21. yüzyılın motoru ne olacak?

Güncelleme Tarihi:

21. yüzyılın motoru ne olacak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 16, 1999 00:00

Haberin Devamı

İnsanlık tarihi, 21. yüzyıla girerken toplum

bilimciler soruyor

‘‘21. yüzyılda toplumları peşinden sürükletecek güç ne olacak?’’ İnsanlık varoluşundan beri denediği dinleri, ideolojileri, teknolojiyi ya da parayı mı esas alarak yeni dünya düzenini oluşturacak?

20. yüzyılda insanlık yaşamadığı kadar hızlı değişimleri yaşadı. Artan bir ivmeyle sanayileşirken, dünyadaki tüm doğal rezervlerin yüzde 50 ila 80'ini tüketti. Hayvanlar klonlandı, İnternet dünyayı bir tuş kadar yakına taşıdı.

Ancak bilim ve teknoloji dev adımlarla yoluna devam ederken, bu yüzyıldaki savaşlarda 110 milyon insan öldü. Dünyada kişi başına düşen patlayıcı miktarı 5 tonu aşarken, 1.5 milyar mayın hala avını bekliyor. Milyonlarca masum insanın yaşam hakkı, dilleri, dinleri, renkleri hatta ideolojik görüşleri farklı olduğu için ellerinden alındı. Bu çelişki, kafalardaki ‘‘Bilgi toplumunda mutlu yaşam’’ ütopyasının sonu oldu.

Kendini çağdaş bir Türk muhafazakarı olarak niteleyen Engin Noyan'ın dediği gibi ‘‘Bir-iki bin yıl geleceğe gitsek ve o günün arkeoloji müzelerini dolaşsak, 20. yüzyıl hakkında neler buluruz acaba? Koka kola şisesi mi?’’ Şimdi toplumbilimciler 21. yüzyılın dinamiğini arıyor.

Dünya bu çelişkilerin farkına varırken, Türkiye de 20. yüzyıldaki değişim ve gelişmeleri kendi özel koşulları içerisinde yaşadı. Özellikle 1960'lardan sonra yaklaşık 20 yıl öğrenci hareketleri ve ideolojik zemindeki çatışmalar ile geçti. Demokrasimizde yaşanan kesintiler, fikir üretimini durdurdu, varolanlar rafa kalktı. Şimdi Türkiye'de 18-30 yaş arası bir kuşak apolitik olarak tanımlanıyor.

İdeolojiler gözden düşerken, ‘‘Aslolan güçtür ve güç paradır’’ felsefesinin yarattığı ahlaki çöküş, insanları farklı arayışlara itti. Türkiye ‘‘İnsanların ideolojilerini ellerinden alırken yerine bir şey koymalısınız’’ görüşünün dramatik bir örneğini yaşıyor şimdi. Bağlanacak fikir bulamayan insanları ağına düşüren tarikatler ve diğer dini kuruluşlar siyasi partilerle organik bağlar kurdular. Türkiye'de sağ ve sol ideolojiler bir anda kendilerini kavram kargaşası içinde buluverdiler. İdealler sulandırılırken ‘‘radikalizm’’ dini arenanın malı oldu.

21. yüzyılı iyiden iyiye solumaya başladığımız şu günlerde ise; kimilerine göre ideoloji devri bitti, kimilerine göre ise hala dimdik ayakta: ‘‘Ben buradayım’’ diyor. Birçok düşünür de 21.yüzyılda din ve kültürlerin ön plana çıkacağını ve ideolojilerin pabucunun dama atılacağını söylüyor. Peki bünyesinde 3 semavi dini ve birçok kültürel birikimi barındıran Türkiye'yi 21.yüzyılda neler bekliyor? Bu soruyu Engin Noyan, Yaşar Nuri Öztürk, Vakur Kayador ve Toktamış Ateş'e sorduk.

Prof. Dr.

