nal-ı Saadet sergileniyor. SANCAK-I ÅžERÄ°FLEREn son 1914’te cihat için çıktıHz. Muhammed’in savaÅŸlarda kullandığı siyaha yakın koyu renkte Ukab adlı sancak Topkapı Sarayı’nda gümüş bir sandıkta saklanıyor. Ukab, zamanla yıpranıp parçalara ayrılınca, yeÅŸil bir bohçaya konularak muhafaza edilmeye baÅŸlandı. Osmanlılar, Ukab’ın bazı parçalarını da kullanarak üç sancak daha yaptırdı. Seferde, Ukab, toz halinde bir torbada saklanır, sonradan yapılan sancaklar kullanılırdı. Yeniden yaptırılan bu üç sancaktan biri, Hırka-i Saadet’in yanında özel sandığında, hükümdarla birlikte onun gittiÄŸi yere taşınırdı. Biri devamlı Hazine-i miri’de dururdu. Üçüncüsü de yine Hazine-i miri’de saklanır, ama savaÅŸ açıldığında çıkartılırdı. Sancak-ı Åžerif son kez, Birinci Dünya Savaşı’nda 24 Kasım 1914’te çıkartıldı ve cihad-ı ekber ilan edildi.Osmanlıların yeniden yaptırdığı Sancak-ı Åžerif, yeÅŸil atlastandı. Ãœzerine aplike edilen kırmızı parçalara sırma ile ayetler ve AÅŸere-i MübeÅŸÅŸere’nin (Hayatta iken Hz. Muhammed tarafından cennete gideceÄŸi müjdelenen on kiÅŸi) isimleri iÅŸlenmiÅŸti.TOPKAPI SARAYI KUTSAL EMANETLER BÖLÃœMÃœNDE SERGÄ°LENEN HZ. MUHAMMED Ä°LE SAHABESÄ°NÄ°N VE BAZI PEYGAMBERLERÄ°N KULLANDIÄžI EÅžYALAR HZ. MUHAMMED’İN KILICI99 cm uzunluÄŸunda. Kendinden kabartma çiçekli kabzası altın kaplama ve sekizgen ÅŸeklinde. Balçak, altın yuvalar içinde yakut ve firuzelerle bezenmiÅŸ. Balçak kolları, ejderha baÅŸlarıyla süslü. Tamamen altından 85 cm’lik kının bir yüzü kabzaya uygun olarak altın kaplama, bir yüzü çiçeksi motifler ve savat ile yapılmış selvilerle bezeli. Çiçek motifli, üzerinde Resulullah’a ait olduÄŸu ibaresi yazılı yeÅŸil kumaÅŸtan bir mahfaza içinde korunuyor.Kutsal emanetlerden bazılarıHırka-i Saadet, Sancak-ı Åžerif, Kur’an-ı Kerim’den ilk nüshalar, Hz. Muhammed’in mektupları, Na’leyn-i Saadet, Kadeh-i Åžerif, Sakal-ı Åžerifler, Dendan-ı Saadet, Hz. Muhammed’in yayı, Hz. Musa’nın asası, Hz. Ä°brahim’in tenceresi, Hz. Yusuf’un sarığı, Hz. Yahya’nın kol ve kafatası kemikleri, Kábe kilit ve anahtarları, Hacerü’l Esved mahfazaları, Tevbe Kapısı ve Kanadı, Kábe olukları, Hz. Muhammed’in kabir toprağı, Hz. Fatıma’nın gömleÄŸi, hırkası, seccadesi, duvağı, sandığı; Hz. Hüseyin’in hırkası, Veysel Karani’nin külahı, Ä°mam-ı Azam’ın cüppesi, Hz. Mevlana’nın tasları, Hz. Osman, Hz. Davud, Hz. Ebubekir, Hz. Ali, Hz. Ömer’in kılıçları; zemzem sürahileri...HZ. MEVLANA’NIN TASLARISiyah taÅŸtan oyulmuÅŸ, birbirinin aynı iki küçük tas. Dış kısımlarında kırmızı ile salavat-ı ÅŸerife ve Hz. Musa’nın ismi yazılı. Sofu Halet Efendi tarafından muhafaza edildikleri kaydedilmiÅŸ.HZ. YAHYA’NIN KOL KEMİĞİHem Hıristiyanlar hem Müslümanlar için kutsalHz. Yahya’nın kolu, VII. Konstantin zamanında Antakya’dan Ä°stanbul’a getirildi. 12. yüzyılda imparator sarayının ÅŸapelinde, daha sonra Fener’deki Meryem Ana Kilisesi’nde saklandı. Fetihten sonra Osmanlı Sarayı’na getirilen kol, 1484’te II. Bayezid tarafından kardeÅŸi Cem Sultan’ı ellerinde tutmaları için Rodos Şövalyeleri’ne gönderildi. Daha sonra Kıbrıs’ta olduÄŸunu öğrenen III. Murad tarafından da tekrar Ä°stanbul’a getirildi ve saraya konuldu.HZ. FATIMA’NIN DUVAÄžIYeÅŸil ince bezden duvağın, Peygamberin kızı Hz. Fatıma’ya ait olduÄŸu, kayıtlardan anlaşılıyor. Altın tellerle aÄŸ biçiminde hazırlanmış bir örtü içinde muhafaza ediliyor.HZ. YUSUF’UN SARIÄžIYavuz tarafından Mısır’dan getirildi. Dışı kahverengi kadife, içi mavi atlastan pamuklu külah üzerine sarılmış tülbent benzeri beyaz bir sarık. Evliya Çelebi, Selim’in Mısır’ın fethinden sonra bir süre bu sarıkla dolaÅŸtığını yazar. Bazı padiÅŸahlar da, tahta geçtiklerinde sembolik olarak bu sarığı giymiÅŸ.HZ. MUHAMMED’İN YAYI118 cm uzunluÄŸunda, 286 gram ağırlığında. Ä°ki ucu da sivri ve kamış cinsi bir aÄŸaçtan yapılma. I. Ahmed (1603-1617), yayın zarar görmemesi için altın yaldızlı ve gümüş savatlı bir mahfaza yaptırdı.HZ. DAVUD’UN KILICI101 cm uzunluÄŸunda, 2.986 gram ağırlığında. Deri kabzalı, gümüş tepelikli, demir balçaklı. BalçaÄŸa yakın kısmında bir elinde kılıç, bir elinde kafa tutan bir insan resmi var. Bu motif, Ä°srailoÄŸulları’na eziyet eden hükümdar Calut ile yaptığı savaşı kazanan ve Calut’u öldüren Hz. Davut’un zaferini simgeliyor.DENDAN-I SAADET (Hz. Muhammed’in diÅŸi)Uhud Savaşı sırasında Utbe bin Ebu Vakkas bir taÅŸ atar, Hz. Muhammed’in miÄŸferi parçalanır, halkaları yanağına batar ve saÄŸ alt çenesinde ön diÅŸleriyle azılar arasındaki diÅŸi kırılır. Dendan-ı Saadet adıyla anılan bu diÅŸ parçasının kim tarafından nasıl saklandığı hakkında bilgi yok. IV. Mehmed tarafından yaptırılan kıymetli taÅŸlarla süslü altın bir kutuda saklanan Dendan-ı Saadet, siyahlı-beyazlı bir parçadan oluÅŸuyor.HZ. MUSA’NIN ASASIHz. Musa’ya, kayınpederi Åžuayb tarafından hediye edildi. 122 cm uzunluÄŸunda, aÄŸaçtan, baÅŸ kısmında bir budak yeri var. Hz. Musa’ya verilen ilk mucize olduÄŸuna inanılır. Hz. Musa’nın asasının ejderha haline dönüşerek Mısır Firavunu’nun adamlarının sihirlerini yuttuÄŸuna ve Kızıldeniz’e dokunduÄŸunda denizi ikiye ayırdığına inanılır.HZ. Ä°BRAHÄ°M’İN TENCERESÄ°Bereketli olduÄŸuna inanılan 120x22 cm ebadındaki tencere, silindir bir kutuda. Kutunun üzerindeki etikette, ‘PadiÅŸahımız Sultan Mehmed Hazretleri huzur-ı hümayunlarında Hasodabaşı Mustafa AÄŸa Kethüda’ya teslim eylediÄŸi Hazreti Ä°brahim’in mermer kazganlarının mahfazasıdır. Sene 1058’ yazılı. Tencere Suriye’de bulunan silisli (kumlu) granitten oyularak imal edilmiÅŸ.Kutsal emanetlerin yarattığı tartışmaTopkapı Sarayı’nda bulunan bu kutsal emanetler konusunda bazı tarihçiler gerçekliklerinin tespit edilmesi gerektiÄŸini düşünürken, özellikle ilahiyatçılara göre aslında konuya böyle bakmamak gerekiyor. Mesele, gerçeklikten ziyade dini bir ritüel olarak deÄŸerlendirilmeli.KÄ°TABIN YAZARI HÄ°LMÄ° AYDIN Kitap vesilesiyle kayıtlar ilk defa okunduKitabın yazarı Hilmi Aydın (41), sanat tarihçisi. 1988’de Mimar Sinan Ãœniversitesi Ä°stanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde ilk iÅŸine baÅŸladı, sonra Topkapı Sarayı Müzesi’ne geçti. Sarayda, önce ‘Silahlar’, 1997’de ‘Mukaddes Emanetler’ bölümünün sorumluluÄŸunu üstlendi. Geçen yıldan beri müzenin genel müdür yardımcısı.Nedir bu eÅŸyaların önemi, insanların bu kadar deÄŸer vermelerinin sebebi?