Golfü benden öğrenin

ClInton'u bile solladımAmerika Başkanı Clinton dünyanın iyi golfçülerinden... Ama resimlere biraz dikkatli bakarsanız, duruş, vuruş tekniği, kostüm, dekor vs. bakımından Clinton'u nasıl solladığımı görebilirsiniz...Geçen hafta sonunu Tat Golf International Golf Club'ın çağrılısı olarak Antalya'da geçirdim...Bir kısım Medya olarak hem ‘‘Golf’’ sporuyla ilgili ilim irfan sahibi olduk, hem de sanki rehabilitasyonla tedavi oluyormuş gibi bol bol golf oynadık...Bu golf denen şey, bizim çocukluğumuzda oynadığımız misketle, çelik çomak arası bir şey...Çocukluk günlerimizde küçük bir çukur kazar, misket dediğimiz küçük bilyaları uzaktan bir yerden, parmaklarımızla yaptığımız atışlarla bu deliğe sokmaya çalışırdık...Misketini en az sayıda vuruşla, en önce deliğe sokan, oyunu kazanıp diğerlerinin misketini alır, yani onları ‘‘üterdi’’...Bu ‘‘Golf’’ de işte bizim bu misket oyununun aynısı... Misket yerine kullanılan o küçük golf topunu deliklere en az vuruşla en çabuk sokan, oyunun galibi oluyor... Yalnız Golf'te vuruşlar farklı olarak özel sopalarla yapılıyor... Bu da hafif tertip bizim çelik çomak oyununu andırdığından, yukarıda da söylediğim gibi Golf, bizim misketle çelik çomak arası bir oyun oluyor...***Golf, bizim çelik çomak ve misketten çok önce onbeşinci yüzyılda İskoçya'da ortaya çıkmış...Delinin kuyuya taş atması örneği, İskoçyalı James adlı biri, bir deliğe bir top atmış, milyonlarca aklı evvel de onun peşine takılmış... İskoçya, İngiltere, Amerika derken daha sonra bu iş tüm dünyaya yayılmış... O gün bugündür de sürüp gidiyor...Tabii bu arada, ellerinde sopa, delik peşindeki bu aklı evvelleri gören uyanık takımı da boş durmamış... Top, sopa, kılık kıyafet, golf sahası, golf turizmi vs. derken, bu işin katrilyonlara varan cirolardaki sanayiini kurmuşlar...O bir tek delikten yola çıkıp, köşe üstüne köşe olmuşlar...Biz ise; cep delik, cepken delik milyonlarımızın kıçındaki pantolon delik, sokaklar delik deşik bir durumda bulunmamıza ve de bunca delik sahibi olmamıza karşın, hala sürünmekteyiz!..***Golf sporu ‘‘yürüme’’ üzerine kurulmuş bir spor...Zaten bu yüzden olacak, Golf'ü daha çok, Allah'ın ‘‘yürü ya kulum’’ dediği zengin takımı oynuyor...Golf sahasının makbulü, büyük ve çok delikli olanı...Yani aslında bizim delik deşik olan İstanbul sokakları, dünyadaki en kral Golf sahasına beş basar ama, biz kıymetini bilmiyoruz... Ayrıca Golf ruhumuz yok!..Tat Golf Club'ın Golf alanı, kaldığımız Paradise Tatbeach Hotel'in beş dakika uzağında, bir yanı deniz, yüzküsur dönümlük, yemyeşil, gerçekten güzel bir yerdi...Oradaki yetkili arkadaşlara söylemedim ama, benim uzaktan gördüğüm ve tecrübelerime dayanarak söyleyeceğim bir şey var:Benim bildiğim gecekonducu takımı her yere olduğu gibi, yakında buralara da maydanoz olur...Düşünün, örneğin bir Alman dünyanın parasını harcayıp oraya golf oynamaya gelmiş...Topa vuruyor... Top da gidip, golf alanındaki bir gecekondunun camını kırıyor...Ondan sonra Alman'ı gecekonducunun elinden alabilene aşkolsun!..***Benim günde yürüdüğüm mesafe ortalama 70-80 metreyi geçmez... 