Genç bir kadının dramı

Günlerdir genç bir kadının verdiği mücadeleye yakından tanık oldum.

Haberin Devamı

Konu sağlık, yani konu hayat, konu can.
Bu kadının verdiği mücadele, yaşadıkları günlerdir twitter’da yazılır, konuşulur oldu.
Hepimiz onu hem destekledik, hem de yaşadıkları ve hala yaşayacakları adına üzüldük haliyle.
Bu arada doktoru twitter’da kendisiyle olan yazışmalarımı görmüş olduğundan bana e-postalar yolladı.
“Adli tabip kendisini suçsuz bulmuştu”, önce bunu söyledi. Evet, bu doğruydu.
Fakat doktorla yazışmalarımızda bana “koter kapağının hatalı olduğunu” söylüyor doktor. Eee peki bunun sorumlusu kim? Hastane değil mi?
Ayrıca e-postalarında bana defalarca “bu kadının yazısını yayınlamayın” deyip durdu. “Yayınlamayın, yayınlamayın, yayınlamayın...”
“Müsaade edin de ona ben karar vereyim” dedim.
“Tek taraflı olmayın” dedi.
“Tek taraflı değilim, siz de kendi bakış açınızı anlatan bir yazı yollayın, onu da yayınlayayım” dedim.
“Olabilir ama adımı yayınlamayın” dedi.
Anlayamadım, kısacası yorumu sizlere bırakıyorum.
Haa ayrıca “hastanenin adını da yayınlamayın” dedi.
Aaaa niye yayınlamayayım ki suçsuz herkes nasıl olsa!!!!
Neyse işte böyle...
Şimdi önce sesleniyorum izninizle;

Haberin Devamı

Sağlıktan sorumlu bakanımıza,
Hastaneye, (Yaşam Hastanesi Antalya merkez)
Her türlü ilgiliye, bu soruna lütfen bir çözüm üretin.

Ve buyurun Şebnem’in yazısını buradan okuyun.

….

Ben Şebnem Erdem, uzman köpek eğitmeniyim.

