Gazeteci refleksi

Güncelleme Tarihi:

Gazeteci refleksi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2015 14:38

Şırnak’ta yaşanan çatışmada öldürülen PKK’lının cesedinin polis aracına bağlanarak sürüklenmesiyle ilgili çarpıcı tepkilerden biri, AKP MKYK üyesi ve Diyarbakır Milletvekili adayı Galip Ensarioğlu’ndan gelmişti. Hürriyet, Ensarioğlu’nun sözlerini 8 Ekim’de “Bedelini Ak Parti öder” başlığıyla haberleştirdi.

Haberin Devamı

Ensarioğlu, bu başlığa itiraz etti. Ama nedense itirazını Hürriyet’e değil Sabah’a anlattı. Sabah’ın önce internet sayfasında ertesi gün de basılı nüshasında yayınlanan haberde “Ensarioğlu’nun Hürriyet’in açıklamalarını ‘Bedelini Ak Parti öder’ başlığıyla vermesine tepki gösterdiği” belirtiliyordu.
Bu itirazı görünce Diyarbakır DHA’nın geçtiği haberin orijinaline baktım. Bu habere göre, Ensarioğlu Diyarbakır’da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, Şırnak’taki olayla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Soruşturma başlatıldı, bunların takipçisiyiz. Hiçbir şekilde müsamaha edilemez. Çünkü bundan en büyük zararı da bugün iktidarda olan Ak Parti görecektir.”
8 Ekim’de Hürriyet’te yayınlanan haberde bu cümleler yer alıyordu. Ensarioğlu, “Ak Parti’nin zarar görmesi”nden sözediyordu; “bedel ödemek” gibi bir ifade kullanmamıştı. Bedel ödemek ile zarar görmek farklı fiiller. O nedenle başlığa “Bedelini Ak Parti öder” diye yazmak yanlıştı.
Ancak bu vakanın Sabah’ta nasıl haber olduğuna da dikkat etmek gerek. Sabah’ın haberinde Ensarioğlu’nun Hürriyet’in başlığında yer alan sözleri söylemediği aktarılıyordu. Ama Ensarioğlu’nun ne söylediği yoktu haberde. Tabii aktarılsa garip bir çelişki de ortaya çıkacak, Sabah’ın bu olayın ortaya çıktığı andan itibaren çizdiği zikzaklar okurların gözleri önüne serilecekti.
Doğal gazetecilik refleksi, bir iddia ortaya atıldığında hemen araştırmak, ilgililere sormak, ona göre haber yazmaktır. Fakat Sabah, PKK’lının cesedinin polis aracının arkasından sürüklendiği iddiasının ortaya çıktığı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tweetle duyurduğu andan itibaren bu olayı araştırma ve aydınlatma değil, örtbas etme refleksi gösterdi.
4 Ekim’de saat 15.35’te Sabah internette verilen haber, “PKK’lı teröristin cesedinin sırrı ortaya çıktı” başlığını taşıyordu. Haberde “Cesedin sürüklenmesinin öldürülen teröriste bomba tuzaklanmış olma ihtimaline karşı tüm dünyada uygulanan rutin bir kontrol olduğu” savunuluyordu. Ama bu bilgi ne bir yetkiliye dayanıyordu ne de bir açıklamaya. Anlaşılan sırrı Sabah çözmüştü!
Sabah’ın bu haberinin tekzibi Başbakan Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu, “bu uygulamanın tasvip edilemeyeceğini dile getirerek, söz konusu olayla ilgili olarak hukuki ve idari soruşturma için talimat verdiğini” dile getirdi. Sabah internet, 5 Ekim’de Davutoğlu’nun bu tekzibini yayınlarken “rutin kontrol” haberini unuttu, bu habere hiç değinmedi.
Aslına bakarsanız Ensarioğlu da cesedin yerde sürüklenmesinin yanlışlığını vurguluyor; “polisteki paralel örgütlenmeyi” suçluyor; bir anlamda Sabah’ın “rutin kontrol” haberini yalanlıyordu. Hürriyet’in haberini düzeltme çabasına giren Sabah, aynı duyarlılığı kendi hatasına gösteremedi. Zaten Sabah’ın basılı nüshasının Şırnak’taki olayla ilgili tek haberi de Ensarioğlu haberiydi. Okurlarına bu olayı bütün yönleriyle duyurmaya çalışmamışlardı bile…

