Gerçek sorun Refah değil, Kombassan'dır

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Refah gerçeğini tartışırken, neden-sonuç ilişkisini doğru kurmak gerekiyor. Doğru mantık, Refah'ın neden değil, sonuç olduğunu kabul etmektir. Yani Türkiye'nin sıkıntıları Refah yüzünden artmıyor, aksine sistemin hataları Refah'ı yaratıyor.

Bu sıradan akıl yürütmeyi, imam hatip liseleri ve Refah arasındaki -artık tamamen açığa çıkan kader birliği- veya İslami sermayenin son yıllardaki çarpık büyümesine yansıtmakta haksız sayılmayız.

Üstelik bu sayede kritik bir soruya ulaşırız:

Refah iktidarını en çok kim istiyor?

Sadece gecekondu yoksulları mı, yoksa İstanbul sermayesinin bileğini siyaseten bükerek kendisine yer açmaya çalışan Anadolu eşrafı mı?

* * *

Güvenlik birimleri, Refah dahil siyasi İslam'ın yılda 15 milyar dolarlık bütçe kullandığını tahmin ediyor. Yani Türkiye bütçesinin üçte birine yakın kaynak İslami iktidar amacıyla harcanıyor.

Peki, bu değirmenin suyu nereden geliyor?

Yanıtını Kombassan gibi şirketlerin hesaplarında buluyoruz.

Yıllardır yurtdışında borçlanan Kombassan, geçen kasım ayında binde 2 kayıt ücreti ödeyerek Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi oldu.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Kombassan'a ‘‘Ortaklarının sayısını ve açık kimliklerini'' sordu. Kombassan yönetimi, SPK'yı aylarca oyaladı, sonunda bir liste verdi. Ama ortak adlarının yanında adresleri yoktu. Yani denetimi mümkün değildi.

* * *

31 Aralık 1996 tarihli bilonçosuna göre, Kombassan'ın 25 bin ortağından senetle topladığı sermaye 30 trilyona yakın. (29 trilyon 980 milyar lira.)

SPK, Kombassan'ı senetle para toplamaması konusunda uyardı. Ama şirketin 10 Ocak-31 Mayıs 1997 tarihleri arasında 14 trilyon lira daha topladığı saptandı. Bu paraların bir bölümünü bavulla taşıyan kurye, Ankara Esenboğa Havaalanı'nda yakalandı.

SPK, mevzuat dışı uygulamaları durdurmak için Ankara Ticaret Mahkemesi'nden ihtiyati tedbir kararı aldı. Ama Kombassan, Konya'da karşı dava açarak bu kararı kaldırttı.

* * *

Kombassan'ın mali sicilinde iki çarpıcı başlık var:

1) Şirket, yurtdışında Alman Markı cinsinden yüzde 20'ye varan faizle borçlanıyor. (Ama faizin adına kâr payı deniliyor.)

2) Ortaklara dağıtılan senetlerin ikinci el piyasası Kombassan tarafından çok iyi yönetiliyor. Diyelim ki, bir ortak ayrılmak istedi, hemen Kombassan devreye giriyor, yeni alıcı buluyor. Geçen yıl 100 liraya satın aldığınız senet (veya gayrı resmi hisse) 120 liraya satılıyor.

Bu sistemdeki temel tehlike, herkesin bir anda parasını çekmesi ihtimalinden kaynaklanıyor. O zaman sistem, aynı ‘Saadet Zinciri' ilkesiyle çalışan bankerlerde olduğu gibi çökecek.

SPK Başkanı Ali İhsan Karacan, bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla Kombassan'ı Borsa'ya açılmaya zorluyor. Daha geçenlerde Kombassan yönetimini, yasalara uymazlarsa DGM'de dava açacağı konusunda uyardı. Karacan, Kombassan'la ilgili yine DGM'de süren kurye davasına müdahil olmayı bile düşünüyor.

* * *

Kombassan'ın geçen yılki kârı 309 milyar 494 milyon lira. Ama kontrol ettiği kaynak resmi rakamlara göre 45 trilyon lirayı aşıyor.

Kombassan, İstanbul sermayesinin geçmişte başvurduğu taktiklerle yasaların kenarından dolaşarak işini yürütmek istiyor. Dost siyasi otoriteye ihtiyaç duyuyor. Refah iktidardan düşünce, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in kapısına koşuyor.

O yüzden doğru soru, ‘‘Türkiye'de Refah'a değil, Kombassan'a yer var mı?'' diye formüle edilendir.

Yazarın Tüm Yazıları