Adet düzenimdeki bozulmadan dolayı, şikâyet ettiğim Dr. C. K.'a geçen ilkbahar muayene oldum.
Muayene sonucunda Dr. C. K. bende oldukça büyük (rahmimden büyük) bir miyom olduğunu ve ameliyat olmam gerektiğini söyledi.
Bu ameliyatın hem sağlığım için hem de ileride çocuk sahibi olabilmem için gerekli olduğunu ifade etti.
Doktor C. K. tarafından bana laparoskopik yöntem önerildi.
Bu ameliyat ile ilgili verdiği bilgiler: kapalı (bıçaksız ve dikişsiz) ameliyat yöntemi olduğu, ameliyat sonrası akşamına taburcu olabileceğim, 10 gün içerisinde hemen işime dönebileceğim ve çocuk sahibi olmamı sağlayacak bir yöntem olduğu şeklindeydi.
Doktorun ameliyat ile ilgili tavrı ve basit bir yöntem olduğu şeklinde ortaya koyduğu tabloya göre ikna oldum ve ameliyat günüm kararlaştırıldı.
Gerekli röntgen çekimi ve kan tahlillerimi yaptırdım. Her şeyin normal olduğu söylendi. Ameliyata bir engelim yoktu. Ameliyat olacağım gün, sabah saat 08.00 gibi hastaneye giriş yaptım. Ön hazırlıklar, alelacele okutulmadan imzalatılan form aşamasından sonra, ameliyathaneye götürüldüm. Yaklaşık bir saat süreceği söylenen ameliyattan -sonradan öğreneceğim üzere- 3,5 saatte çıktım.
Bundan sonrası gün gün aşağıda notlar halinde paylaşılmıştır.
20.03.2012 ameliyat günü. Ameliyat 1 değil, 3,5 saat sürdü. Ameliyat sonrası tarifsiz acılarla uyandım. Saatler geçmesine rağmen bir türlü kendime gelemiyordum ve ağrılarım da dinmiyordu.
Doktor C. K. ameliyat sonrası yaptığı vizitte, bu ağrı ve sancılarımı ağrı eşiğimin düşüklüğüne bağlayarak dinlenmemi ve bir gece hastanede kalmamı söyleyerek yanımdan ayrıldı.
Bu arada ilerleyen saatlerde arkadaşım “tuvalet ihtiyacım olmamasına şaşırdığını” söyledi.
Hemşire tarafından ağrım çok olduğu için sürgü konuldu fakat idrarım olmadığından sürgümü sonrasında tekrar aldılar.
Gece olduğunda yanımda refakatçi olarak kalan arkadaşım bu durumun normal olmadığını söyleyerek beni tuvalete götürdü. Ayağa kalktığımda sol kasığımda abartılı bir şişlik olduğunu görünce hemşireye durumu aktardık. Hemşire ise bunun normal olduğunu söyleyerek yürümem gerektiğini, ameliyat sonrası gaz olduğunu söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Hemşire yürümemi söylese de ayakta bile duramıyordum.
21.03.2012 günü ağrı dolu gecenin sabahı doktorun bir an önce vizite gelmesini bekledim. Sol kasıktaki şişlik daha da büyüdü. Başhemşire geldi ve şişliği görüp bana “yürümelisin, ben sana yürü demedim mi?” şeklinde çıkışta bulundu. Arkasından ise doktor geldi ve yürümem gerektiğini söyleyerek akşama taburcu olabileceğimi söyledi.
Akşama doğru sol kasığımda başlayan şişme, karnımın sol tarafına doğru yayılmaya, canım daha da çok acımaya, derim ve laparoskopinin dikiş yerleri gerilmeye başladı. Doktor akşamüstü vizite geldiğinde bir gece daha kalmama karar verdiğini söyleyerek yanımdan ayrıldı.
Gece çektiğim ağrı artınca bana ağrı kesici veriyorlardı. Sonradan da bana … isimli yatıştırıcı ve teskin edici ilaçlardan verdiklerini öğrendim.
Acılar dinmedikçe arkadaşım olan refakatçim doktorun gelmesi talebinde bulundu ise de ne yazık ki durumumla ilgilenen olmadı.
22.03.2012 günü doktor vizite geldiğinde beni ultrasona göndereceğini söyledi. Genel cerrah ile yaptıkları ultrason sonucu bana “kasık fıtığı” teşhisi koyup, her an ameliyata alınabileceğimi söylediler. Yürümemem, yatakta kalmam gerektiğini de eklediler. Bu süreçte idrar neredeyse hiç yapmıyordum.
Kasığımdaki şişliği tarif edecek olursam “portakal” kadar olmuştu. Karnımın sol yanı ve belimin sol tarafı iyice şişmeye başlamıştı. Şişlikler arttıkça, acılarım, ağrılarım ve derimdeki yanma da artıyordu. O gün de taburcu edilmedim.
23.03.2012 doktor vizite geldiğinde beni ayağa kaldırdı ve “hayatımda böyle bir şey görmedim” diyerek benim iç çamaşırımı da sıyırarak kasık ve karın bölgemin fotoğrafını çekti ve hocalarına bu durumu danışacağını söyleyerek yanımdan ayrıldı.
Serumlar ve ağrı kesiciler hiç eksik olmuyordu. Yemek yiyemediğim için serum yolu ile beslemeye başlamışlardı. Şiddetli ve yoğun kusmalarımla sağlık görevlilerine söylenmesine rağmen kimse ilgilenmiyordu.
Doktor rutin vizite geldiğinde “yürümeyi dene” dedi ve ekledi “olası fıtık ameliyatını 2 ay sonra yapabiliriz.”
Arkadaşlarım, akrabalarım sürekli geliyor gidiyordu ama gözlerimde kalan tek görüntü yüzlerindeki çaresiz ifade idi.
“S” beden giyen ben “L” beden olmuştum!
Derken ilginç bir gelişme yaşandı, odama ilk defa vizite saati dışında ameliyatı gerçekleştiren Doktor C. K. ile beraber 2 doktor daha geldi ve beni muayene ettiler. Teşhisleri de “lenfödem” diye bir hastalık idi.

