Güncelleme Tarihi:
Tiyatrocu Behzat Uygur Beykoz'da ailesi ile birlikte yaşadığı evinin kapılarını Renkli Sayfalar Haber Müdürü Mert Doğan'a açtı.
Uygur'un özellikle Amerika'da sıklıkla kullanılan loft tarzı dairesi mimarisi ile göz kamaştırdı.
Evde duvarların olmaması Uygur ailesine ferah bir yaşam alanı sunuyor.
Evdeki en dikkat çekici detay ise garajın da içeride olması.
Behzat Uygur bu durumu "Her gittiğimiz yerde otopark sorunu yaşıyoruz. araba evin içinde olsun diye düşündük" sözleriyle açıklıyor.
Otomobilin hemen yanında oturma alanı göze çarpıyor.
Bu alanda bir de soba var. Behzat Uygur kış aylarında mandalina kabuklarını sobanın üzerine koyarak keyif yapıyormuş...
İşte Türkiye'nin en ünlü kadınlarının hiç bir detayın unutulmadığı muhteşem evleri...
Oyuncu Tuba Ünsal, ailesi ile hafta sonlarını geçirmeyi sevdiği geniş bir çam ormanının içinde yer alan Şile'deki müstakil evinin kapılarını InStyle Home için açtı..
“Şehirden kaçma ve dinlenme durağım. Harika komşulara sahibim burada. Arnavutköy’deki evimden çıktıktan kısa bir süre sonra burada olacağımı düşünmek hoşuma gidiyor. Hem şehirden uzak hem de yakın olma hissi bir arada.”
“Kışın hafta sonları da geliyoruz. En çok çocuklar seviyor burada olmayı. Bazen diğer aile bireyleri ve arkadaşlarımız da bize katılıyor.”
“En çok vakit verandada geçer. Bahçede yaz-kış barbekü yapmayı severiz.”
AYÇA'NIN KAÇIŞ NOKTASI
InStyle Home ekibi, mart sayısı için oyuncu-şarkıcı Ayça Varlıer’in ailesiyle birlikte yaşadığı Anadolu Hisarı-Göksu’daki evine konuk oldu. Beyazın ağırlıkta olduğu, klasik tarzıyla öne çıkan bu müstakil villa, şu sıralar film, albüm ve tiyatro oyunu yüzünden çok yoğun bir tempoda yaşayan Varlıer için tam anlamıyla kaçış noktası...
Ayça Varlıer, şu sıralar büyük bir koşturmaca yaşıyor... Vizyona yeni giren ve Sakarya Meydan Muharebesi’ne giden bir grup askerin kahramanlık hikayesini konu alan “Taş Mektep” filminde okul müdiresini canlandırdı. “Elif” adlı albümü TMC etiketiyle kısa süre önce çıktı. Ve geçtiğimiz günlerde bu albümde yer alan “Kumdan Kale” şarkısına da klip çekti. Ama o kadar değil... Afife ödüllü “Leyla’nın Evi” tiyatro oyunu neredeyse üç yıldır kapalı gişe oynuyor. Tabii bunlarla beraber sekiz yıla yaymış olduğu “Karım ve Annem”, “Gümüş”, “Limon Ağacı”, “Kurtlar Vadisi”, “Sonbahar”, “Behzat Ç.” ve en son rol aldığı “Kalbim Dört Mevsim” gibi dizilerde canlandırdığı başarılı karakterler var. Onun için de “10 parmağında 10 marifet var” sözünü sonuna kadar hak ediyor bu genç, yetenekli ve istikrarlı oyuncu.
Yazı: Serra AKAR Fotoğraflar: Vedat ÖZTÜRK, Ceren SEMERCİ Styling: Zeynep ESENİL
DANS KABİLİYETİNİ ANNESİNDEN ALMIŞ
Çekim günü, henüz eve gelmemişken annesiyle yaptığımız sıcak sohbet esnasında, çocukluk fotoğraflarına bakarken bir kez daha anlıyoruz bunu. “Taş Mektep” filminin tanıtımından dolayı bir gün önce Kayseri’ye gitmiş olduğunu söylüyor anne Duygu Varlıer. “Ama birazdan burada olacak, az önce telefonda konuştuk” diyor sonra... Çok sempatik ve cana yakın biri. “Kızım da benim gibidir, tanıyınca hak vereceksiniz” diye sözlerine devam ediyor. İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nden emekli olmuş bir balerin anne Varlıer... Baba Oktay Varlıer ise yıllarca üst düzey yöneticilik yapmış bir isim. Duygu Varlıer, kızının dansa olan kabiliyetinin kendinden geçmiş olabileceğini belirtiyor gözleri parlayarak: “Ama oyunculuk ve şarkıcılık daha ağır bastı onun hayatında. Çok da iyi oldu... Ben de kızımı zor görür oldum şu sıralar ve çok özlüyorum, bildiğiniz gibi değil...”
