Futbolun şiiri

Güncelleme Tarihi:

Futbolun şiiri
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 30, 1997 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Kocaeli maçı öncesi Galatasaray antrenmanına gittim. Çalışma, ciddiyet ama büyük bir rahatlık içinde başladı. Fatih Terim yönetiminde, bir saat yirmi dakika, enfes varyasyonlar yapıldı.

Antrenmanda iki adam dikkatimi çekti. Bunlardan biri müthiş formda görünen Suat Kaya, diğeri takıma yavaş yavaş ısındığı sinyallerini veren Gika Popescu'ydu. Kocaeli maçında Suat Kaya ilk on bire alınmadığı gibi, ikinci yarı sahaya da sürülmedi. Buna şaşırdığımı itiraf ederim. Popescu'yu Kocaeli maçında da çözemedim. Sion maçını beklemem gerekti. Sion maçında dört Romen, müthiş futbol oynadılar. Bunların içinde artistik hareketler yaptığı için en çok dikkati çeken Gheorghe Hagi oldu. Üç gol attığı için Adrian İlie ikinci sırayı aldı.

Ama bana göre Julian Filipescu ve orta sahada adeta dikiş diken Gika Popescu ilk sıralardaydlar.

İlk Sion maçında bu dörtlü ilk yarıda felaket bir oyun sergilemişler ve takımı yedi kişi bırakmışlardı. Devre arasında Fatih Terim'in gazabına uğradıktan sonra, ikinci yarıda biraz olsun kendilerine gelmişlerdi. İkinci Sion maçının analizi bu yüzden gereklidir: Fatih Terim'in bir kaç gün önce Hürriyet'te yayınlanan röportajında söyledikleri, ikinci Sion maçında gerçekleşti. Takım topu kendisine tuttu, tempoyu ayarladı ve sonuca gitti. Demek ki, Galatasaray iki şey yapıyordu:

1- Takımdaki defans ve orta saha oyuncuları, topu rakibe vermiyor ve kendilerinde tutuyorlardı. Bunlar arasında iki Romen, Filipescu ve Popescu bulunuyorlardı. Bu yüzden bu ikilinin artıları daha fazlaydı.

2- Hagi ve İlie'nin yararları ‘‘hızlı hücum''du. Bu ikiliye Filipescu da eklenince hızlı hücum yaratılabiliyor ve golle sonuçlanıyordu.

3- Nitekim, Sion'a atılan ilk gol, Hagi'den Filipescu'ya aniden giden zıpkın gibi pasın, Filipescu tarafından aynı şekilde İlie'ye aktarılmasıyla geldi. Demek ki Filipescu hem savunma, hem hücumda vardı ve bu yüzden Romenler içinde en yararlı olanıydı.

4- Popescu, kendisini toparlamış görünmesine rağmen, hücum organisyonlarına Sion maçında da giremedi. Bunun temel nedenlerinden bir tanesi, bu organizasyonlara Tugay Kerimoğlu'nun girmesi, Popescu'nun da, geride delikleri dikiş dikerek kapatmaya çalışmasıydı.

Sonuçta, Tugay Kerimoğlu ve Gika Popescu'nun takımdaki görevlerinin bir daha gözden geçirilmesi yararlı olabilirdi.

Dikkat edilirse Sion maçının, golün atıldığı 40'ıncı dakikaya kadar olan bölümündeki Galatasaray eleştirilmiştir.

Oysa bence asıl bu bölümde Galatasaray futbolun şiirini yazdı. Sion'a top göstermedi, tempoyu kendince ayarladı ve rakibi moralman çökertti.

Ve yaptığı ilk ‘‘hızlı hücum''da golü de attı. İkinci yarı, ilk yarıdaki kırk dakikanın meyveleri toplandı.

Maç sonlarına doğru, uzun toplar işlemeye başladılar. Sion resmen abandone oldu. Bir takım bir maç sırasında bir çok taktik denemelidir ve Galatasaray bunu yapmıştır.

Ancak şu anda takımda bir noksan bulunmaktadır. Onun da çözülmesi gerekiyor:

Bu noksan, tam saha presteki yetersizlik ve toplu çıkış ve toplu geriye dönüşlerdeki uyumsuzluktan ibarettir.

Paris St. Germain'in, Parc des Princes Stadı'nda bize uyguladığı agresif saldırı taktiğinden maalesef henüz uzaktayız. Şampiyonlar Ligi'nde bize en çok gerekecek olan bu tarz oyundur. Türkiye'de kapalı defansları açmak için de buna ihtiyacımız vardır. Sanırım elimizde bu helvayı yapacak malzemeyi tutuyoruz. O halde niçin hala duruyoruz? Yoksa Vanspor maçını mı bekliyoruz?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!