225’inci yılda bir ilk daha

Güncelleme Tarihi:

225’inci yılda bir ilk daha
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 1998 00:00

Haberin Devamı

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), 225’inci kuruluş yıldönümünü bir dizi etkinlikle kutluyor. İTÜ Rektörü Gülsün Sağlamer, hedeflerinin 2000’li yıllar olduğunu önemle vurguluyor.

Bu yıl ilk kez İTÜ’nün uygulamaya başlattığı YÖK’ün diplomalarda baba adıyla birlikte anne adının da yazılması kararı, haziran ayında diplomalarını alan öğrencilerin annelerine duygulu saatler yaşattı.

İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer’le bir cuma akşamı saat 18.00’de Ayazağa’daki rektörlük binasında görüştük. O sabah Slovakya’da bir öğrenci dönüşüm programı görüşmelerinden gelmişti. Ertesi gün bir grupla GAP gezisine katıldıktan sonra pazartesi sabahı da yine iş için Paris’e uçacaktı. Biz görüşmemizi bitirip odasından ayrılırken de dışarda bekleyen öğrencilerin sorunlarını dinlemek için kapılarını onlara açtı.

Prof. Dr. Sağlamer’in o akşam rektörlük binasından kaçta çıktığını tahmin etmek zor değil. Ama yanında çalışanlara bakılırsa ‘‘Hocanın çalışma saati yok’’muş. ‘‘Günde 5 saat uyku bana yetiyor’’ diyor Prof. Dr. Sağlamer, ‘‘Hiçbir mesai saatim olmadı. İşim bittiği zaman biter. Cumartesi de çalışırım, pazar da... Mühim değil. Ne yapmak istiyorsam onun yapılması önemli.’’

Prof. Dr. Sağlamer rektörlük yarışında 10 erkek meslektaşını geride bırakıp iki yıl önce göreve geldiğinden bu yana da İTÜ’nün 2000’li yıllara yönelik hedeflerinin bir bölümünü gerçekleştirebilmek için zaman kavramını unutmuş:’Yoruluyorumyorulmaz olur muyum? Severek yaptığım için yorulmuyor gibi görünebilirim. Akşamları eve gidip yattığımda acaba sabah nasıl kalkacağım, diye düşünüyorum.

Anne adları da artık diplomada

Bu yıl İTÜ’den mezun olanlara verilen diplomalardaki bir değişiklik törene katılan bütün annelerin gözyaşlarına neden oldu. YÖK’ün diplomalara baba adıyla birlikte anne adının da eklenmesi kararı ilk kez İTÜ’de uygulamaya geçirildi. Tören sırasında çocuklarının başarılarıyla gurur duyan anne ve babalar, bu yeni uygulamadan duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, çocukların üzerinde büyük emekleri olan anne ve babalar arasındaki farklı uygulamanın kaldırılmasından sevinç duyduklarını açıkladı: ‘‘Diplomalarda anneyle babaya farklı muamele uygulanması bence haksızlıktı, bu haksızlık giderildi. Çocuklarımızın diplomalarında artık hem annelerinin hem de babalarının adları var. Ben bu uygulamayı ilk yapan üniversite olarak kendimi çok mutlu hissediyorum. Annelerin yüzlerindeki sevinçlerini gözlerimle okudum.’’

Çünkü yatağa yattığımda hakikaten yorgun yatıyorum, ama beş saat dolunca ben yine yapılacak birçok projeyle birlikte uyanıyorum.’’

