Global Türk kültürünün Rönesans bilançosu

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Lütfen aşağıdaki listeyi sonuna kadar okuyun:

Diapason'un son sayısına kapak olan piyanist/besteci Fazıl Say, müzik dünyasının ünlü ikizleri piyanist Güher-Süher Pekinel kardeşler, yurt dışında Türk bestecilerini tanıtan CD'ler dolduran piyanist Gülsin Onay, yurt dışında yaptığı plaklarla ödüller kazanan piyanist Hüseyin Sermet, Brahms'ın piyano sonatlarını, konçertolarını başarıyla tamamlayan İdil Biret, kendimize özgü müziğimizi, kendi başına ve yabancı sanatçılarla birlikte yurt dışında sevdiren Zülfü Livaneli, besteci Kâmuran İnce, caz dünyasından Aydın Esen, Kerem Görsev, Önder Focan, geleneksel müziğimizin tartışılmaz elçisi Kudsi Erguner...

Ahmet Ertegün, Atlantic Records'un ellinci yılında, müzik dünyasındaki saygın kimliğiyle övülen bir Türk. Besteci ve aranjör Arif Mardin.

Eşkıya, Amerika'da gösteriliyor, Hamam, Tabutta Rövaşata, Masumiyet, ödül üstüne ödül kazanıyorlar. Türk sineması içerde ve dışarda yaşıyor.

Yaşar Kemal, Frankfurt Kitap Fuarı'nda Alman Yayıncılar Birliği'nin ödülünü aldı, törende bulunsaydınız, Türk olarak küresellik gururundan hissenize düşen paydan mutluluk duyardınız, benim gibi.

Orhan Pamuk, yabancı okurların da ilgisini çekiyor.

* * *

Kısa bir listenin uzun başarıları. Bizim adımıza bizi temsil eden kültürün büyük elçileri. Kültür gümrüğünü ortadan kaldıranlar.

Türkiye'nin dünyaya açılan penceresinden seslerini duyuranlar, görüntülerini sunanlar, kitaplarını okutanlar.

Politikanın, günlük telaşın kısır döngüsünde, sonuçsuz tartışmalardan sanatın yükseliş çizgisini izleyemiyoruz.

Yaşadığımız Rönesans'ın silinmez görüntüleri, belgeleri bunlar.

Müziğin evrensel sesi çok daha fazla yaygınlaşıyor, bizi oralara götürüyor.

Çizilen Türkiye tablosunda uygarlık renkleri bulunmuyor, çünkü sanat ve sanatçı yok. Ekonomik, toplumsal göstergeler, her şeyi gölgelemiş. Türkiye tablosu, sanatsız, sanatçısız, siyah-beyaz. Çünkü sanatın renkleri oraya yansımıyor.

* * *

TÜRKİYE profilini çizerken, bu unsurları gözönüne almıyoruz. Yakın geçmişle bugünü mukayese etmiyoruz, katettiğimiz yolların uzunluğunu henüz hesaplamış değiliz.

Diapason'un kapağında bir sanatçımızın fotoğrafını göreceğiz deseydim, kimi inandırabilirdim. Kehanet sözcüğü bile bunu karşılamazdı.

Yazarlarımızın bir gün uluslararası ödülleri kazanacaklarını söyleseydim, fantazilerle bizi oyalama derdiniz.

Bir Türk filmi Amerika'da seyredilecek diye yazsaydım, sanrılar içinde kıvranan biri damgasını vururdunuz bana.

Biz sanatta Rönesans'ı yaşıyoruz ama farkedemiyoruz, derya içre olup deryayı bilmeyen balıklar gibiyiz.

Başarısızlıklarımızı cesaretle açıklayan, başarılarımızı korka korka anlatan o doğu alçakgönüllüğüne çok kızıyorum.

Kimileri, dışarısı bu kadar önemli mi, sorusunu soruyor. Hem de çok önemli. Kendi dışımızdaki övgüler, kabuller bir tür sınavdan geçmedir.

* * *

KÜLTÜRDE, sanatta, dünya vatandaşı olmanın zevki de bir başka oluyor.

Ben olağanüstü, değişik bir haz duyuyorum.













Yazarın Tüm Yazıları