SHAKESPEARE YORUMUNA YABANCILAR BİLE HAYRANAyça Varlıer, Amerika’da Hart School of Music’te müzikal tiyatro ve Harvard Üniversitesi’nin Rusya’da Moscow Art Theatre School ile beraber yapmış olduğu master programında oyunculuk eğitimi görmüş. “Batı Yakası’nın Hikayesi” ve “Hisseli Harikalar Kumpanyası” gibi müzikallerde rol almış. “Ayça’nın sahnede dans, şarkı ve oyun yeteneği aynı çizgidedir. Çok iyi İngilizce bilir. Shakespeare yorumu ile yabancıları bile kendine hayran bırakmıştı” diye gurur duyarak anlatmayı sürdürüyor anneSİ... Sohbet koyulaşmış giderken kapı çalıyor ve içeri Ayça Varlıer giriyor gayet enerjik ve mutlu bir şekilde. Belli ki galadan iyi izlenimler var. “Kusura bakmayın ancak gelebildim” diye açıklama yapıyor hemen. Gerçek hayattaki Taş Mektep’in bulunduğu Kayseri’de bir gece misafir edilmişler. Orada filmle ilgili yapılan yorumları ve annesinin ardı ardına merakla sorduğu soruları keyifle cevaplıyor Varlıer. “Ben bir şeyler atıştırırım, hemen başlarız çekimlere,” diyor sonra da...
AİLE OCAĞINDA OLMAK BANA HUZUR VERİYOR
Üst salonda onun için hazırlanan tostunu yerken bir yandan bu aile evinin onun hayatındaki öneminden bahsediyor... “Çiftehavuzlar’da tek başıma yaşadığım bir evim daha var. Ama ayın çoğu günü burada bizimkilerle kalmayı tercih ediyorum. Annem, babam ve şu anda evli olan ablam Aslı, en önemli destekçilerim ve akıl danışmanlarımdır. Buraya geldiğimde aile ocağında olmanın verdiği huzur kadar, onlarla yaptığım beyin fırtınalarının da önemi büyük benim için” diye anlatıyor Varlıer. Göksu Sitesi’ndeki bu villaya altı yıl önce taşınmışlar. “Annemlerin burada çok sevdiği ve sık görüştüğü dostları vardı. Siteyi zaten konum olarak çok beğeniyorduk. Hele kar yağdığında burada olmak daha da keyiflidir” diye diye anlatmayı sürdürüyor.
EVDEKİ EN ÖZEL PARÇA DEDEDEN KALMA PİYANO
Dört katlı villanın tüm dekorasyon işlerini anne Varlıer yapmış. “Annem balerin olmasaydı dekorasyonla ilgili bir iş yapardı herhalde. Çünkü burada gördüğünüz her ince ayrıntı onun eseridir” diyor gururla... Kendi dekorasyon zevki ise daha modern bir çizgideymiş: “Ama insan ailesinden gördüğünden illa ki etkileniyor. Antikaya merakım varsa, bunu annemden aldığım kesin...” Evdeki neredeyse tüm eşyalar, ya antikacılardan ya da bit pazarlarından yıllar içinde toplanmış. “Bir yerde beğenilip özel yaptırılmış olanlar da var aralarında tabii” diyor Varlıer. Annesine bu konuda hayranlık duyduğunu ifade ediyor. “Annem aldığı o eski mobilyaları elden geçirterek bambaşka bir görünüme büründürmeye bayılır ve çıkan sonuç her zaman iyi olur” diyor. Kendisinin ise bu konularda çok sabırsız olduğunu, beğendiği bir parçayı mağazadan hemen satın alıp eve getirmek isteyeceğini vurguluyor. Dekorasyon çizgisi daha moderne yakın olsa da aralarda klasik objeler, tablo ve heykel gibi sanat parçaları da görmeyi seviyormuş. Ahşap, özellikle de venge malzeme, evdeki tercihi... “Krem veya beyaz renkte kendimi daha rahat hissediyorum” diyor. Bu evde en sevdiği parça çocukluk yıllarından beri çaldığı piyanosu... “Bu anneme ait bir piyano. Ona da dedem almış” diyor.
EN BÜYÜK KEYİF ANNE YEMEĞİ YİYİP DİZİ İZLEMEK
Ayça Varlıer, şu sıralar iş seyahatlerinin yoğunluğundan dolayı evin yolunu pek bulamadığından bahsediyor. Peki bir ev günü nasıl geçiyor acaba? “Annemin en özlediğim sebze yemeklerini yiyerek veya sevdiğim Çin yemeklerini sipariş edip, ‘Dexter’ ve ‘Homeland’ dizilerini izleyerek” diyor. Lübnan asıllı saksafoncu Toufic Farroukh’u dinlemek de onu rahatlatıyormuş. “Sonra başlıyor koşturmaca yine” diyor Varlıer, durumdan aslında çok da şikayet etmeyen bir ifadeyle.