Yaşar Nuri Öztürk:

İdeoloji olmazsa din siyasallaşır

‘‘Felsefi anlamda ideolojiler devri sona erdi derken, bizim tanıdığımız ideolojiler bitti demek istiyoruz. Ama ideolojiler devri bitmez. İnsanlığın her devrinde ideolojiler olur. Eğer ideolojiler olmazsa, dinler ideolojileşir, siyasallaşır. Ancak şu anda insanlık, ideolojilerin terkettiği bir sahnede dinlerle yüzyüzedir. Türkiye açısından bu durum çok hayati bir tablo ortaya koyuyor. Türkiye, uzun yıllar ideolojilerin kullanılması suretiyle toplum düzeninin sarsılmasına ve siyasal hesapların bu ideolojileri kullanarak hedefine vardırılmasına tanık oldu. Çok insanımız öldü ideoloji savaşlarında. Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla ‘‘ideolojiler devri’’ bitti diyoruz. Peki ne oldu? Dinler sahnenin önüne çıktı. Artık kitleleri dinler provake eder oldu. 1940'larda Batının büyük düşünürleri, özellikle Toynbee çok açık söylüyor: ‘‘İdeolojiler çöküşe gidiyor. Dinler yeniden insan hayatında egemen olacak.’’

Türkiye'de eskiden ideolojileri kullanarak hedefine varmak isteyenler, Berlin Duvarının yıkılışından sonra dini sahneye koydular. Türkiye'de din ideolojileştiriliyor. Çünkü insanoğlu ideolojisiz yaşayamaz. Komünizmin çöküşü bir defa sosyalizmin çöküşü değildir. Sosyalizm asla çökmez ve sınıf mücadelesi asla ve asla bitmez.’’

Prof.Dr. Toktamış Ateş:

Din de bir ideolojidir

‘19. yüzyıl ideoloji çağıydı. 20. yüzyılda 19. yüzyılın devamı geldi. 21. yüzyılda da ben ideolojilerin yine ağırlıklı olacağına inanıyorum. Ama dinlerin ve kültürün ideolojiden farklı birşey olmadığını düşünüyorum. Yeni dünya düzeni farklı bir demokrasi anlayışı öngörüyor. Yerel ağırlıklı, yarı doğrudan ve alt kimlikleri ön plana çıkaran bu anlayış eğer egemen kılınabilirse, Türkiye'nin sonu demektir. Çünkü alt kimliklerin ön plana çıkartılması demek, dinsel, mezhepsel ve etnik kimliklerin ön plana çıkması demektir. Bu da parçalanmanın birinci nedenidir. Birilerinin aç yattığı bir toplumda, birileri abartılmış bir tüketime giderse parçalanma kaçınılmaz olur. Türkiye de bu oluşumun dışında değildir. Türkiye'de siyasal islamın yükselmesi de buna bağlıdır.

Öğretim Görevlisi Vakur Kayador:

Batılının ideolojisi

‘‘Tarihin ve ideolojilerin sonuna gelindiği tezi, bunun böyle olmasını çok isteyen Batılı ideologların ideolojisidir. Tarihteki din ve mezhep savaşları, toplumsal ve sınıfsal çıkar savaşlarının ambalajından başka nedir ki? ABD'de Clinton, İngiltere'de Blair, Almanya'da Schröder, Fransa'da Jospin gibi su katılmamış kapitalistler, sosyal demokrat olarak pazarlanmaya çalışılıyor; herşey manipüle ediliyor. Gündelik popüler kültürün en pespaye örnekleri yaşadığımız dünyanın mutlak ve değişmez olduğu iletilerini gönderiyor. Oysa çok bloklu ve çok kutuplu bir dünya hiç de uzaklarda olmadığını haykırıyor adeta. Doğu Avrupa işçi hareketleri giderek yükseliyor; Rusya'da insanlar yaşadıkları utanç verici koşullara bakıp ‘‘Bunun için miydi’’ diye yakınıyorlar. Yaşananlar, yaşadığımız dünyanın hiç de kalıcı olmadığını haykırıyor.

