Futbolu değiştireceğinize başka spor icat edin

Güncelleme Tarihi:

Futbolu değiştireceğinize başka spor icat edin
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 2002 00:00

SERDAR Turgut'un, dünkü Hürriyet'te, futbol meraklılarının atlamaması gereken bir yazısı yayınlandı.Serdar Turgut, ‘‘Futbol kurallarını reklamcılar değiştirecek’’ başlıklı yazıda futbolun ne kadar büyük bir sektör haline geldiğini mükemmel bir şekilde gözler önüne seriyordu.Yazısındaki rakamları burada tekrarlamayacağım. Zaten mühim olan rakamlar değil.Benim güzel ağbim, futbolun reklamcıların ağzını sulandırdığını fakat bu nimetten yeterince faydalanamadıkları için kurallarıyla oynamak istediklerini vurguluyordu.* * *Şimdi arkadaşlar, Türkiye'de veya Türkiye gibi futbolun aşırı derecede sevildiği bir ülkede, rejim değişebilir, para birimi değişebilir, başkent değişebilir, özetle her şey değişebilir ve kimsenin gıkı çıkmaz.Fakat futbola dokunanın eli yanar!İyi futbolseverler, bir süredir futbolun endüstriye dönüşmesinden zaten rahatsız.Bu konuda detaylı okuma yapmak isteyenler, bence şu anda Türkiye sınırları içinde çıkan tek aklı başında dergiye, ‘‘Tribün’’ü incelesinler.‘‘Endüstriyel futbola karşı tribün kültürü’’ altbaşlığı ile çıkan dergide, Serdar Turgut'un bahsettiği gelişmelerden rahatsız olan futbolseverlerin mükemmel yazıları var.Futbol meraklıları, futbolun artık ‘‘sadece futbol’’ olmamasından dolayı bayağı dertli.Ben iyi bir Galatasaray taraftarıyım. Bilincimi filan yitirmediğim sürece Galatasaray'dan başka bir takım tutmam söz konusu değil.Fakat, son yıllarda 'hakiki' futbol zevkini tatmin etmek için başka takımları da takip ediyorum.Mesela Eyüpspor'u, İzmirspor'u, Şekerspor'u, Tophane Tayfun'u takip ediyorum.Galatasaray kesmediğinden yapmıyorum bunu, sadece futbol heyecanı için.* * *Televizyonda futbol maçı seyrederken alttan fırlayan reklamlara ben de uyuz oluyorum. Fakat biliyorum ki, o kanal o reklamı alamazsa, ben de o maçı seyredemem.Konuya at gözlüğü ile bakmadığımı anlatmaya çalışıyorum. Reklam gelirleri veya naklen yayın gelirleri olmadan bu işin yürümeyeceğini de gayet iyi biliyorum.Ama Serdar Turgut'un dediği gibi ‘‘top orta sahada gezinirken’’ ekran ikiye bölünürse, yarısı maçı sessiz vaziyette gösterirken, diğer yarısında sesli olarak reklam çıkarsa, terliği yapıştırırım ekrana.Bazı aklıevvellerin ‘‘Maçlar dört devre oynansın, böylece reklam için üç ara verilmiş olur’’ fikrine hasta oldum mesela.Kardeşim aklınızı mı kaybettiniz? Futbol maçı, dörde bölünür mü? Milleti çileden mi çıkartmak istiyorsunuz? Getirin makul bir öneri, eyvallah tartışılsın.Bunları düşünen adamların hayatları boyunca bir kez olsun stadda maç seyretmedikleri o kadar belli ki!Hoooop! Burada futboldan; kan, ter ve gözyaşından bahsediyoruz. Senin kazanacağın dolarlar futbol seyircisini zerre kadar ilgilendirmiyor beyaz yakalı amca!* * *Her aklına geleni fikir sanan bu adamlar bilmiyorlar ki, düşündüklerini gerçekleştirmeye kalkıştıkları anda dünya başlarına yıkılır.Dünyada olmaz ama hadi oldu diyelim. O zaman da altın yumurtlayan tavuğu kesmiş olurlar.Bence kendilerine uğraşacak başka spor icat etsinler. Tabii bu kadar sevilenini bulabilirlerse.* * *Yazıyı, ne yazık ki tamamını yayınlayamayacağım, mükemmel bir makaleden bir iki parafrafla bağlayayım. Burak San'ın yazdığı ve Trübün Dergisi'nin ikinci sayısında yayınlanan ‘‘Ben değilim bebeğim, aradığın ben değilim’’ başlıklı bu yazının her satırının altına imzamı atarım...‘‘Futbol son 15-20 senedir günümüzün tüketici trendlerinin vefasızlığına kurban seçildi. '70'ler ve '80'ler boyunca para getiren tüketici eğilimleri ile uyuşmayan bir alt-kültür eğlencesiyken, şimdi seyircinin görmek istediği görkemli bir başarı hikayesine dönüştü.Artık oyundan zevk almak isteyen, sahada dizboyu kar varken, sırf maç oynansın diye tribünden inip temizliğe katılan taraftarlar yok artık.Onların yerine sadece başarı hikayesinin bir parçası olmak, yükselen bir eğilimi yakalamak, moda olan bir kavramı tüketmek isteyen modern zaman izleyicileri, 'Hafta sonu sinemaya gittim' der gibi 'Hafta sonu maça gittim' demek için maça giden light seyirciler var...’’Burak San, önce sırtına futbolcu isimleri yazılarak anlamını kaybeden ve her sene değiştirile değiştirile maymuna dönen formalara dikkat çekiyor.Sonra; localı, yemeli-içmeli ve illet bir şekilde ‘‘oturmanın zorunlu olduğu’’ teknoloji harikası stadların yarattığı Colosseum ambiansına duyduğu haklı ‘‘uyuz olma hissi’’nden bahsediyor.Ve ekliyor: ‘‘Sen bir taraftar arıyorsun sevgili kulübüm ama o ben değilim, aradığın değilim ben!’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!