Geleceğe birlikte yürümek

Geçenlerde, yaşadığım güzel bir olayı size de anlatmak istiyorum. Çünkü bu olaydan hepimizin çıkaracağı güzel dersler var...

Hafta ortalarında sağlığına önem veren orta yaşlı hanımefendi yıllık sağlık kontrolleri için kliniğimize geldi. Biri 17 yaşında liseyi bitirmeye hazırlanan kız, diğeri 20’li yaşların başında üniversiteye yeni başlamış erkek pırlanta gibi iki evladı olan bu genç anne söze "Sizi ve diğer sağlık yazılarını dikkatle okuyor ve izliyorum!" diye başladı! Neredeyse 5 yıla yakın bir süredir kitaplarımı, yazılarımı okuyor, televizyon programlarımı takip ediyormuş. Anlattıklarımızın çoğunu hayatına uygulamayı başarmış. 5 yıl öncesine göre kendini çok daha iyi hissediyor, sağlığıyla gurur duyuyormuş.

AİLE BAĞLARI ÇOK ÖNEMLİ

Bu, ruh ve bedeni son derece uyumlu, sağlığı mükemmel, biyolojik yaşı beden yaşından 5-6 yıl genç hanımdan dinlediğim bazı cümleleri size aktarmak istiyorum: "Yaşlandıkça hayatı daha çok seviyorum. Beslenme konusunda son derece dikkatliyim. İyi bir sağlığın öncelikle iyi bir beslenmeden geçtiğini unutmuyorum. Yalnızca bedenimin değil ruhumun da iyi ve güzel şeylerle beslenmesine dikkat ediyorum. İki çocuğum da sigara kullanmıyor. İkisi de düzenli egzersiz yapıyor. Kızım bir pilates tutkunu. Oğlum, yüzüyor ve tenis oynuyor. Eşim ve ben cumartesi-pazar mutlaka birlikte yürüyoruz. Hafta içinde en az iki kez birlikte egzersiz yapmaya özen gösteriyoruz. Şimdi uykularımız eskisinden daha iyi. Her sabaha dinç ve keyifli uyanıyoruz." Ben, özellikle "Eşimle birlikte yürüyoruz" cümlesine takıldım. Hayatı birlikte yaşayan, geçmişi birlikte tamamlayan, geleceğini birlikte planlayan insanların kaliteli hayata ve geleceğe birlikte yürümeleri önemlidir.

DAHA GÜZEL BİR HAYAT İÇİN

İyi ve sağlıklı yaşlanmak, iyi ve akıllı yaşamakla başarılacak bir şeydir. Sevgili Uğur Dündar’ın çok ama çok önemli o müthiş cümlesini eğer duymamış iseniz bir kenara lütfen not edin: "Güzel yaşayan, güzel yaşlanır". Siz de mükemmel yaşlanma yolculuğuna çıkan bu orta yaşlı hanımefendi gibi hayatın yönetimini elinize alın. Yapmanız gereken değişimleri dikkatli ve bilinçli bir şekilde telaşa kapılmadan, acele etmeden ama fazlada ertelemeden yapmaya çalışın. Bu değişimleri yaparken sevgi ile yapmaya, hoşlanmaya, keyif almaya bakın. Hayat her zaman ve her şeye rağmen güzeldir! Yeter ki değerini bilin ve ondan keyif almayı becerin.

Yorgunluk MS hastalarında çok yaygındır

Yorgunluk multipl skleroz (MS) hastalarında en sık rastlanan yakınmaların başında gelmektedir. Değişik çalışmalarda sıklığı yüzde 50-90 oranında bildirilmiştir. Sürekli yorgunluk hali; MS’li hastaların yaşam kalitesini bozan ve yetersizliklerine yol açan nedenlerin başında gelmektedir.

MS’li hastalar neden yorgunluk çekerler?.. Bu sorunun yanıtı kesin olarak bilinmemektedir. Bu konuda bağışıklık sistemimiz, beyin ve omurilikte hastalığın yol açtığı bozukluklar ve hormonal faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca uyku bozukluklarının, psikolojik durumun, ağrıların, hastalığın yol açtığı fiziksel kayıpların ve kullanılan bazı ilaçların (ağrı kesiciler, kas gevşeticiler, sara ilaçları, alerji ilaçları ve MS tedavisinde kullanılan interferonlar) da etken olabileceği akılda tutulmalıdır. Eğer MS hastası iseniz ve yorgunluk yakınmanız MS’inize bağlı gelişmişse;

İlaçla ve ilaç-dışı tedavileri ve önlemleri doktorunuzdan öğrenmeniz uygun olur. İlaç-dışı yöntemlerin çok önemli olduğunu hatırda tutmalı ve önemsemelisiniz.