BACASI TÜTEN GÜZEL EVİM
Instyle Home ekibi, “Hayat Devam Ediyor” dizisinin oyuncularından Şenay Gürler’in Kanlıca’daki evine misafir oldu. Geniş bahçesinden içeri girdiğiniz anda huzur ve mutluluk yayan bu sempatik ev, ikinci dereceden tarihi eser aynı zamanda...
Yağmurlu ve soğuk bir kış günü Şenay Gürler’in Kanlıca’da yaşadığı evi ziyaret ediyoruz. Kapıda bizi Gürler’in cana yakın köpeği Alman kurdu Ajan havlayarak karşılıyor. Geniş bahçesinden yol alarak, meyve ağaçlarının arasından geçip beyaz ahşap eve varıyoruz. Gürler, tüm sempatikliği ile karşımızda. Bir gün öncesinde yoğun set programı olduğu için az uyumuş. Ama yine de enerjik ve dinamik bir hali var. “Neyse ki uykusuzluğa dayanıklıyımdır” diyerek söze başlıyor evinin mutfağında sabah çayını keyifle yudumlarken.
Fırınından, yardımcısının hazırladığı poğaça ve ıspanaklı börek kokuları yayılıyor. Evde en çok burada vakit geçiriyor. “O yüzden ilk iş geniş bir oturma grubu yaptırdım” diyor Gürler. O da mükellef bir kahvaltı yapmadan asla güne başlayamayanlardan. “Bahçemdeki organik tarlamın mahsulleri kahvaltı tabağımda olmalı mutlaka” diyor.
"Bahçesine aşık oldum"
Buraya dört yıl önce taşınmış. Bir arkadaşının tavsiyesi üzerine haberdar olmuş evden. “Bahçesine aşık oldum. Öncesinde Kanlıca ile ilişkim meşhur yoğurdunu yemekten öte değildi. Tabii Sezen Aksu şarkılarından da burayı bilirdim” diye neşeyle anlatıyor.
Avrupa Yakası’nda ev ararken buraya taşınmak onun için de sürpriz olmuş. “Arkadaşlarımın çoğu Cihangir’de yaşıyor. Orayı da çok seviyorum. Zaten burasıyla beraber dönüşümlü yaşadığım bir evim daha var orada. Şehirde kalmak istediğim zamanlar kullanıyorum daha çok” diyor.
İstanbul’un siluetini ve denizi gören bir evmiş o. “Burada ise bambaşka, nostaljik ve eski mahalle kültürünün hakim olduğu bir atmosfer hakim. Bu denge hoşuma gidiyor” diyor.
"Bavulumu aldım ve içine girdim"
Dört katlı 700 m2 bahçe içinde bulunan 160 m2’lik ev, sefer tası gibi konumlanan birbirinden bağımsız mekânlardan oluşmuş. Alt katlarda yatak, çalışma odası ve banyo, bodrum katında giyinme odası ve çamaşırhane konumlanmış. Girişte açık renkte dekore edilen salon var.
Dört basamak çıkınca evin geniş mutfağı ve misafir banyosuna varılıyor. Üst katta Gürler’in en sevdiği olduğunu söylediği sedirli odası ve hemen yanında bir banyo bulunuyor.
Eve taşındığında içinin bakımlı olduğunu belirtiyor. “Bavulumu aldım ve içine girdim. Benden önce burada yaşayanlar zaten evin içini iyice elden geçirmişlerdi” diyor.
Homeland dizisinde takılmış durumdayım
Peki bir tatil gününü nasıl geçiriyor evinde? “Sabahları çok erkenciyim. Köpeğim Ajan ile önce sahilde uzun bir yürüyüşe koyuluruz. Sonra eve gelip kahvaltı yaparken mutfakta mail’lerime bakarım. Buraya çok arkadaşım ziyarete gelir. Özellikle yazın bahçede mangal keyfi ve brunch pek güzel olur. Sedirli odamda dizi izlemeye bayılırım. Kriminal diziler severim. Son zamanlarda Homeland adlı diziye takılmış durumdayım” diye anlatıyor.
Vakit bulursa evde yemek yapmayı da seviyor: “Ben yengeç burcuyum. Malum, eve de mutfak işlerine de meraklıdırlar.”
Fırında balık en sevdiği yemeklerin başında geliyor. “Kandilli’de iyi bir balıkçım var. Ondan alırım hep” diyor.
