Fatih Terim 50 yaşında

Güncelleme Tarihi:

Fatih Terim 50 yaşında
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 14, 2003 00:00

Kimilerine göre adıyla tamamıyla örtüşen bir ÅŸekilde ‘‘fatih’’ ya da Türkiye'nin yüzünü güldüren ‘‘evrensel Çukurovalı’’, imparator, kimine göre aşırı hırs küpü bir ‘‘hormonlu ego!’’ Kah baÅŸarının öteki adı, kah ‘‘sinirlere dokunan’’ bir teknik direktör; gerçek bir megaloman. Onunki de YeÅŸilçam klasiklerine taÅŸ çıkartacak bir hayat; Adana'da ÅŸimdi adının verildiÄŸi caddede baÅŸlamıştı ilk top koÅŸturmaya, bir yandan aynı sokaklarda babasının yanında seyyar satıcılık yapıyordu.Bulgurdan fındığa her ÅŸeyin satıldığı iki tekerlekli ekmek teknesini devirdiÄŸi için babasından ilk tokadı yiyen küçük çocuk, baÅŸarı merdivenlerini hiç duraksamadan çıkmakla yetinmemiÅŸ, Türkiye'nin daha önce hayalini bile kuramayacağı zirveleri yaratıp oralara bir güzel yerleÅŸmiÅŸti. Ama Ä°kinci Lig'deki Adanademirspor'dan UEFA ÅžampiyonluÄŸu'na, Ä°talya'da teknik direktörlüğe ulaÅŸan kariyerinde, Adanalılık halini hep önemli bir renk olarak korudu. Bir yanda ÅŸefkatli bir aile babası, bir yanda sert ve sinirli, klasik Türk erkeÄŸi. Belki hiçbir zaman ceketi omzunda, ayakkabısının arkasına basarak yürümedi ama gün gelip Armani, Versace, Gucci takımlar, gömlekler içindeyken de aynı kiÅŸilik, ‘‘erkek diÅŸisinin yanında sarhoÅŸ olmaz’’ diyen tipik bir maçoydu. Ya da Nurcan Akad'ın empatik yaklaşımıyla, ‘‘Adanalı delifiÅŸeÄŸin mayası’’nı taşıyordu şık takımlar. Hep böyle kafaları karıştırdı iÅŸte Fatih Terim. Her zaman gözlerinde ÅŸimÅŸekler çaktı, hep burnundan soludu, her zaman tartıştı, baÅŸarılarını tartıştırdı. Zirveyi sevdi, kendini en çok oraya yakıştırdı. Ama her ne ise, ne idiyse ya da hakkında her ne düşünüldüyse de, Türkiye'ye son yıllarda zafer duygusunu yaÅŸatan birkaç insandan biri oldu. Türkiye ‘‘Sıyrılın ÅŸu aÅŸağılık kompleksinden!’’ sözlerini ilk ondan duydu. Silkindi, kafasını kaldırdı ve öyle ki atletizmde Dünya Ä°kinciliÄŸi'ni bile beÄŸenmez hale geldi. Fatih Terim, 4 Eylül'de 50 yaşına bastı. Ve 25 yıllık hayat arkadaşı Fulya Terim, onun bu Altın Yılı'nı, devlere yakışır büyüklükte bir kitapla ölümsüzleÅŸtirmek istedi. Dört aylık gizli bir çalışma sonucu ortaya, sünnetinden Galatasaray'a attığı ilk imzaya, Adana'daki çocukluk günlerinden Ä°talya yıllarına, -tartışmalı yanları daha az olmak üzere-, geniÅŸ bir Fatih Terim portresi çıktı. Özel albümünden ve gazetelerden üç bine yakın fotoÄŸraf, kupürler, mektuplar, 50 arkadaşının onun için yazdıkları, Yılmaz ErdoÄŸan'ın ÅŸiirleri, eÅŸi ve iki kızının ilan-ı aÅŸklarıyla zenginleÅŸen kitap sınırlı sayıda basıldı ve Hoca'nın doÄŸumgünü partisinde davetlilere dağıtıldı. Bize de hazır elimize düşmüş bu albümü Albüm'leÅŸtirmek kaldı...4 Eylül 1953 Cuma, saat 11.20'de Adana'nın o zamanlar orta halli bir işçi