125. baskı, yerseniz!

Güncelleme Tarihi:

125. baskı, yerseniz
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 2000 00:00

Haberin Devamı

Yayınevleri çok satmak için aynı baskıya değişik basım sayıları vererek satmaya çalışıyor..

125. baskı, yerseniz!

1999 yılı biterken Ayşe Kulin'in son kitabı ‘‘Füreya’’ kitapçı raflarına çıktı. Kitap bir hafta içinde 10 baskı yaptı. Bu hesaba göre Remzi Kitabevi günde bir - iki baskı yapmıştı. Dolayısıyla, kitapçı raflarında ‘‘Füreya’’nın ikinci, üçüncü, onuncu baskısını yan yana görmek mümkündü. Bu son yıllarda çok satacağı garanti olan yazarların kitapları için yapılan bir uygulama. Bir baskı yapıp, bunların üzerine farklı baskı rakamları yazılıyor. Amaç herhalde okuru, kitabın çok sattığına yönelik psikolojik olarak etkilemek. Bu nedenle de ortaya, kitabevlerine aynı anda sevkedilen ve raflarda yanyana yer alan farklı baskılar gibi bir ucube çıkıyor.

BİR HAFTADA BEŞ BASKI

Remzi Kitabevi’ne göre kitap 20 bin sattı. Ancak, bu 20 bin kitabı bir seferde basmadılar. Yeni baskılar için her gün matbaaya gitmek maliyeti inanılmaz ölçüde artıracağından, yayıncılık dünyasında eskiden beri uygulanan, kitabın içini ayrı, kapağını ayrı basmak yöntemi kullanılmış anlaşılan. Yani ikinci baskı denilen şey, ikinci kapak demek. Ama bu tüm yayıncılar için geçerli değil. 1999 yılının çok satanlarından Murathan Mungan'ın ‘‘Üç Aynalı Kırk Oda’’sı 3 baskıda 75 bin kitap sattı. Metis Yayınevi bu bilgiyi gazeteye verdiği ilanla duyurma gereğini duydu, çünkü kitap 'baskı üstüne baskı' yapmamıştı ama çok satan kitaplar listesinde uzun süre birinci sırada kalmıştı.

Yayıncı piyasası gelişmiş ülkelerde, yayıncılar çok satması muhtemel kitapları yeterince basma yoluna gidiyor. Çünkü bu ülkelerde yayınevlerinin hesapları şeffaf. Kitapların kaç bastığı, kaç sattığı biliniyor, istatistikleri tutuluyor ve ülkelerin bilgi birikimine aktarılıyor. Oysa ülkemizde kitap satışları üzerine bırakın ulusal düzeyde istatistiki araştırmaya, birkaç doğru rakam verebilen çerçevesi dar tutulmuş çalışmaya bile rastlanmıyor. Örneğin Türkiye Yayıncılar Birliği gibi bir kurum olmasına karşın, bu kurumdan rakam elde edebilmek mümkün değil.

Yayıncılar çok satacağını bile bile kitapları hálá binlik, iki binlik ya da en fazla üç binlik partiler halinde basıyor. Bu durumda bu kitapların kapaklarında kocaman harflerle 'bilmem kaçıncı baskı' yazısı beliriveriyor. Benim gibi ilk baskı peşinde koşan bir okur ve biriktiriciyseniz, baskı sayısından başınız dönüyor. Örneğin ben ‘‘Füreya’’nın piyasa çıktığının ertesi günü kitapçıya uğradım, ancak üçüncü baskısını bulabildim. ‘‘Bir Dinozor'un Anıları’’nın ise beşinci baskısını satın alabilmiştim. Aslında bu bilgi, kitabın künyesinde yer alması gereken bir bilgi. Örneğin ilk baskısını 1994'te yapan ‘‘Sofi'nin Dünyası’’nın kapağına Pan Yayıncılık baskı sayısını hálá koymamış. Bu bilgi kitabın ilk sayfasında yer alıyor; dokuz baskı yapmış kitap.

STANDART YOK

Öte yandan kapakta yer alan baskı sayısı, okurun merak duygusunu kaşıyarak bir satış taktiği olarak yerleşmeye başladı. Kitap on baskı yaptıysa, bir nedeni vardır. Bu durumda, kitabını bastıracak yayınevi, dağıtacak dağıtımcı bulamayan amatör bir yazar, kitabının kapağına 125. baskı yazıyor. Yanına da not düşüyor: ‘‘Yerseniz’’!

Bu uygulama yeni bir pazarlama tekniği gibi görünüyor. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi ülkemizde kitapların ilk seferde kaç adet basıldığı pek anlaşılmıyor. Bir standart ne yazık ki henüz oluşmuş değil.

Standartın olmaması birkaç önemli soruna neden oluyor. Birincisi, bazı kitapların hak etmediği ilgiyi görmesi. Ama daha önemlisi, yazar ve çevirmenlerin ücretlerini satışın üzerinden yüzdeyle alması dolayısıyla eserlerinin satış durumunu takip edememeleri. Bu nedenle son günlerde yayıncılık dünyasında hem korsana hem de telif sorununa çare olarak bandrollü basıma geçilmesinin gerekliliği konuşuluyor.

Çok satanlar kaç sattı?

Mina Urgan: ‘‘Bir Dinozor'un Anıları’’ ve ‘‘Bir Dinozor'un Gezileri’’ bugüne kadar yaklaşık 200 bin sattı.

Ahmet Altan: ‘‘Kılıç Yarası Gibi’’ 13 bin, ‘‘Tehlikeli Masallar’’ 7 bin sattı.

Ayşe Kulin: ‘‘Adı Aylin’’ 145 bin, ‘‘Sevdalinka’’ 72 bin, ‘‘Geniş Zamanlar’’ 40 bin, ‘‘Füreya’’ ilk çıktığı hafta 20 bin sattı.

Hıfzı Topuz: ‘‘Meyyale’’ 40 bin sattı.

Buket Uzuner: ‘‘İki Yeşil Su Samuru’’ 67 bin, ‘‘Kumral Ada Mavi Tuna’’ 55 bin sattı.

Christian Jacq: ‘‘Ramses’’ beş kitap 160 bin, ‘‘Mısır Yargıcı Üçlemesi’’ 36 bin sattı.

Hasan Cemal: ‘‘Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’’ 42 bin sattı.

Suzanna Tamaro: ‘‘Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’’ 17 bin sattı.

Paulo Coelho: ‘‘Simyacı’’ 15 bin sattı.

Gerald Messadie: ‘‘Musa’’ iki cilt 24 bin sattı.

Murathan Mungan: ‘‘Üç Aynalı Kırk Oda’’, 75 bin sattı.

Kim ne kadar basıyor?

Yayınevleri yayın politikalarına göre bir baskıda kaç kitap olacağına karar veriyor. İşte son yıllarda çok satan kitaplar yayınlayan yayınevlerinin rakamları:

Yapı Kredi Yayınları: Şiir kitaplarını 500-750 tane, diğer kitapları ise 1000 ila 2000 arasında basıyor.

Can Yayınları: Baskıları 2000 ya da 2200 yapıyor

Remzi: Tüm kitapların basımını 2000 olarak yapıyor

Metis: Kitaba göre karar veriyor, bir baskıda kitap sayısı 25 bine çıktığı bile oluyor. Ya da 10 binlik tek baskı yapabiliyor.

Neden sattılar?

‘‘Kitaplarım çok satıyor, en çok satanlar listesindeyim, acaba çok mu bayağı satıyorum’’ diyor Mina Urgan 13 Ocak günü Hüriyet gazetesinde çıkan haberde. Urgan çeşitli vesilelerle neden çok sattığını anlamadığını sık sık dile getirdi. Aslında Ayşe Kulin, Murathan Mungan, Orhan Pamuk gibi yazarların kitaplarının çok satacağı zaten biliniyor. Ancak olmadık kitaplar birden çok satan kitap niteliğine de bürünebiliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!