Gelinlikte sınır farkı

Güncelleme Tarihi:

Gelinlikte sınır farkı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2011 00:00

Her genç kız, en özel günlerinden birini yaşadığı düğününde bir masal prensesi kadar kusursuz görünmeyi hayal ederken, gelinlik tercihleri ise yaşadıkları ülkelere göre farklılık gösteriyor.

MODACI Şenazi Köseoğlu, Türkiye’de faaliyet göstermenin yanı sıra İtalya’dan Amerika’ya, Japonya’dan Ortadoğu’ya kadar birçok ülkeye gelinlik gönderdiklerini söyledi.

Genel olarak Türklerin dantel ve taşlarla süslü, kabarık, gösterişli gelinlikleri tercih ettiğini, Avrupalıların ise sadelikten yana olduklarını anlatan Köseoğlu, “Avrupalı genç kızlar için yaptığımız gelinlikler sade, kumaşın yüzde 60’ı ipek, yüzde 40’ı polyester olarak üretiliyor. Türkiye’de ise ‘Ben mutlaka ipek istiyorum’ diyen pek olmuyor. Türk gelinler, kumaşa çok fazla önem vermiyor” diye konuştu.
Avrupa ülkelerinde genç kızların gelinliğin altına hiçbir zaman jüpon giymediğini, gelinliğin tülle kabartıldığını belirten Köseoğlu, ancak Türkiye’de gelinlerin mutlaka jüpon (iç etek) kullandıklarını ifade etti.

Avrupa’da sadelik

Avrupa ülkelerinde sadelik ön planda olsa da gelinlik seçimlerinin birbirinden farklı olduğunu anlatan Köseoğlu, şunları kaydetti:

“Mesela Hollanda’da gelinliğin üzerinde aksesuar olarak çok küçük çiçekler kullanılırken, Alman gelinler üzerinde çok büyük çiçekleri olan gelinlikler istiyor. Almanya’da yaşayan Türk genç kızlar ise yine çok gösterişli, bol taşlı gelinlikten vazgeçmiyor. İtalyanlar gelinlikte fiyatı değil modeli önemserken, Fransızlar için gelinlikte fiyat çok önemli.”

Libya’da gösteriş

Libya’da tamamen swarovski taşlarla süslü, 6 metreye kadar uzayan kuyruklu, gösterişli gelinliklerin tercih edildiğini ve gelinliğe yüksek fiyatlar ödendiğini belirten Köseoğlu, “Firmamızın İran’ın başkenti Tahran’da da bir şubesi bulunuyor. Bu ülkede belki kapalı gelinliklerin tercih edildiği düşünülebilir. Ancak düğünlerde erkek olmadığı için evlenecek genç kızlar, transparan, oldukça dekolte modelleri seçiyor” dedi.

Her düğünün hikayesi var

DAMADIN elini sandalyede oturan gelinin omzuna koyduğu, stüdyoda çekilen klasik düğün fotoğrafları, yerini kişilere özel hazırlanan “hikaye fotoğrafçılığı”na bırakıyor.
Hikaye fotoğrafçısı Elçin Polat, düğün, doğum ya da gündelik yaşamdan kesitlerin belgesel şeklinde fotoğraflandığı, yurt dışında çok yaygın olan hikaye fotoğrafçılığının Türkiye’de son 4-5 yılda geliştiğini söyledi. Artık insanların stüdyolardan çıkmak, “profesyonel bir bakışla” doğal hallerini yansıtmak istediklerini anlatan Polat, “Bizim yaptığımız en önemli şey kişiye özel çalışma. İnsanlar çalışmalarımızı, estetik anlayışımızı görüp ona göre bize geliyorlar. Stüdyo fotoğrafçılığı yerine, belgesel tarzda anlatımlar öne çıkmaya başladı. Bu özel günlerde de olabiliyor ya da insanlar kendilerine özel günler yaratıp bunların fotoğraflanmasını istiyor” dedi.
Bu anlamda en çok belgesel düğün fotoğraflarının talep gördüğünü ifade eden Polat, düğün günü sabahtan itibaren gelin ve damadın tüm hazırlıklarını fotoğrafladığını, ayrıca belirledikleri bir dış mekanda poz verdirerek yaklaşık iki saatlik çekim yaptığını belirtti.
Polat, “O gün yaşanan anlık duyguları yakalamak çok önemli. Hikayeyi, benim bakış açımdan onların beğeneceği şekilde anlatmaya çalışıyorum” dedi.

Türkiye’de düğün sezonu kışa kayıyor

Şenazi Köseoğlu, Türkiye’de düğün sezonunun da değişmeye başladığını söyledi. Önceleri yaz geldiğinde gelinlik satışlarının arttığını, kış mevsiminde ise durulduğunu ifade eden Köseoğlu, Türkiye’de artık Avrupa ülkelerinde olduğu gibi düğünlerin yaz tatilinin ardından yoğunluk kazandığına işaret etti. Köseoğlu, düğün için en fazla eylül ve ekim aylarının tercih edildiğini, kasım ve aralıkta biraz daha azaldığını, ocaktan itibaren de tekrar artış gösterdiğini kaydetti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!