Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Tokat dayanışması sekiz ay dayandı

Vakıflar Bankası'ndaki ‘‘Tokat dayanışması’’ tam sekiz ay dayandı ve geçen hafta çözüldü. Vakıflardan sorumlu Tokatlı Bakan Metin Gürdere bankanın Tokatlı Genel Müdürü Hasan Kılavuz'u ve bir üye dışında yönetim kurulunun tamamını görevden aldı. Vakıflar'ın yeni patronu şimdi Altan Koçer.

Hasan Kılavuz bundan sekiz ay önce göreve getirildiği zaman bazı çevreler ‘‘piyangodan çıktığını’’ söylemiş, bazıları da atamayı ‘‘Tokat dayanışması’’na bağlamışlardı. Ama her ne olduysa oldu, dayanışma birdenbire sona erdi ve banka yeni bir genel müdürle taptaze bir yönetim kuruluna kavuştu. Eski yönetim kurulu üyelerinden biri, Kutlu Savaş ise görevde kaldı.

Yönetim kurulu toplantılarında bundan böyle Kutlu Savaş'la beraber aynı masaya oturacak olan yeni üyeler çok dikkatli olmak zorundalar. Kutlu Bey ne de olsa artık tarihe geçmiş bir soruşturmacıdır. Yönetimde birşeylerin ters yapıldığını görürse kalemi eline alır ve öyle bir rapor hazırlar ki, bütün Türkiye'yi yeniden sarsıverir.

Vakıflardan sorumlu Devlet Bakanı Metin Gürdere bugünlerde sadece bankayla uğraşmıyor, başka önemli kararlar da alıyor. Hastahanede yattığım için bana geçmiş olsun telefonu ediyor, bu arada işyeri olarak kullanılan vakıf mallarının kira bedellerini günün şartlarına uyarlıyor ve bol bol da tepki görüyor.

Ben, Metin Gürdere'nin kabul edilmesi için büyük çaba gösterdiği ve parlamentodan önceki hafta nihayet çıkan yeni kira yasasını destekliyorum. Mısır Çarşısı'nda ayda 30 milyon kira veren dükkânların varolduğunu öğrenmemden sonra bu desteğim daha da arttı. Üstelik kiraların güncelleştirilmesi çalışmalarının sadece Vakıflar'ı değil Kızılay'ı, Çocuk Esirgeme Kurumu'nu, Darülaceze'yi ve benzeri diğer kuruluşların gayrımenkullerini de kapsamasından yanayım.

Taburcu edildikten sonra kurcalayacağım ilk konulardan biri, bu kuruluşlara ödenen kira bedelleri olacak...

Kültürde Refah rüzgârı

Hastanede ziyaretime gelenler arasında politikacıların ve ekonominin önde gelenlerinin yanısıra kültür dünyamızın önemli isimleri ve emekli bir müzeci dostum da vardı. Onu üzgün gördüm. Önce benim birdenbire hastahaneye yatmama üzüldüğünü zannettim, sonra suratının asıklığına eski meslek çevresinde yaşananların da etkili olduğunu öğrendim. Refahyol döneminde kültür merkezlerinde yaşanan dramları hatırlarsınız. Biz Bodrum Kalesi'nde ve Taksim'de cami inşa edilip edilmemesini tartışıp dururken zamanın kültür bakanı Türkiye'nin önde gelen bir profesörünü ‘‘kapının önüne koymakla’’ övünüyor, müzelerde terör rüzgârları

estiriliyor ve en önemli müzeciler oradan oraya sürülüyordu.

Refahyol gitti, görevden alınmış olan işin uzmanları görevlerine iade edildiler ve Refahyol'un getirdiği kadrolar da eski yerlerine döndürüldü...

Ziyaretçim ise herşeyin pek öyle toz pembe olmadığını anlatıyordu. Refahyol tarafından getirilip bu hükümetin ilk günlerinde görevden alınan bazı müzecileri Kültür Bakanlığı yeniden önemli merkezlere tayin ediyordu. Atamalar özellikle İstanbul'un önemli müzelerinde ‘‘uzman tayini’’ şeklinde yaşanıyordu ve bu yerlerin müdürleri şimdi huzursuzdu. Eski Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın müzeleri altüst etmesine yardımcı olan, Refahlı çevrelere ihbar mektupları gönderen ve kadrolaşmaya merkezlik edenler şimdi yeniden bu işleri yaptıkları yerlerdeydiler. Emin Çölaşan'ın geçen günkü yazısının bitiş cümlesi çok hoştu: ‘‘Siz madem bu kadroları görevde tutacaktınız, onlara sahip çıkacaktınız, koruyup kollayacaktınız, niçin iktidar oldunuz?’’













Yazarın Tüm Yazıları