Müslüm Baba'ya kim hayır diyebilir
Evde müzik seti genelde açık. Caz, klasik ve bazen de arabesk... “Müslüm Baba’ya kim hayır diyebilir ki” diyor neşeyle. Tatil için Çıralı ve Tekirova’daki Sundance gibi sakin yerleri tercih ediyor. “Araba kullanmayı çok seviyorum oralara giderken. Bir de Saint Petersburg, New York, Prag ve Paris var sevdiğim şehirlerden” diyor gözleri parlayarak. Bu yılbaşı ilk defa gideceği Barselona için çok heyecanlı gözüküyor. “En az 10 gün kalmak kaydıyla yeni yerleri keşfetmek harika bir his” diyor ve ekliyor: “Gitme duygusu müthiş ama evime dönmek kaydıyla!” Günün sonunda dediği şey hep aynı çünkü: “Evim, evim bacası tüten güzel evim.”
Dekorasyon süreci keyifliydi
Şenay Gürler, beyazın ve açık krem tonların hakim olduğu evin dekorasyonunu yakın arkadaşı Emel Güntaş ile yapmış. Birçok eşya, Güntaş’ın Galata’daki Hiç adlı mağazasından özenle seçilmiş. “Çok keyifli bir süreçti. Burası için onunla gezmediğimiz yer kalmadı. Bazıları da evin yaşam alanları küçük olduğu için özel yapıldı” diye belirtiyor Gürler.
KAR KÜRELİ EV
Oyuncu-model Sedef Avcı ve Kıvanç Kasabalı çiftinin Kandilli’deki yeni evi, özenle hazırlanmış yılbaşı ağacı, renkli kar küreleri ve cana yakın sevimli köpeği Oscar ile insanı yeni yıl havasına sokuyor. InStyle Home dergisi o sıcak eve konuk oldu.
Sedef Avcı-Kıvanç Kasabalı çifti, Golden Retriever cinsi sevimli köpekleri Oscar ile beş ay önce taşınmış Kandilli’deki bu eve... “Buradan aile dostumuz Mete abi sayesinde haberdar olmuştuk. Bizim için uygun olduğunu düşünüp, gelip görmemizi istemişti hemen” diye anlatmaya başlıyor Avcı salonundaki yılbaşı ağacının ışığını yakarken... Çamın yanındaki cam vitrinde yıllardır biriktirdiği kar küreleri göze çarpıyor. Bu merakı Richard Gere ile Diane Lane’in “Sadakatsiz” filmini izlediği zaman başlamış. “Orada pek dekoratif amaca hizmet etmemişti doğrusu” diye anlatmaya devam ediyor güzel oyuncu tüm sempatikliği ile...
BURASI SAYFİYE YERİNDEN FARKSIZ
Evin konumu, özellikle de Boğaz’ı tepeden gören manzarası, daha buraya ilk gelişlerinde çifti etkilemiş: “Karşı kıyıda Bebek-Aşiyan, yanda ise Cemile Sultan Korusu var. Burası sayfiyeden farksız. Hatta eve taşındıktan sonra uykumuz bile erken gelmeye başladı.” Daha önceki evleri Cihangir ve Ulus’ta imiş. Kandilli’yi Menekşe ve Halil dizisi çekimleri sırasında sevmeye başlamışlar. İki yıl önce satın alınan ev bir süre boş kalmış. Taşınmaya karar verdiklerinde iç mimar baba Babür Avcı onlara tam destek vermiş: “Babam benim en zor müşterisi olduğumu söyler durur hep... İlk defa baba-kız ortak bir ev yaptık neticede...”
100 m2’lik daire, salona açılan mini bir mutfak, iki oda ve bir banyodan oluşuyor. “Küçük olduğu için buranın sade ve ferah gözükmesi bizim için öncelikli oldu ve içinde çok şey değişti” diye söze giriyor Kıvanç Kasabalı da... Daha önceki evleri buradan büyük olduğundan taşınırken birçok eşyayı elemek zorunda kalmışlar.
KAYINVALİDEM YATAK ÖRTÜMÜ TAM ÜÇ SENEDE İŞLEDİ
Evin genel dekorasyonuna gelince... Kanepeler ve ahşap sehpa Mudo Concept’ten alınmış. Geri kalanların çoğu da özel olarak yaptırılmış. Rahmetli anneannesi Nimet Özbayram’dan yadigar iki koltuğun yüzlerini yeşil kadife kumaş ile değiştirerek salonun baş köşesine koymuş Avcı... “Onlar benim için kıymetli. Bir de kayınvalidemin hediyesi yemenili yatak örtümü çok severim. Tam üç senede işledi” diye anlatıyor.
Kanepenin yanındaki mozaik taşlı masayı Bozcaada’dan almışlar. “İkimiz de oraya bayılırız. Genelde Aliki Konukevi’nde kalırız. Bu masayı orada görüp çok beğenmiştik. Salona güzel renk kattı” diyor.