Düzenli egzersiz yapın. Egzersiz kas gücünüzü, denge ve koordinasyonunuzu olumlu yönde etkiler. Egzersizin depresyonunuz üzerine de pozitif etkisi olduğunu unutmamalısınız.

Yorgunluğunuzu azaltacak bir diyet bilinmiyor ama dengeli ve düzenli beslenmenin önemi biliniyor. Yeterince sıvı almalı, kafein ve alkol alımınızı kısıtlamalı, sigara içiyorsanız bırakmalısınız. Aşırı şeker almamaya dikkat etmelisiniz.

Aşırı sıcağın yorgunluğunuzu artıracağını bilmelisiniz.

Mümkün olduğunca günlük aktivitelerinizi sürdürmeye çalışmalı, hobileriniz ya da hoşunuza giden aktivitelere zaman ayırmalısınız.

Televizyon uyku bozukluğu yapabilir

Birçok merkezde yapılan farklı araştırmalar -ki bunlar birbirinden habersiz ve faklı grup insanlar üzerinde yapılmıştır- yatmadan önce televizyon izleyenlerde melatonin üretiminin baskılandığını ve uyku sorunlarının ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Aşırı televizyon izleme çocuklarda da büyüklerde de uyku sorunlarına yol açabiliyor. Televizyon izleme bağımlılığının hareketsizliğe, anti sosyal kişilik örgütlenmelerine, yalnızlık ve arkadaşsızlık sorununa, tembelliğe yol açtığı okuma-öğrenme alışkanlığını azalttığı da çok iyi biliniyor. Kendinizi de, çocuklarınızı da televizyon izleme süreleri bakımından dikkatle denetlemenizde fayda var.

Stres-bellek ilişkisine dikkat

Stres ve bellek arasında güçlü bir ilişki olduğu biliniyor. Bu ilişkinin olumlu tarafları da var olumsuz tarafları da. Yani ölçülü olduğunda stres belleğe iyi geliyor, ona güç veriyor, güçlendiriyor. Ama ölçüsü kaçırılmış, dozu artırılmış, gereğinden fazla uzatılmış streslerin oluşturduğu baskı odaklanmayı ve dikkati güçlendirdiğinden belleğe olumsuz etkiler yapıyor. Kısacası stres ve bellek ilişkisinde en iyisi "seviyeleri bir beraberlik, akıllı bir işbirliği" oluşturabilmekte. Çok az stres belleği aşındırıyor. Uzatılmış tatiller tümüyle öğrenmekten, ilgiden, meraktan yoksun süreçler beyni ve belleği olumsuz yönde etkiyor. Çoğu insan böyle tatilleri neredeyse hatırlamıyor. Ölçülü miktarda olduğunda stres uyanıklığı artıyor, ayrıntılara odaklanmayı sağlıyor, dikkati artırıp öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Kısacası bellek içinde stresin çoğu zarar azı karar gibi görülüyor.

Klinik Psikolog İlknur Yılmaz İnme riski hangi hastalıklarda artıyor

İnme tüm dünyada kalp hastalıkları ve kanserden sonra en önemli ölüm nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Beyin damarlarından birinin aniden yırtılması ve içindeki kanın beyin dokusunun içine akması veya beyni besleyen damarlardan birinin birdenbire tıkanması sonucu kan akımının yavaşlaması veya durması inme ile sonuçlanıyor. İnmeye hipertansiyonlularda, şeker hastalarında, kolesterol yüksekliği olanlarda, kalp-damar problemi yaşayanlarda, sigara ve alkol kullananlarda, daha önce geçici iskemik atak yaşayanlarda daha sık rastlanıyor. Beyin damarlarında baloncuklar, damar yumakçıkları bulunanlarda kanama sonucu inme oluşması ihtimali yükseliyor. Kalp içinde oluşabilecek pıhtıların yerinden kopması özellikle adrial fibrilasyonu olan kalp hastalarında inme ile sonuçlanıyor. Ayrıca, enfarktüs geçirmiş hastalarda kalpte oluşan pıhtılar koparak kana karıştığında beyin damarlarını tıkayabiliyor. Beyni besleyen büyük damarlarda özellikle şah damarı olarak bilinen kartis arteri ve arterinden kopan pıhtılarda beyin damarlarını tıkayarak felce yol açabiliyor. Seyrek olarak kan hastalıklarından ve romatizmal hastalıklarının bazılarında inme riski yükselebiliyor.

Kulak çınlamanız varsa

Kulak çınlamasını tedavisinde tıbbi nedenlerin düzeltmesi ve KBB uzmanlarının önerilerinin eksiksiz olarak uygulanması şart! Ayrıca Ginkgo biloba da tavsiye ediliyor. Ginkgo biloba kan akımını artırarak yararlı olabiliyor. Etkisi bir hafta, bazen bir ay sonra ortaya çıkabiliyor. B6 ve B12 vitamini desteklerinin de yardımcı olabileceği belirtiliyor. Eğer Çinko ve Magnezyum eksikliği varsa Çinko ve Magnezyum destekleri de faydalı olabiliyor.