Haberin Devamı

Doktorların bu teşhis ile ilgili açıklaması da bazı bedenlerin ameliyatı kaldıramadığı ve bu sebeple tepki gösterdiği şeklindeydi.
Günlerdir yürümemi söyleyen doktor bu sefer de kesinlikle ayağa kalkmamam gerektiğini söyledi ve aradan biraz zaman geçince ultrasona gönderildim.
Ultrason raporunda “karın bölgesinde sıvı gözleniyor” yazıyordu. Artan ağrı, şişlik ve yanmalar ile bir gece daha bitmek üzere idi.
25.03.2012 sabahı ilk fark ettiğimiz artık bedenimin 2 katına çıktığı idi, tüm gün acılar içerisinde geçti.
26.03.2012 günü doktor vizite geldi, baktı ve “yatakta kal” dedi ve gitti.
Başka bir doktor geldi ve sırtımı görünce “enfeksiyon bu” dedi. Tomografi, ultrason ve röntgene gönderildim. Damar yolu ile antibiyotik tedavisine başlamak için hazırlık yaptılar.
İşte o anda nasıl bir kuvvet geldiyse “bana ne olduğunu açıklamak zorundasınız” diye tepki gösterdim.
Doktorun cevabı “durumun çok ciddi, sebebini bilmediğimiz bir enfeksiyon var, rahminden kaynaklanıyorsa, rahmini alacağız! Eğer rahminde değilse, karın bölgene 6-7 kesi atacağız, kesikler açık kalacak, aylarca sürecek, ta ki enfeksiyon kuruyana kadar!” şeklinde oldu.
Diğer doktor ise “lenfödem üstü enfeksiyon” dedi.
Çekilen tomografi raporu ise şöyleydi: sağ distal kesimde sıvı akışı gözlendi. Bu arada bir de enfeksiyon doktoru muayene etti. Teşhisi: “laparoskopi cihazlarını temizledikleri solüsyonun bana alerji yaptığı” şeklindeydi. Kasık fıtığı, lenfödem, lenfödem üstü enfeksiyon ve son olarak solüsyon alerjisi teşhisi kondu.