SABAHLARI BİRLİKTE YÜRÜYÜŞ YAPIYORUZ
Şu sıralar iş konusunda ikisi de rahat bir dönemde oldukları için kendilerine vakit ayırabildiklerinden bahsediyor. Avcı, en son çektiği ve 14 Şubat’ta vizyona girecek olan “Romantik Komedi 2”den söz ediyor sonra... “Keyifli bir film oldu, çekirdek kadro yine ilki ile aynı. Ama sürpriz isimler de var tabii” diyor, başka da sır vermiyor. Sabahları erken kalkan bir çift onlar. “Buraya taşındıktan sonra yeni yerler keşfetmeye açık olduk. Ayrıca sabahları engebeli parkurlar bularak uzun yürüyüşlere de başladık beraber” diyor Kasabalı...
Bursa Uludağ Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan Kasabalı, eğer evde ise vaktinin çoğunu balkonda çalışarak geçirdiğinden bahsediyor. “Bu da ayrı bir adrenalin” diyor gülerek. Aklımıza Michael Douglas’ın Wallstreet’te gaddar bir broker’ı canlandırdığı “Money Never Sleeps” filmi geliyor. “En sevdiğim filmlerden biridir. Bakın öyle bir rolü çok severek oynayabilirim işte” diyor gülerek. Sahiplerinin konukseverliğinin yanı sıra renkli yılbaşı ağacı, insanı oyalayan kar küreleri ve leziz cupcake’leri ile burası yılbaşı coşkusunu insana şimdiden güzel hissettiren sıcak bir ev doğrusu...
YILBAŞINI ALMANYA’DA DA GEÇİREBİLİRİZ, EVDE DE...
Çiftin bu yılbaşı için planları nedir, merak edip soruyoruz. Henüz kesin karar vermediklerini söyleyip ekliyorlar: “Geçen yıl Stuttgart’a, çok yakın arkadaşlarımızı ziyarete gitmiştik. Sonra da otomobille İsviçre ve Fransa’yı dolaşmıştık. Yine buna benzer bir program yapabiliriz. Ya da yeni yılı evimizde dostlarımızla geçiririz.”
HALE SOYGAZİ'NİN MUHTEŞEM EVİ
InStyle Home dergisi, oyuncu Hale Soygazi ile yazar, edebiyatçı, akademisyen Murat Belge’nin Ayaspaşa’daki bahçe dubleksini ziyaret etti. Her bir köşesi kitap, CD ve tablolarla dolu olan, aileden yadigar mobilyalarla ayrı bir anlam kazanan bu sıcak evin hikayesini sayfalarına taşıdı.
“Kuzey Güney” dizisindeki holding patroniçesi Ebru Sinaner’in soğuk ve mesafeli duruşundan çok uzak, sımsıcak bir yüzle açıyor kapıyı Hale Soygazi... Üzerinde siyah, rahat bir ev elbisesi, ayaklarında yine siyah yazlık sandaletler var. Gayet fit, ışıltılı ve enerjik görünüyor...
BEN SABAHLARI MUTLU UYANIRIM
Güne erken başlayıp çabuk yol alanlardan biri olduğu belli... Haftada üç gün gittiği dizi setinden bugünlük izinli... “Sayenizde ben de uzun bir ev keyfi yapabileceğim” diye söze başlıyor balkonunda çayını yudumlarken ve devam ediyor: “Kendimi bildim bileli sabahları hep erken ve mutlu uyanırım. Hayaller kurarım, ‘Bugün nereye gitsem, ne yapsam?’ diye. ‘Roma’ya da gidebilirim, Bodrum’a da’ derim... Ama bu durum kahvaltıya kadar sürer genelde. Sonra hayatın gerçekleriyle yüzleşirim tabii ki...”
Haftada üç gün gittiği pilates’in vücuduna iyi geldiği çok açık. “Duruşu düzeltiyor. Ağrılara da iyi geliyor. Spor şart” diyor gülümseyerek. İnsanı dinlendiren ve kendini dinleten güzel ve yumuşak bir ses tonuna sahip...
ARKADAŞLAR GİTTİ DAİRE ONLARA KALDI
Bu eve 12 yıl önce Murat Belge ile evlendiklerinde taşınmışlar. “Yakın arkadaşlarımızın oturduğu, yemek yemeye çok sık geldiğimiz bir yerdi. Onlar Fransa’ya gidince, Murat’la hemen taşınmıştık” diye anlatıyor.
Salon camını kaplayan Boğaz ve Kız Kulesi manzarasının yanı sıra Ayaspaşa’da hâlâ devam eden mahalle kültürü, sıcak komşuluk ilişkileri de burayı tercih etmelerinde önemli rol oynamış. “Benim için evin olmazsa olmazı balkon ve bahçe. Şansıma burada ikisi de var” diyor Soygazi. Balkonda tik masa üzerine hazırladığı çay-kahve ile envai çeşit atıştırmalıklardan tatmamız konusunda ısrar ediyor bu arada... “Lütfen yiyin. Sabah sıcacık geldi” diyor.