10 metre daha fazla yürüdüğümde kendimi resmen spor yapmış kabullenirim!..Gittiğimiz günün akşamı, bizi davet eden kulüp yetkilileri, ertesi sabah golf alanına gidip hep birlikte golf oynayacağımızı söyleyince, hayatım kaydı, dünyam karardı...Ertesi sabahın köründe de bir kısım medya olarak otelin önünden ‘‘bagi’’ denilen golf arabalarına binip golf alanının yolunu tuttuk...Yanları açık bu ‘‘bagi’’ler aynen lunaparklardaki çarpışan arabalara benziyor... Onların büyükleri gibi... Ama her yolda gidiyorlar...Aslında bu bagiler tam İstanbul'da kullanmak için... Yanları açık olduğundan birileri arabayla üstüne doğru geldiğinde her an aşağı atlayıp kazadan yırtmak, canını kurtarmak mümkün...Bildiğiniz gibi Golf sopalarla oynanıyor... Bu sopalar da numaralı... Topa yapacağın her vuruş için, yerine göre ayrı sopa kullanıyorsun...Farklı boyları posları, şekilleri olan bu sopaları da, golf alanı içinde yürürken uzun, fiyakalı bir çantada sırtında taşıyorsun...Çoğu deriden yapılma bu çantaların fiyatları 2 bin dolardan, 20 bin dolara, hatta daha da fazlasına kadar değişiyormuş...Bizim o Nişantaşı'ndaki, Akmerkez'in oralardaki çanta kapıcılar, bu golf alanlarını mesken tutsalar, kısa zamanda hepsi köşe olurlar!..***Uzatmayalım, golf alanına geldiğimizde içinde böyle numaralı bir alay sopa olan çantalardan bize de birer tane verdiler... Sonra da bizi golf dersine başlayacağımız ‘‘practice area’’ dedikleri bölgeye götürüp, bir Alaman golf hocasının müşfik kollarına teslim ettiler...Golf'te en önemli şey, topa vurmadan önceki duruş...Önce bacaklarını iyice kırıyorsun; sonra sopayı havaya kaldırıp kıçını iyice dışarı çıkarıyorsun...Aslında sen bu topa vuruş pozisyonundayken biri arkadan gelip kıçına bir tekme atsa, toptan iki misli daha uzağa gidersin...Gazeteci arkadaşlarla birlikte bir süre topa vurma çalışması yaptık... Fakat sürekli ıska geçip yerden çimleri söktüğümüzden, o güzelim yeşil alanı patates tarlasına çevirdik... Golf sahasının bir bölümünü resmen ‘‘sürdük...’’ Hani ekimden önce tarlalar sürülür ya, alanı aşağı yukarı elbirliğiyle aynen o hale getirdik...Daha sonra da, içlerinde o numaralı sopaların bulunduğu çantaları sırtlayıp araziye çıktık...Aslında bu sopa çantasını sırtına vurup, şehirde, sokaklarda gezeceksin bu çantayla!..Zira memlekette öyle çok sopalık adam varki...Rastladığın yerde, adamın çevirdiği numaraya göre seçeceksin numaralı sopayı, Allah ne verdiyse girişeceksin...Golf altı çivili ayakkabılarla oynanıyor... Ben çocukluktan çivili ayakkabıya alışkın olduğumdan, yabancılık çekmem sandım ama, o çivili golf ayakkabısını bir türlü giyemedim... Zira bizim çocukluğumuzda alıştığımız çivili ayakkabının çivisi, dışarıda değil, hep içerdeydi!O gün golf alanında, elimizde sopa, sırtımızda çanta, o delik senin bu delik benim dolanıp durduk...Sahada golf oynayan bir alay turist vardı, arada bir de onları seyrettik...Bu arada, bu deliğe top sokma işini en iyi becerenlerin hep yaşlılar olduğunu farkettim.Zaten bu tüm dünyada böyleymiş... Dünyanın en iyi golfçüleri hep yaşlı insanlarmış...Konstrasyonun çok önemli olduğu golfte, demek insan başka deliklere ilişkiyi kesip, yalnızca golf deliğine konsantre olunca, başarılı oluyor!***Antalya'da Paradise Tat Golg Club'ta dolu dolu golfle geçirdiğimiz iki günün sonunda, kuruluşun başkanı Norbert Gratzel bize birer de ödül verdi...Tam ben, ‘‘Biz bu moku böyle oynarız işte!..’’ diye kasılırken, arkadaşlardan biri kulağıma eğilip:‘‘Abi bize bu ödülü, golf sahasında kimseyi sakatlamayıp, birbirimizi telef etmediğimiz için veriyorlar...’’ dedi.
Yazarın Tüm Yazıları