Bu yıl 225’inci yılını birçok etkinlikle kutlayan İTÜ’de, meslekte 40’ıncı ve 50’nci yılını dolduranlara da plaketleri verildi. İTÜ mezunu olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de 50’nci yıl plaketini aldı. YÖK’ün bu yıldan itibaren diplomalarda baba adlarıyla birlikte anne adlarının da yazılması kararı ilk kez İTÜ’de uygulandı. Prof. Dr. Sağlamer, YÖK’ün bu kararının insani boyutunu vurguladı; ‘‘Ben de anne olduğum ve oğlumu 6 aydır göremediğim için çok mutlu oldum. Bunu niye bugüne kadar yapmadık bilmiyorum. Kalıpları sorgulamaya başladığınızda bazı şeylerin hiçbir mantıksal gerekçesi olmadığı halde uygulandığını görüyorsunuz. O da size, çalışma hayatına, üniversiteye, insanlara engel olan bir şeyse ve bir mantıksal gerekçesi de yoksa onu sorgulayıp değiştirmek, yenilemek mümkün. Ama arkasında mantıksal bir gerekçe varsa ve hala o gerekçeler sürüyorsa o zaman gelenekleri yok etmek kadar da yanlış bir şey yok.’’

Rektörlük yarışında 10 erkek meslektaşını geride bırakarak göreve gelen Prof. Dr. Sağlamer, erkeklere göre biraz daha fazla çaba harcadığını kabul ediyor; ‘‘ Evli ve anne olduğuma göre belirli sorumluluklarım var. Eşim de inşaat fakültesinde profesör. Bana çok destek olmasına rağmen anne olarak birçok sorumluluğum olduğu gerçek. Oğlum şimdi büyüdü. Amerika’da, 24 yaşında. Dolayısıyla hem evdeki işlerin iyi gitmesini sağlamak hem de üniversitede akademik kariyerimde herhangi bir aksaklık olmasın diye çaba harcamak insana iki kat yük yüklüyor gibi.. Ama bunların hepsini severek ve isteyerek yaptım.’’

ÇAĞA ENTEGRASYON TÜRBANLA ÇELİŞİYOR

Prof. Dr. Sağlamer, kız öğrencilerin üniversitelere türbanla girmelerine YÖK’ün yasaklama getiren kararını ise şöyle yorumluyor; ‘‘Türban, benim varlığımla çelişen bir şey elbette ki... YÖK’ün aldığı karar fevkalade yerinde bir karardır. Bu sene ilk defa kataloga da konuldu. Gelen öğrenciler, hangi şartlarda üniversiteye gireceklerini biliyorlar. Dolayısıyla onun gereğini yerine getirmek zorundalar. Bizim önemli bir şansımız var. Teknik dallarda eğitim yaptığımız için bizdeki sayı çok az. Binde 5 gibi... 22 bin öğrenci içinde de bu oran çok az sayılıyor.’’

Prof. Dr. Sağlamer yine de türban olayını tek başına ele almamak gerektiğini vurguluyor; ‘‘ Öğrencilerin sosyal ve ekonomik problemleri var. Bir çocuğu ölmeyecek kadar yaşatacak bursların artık Türkiye’de devri geçti. Çocuğa 6, 10 ya da 12 milyon lira burs veriyorsunuz. 50 doları aşmayan bu burslar, onun sadece ölmemesini sağlıyor. Bu artık Türkiye’nin hedefi değil. Siz eğer ‘‘2000’li yıllarda dünyada yarışacak adam yetiştiriyorum’’ diyorsanız, o çocuğun iyi bir yurtta kalması lazım. Cebinde en az 25-30 milyon lira olması lazım. Böylece yemeğini yiyeceği zaman düşünmesin. Bir CD ya da bir kitap okumak isteğinde bunu alabilsin. Bunun da en alt limitinin, 25-30 milyondan az olmaması lazım. Eğer iyi bir yurtta cebinde 30 milyon lirayla çocuğu okutmayı başarırsak, işte o zaman 2000’li yıllarda yarışan Türkiye’nin genç nesillerini yetiştirebiliriz. Böyle insan yetiştirdiğinizde türban falan ufalanıp gider zaten. Türban konusunda alet olan çocukların büyük bir kısmının nedeni de ekonomik. Bugün dünyaya entegre olamayan, bu küreselleşme rüzgarları içinde kendisine yer edemeyen kişi izole olduğu zaman bitmiş demektir.‘






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!