BU EVDE 7 BİNE YAKIN KİTAP VAR
230 m2’lik evin üst katında mutfak, küçük bir çalışma odası, misafir tuvaleti ve salon yer alıyor. Alt katta ise Murat Belge’nin çalışma odası, üç yatak odası ve büyükçe bir banyo bulunuyor. Evi dolaşırken, duvarlara sonradan eklemiş oldukları raflardaki kitapları ve klasik müzik CD’lerini inceliyoruz bir yandan. “7 bine yakın kitap evin her noktasına böyle dağılmış durumda. Bazıları da Murat’ın ders verdiği Bilgi Üniversitesi’ndeki odasında” diyor Hale Soygazi...
Salonun kırık beyaz duvarlarında Sabri Berkel, Aliye Berger, Fikret Mualla, Namık İsmail, Gülay Kakşi, Abidin Dino, Nejat Devrim ve Fahrünnisa Zeyd’in tabloları var. Habitat’tan alınan geniş yeşil keten kanepe ve ona eşlik eden özel yapım krem keten oturma grubu, evin en yeni mobilyalarından...
MUM DEĞİL ÇİÇEK KOKUSU OLMALI
Ev dekorasyonuna çok meraklı olduğunu söylüyor. “Evde mum dan değil, çiçekten yayılan kokuyu severim sadece. Taze çiçekler, özellikle de beyaz güller tercihim. Murat ise bu tip ayrıntılarla pek uğraşmaz. Onun vakti genelde aşağıdaki odasında yazı yazmakla geçer” diyor.
Ahşabın mekanı sıcaklaştırdığını anlatan Hale Soygazi, salon zemininde bu yüzden halı görmeyi çok tercih etmemiş. Sadece Beymen Home’dan alınan yemek masasının altında renkli bir İran halısı ve krem rengi oturma bölümünde Step’ten bir halı serilmiş.
FAHRİYE'NİN MUHTEŞEM ÇATI DUBLEKSİ
InStyle Home, Kanal D’nin flaş dizisi “Veda”nın başrol oyuncusu Fahriye Evcen’in İstinye’deki evine konuk oldu. Okulu ve dizi seti arasında mekik dokuyan güzel oyuncu, dergi ekibini şu sıralar nadir yaptığı bir tatil gününde ağırladı.
Fahriye Evcen, İstinye’de bir site içinde yer alan bu çatı dubleksi dairesine üç yıl önce taşınma kararı almış. “Daha önce ailemle birlikte Anadolu yakasında yaşıyordum. Ev arayışına okuluma yakın semtlerden başladım. Bir emlakçı sayesinde karşıma burası çıktı. Eve içim hemen ısındı ve taşındım” diye anlatmaya başlıyor salonundaki kanepede otururken. Bir yandan da Türk kahvesini yudumluyor. Atkuyruğu şeklinde sade toplanmış saçları, üzerini saran tişörtü ve altında eşofmanıyla sanki bir spor markasının katalog çekiminden çıkmış gibi duruyor karşımızda. Evde bu tarz kıyafetler tercih ediyormuş genelde. “Tabii ayağımda pofuduk rahat terliklerim de hep olmalı” diye anlatıyor neşeyle.
GÜZELLİK SIRRIM DÜZENLİ HAMAM
Bu arada özel hayatında nerdeyse hiç makyaj yapmadığından bahsediyor. “Şansıma Mehpare de makyajsız dolaşan biri” diye belirtiyor keyifle. Evcen’in cildi o kadar ışıltılı ve bir o kadar duru gözüküyor ki, sırrını sormadan edemiyoruz. “Düzenli gittiğim hamam seanslarının sonucu olabilir” diye açıklama getiriyor. Fırsat buldukça evinin yakınındaki Maslak Sheraton’ın hamamına gidiyormuş. Beslenmesine ve sporuna da dikkat ediyor haliyle. “Genelde sebze ağırlıklı beslenirim. Sabahları sadece müsliyle kahvaltı ederim. Çikolataya aşırı zaafım var, onu da her gün yerim” diyor gözleri ışıldayarak ve hiç pişmanlık duymayarak.
DUVAR KÂĞIDI EVE SICAKLIK KATIYOR
240 m2’lik çatı dubleks dairenin alt katında salon, mutfak, üç yatak odası, banyo ve kiler bulunuyor. Üst kattaki çalışma odası, içinde banyo ve giyinme odası olan ferah bir yatak odasına açılıyor. Önünde ise geniş teras dikkat çekiyor. “Yazın evdeysem, genelde üst kattayımdır” diye anlatan Evcen, evini dekore ederken Gül Bayur ve dekoratör Dilek Gergeroğlu’ndan yardım almış. Eve taşındığında dairenin temiz olduğunu, sadece zemini cilalattığını ve duvarları da kâğıtla kaplattığını söylüyor. Salonun iki duvarında farklı renklerde kâğıt tercihleri yapmış. “Bence duvar kâğıdı eve sıcaklık katan unsurların başında” diyor.