- Ä°nsana manevi bir güç verdiÄŸine inanılıyor. ÖrneÄŸin kitapta da bir minyatür vardır, askerler Hırka-i Saadet’i kafalarında taşıyarak sefere çıkarlar. SavaÅŸta onlara uÄŸur getireceÄŸine inanırlar.Bu emanetlerin getirildikleri ülkelerden ÅŸimdiye kadar geri isteyen oldu mu?- Åžimdiye kadar olmadı. Ama istek olursa da geri verileceÄŸini zannetmiyorum.Sadece bu müzede deÄŸil bazı kiÅŸilerin evlerinde de sakal-i ÅŸerifler bulunduÄŸu biliniyor. Aralarında gerçek olmayanlar da vardır deÄŸil mi?- Burada sergilenen eserlerin hepsinin envanterleri, geçmiÅŸleri kayıtlar ile birlikte mevcuttur. Kitap vesilesi ile bu kayıtlar da ilk defa okundu. Buralardan doÄŸruluÄŸu tespit edilebilir.Bilimsel olarak tespit edilebilir mi? ÖrneÄŸin DNA testi ile...- DNA testi yapılmadı. Ama bu iÅŸ inanç konusu olduÄŸu için çok hassas.MURAT BARDAKÇI (Tarihçi, Hürriyet yazarı)Neden DNA yapılıp gerçek ortaya çıkarılmıyorBu eÅŸyaların sadece hatıra deÄŸeri vardır. Ä°slamiyet’te kutsal eÅŸya diye bir kavram olmaz. Sanatsal açıdan bakılacak olursa da, bunların sanatsal bir yanı da yok. BaÅŸka bir konu da çoÄŸunun sahte olması. Arabistan’dan gelen uyduruk kiÅŸilerin saraya büyük paralara bunları kakaladığı biliniyor. Vatikan, asırlar boyu Hazreti Ä°sa’ya ait olduÄŸuna inanılan kefene, 1988’de Karbon-14 testi uygulattı. Testin sonucunda kefenin Ä°sa’dan 1200 yıl sonra kullanıldığı ortaya çıktı. Aynı ÅŸey neden bu eÅŸyalar için de yapılmasın! Etrafta bir sürü sakal-ı ÅŸerif dolaşıyor. Neden DNA yapılıp gerçek ortaya çıkarılmıyor.PROF. ZEKERÄ°YA BEYAZ (Marmara Ãœniversitesi Ä°lahiyat Fak. Dekanı)Önemli olan cemaate verdikleri huÅŸu duygusudurBu emanetlerin Müslümanlar açısından önemi, inananlara verdiÄŸi rahatlama, huzur, huÅŸu duygusudur. Bunların geçekten peygambere ait olup olmadığı önemli deÄŸil o bakımından. Efsanelere her zaman ihtiyacımız var. Dinde gerçekçilik olmaz. Tabii Vehhabi kafasıyla bakarsanız, belki bunlar puttur, ÅŸirktir ama biz böyle bakmıyoruz. Bunlar dinin folklorudur. Sosyopsikolojik toplumsal olgulardır.MEHMET NURÄ° YILMAZ (Eski Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı)Ziyaret edilmelerinde sakınca yok ama cüppeden, kıldan da medet umulmamalıİslam dini eÅŸyaya, tabiata, ÅŸahıslara aşırı saygı gösterilmesini onaylamaz. Ancak bu eÅŸyaların hatıra olarak saklanması ve dini ölçüler içinde ziyaret edilmesi caizdir. Önemli olan peygamberin yolundan gitmektir, cüppesinden, kılından medet ummak deÄŸil. Sonuçta bunların gerçek olup olmadığı da bilinmiyor. Peygambere ait olduÄŸu söylenen sakallara, diÅŸlere DNA testi yapılmasının dinen bir sakıncası yok, yapılabilir tabii. Fakat bence gerek yok. Dini bir hatıra gibi görmek lazım bunları.PROF. Ä°LBER ORTAYLI (Galatasaray Ãœniversitesi)Ne gereÄŸi var tartışmanınBu emanetler Osmanlı’da hakimiyet sembolüdür. Özellikle 19. yüzyılda halifelik dolayısıyla çok daha fazla vurgulanır. Gerçek mi deÄŸil mi tartışmalarını ben yersiz buluyorum. Her dinde böyle lirikler vardır. Ritüeller bulunur. Hıristiyanlarda da, Yahudilerde de emanetler vardır, bir yerde bu ÅŸekilde saklanır. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!