Kurdeşen can sıkıcı bir sorundur

Kurdeşen sık görülen bir alerjik problemdir. Özellikle uzun sürdüğünde gerçekten ciddi ruhsal ve sosyal problemlere yol açmaktadır. Kurdeşende ciltte ortaya çıkan kaşıntılı, kabarık veya kızarık plaklar çok tipiktir. Bazen bu plaklara göz kapaklarında, dudakta, dilde, kol ve bacaklarda şişme de eşlik edebilmektedir. Bu durum ciddi sağlık riskleri oluşturabildiğinden önemsenmeli ve beklenmeden tıbbi tedaviye yönelmelidir. Eğer bir kurdeşen tablosu 6 haftadan uzun sürerse kronik ürtiker olarak tanımlanır. Geçici ürtikerin nedeni genellikle alerjidir ve çoğu kez gıdalarla ya da ilaçlarla alınan alerjenlerden ileri gelir. Seyrek olarak solunum yoluyla alınan alerjenler de ürtiker yapabilir. Kronik ürtikerin nedeni ise dişetinde, sinüslerde, idrar yollarında yerleşmiş enfeksiyonlar midede yerleşmiş ve uzun süredir devam eden helicobakter enfeksiyonları ve değişik otoimmün kökenli bağışıklık hastalıklarıdır. Seyrek olarak bazı gıdalar da kronik ürtikere yol açabilir. Hastaların neredeyse yarısında neden ortaya konamaz. Bazı hastalarda soğuğun, güneş ışığının, terleme ve aşırı bedensel aktivitenin, ruhsal travmaların hatta kanserlerin bile ürtikere yol açabileceği belirtilmektedir.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Çilek mevsimi başladı. Çileği tatlı olarak da zaman zaman diyetimde kullanmak değişiklik açısından iyi olabilir. Size göndereceğim tarifin kalorisini hesaplayarak yayınlayabilir misiniz?

Çilek ve yoğurt ikilisi

4 KİŞİLİK (1 PORSİYONU 120 KALORİ)

500 gr az yağlı yoğurt

500 taze çilek

1 yemek kaşığı toz seker

1 paket vanilya şekeri

Arzuya göre taze nane yaprakları (süslemek için)

1. Çilekler temizlenir, yıkanır ve minik minik doğranır. Doğranan çileklerin üzerine bir kaşık şeker ve vanilya şekeri gezdirilir, karıştırılır ve biraz suyunu bırakması beklenir.

2. Süzülen çilekler bir kabın içine alınır ve bir kaşık yardımıyla karıştırılarak kıvamı iyice püre haline gelene kadar çırpılır.

3. Daha sonra çileklerle az yağlı yoğurt karıştırılır.

4. İstenilen şekilde süsleyip servis edebilir.

Diyet yapmaya çalışıyorum ama açlık hissediyorum sürekli. Aralarda süt içtiğim zaman daha geç acıkıyorum. Günde maksimum kaç bardak süt içebilirim?

Açlık hissetmeyin

Sizin de fark ettiğiniz gibi süt tokluk hissini sağlamada etkilidir. Fakat diyette yazan öğünlerin miktarlarına ve saatlerine çok dikkat etmeniz gerekiyor. Vücudunuz belli bir düzen içerisinde beslenmeye alışmalı. Bu alışkanlıkların ne kadarını hayata geçirebilirseniz o kadar başarılı olursunuz. Zayıflama diyetlerine uzun süre devam etmek zordur. Bu nedenle sürekli çeşitlilik yapmaya çalışırız. Besinler ve hatta egzersiz çeşidi üzerinde oynamalar yapılır. Ve sizin de yaptığınız gibi denemeler burada önem kazanıyor. Hangi yiyecekler bizi tok tutar ne kadar tüketmeliyiz ve hangi saatlerde tüketmeliyiz? Süt ve süt içeren ürünler tokluk hissi verdiği için iyi bir ara öğün olabilir ama diyetinizin kalorisine göre ve sağlık durumunuza göre günde alabileceğiniz miktar değişir. Genel bilgi vermek gerekirse günde 3 kez birer su bardağı az yağlı süt veya yoğurt tüketebilirsiniz. Bunun yanı sıra açlık hissetmemek için şu noktalara dikkat edin:

3 saatten fazla aç kalmayın.

Aralarda bol sıvı tüketin (su, ıhlamur, nane, biberiye...).

Meyve veya küçük sandviçlerden oluşan ara öğünler hazırlayın.

Mönüden küçük porsiyonları seçin.

Aynı günde birden fazla kaçamak yapmayın.

Diyetinizi bozduysanız sakın bırakmayın! Sonraki 3 gün programınızı hiç bozmadan uygulayın.
Yazarın Tüm Yazıları