FİL AİLEM GENİŞLİYOR
Evdeki çoğu ahşap mobilya buraya özel olarak tasarlanmış. Yalnız salondaki krem rengi kanepe ve pufunu Mudo Concept’ten almış. Yerde ise IKEA’dan alınan bir post serili. Farklı tarzları karıştırmayı sevdiğinden bahsediyor. “Osmanlı dönemini çağrıştıran aksesuvarları aralarda görmek hoşuma gider” diyor ve duvarda asılı ‘Şehrazat’ kaftanını, antikacıdan alınan eski ahşap sandığı işaret ediyor. Kokulu mumlar ve dekoratif filler de evde görmeyi sevdiği objelerden. “Fil ailem gün geçtikçe genişliyor” diyor mutlulukla salonun köşesini işaret ederken.
EVDE VAKİT GEÇİRMEYE BAYILIYORUM
Fahriye Evcen, evde vakit geçirmeye bayılıyormuş. Hele de elinde sevdiği bir klasik kitap varsa. Tercihi genelde felsefi ve dünya klasiklerinden yana: “Goethe’nin muhteşem ‘Faust’unu birkaç kez okumuşluğum vardır.”
ÇİKO VE ÇİKA ÇATIYA KAÇTI
Fahriye Evcen’in ideal bir ev gününde çok sevdiği iki sarman kedisi Çiko ve Çika da başrolde oluyor genelde. Bugün hariç! “Evde yabancı birileri olunca hep kaçarlar böyle. Muhtemelen şimdi çatılarda geziyorlar. Çekim bitince gelirler” diye anlatıyor kendinden emin bir ifadeyle. Sonra da terasa çıkarak şefkatle kedilerine sesleniyor Evcen...
EZGİ'NİN 200 M2'LİK ÇATI KATI
Ezgi Mola geçen yıl evini değiştirdi, Nişantaşı’ndaki bir çatı dubleksi dairesine taşındı. Genç oyuncu, annesinin rahatını düşünerek aldığı yeni evinde InStyle Home dergisini ağırladı.
Nişantaşı’nda, yeni yapılan apartmanlardan birinin en üst katındayız. Kapının zilini çalmamızla evin içinden köpek havlamaları yükseliyor birden. Karşımızda sevimli iki köpeği ve elinde soğuk kahvesiyle son günlerde adından sıkça söz ettiren genç oyuncu Ezgi Mola duruyor. “Bu sıcak yaz günlerinin en iyi kurtarıcısı bu. Size de ikram edelim hemen” diyerek bizi içtenlikle içeri davet ediyor. Ekibi evin girişinden merdivenlere doğru yönlendiriyor. Alt katta yapılması gereken işler olduğundan ve bunları vakitsizlikten henüz bitiremediğinden söz ediyor.
Yeteneksiz oyuncu
Şu sıralar Yaşar Kemal’in eserinden uyarlanan TV dizisi “Kötü Yol”da Leman karakterini canlandırıyor. “Türk işi Marilyn Monroe görüntüsündeyim. Yeteneksiz bir oyuncuyu canlandırıyorum” diyor. Salondaki sehpasının üzerinde Monroe ile ilgili ciltli kitabı eline alırken, “Bence çok özel ve yetenekli bir aktristti” diye de açıklama getirmeyi ihmal etmiyor.
Bu yaz çekilen, yönetmenliğini Uğur Yücel’in yaptığı dram tarzı “Buzdağı” ve Şahan Gökbakar imzalı komedi türündeki “Celal ile Ceren” adlı sinema filmlerinde de oynadı Mola.
Annem rahat etsin
Evdeyken vakti en çok üst katta geçiyormuş. Salonu da aniden karşılaşılan manzara ile sürprizli... “Aslında ev almak gibi bir niyetim hiç yoktu. Yapımcı Erol Avcı’nın ‘Her oyuncunun bir evi mutlaka olmalı’ sözü ev almamda çok etkili oldu” diye anlatan Mola, evini biraz da annesini düşünerek satın almak istediğinden bahsediyor: “Kendimden çok annemi rahat ettirmekti hayalim.”
200 m2’lik iki katlı dairenin alt katında üç yatak odası ve banyo yer alıyor. Üst katında ise salon, mutfak, banyo ve Boğaz’ı gören şirin bir teras bulunuyor.
Evi dekore ederken yakın arkadaşı mimar Mehmet Yücebaşoğlu’ndan destek almış Ezgi Mola. “Bana burasıyla ilgili o kadar pratik fikirler vermişti ki... Hakkını vermeliyim” diyor genç oyuncu. Ferah gözüken salonun duvarları kırık beyaz. Yan cephede boydan boya devam eden uzun pencereler burayı yeterince aydınlık yapmaya yetmiş gözüküyor.
