Festivalin yaşama kültürü

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Benim hayatımda festivallerin de ayrı bir ritüeli vardır. Hazırlık süresi oldukça uzundur. Sinema festivali için, önce gideceğim filmler işaretlenir, saatleri tesbit edilir. Her saate göre ayrı bir yeme içme düzeni tasarlanır. Uygulamadaki küçük aksaklıklar bile beni çileden çıkartır. Bu kadar ayrıntıya ne lüzum var demeyin. Başka türlü festivalin zevkini nasıl çıkarırım? Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan unsurların başında film festivali gelir. Yoksa İstiklal Caddesi'ni kazımakla Beyoğlu yaşanır mı?

Festivalden önce belki Beyoğlu'na bu kadar sık uğramıyordunuz, uzak bir semtte yaşadığınız için de üşeniyordunuz. Şimdi sinemanın renkli, büyülü dünyasının çağrısına hayır demeyin.

Çalışmaktan yorgun argın döneceksiniz, ruhunuzu da, beyninizi de göreceğiniz bir film değiştiriverir. Dünyayı yeniden sevdirir.

Özel festival takvimim farklıdır.

12.00 matinelerini pek sevmem, öğle yemeklerinden pek hoşlanmadığımdan.

14.30 uygun sayılabilir, çünkü sinemadan çıkınca, güzel bir çay, çörekler, pastalar ve film üzerine tartışmalar. Başka bir filme hazırlık.

İçinde peynir eritilmiş, kruasan tercihim. Tabii bu arada, tavsiyede bulunan eleştirmenlerin, dostların adı hayırla yad edilir.

Ara sokaklardaki barlara da uğramadan geçilmez, bir dost sohbeti, bir sandviç, güneş batışına meydan okuyan ve o filmin yarattığı ruh haline girmiş bir kimlikle bir kaç kadeh içki.

En sevdiğim seans, 18.45 ya da 19.00'dur.

Gün battı mı karnı acıkanlardan değilim. Çok yakın dostlarım öyle olsa da direniyorum. Dokuz sonrası, yemeklerin keyfini çıkarmak için uygun bir sinema saati.

Festival normal günlerin sinema seyirciliğine benzemez, başka bir kültürü de beraberinde getirir.

Estetik bir telaş, yetişmenin kaygısı hayatı güzelleştirir.

Bırakın da ömrünüzün bir bölümü de sinemaya adansın canım.

Hele öyle tutkunlar vardır ki, ellerinde bir sandviç, koşuşturmada rekor kıracaklar nerdeyse.

Barsız, pastanesiz, lokantasız festival olur mu? Seyrettiklerinizi dostlarınızla tartışmadıktan sonra, paylaşmadıktan gayrı niye festivale gidiyorsunuz? Bencil olmayın.

Yemeklerde, barlarda konuşmak da bir festival ritüeli. Sokakta yürürken kulağınıza sıkça, yönetmen adları, oyuncu adları çalınır. Kulak misafirliği de-masadan masaya yapılan-iyi bir referans kaynağı olabilir.

Amaçsız kalabalıkların caddesi birdenbire sinemanın başkenti olur.

Bu yaşama kültürünü, bu düzeni festivalde film seyretmeden önce yazdım.

Öyle bir film seyrederim ki, düzenimi de değiştiririm, hayatımı da, kuralları da. Öyleyim çünkü. Tek efendim sanattır.

Yazarın Tüm Yazıları