SanatçıEngin Noyan:

İnsana dönüş yüzyılı

‘‘20. yüzyılın sonuna geldiğimizde görünen odur ki; ideoloji dönemi kısmen bitti. Bu açıdan ben, 21.yüzyılda dinlerin ve kültürlerin ön plana çıkacağına inanıyorum. Bu yüzyıl, sadece ideolojilerin değil, pozitif bilmin ve teknolojilerin müthiş büyüyerek geliştiği yüzyıl olmdu. İnsanoğlu teknolojiyle elde edilebileceği en uç noktalara kadar giderek, uçurumun önüne gelmiştir. Yaramaz bir çocuk gibi uçurumun kenarnda dolaşıp duruyor. Ha düştü ha düşecek. 20. yüzyılda insan üçüncü hatta dördüncü sıraya düşürüldü. Söyler misiniz, üretilen teknolojinin kaçta kaçı insana yardım ediyor? Sonuç dehşet verici. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen 21. yüzyıl insana dönüş yüzyılı olacaktır. İnsan merkezde olacak. ’’

Mars haritasının taslağı hazır

Mars Global Surveyor aracının ana anteninde geçtiğimiz ay meydana gelen beklenmedik arıza henüz giderilmedi. Ancak Surveyor, Mars'ın haritasının taslağını çıkarma görevini tamamlayabildi. Sistematik harita çıkarma görevine mart ayında başlayan araç, ana antende çıkan sorun medeniyle nisan ayının ortalarında bu işlemi durdurmuştu.

NASA Jet İticileri Laboratuarı yöneticileri, antendeki sorunun nasıl meydana gelmiş olabileceği konusunda çeşitli teoriler geliştirdi, fakat bu çalışmalar sorunu giderecek bir nitelik taşımıyor.

En olası teori, sorunun antenin içinde döndüğü yuvanın bir parça sıkışması nedeniyle kullanım dışı kalmasından oluştuğu. Diğer teoriye göre anteni ısıya karşı koruyan panellerin görevini yeterince yerine getiremeyip, anten yuvasında erimeye neden olduğu yönünde. Sonuçta arıza anteni sabitlemiş durumda, yani değişik açılardan data alamıyor. Surveyor sabit anteni ile on gün önce görevine yeniden başladı. Ama birkaç gün sonra dünya ile Mars'ın konumları dümen aktivitelerinin yerine getirilebilmesine uygun duruma ancak geldi. Yeni şartlar altında başlayan harita çıkarma görevinin, hareketliliğin kısıtlanması nedeniyle tahmin edilen sürede bitirilmesi zor görünüyor. Teknik olarak çözülmeyeceği anlaşılan sorun, mühendisleri bu yetersiz durumda en iyi nasıl çalışılabileceğine dair hesaplar yapmaya itiyor. Anten yuvasının planları üzerinde yoğun çalışmalar sürüyor. Çünkü Surveyor data toplama pozisyonu yakaladığında, dünyaya data iletme şansını yitiriyor. Yani konum aldığında sadece bir işlev yapabiliyor. Bu da çalışmanın hızını yarı yarıya düşürüyor.

Astroid kuşağı yaklaşıyor

Oxford Üniversitesi astronomlarından N. Wyn Evans and Serge Tabachnik astroid kuşağının dünyaya yaklaştığını hesapladılar. Bilinen iki astroid kuşağı var: İlki güneş ile Merkür, diğeri Mars ile dünya arasında yer alıyor. Gezegenlerin konumlanışı ve çekim güçlerinin karşılaştırılması ile varılan bu sonuç, iki bilimadamına göre iki şekilde açıklanabilir: Birincisi, Mars ile dünya arasındaki ana kuşak dünyaya yaklaşmış olabilir; ikincisi ana kuşaktan yeryüzünün çekimine kapılıp kaçan objeler yeni bir yörüngeye oturmuş olabilir. Bir astroidin dünyaya çarpması durumunda dünya nüfusunun dörtte birinin ölümüne neden olacağı tahmin ediliyor. Ve astroid kuşağındaki cisimlerinin yörüngelerine çok da sağlam bağlı olmadıkları biliniyor.

Zaten dinozorların yeryüzünden silinmelerini açıklamaya çalışan teorilerden biri 60 milyon yıl önce gerçekleştiği sanılan bu tür bir çarpışmayı neden olarak gösteriyor. Astroid kuşağını yakın takibe alan bilimadamları, topladıkları verileri bilgisayarlara yükleyerek, önümüzdeki birkaç bin ya da milyon yılda neler olacağını anlamaya çalışıyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!