Komşularım anlayışlı
Ezgi Mola, modern mobilyaları klasik tarzda çarpıcı aksesuvarlarla bir arada görmekten hoşlandığını söylüyor. “Cumba ve Mudo Concept aradığım tarzı bulduğum mağazaların başında bu yüzden” diyor. O kanepesinde oturmuş konuşurken, Golden Retriever cinsi köpeği Kuki de hemen ayaklarının ucuna kıvrılıveriyor. Tibet spaniel Suşi ise bu sıcak yaz gününde mutfakta serin taşlar üzerinde uyumayı tercih ediyor.
Başlarda apartman dairesinde iki köpekle yaşamak zor olur mu diye endişe etmiş ama sonra anlayışlı komşuları sayesinde bu konuda çok rahatladığını itiraf ediyor.
Rejisör sandalyesi Çağan'ın hediyesi
Terasta, üzerinde Ezgi Mola yazan bir rejisör sandalyesi var. Bu, ona Çağan Irmak’ın “Dedemin İnsanları” filminde hediye edilmiş. “Konuk oyuncu olarak katılmıştım. Kamyondan çıktığında çok şaşırdım. Meğer sevgili Çağan bu anlamlı jesti filmlerinde oynayan tüm oyunculara yaparmış. Güzel bir hatıra oldu benim için de. Şimdi oradan keyifle Boğaz’ı izliyorum” diye gözleri parlayarak anlatıyor.
600 M2'LİK VİLLA
Survivor, Yetenek Sizsiniz, Var mısın Yok musun yarışmalarının yapımcısı Acun Ilıcalı ile eşi Thanx Co Dekorasyon'un ortağı Zeynep Ilıcalı Bebek'teki muhteşem evlerini Elle Decoration Dergisi'ne açtı. Rengaren, sürprizli, farklı tarzları birleştiren 600 metrekarelik 3 katlı villa görenleri hayran bırakıyor. Zeynep Ilıcalı "En sevdiğim şey çok renklilik. El işçiliği, kalite, doğallık. Organik ürünlere olan ilgim ile isteklerimi şekillendirdim. Evimizin yanında küçük bir orman, karşımızda eşsiz Boğaziçi var" diyor.
Yemek odasında klasik bir tarz hakim.
Evin salonundaki kalaşnikof abahurlar dikkat çekici.
Zeynep Ilıcalı çocuk yatak odası ve banyosunu kendi tasarlamış.
Odanın avizesi kırmızı topuklu ayakkabılardan yapılmış.
Ebeveyn yatak odası ve giyinme odası.
Ön balkondaki renkli koltuklar Thanx Co imzalı.
Evin ormana bakan bahçe bölümü.
Sibel Can, çocukları Engin Can, Melisa ve Emir ile yaşadığı Beykoz Konakları’ndaki evinin kapılarını InStyle Home’a açtı.
Can’ın 1.200 m2’lik dört katlı, geniş bahçeli evinde, sekiz oda, altı banyo ve iki misafir tuvaleti var.
Birkaç kez dekorasyon değişikliği yapan Can, en son içmimar Necibe ve Birol Darcan çiftinden yardım almış.
Ünlü sanatçının yatak odasında pastel renkler hakim.
Sibel Can'ın sahne kıyafetleri için özel yaptırdığı odada yer alan aksesuvar büfesi bijuteri dükkanını anımsatıyor.
Her köşesi, içinde yaşayanların tarzına, karakterine ve meraklarına uygun olarak şekillendirilen evin en dikkat çeken yanlarından biri de hamamı. Misafir banyosunu hamama dönüştüren şarkıcı, “Hamam bu evde şarttı. Tenimin pürüzsüz, sıkı ve gergin olmasının sırrını, çocukluğumdan beri var olan bu hamam ritüeline borçluyum. Tabii bir de masaj ve yoga var” diye konuştu.
Sibel Can da bir çok ünlü gibi evin duvarları için açık rengi tercih etmiş.
Evin giriş katında yer alan salonda antika mobilyalar hakim.
Yemek odasında kullanılan mobilyalar ise koyu renkli.
Hiç bir detayın unutulmadığı lüks evin oturma odasında büyük bir şömine var.
Katlar arası geçişte ahşap merdivenler kullanılmış.
Her daim bakımlı olmayı başaran Sibel Can, kendisine özel bir de makyaj odası tasarlatmış.
Evin her köşesinde aile fotoğrafları yerini almış durumda.
Beyaz rengin hakim olduğu mutfakta yemek masasının hemen yanıbaşında yer alan plazma Tv dikkat çekiyor.
Evin bahçe kısmı dört mevsime uygun olarak tasarlanmış.