Gençaydın'la soyutlama

Sanırım soyut resmi anlama, resimle ilgilenen herkesin ilk başlardaki en büyük sıkıntısı.

Haberin Devamı

Karşısında dakikalarca durduğunuz soyut resmi anlayabilmek için kafanızdan geçenleri dışa vuramamaktan tutun da, aniden gelebilecek “Ne anladığınızı sorabilir miyim?” sorusuna karşı, insanın ister istemez kendisini hazırlama mecburiyetinden doğan sıkıntı da bir diğer gerçek.
Belki de bu korku ve düşünce karmaşası bile soyut resmin hedefe ulaştığının göstergelerinden birisi.
Ya da, “Ne demek istedi” düşüncesiyle, estetik heyecan beynimizde kesiştiğinde soyut bakışa ilk adımı atmış mı oluyoruz?
Sorular, değerlendirmeler elbette çoğaltılabilir.
Bu nedenle, yazılı anlatımının bile son derece zor oluğu “resimde soyut” olgusunun ne anlama geldiğini en iyi öğrenebileceğimiz isimlerden birisi, şüphesiz soyut ustası Prof. Dr. Zafer Gençaydın.
Gençaydın’la atölyesinde buluştuğumda, öğretmek için her türlü çabayı harcamaya hazır bir hoca ile soyutu anlamayı hedeflemiş bir öğrenci havasındaki sohbetimizin, hiç bitmesini istemedim doğrusu.
Çünkü Zafer Hoca’nın hem kendi dünya görüşüme yakın oluşu, hem de onun soyutu o kadar basit ve somut olgularla anlatması büyük bir keyifti benim için. Sohbete hocanın memleketi Elazığ’dan gelmiş leblebi ve badem içi de eşlik edince, damağımızın tad alma estetiği de doruk noktaya ulaştı.
Gençaydın, 1965’de mezun olduğu o zamanki adıyla Gazi Eğitim Enstitisü’nü “ibadet yeri” olarak tanımlıyor. 1977’de Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’ndan “Usta öğrenci-Meisterschüler” olarak mezun olan Gençaydın, Avrupa resim sanatında önemli bir yer tutan, insan, doğa ve toplumsal olayların dramatiğini soyut dışa vurumcu tarzla tuvale yansıtan “Yeni Vahşiler-Neue Wilden” akımının kurucuları arasında yer alıyor. Bu nedenle soyuttaki ustalığında Almanya’nın payı çok büyük.
Türkiye’ye döndükten sonra Gazi ile Hacettepe’de hocalık yapan Gençaydın, nihayetinde 1994’te aldığı profesörlük ünvanı ile sanat kariyerinde hak ettiği doruk noktaya ulaşıyor.
Gençaydın, soyutu anlamak için basit örnekler verirken Picasso’dan mealen aktardığıyla şu izahatı yapıyor:
“Bülbülün sesini seviyor musun diye sorulduğunda, alınan yanıt elbette çok seviyorum olur. Ama bülbülün ötüşü ne anlatıyor diye sorulduğunda ise öyle durulup bakılır. Çünkü bülbülün sesi insanın kulağına hoş geldiği için seviliyor. Soyut, işte bülbülün sesinin kulağa hoş gelmesi gibi, göz zevkiyle haza ulaşmaktır.”
Gençaydın, sanatın evrensel boyutuna dikkat çekerken, “Paranın, ekonominin, siyasetin, takımın kısaca bir çok şeyin ulusal boyutu olur ama sanatın olmaz. Sanat için ulusallıkta ısrar edilirse o folklorik özellikten öteye gidemez” diyor. Gençaydın aslında bu söylemiyle sol siyasi kimliğini gizlemeyip, sanatçıların dünya görüşlerini çekinmeden ifade etmesi gerektiğini de vurguluyor. Zafer Hoca, sanatın evrensel boyutunun tartışılamayacağını anlatırken bu kez Leonarda da Vinci’yi alıntılıyor:
“Ey edebiyatçı senin evrensel olmayan, ulusal sözcüklerin var. Benim ise göze beğeni sunan tüm evrenin anlayabileceği görsel nesnelerim...”
Gençaydın sohbetimiz sırasında bir de İngiliz sanat eleştirmeni John Berger’in, “Hiçbir söz gördüklerimizin tümünü anlatmaya yetmez” sözünü hatırlattıktan sonra soyutun insanın hayal gücünü ve düşünceyi geliştirdiğine dikkat çekiyor.
“Somut olarak yapılmış bir peyzajda gördüğünüz her şeyi anında algılarsınız ve beyninize kaydedersiniz. Ama soyut karşısında ne olduğunu anlayabilmek için düşünmeye zorlanırsınız” görüşünde Zafer Hoca.
Gençaydın, “Soyutlama görüntünün kendisini başka imgelerle mecazi anlamda ifade etmektir. Kısaca soyut, düşüncenini okuludur” dedikten sonra, Rönesans döneminde olduğu gibi tutkallayarak kendi elleriyle hazırladığı tuvallerinden birisinin başına dönüyor.
Soyut dünyasını resmetmek ve yeni eserleriyle resimseverleri düşünceye sevketmek için.

Haberin Devamı

DİNO 100 YAŞINDA

Haberin Devamı

Ankara’nın en köklü galerilerinden birisi olan Nev, çağdaş Türk resminin öncülerinden Abidin Dino’nun doğumunun 100. yılını ilginç bir etkinlikle kutluyor. Galeri Nev, Dino’yu, 100. doğum yıldönümünde 100 desenin yer aldığı bir sergiyle anıyor. Koleksiyoner Bekir Akbaş’ın 10 yılı aşkın bir zaman içinde topladığı, ancak hiç sergilemediği desenler, “Yüz Yıl, Yüz Desen” adı altında sergileniyor. Sanatseverler, 15 Mart’ta açılan sergiyi 6 Nisan’a kadar pazar günleri hariç her gün 11.00-19.00 arası Galeri Nev’de (GOP/Çankaya) görebilirler.

KENTTE NE VAR?

Adnan Turan-Hayati Misman-Uğur Çalışkan sergisi (27 Mart’a kadar-GaleriM/Ümitköy), BRHD 43. yıl karma sergi (19 Mart’ta açılacak-Çağdaş Sanatlar Merkezi/K.dere), Arzu Başaran sergisi (16 Nisan’a kadar-m 1886/Tepe Prime/Eskişehir Yolu), Celalettin Tandoğdu, Zuhal Baysar ve İsmail Üner sergileri (3 Nisan’a kadar- Galeri Soyut/Hilal Mah.Yıldız), Gülay Yüksel sergisi (21 Mart’a kadar-Galeri Fırça/Hilal Mah. Yıldız), Müfit Karzek sergisi (25 Mart’ta açılıyor-Galeri Sanat Yapım/Beşveler), Ferhan Atalay sergisi (4 Nisan’a kadar-Krişna Sanat/K.dere), Gültekin Serbest sergisi (24 Mart’a kadar-Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Ercan Algüner sergisi (24 Mart’a kadar-TBMM M.Necati Kültürevi/Kızılay), İsa Eliri sergisi (3 Nisan’a kadar-Ege Art/CEPA AVM), Çanakkale mektupları sergisi (24 Mart’a kadar Antares AVM), Ankara Filarmoni Orkestrası konseri-19 Mart/CerModern)

Yazarın Tüm Yazıları