Haberin Devamı

27.03.2012 günü sol kolum vücudumun şişliğinden bedenime doğru kapanmıyordu artık. Derim, sanki ateşte yanar gibi yanıyordu ve renk değiştirmeye başlamıştı.
CRP diye bir değer vardı, bu değerin gitgide yükseldiği konuşuluyordu.
Doktor C. K. ertesi gün tekrar ameliyata alınabileceğimi söyledi. Ameliyat öncesi sağ çıkamam endişesi ile banyo yapmak istediğim için refakatçilerim beni kaldırdı, ayağa kalktığımda sırtımda bir ağırlık, bir tuhaflık hissettim.
Refakatçi arkadaşlarım sırtıma baktıklarında şişliklerin sırtıma ve boynumun ortasına kadar yayıldığını gördüler.
28.03.2012 günü öğlene doğru ameliyathaneye götürmek üzere beni almaya geldiler. Doktorlar arkadaşlarıma ameliyatın 5-6 saat sürebileceğini söylemişler. Yaklaşık bir saat sonra odama geri getirilmişim.
Doktor geldi ve üreterimin zedelendiğini ve stent takıldığını söyledi. Bu zedelenmenin sebebi ise laparoskopi cihazının elektriğinin bacağıma bağladıkları akım bandından değil, idrar borusundan çıkmış olmasından kaynaklandığını söylediler.
Koydukları stent 27cm uzunluğunda olup, bir ay sonrasında geri çıkartılacaktı. Rahim içindeki miyomu alırken karın boşluğundaki idrar borumu kesmiş ve hastanede yattığım günler boyunca idrar ve sıvılar bedenime dolmuştu.
Kaldı ki; ilk ameliyatın hemen sonrasında idrar takibi yapmak zorundaydılar. Bunu yapmış olsalardı, idrarın normal değerlerin altında çıktığını anlayabilirlerdi.
02.04.2012 tarihinde 2. ameliyat öncesi 11,57 ye çıkmış olan CRP değerim normal değerlere düşünce taburcu olabileceğimi söylediler.
Yapılan tüm işlemlerin dosya halinde tarafıma verilmesini istedim. Uzun bir bekleyişten sonra dosyamı alabildim ve yurt dışından gelmiş olan ablam ile hastane sahibi ile görüşmeye gittik. Tüm yaşadıklarımı anlattık.
Hastane sahibi: “bağışıklık sistemin çok güçlüymüş” dedikten sonra ekledi “hastanemiz ve doktorlarımız sigortalı, bir şey yapamazsın.”
“Sigortalı” ve “bir şey yapamazsın” demekle neyi kastettiğini sonraları öğrenecektim. Hastaneden çıkarken kapalı ameliyat ücretini talep edip, ödemezsem yasal işlem başlatacaklarını belirttiler, bunun üzerine ödemeyi yaptım.
Evime geldikten sonra her gün biraz daha düzelebilme umudu ile uyanıyordum. Taa ki 15.04.2012 sabahına kadar. Dayanılmaz ağrı ve kusma ile Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki hayatım başlamış oldu.
O günden beri değerli hocalarım ve doktorlarım sağlığımı düzeltmeye çalışıyorlar.
Tıp Fakültesi günlerimi kısa başlıklar halinde paylaşacağım.
1. Uzun süren, stent kaynaklı enfeksiyon mücadelesi (2ay).
2. O zamanlar başlayan ve halen devam eden yemek yiyememe problemi.
3. Enfeksiyon bittikten sonra stendin alınmasına karar verildi.
4. Ameliyathanede, idrar borumun kesik olan yerinde daralmanın düzelmediği anlaşıldı.
5. İdrar boruma balon yapıldı ve yeni bir stent konuldu.
6. Birkaç kez karnımın sağ tarafına neredeyse bayılacak raddeye getiren sancılar girdi (safra kesesi atağıymış, duvar kalınlaşmış ve enfeksiyon başlamış).
7. Şiddetli baş ağrısından dolayı eczaneye gittiğimde tansiyon: 17/15
8. Akabinde acilen eğitim araştırma hastanesi.
9. Böbrek MR ve sintigrafisi çektiler.
10.Sonuç: sağ böbrekte kalıcı hasar; hydronefroz!
11.Böbrek damarlarımdan birinde gelişen daralma sebebi ile hiper tansiyon da hayatıma girmiş oldu.
12.İdrar boruma yapılan balon sonrası yenilenen stent takıldığı tarihten 1,5 ay sonra çıkarıldı.
13.Stent çıkartma işlemine dayanmak psikolojik açıdan başlı başına bir travma idi.
14. 3 Ay sonra nihayet normal yürümeye başlayabilmiştim. (Stent sağ bacağımın aksamasına sebep oluyordu).
15.Bu arada, safra kesesi probleminden dolayı, tam ve dengeli beslenemediğimden, hızla kilo kaybetmeye başlamıştım. Dengemi kaybederek düşmem sonucu sağ ayak bileğime ileri derecede burktum.
Anlayacağınız üzere, tüm vücudumun dengesi bozulduğundan her gün yeni bir sağlık sorunu baş gösteriyordu.
Tüm bu acıları çekerken, başkalarının çekmesine engel olabilmek ve hasta hakkımı aramak adına hukuki bir süreç başlatmaya karar verdim.
Gelinen son aşamada sağ böbrek hidronefrozu düzelmeye başlamış olsa bile, ameliyattan sonra gelişen safra kesesi problemi maalesef devam etmekte ve son kontrolde ameliyat olmam gerektiği söylendi.
Üreterdeki darlık şimdilik idrar geçişine izin verse de ileride ne olacağını bilemiyorum.
Adli tıp raporuna itiraz ettiğim için ameliyatı yapan doktor tarafından savcılığa şikâyet edildim.
Ayrıca, internet sitemde kendisine hakaret ettiğimi söyleyerek sitemin kapatılmasını istemiş. Halbuki hakaret olmadığı gibi, adı bile geçmiyor. Şimdi savcının beni ifadeye çağırmasını bekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları