Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Rüşveti alan da veren de suçlu

Sevgili Pietro. Yılbaşı tebriğini alır almaz sana yazacaktım, ama Türkiye'de işler yine arap saçına döndü. Sen Türkiye'deyken biz Civangate ile haşır-neşirdik. Tansu Hanım'ın Amerika'daki evleri, çiftliği gibi konularla uğraşmaktaydık. Sonra Susurluk oldu. ‘‘Hiçbirşey eskisi gibi olmayacak’’ sloganları ile sokakları dolaştık. Oysa herşey en az eskisi gibi. Şimdi Meclis soygunumuz var. Eski Meclis Başkanı rezil oldu. Halk onun adına üzüldü, utandı sonra alıştı. Bizim için bu tür olaylar klasik olmaya başladı. Soygun tamamlandıktan, millet cebini doldurduktan sonra bir kıpırtı oluyor, sonra taşlar eskisi gibi döşeniyor. Bu kez de öyle oldu, bizim Meclis'i soyup soğana çevirmişler de biz yeni farkettik. Kültürün artsın diye sana rakamlarla nasıl soyulduğumuzu anlatayım.

Sabancılar'ı tanırsın. Onların şehrin merkezinde ultra modern ‘‘ikiz kuleleri’’ var. Maliyeti 150 milyon dolar. Bizim Meclis genel kurul salonununki ise 38 milyon dolar. En büyük yatırımlarımızdan biri olan Petlas'ı taksitle 35 milyon dolara daha yeni özelleştirdik. Meclis salonumuz için 38 milyon dolar çok mu?.

Biz bilgi çağını yakalamak için Meclisimiz'i elekronik sistemle donatmak istedik. Tabii havalandırması da çok önemliydi. Memleket meseleleri görüşülürken oksijensizlikten uyuyan milletvekili portrelerinden halkımız sıkılmıştı. Havalandırma ihalesini Emlakbank'ın iyi kredi müşterilerinden Akfen Grubu kazanmış. Akfen, Tepe Grubu ile birlikte Atatürk Havalimanı ihalesini kazanan firma. Hamdi Akın'ı tanıyacaksın. Anayol döneminin çöpçatanı. Akın zevkli adamdır. Ankara'nın en güzel çiftlik evi onun. Akın hesap adamıdır. 1.5 milyon dolara aldığı klimaları Meclis'e 4.5 milyon dolara fatura etmiş. Herhalde maliyetine verecek hali yok ya.

Bizim yeni Meclis salonu için Cumhurbaşkanı'nın oturacağı locanın dekorasyonu meclisimize 41 milyar liraya malolmuş. Cum Babaya helal olsun! Bir ahşap kapının fiyatı 55 milyar lira olursa, loca ucuz kalıyor. Ahşap işlerindeki Tepe Grubu'nun başarısı bilinir. Tepe, hep Akfen Grubu ile paslaşır. Tepe'nin patronu ise malum bizim eski YÖK Başkanımız devlet madalyalı İhsan Doğramacı.

En üzüldüğüm iyi niyetle turuncu olması kararlaştırılan koltuklar başa bela oldu. Renkleri çarpıcı olunca medyanın ilgisini çekti. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Gazeteciler koltukların rengine takınca işin rengi de değişiverdi.

Oysa koltukları satın aldığımız İtalyan firmasının araştırmacıları yaptıkları çalışmalar sonucu turuncu rengin insanın stresini azalttığını belirlemişler ve Mesa-Nurol da bizim için gece gündüz uykusuz kalan, zaman zaman tekme yiyen veya atan milletvekillerine bu rengi uygun bulmuş.

Koltukların faturasını Mesa yollamış. Ortağı Nurol şirketi ‘‘süt dökmüş kedi’’ gibi köşesinde oturuyor çıt çıkarmıyor. Sanki bu işlerde onun hiç katkısı yok. Elektrik işlerini alan Yüksel İnşaat da, şimdilik huzur içinde, olan biteni seyrediyor. İMKB’nin inşaatını yapmıştı. Şirketin sahibi, Sazaklar Çatlı'nın yakını olurlar.

SOYAN SUÇSUZ MU?

Pietro'cuğum, seninle uzun uzun sohbet ettiğimiz günlerde bana ‘‘rüşvet veren de, alan da aynı derece sorumludur’’ demiştin. Kulağımda küpe olarak kaldı. Soyguna izin veren suçlu da, soyan suçsuz mu?

Bir işte çıkar sağlayanlar da, sağlatanlar da yasalarımıza göre suç işlemektedir. Şimdi de ihalenin keşif özetinin sadece 12.5 milyon dolar olduğu konuşuluyor. Yani ortada fazladan ödenen rakam topu topu 26 milyon dolar. 210 bin ile çarparsan 5.5 trilyon lira olur. Kalemli'nin Mesa'dan ev alma işi olmasa ve gözler Kalemli'ye çevrilmese en büyük suçlu Emlak Konut.

Emlak Konut'a Basa’nın yeğeni

Sevgili Pietro. Meclis Genel Sekreteri Necmi Basa da hiç sorumluluğu yokmuş gibi ortalarda dolanıp duruyor. Oysa böyle durumlarda şirketlerde genel müdür ne kadar sorumluysa o da o kadar sorumlu. Tesadüfe bak, Basa da yeğenine ihalenin ilk adresi ve bana göre en büyük sorumlusu Emlak Konut'ta iyi bir iş bulmuş. Kalemli, Çalışma Bakanı olunca Basa'yı, Müsteşar yaptı. Aynı kaptan çok yemek yemişler. Ay... Tabii Kalemli de, Sayıştay üyelerinden birinin oğlunu Meclis TV'de işe almış. Sayıştay da, Başkanlık Divanı'na lafla ‘‘uygundur’’ demiş. Başkanlık Divanı da lafı yemiş. Başkanlık Divanı'nın bu küçük hatasının bizlere faturası çok büyük ama, adam sen de.

MALİYEYE KAZIK

Bizdeki mütahhitler çok uzak görüşlüdür. Onları üçe aldıkları malları beşe satmak tatmin etmiyor. Bir yıl geç vergi ödemek için Kalemli'den üç aylık uzatma izni koparmışlar. Böylece Maliye'ye 98 yerine 99'da elde ettikleri geliri bildirebilecekler. Bir yıl sonra vergi ödeyerek az vergi ödemiş olacaklar, kur farkından da yararlanacaklar. Bakalım Maliye bugünlerde firmalar hakkında bir soruşturma başlatacak mı, yoksa iş gene senin zavallı ‘‘meslektaşlarına’’ mı kalacak?

Meclis ihale açamıyor

Sevgili Pietro. Meclis Başkanlık Divanı yetkisi kullanıp bu ihalenin devlet adına inşaat ihalelerini yürütmekle görevli Emlak Konut'a verilmesini karara bağladı. Emlak Konut birim değer tespitlerini yaptı. Her bir malın projede gösterildiği uygunluğa göre değer tespitinde bulunuyor. Yaptığı bu değer tespitleri sonucunda ihaleye çıkıyor. En düşük teklifi veren firmaya ihale sonucunda işi teslim ediyor. Emlak Konut, İtalya'ya adamlarını gönderirken, koltuk fiyatlarını bu kadar yüksek olduğunu görmedi mi?

Bu kadar yüksek fiyat tespiti yapılırken neden çıkıp da kamuoyuna ‘‘Baştan sona kadar biz yaptık’’ diye açıklamada bulunmayıp, perde arkasına saklanıyorlar. Meclis Başkanı Hikmet Çetin bütün ihale aşamalarını bildiği halde neden suskun kalıyor? O dönemde bu ihalenin Emlak Konut'a devredilmesinin altında imzası bulunanlar Uluç Gürkan, Hasan Korkmazcan, Yasin Hatipoğlu, Kamer Genç ve Meclis idare amirleri neden çıkıp ‘‘Bu işin altında bizim de imzamız var, işin aslı budur’’ açıklamasında bulunmuyorlar. O tarihte Emlak Konut'un başında Cihan Sakarya bulunuyordu. Sakarya'ya gidilse, o da belki dönemin Emlakbank'tan sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in emirlerini yerine getirdiğini itiraf edebilir. Bu ihtimal, DYP'nin Meclis skandalındaki suskunluğunun da bir sebebi mi?

Kalemli'nin ‘‘etik’’ diyerek durumu kurtarmaya çalıştığı Mesa'dan kızı için aldığı ev kendisini çok zor durumda bıraktı. Evi verince işin temizleneceğini zannetti, ama ortada sadece o ev yok. Açığı olduğu için kendini yeterince savunamıyor. Hele eşinin kızkardeşinin de aynı binada bir ev alması Kalemli'yi daha da zor duruma düşürüyor. ‘‘Kayınbiraderimle 7 yıldır küsüm’’ diyerek durumunu kurtardığını zannetse de kamuoyunda kimse ona artık inanmaz. Hele hele Çeşme'deki evde de Mesa'nın izleri çıktıktan sonra. Sence Kalemli, ‘‘Dokunulmazlığımı kaldırın ve beni yargılayın’’ dese, kaybettiği itibarını geri alamaz mı?

O YÜREK YOK

Ama Kalemli'de o yürek yok. ‘‘Bana sahip çıkın’’ diyerek partisinden destek istiyor. Denize düşen, kendini kurtarmaya geleni de batırır. Birlikte boğulurlar. Kalemli'nin partisinden istediği destek de böyle. Kalemli'nin ev olayı olmasaydı sorumlu tek başına Emlak Konut olacaktı. Ama Kalemli'nin açıkları çok!

Devleti soyarken Kalemli'ye menfaat sağlayan şirketlere ve sorumlusu Emlak Konut'a ve hileli ihaleyle iş verdiği müteahhitlere mutlaka ceza verilmelidir. Kalemli de dokunulmazlığının kaldırılmasını istemelidir. ‘‘Yapanın yanında kâr kalanların cumhuriyeti’’nde bu isteklerim sadece bir hayaldir. Ama ben hayal kurmayı severim. Yılmaz ‘‘Ben herzaman temiz siyaseti savundum, kardeşim bile olsa yasadışı işe karışanı adalete teslim ederim’’ diyor. Bakalım Yılmaz hayallerimi gerçekleştirecek mi? ‘‘Yapanın yanında kâr kalanlar cumhuriyeti’’nin kurtuluş savaşı ‘‘temiz siyaset’’te.



Yazarın Tüm Yazıları