Mağdur çocukları korumalıyız

Suudi bir işadamının 13 yaşındaki kızının İstanbul’da kaçırılmasına ilişkin haberi İHA (İhlas Haber Ajansı) geçmişti. 26 Eylül’de Hürriyet internette kullanılan bu haberle ilgili olarak ailenin avukatı Can Işıktaç bir açıklama gönderdi:
“Haberde kimlik bilgileri verilen müvekkilim,13 yaşındadır ve suç mağdurudur. Haberde kimlik bilgilerinin verilmesi Basın Kanunu’nun 21.maddesine aykırıdır. Kendisi Suudi Arabistan’da yaşamaktadır, bu haber sadece itibarını değil hayatını da tehlikeye atmaktadır. Kimliğini belli edecek fotoğraf ve bilgilerin derhal haberden çıkarılmasını önemle rica ederim.”
Haberde küçük kızın buzlanmış bir fotoğrafı yer alıyordu ama daha önemlisi, pasaportunun fotoğrafında adı açıkça görünüyordu. Bu talebi Hürriyet internetten arkadaşlara ilettim; haberdeki bu unsurların kaldırılması için mahkeme kararı gerektiği yanıtını aldım.
Oysa avukat Işıktaç kesinlikle haklı. Basın Kanunu’nun “Kimliğin açıklanmaması” başlıklı 21.Maddesi “18 yaşından küçük olan suç faili ve mağdurlarının kimliklerinin açıklanmasını ve tanınmalarına yol açacak şekilde yayın yapılmasını” yasaklıyor.
13 yaşındaki mağdur kız çocuğunun kimlik bilgilerinin yayınlanması sadece yasalar açısından değil gazetecilik etiği açısından da problemli. Türkiye Gazeteci Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldırılarda, sanık, tanık ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayınlanmamalıdır” deniyor.
Doğan Medya Yayın İlkeleri’nde ise Doğan Yayın Grubu'nun çocuk hakları konusunda taraf olduğu, çocukların korunmasına yönelik yayınlar yapılması gerektiği net bir dille vurgulanıyor.
Dijital Arşivde Düzeltme Kılavuzu’nda, “Yargı kararı olmasa da insanların mağduriyetlerine yol açan ya da mağduriyetin sürmesine/artmasına yol açan hakaret, ayrımcılık, aşağılama, ötekileştirme gibi unsurlar düzeltilir” demiştik. Bu haber kız çocuğunun mağduriyetinin sürmesine yol açıyor mu? Avukata bakılırsa “hayati tehlike” sözkonusu. Avukatın iddiası doğru olmayabilir. Ama doğru olma olasılığı yüzde 1 bile olsa gazeteci olarak bu risk göze alınamaz.

Okurdan kısa kısa

Burçin Zaferer: Hani ünlüler ve kriminal vakalar dışındaki intiharları haber yapmayacaktınız? Okura ilginç gelecek ilk olayda bu sözünüzü unuttunuz. İstiklal Caddesinde birlikte intihar eden çift hakkında 3 Ekim’de “Kafa kafaya tek kurşun”, 4 Ekim’de “Tek mermi iki hayat” diye ballandırarak haber yazdınız. Başkaları da bu intihar yöntemini örnek alırsa ne hissedeceksiniz?
Yalçın Göğüş: 30 Eylül’de ilk sayfadaki haberin başlığı “Tüy kadar hafif çelikten güçlü”. Ortaokulda bile “Güç, birim zamanda yapılan iş” diye öğretilir. Başlığın doğrusu: “Tüy kadar hafif çelikten sağlam” olmalı.
Zülfikar Dumlu: Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı kınıyorum. Lakin bir haftadır manşetten inmeyen bu saldırıya benzer şekilde Silvan’da polislerin bir gazetecinin başına silah dayaması sizin için haber değeri bile taşımıyor.
NOT: O olayla ilgili haber, ikinci gün (6 Ekim) iç sayfada yayınlandı.
Cihan Ertunç: “Çiller şimdi tersini söylüyor” haberinde “Batı Çalışma Gurubu” yazdınız. “Gurubu” değil, “grubu” olacak. O dediğiniz, güneşin batışı. (7 Ekim)
Hamdi Gündüz: 5 Ekim’de spor sayfasında yer alan Eskişehirspor-Beşiktaş maçı ile ilgili Eskişehirspor kadrosu yanlış. Sezgin Coşkun bu maçta oynamadı.
Tuncay Hacaloğlu: Sema Hunca hanımefendinin ölüm ilanında cinsiyet değişikliği yapılarak “baba” haline gelmesine haline gelmesine ne demeli? (10 Ekim)
Rüştü Çimen: 5 Ekim’de Akdeniz ekinde Kemerspor 2003 ve Zara Belediye Spor arasındaki futbol maçı haberinde “Zara” adı Zaza Belediyespor olarak yazılmış. Bu hatanın düzeltilmesini talep ederim.
Naim Astar: Hürriyet internette manşet: “Kadın milli takımının 8’i erkek çıktı”. Haber: “İran kadın milli futbol takımında oynayan 8 oyuncunun aslında erkek olduğu iddia edildi.” İddiayı kesin bilgi gibi vermek doğru mu? (2 Ekim)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!