mahallesi olan Çınarlı'da dünyaya gözlerini açtığında sela okunmaktadır. Uzun süredir kurduÄŸu düşü gerçekleÅŸtirip oÄŸluna Fatih adını veren Kıbrıs göçmeni babası Talat Terim, dört yaşındayken yanlış bir iÄŸne sonucu saÄŸ bacağını kaybetmiÅŸ, koltuk deÄŸneÄŸiyle çalışarak ailesine bakan bir seyyar satıcıdır. Babasıyla birlikte bugün evinde olan her ÅŸeyi satarlar söylediÄŸine göre. Aynı zamanda hayatını belirleyecek futbola baÅŸladığı yerdir o sokaklar, ki bugün bir caddede adı yazılıdır. Adana Endüstri Meslek Lisesi Motor bölümüne girer ama okuyamaz. Çünkü 1969 yılında, 16 yaşındayken Adanademirspor'un ayda 150 lira kazanan futbolcusudur. Kulübün o dönemki altyapı teknik sorumlusu Coral AydınlıoÄŸlu, ‘‘Terim'in liderlik vasıflarının daha dokuz on yaÅŸlarından itibaren görüldüğünü’’ söyler. 19 yaşında kaptan, Ä°kinci Lig'in gol kralıdır. Adanademirspor'un Birinci Lig'e çıktığı 1972-73 döneminde, Galatasaray'ı 1-0 yendiÄŸi maçtaki performansı, 1 milyon 650 bin liraya Galatasaray'a transferine yol açar.21 yaşında Ä°stanbul'a gelir ama biraz da hırçın ve gururlu yapısı nedeniyle büyük ÅŸehre alışması kolay olmaz. Krizler, iniÅŸler çıkışlar, o zamanlardan gösterir kendini. Aralıksız Galatasaray forması giydiÄŸi 11 yılın baÅŸlarında tanışır Fulya Terim'le. Fulya Hanım o zamanlar babasını kaybettiÄŸi için yurtdışındaki öğrenimini yarım bırakıp Türkiye'ye dönmüş 16 yaşında bir genç kızdır. BeÅŸ yıllık arkadaÅŸlıkları sonunda evlenmeye karar verdiklerinde Talat Terim tarafından şöyle uyarılacaktır:- Kızım bu çocuktan ne koca olur, ne baba! Sana yazık olacak.Ama kalbinin sesini dinler, evlenirler. Fatih Terim de o dönem gazetecilerin, ‘‘Sizin acılı Adana kültürünüzde bu Ä°sviçre ve Ä°talya'da okumuÅŸ kız nasıl bir etki yaptı acaba?’’ sorularını şöyle cevaplayacaktır:- Ben de Paris'te okudum, Güneyin Paris'i Adana deÄŸil mi?505 MAÇTA OYNADIFutbol oynamayı Fenerbahçe Stadı'na helikopterle indiÄŸi bir jübileyle bıraktığı 1984 yılına kadar 76 kez milli forma giyer, 32 kez milli takım kaptanı olur. 306'sı lig, 100'ü özel, 66'sı Federasyon Kupası ve 23'ü Avrupa ve Balkan Kupaları olmak üzere toplam 505 maçta oynamış; 19 de gol atmıştır. Biri Zonguldakspor maçında kendi kalesine olmak üzere...Futbolcuyken de hızlı ve hırslıdır. Hatta, gol oldu denen topları inanılmaz bir refleksle kale çizgisinden çevirme becerisi nedeniyle bir dönem lakabı Sementa konur; elinden, pardon burnundan her iÅŸ gelen sempatik bir cadının baÅŸrolünde oynadığı ünlü televizyon dizisi Tatlı Cadı'dan esinlenerek. Ama ÅŸampiyonluÄŸu futbolcuyken yaÅŸayamaz Galatasaray'da. Bunun için bizzat takımın teknik direktörü olmayı beklemesi gerekecektir.Futbolu bıraktıktan sonra birkaç baÅŸarısız ticari giriÅŸimde bulunur ve asıl düşündüğünü eÅŸiyle paylaşır. Fulya Terim, ‘‘Sen bu sinirinle antrenörlük yapamazsın’’ der ama nafile. Tersine Terim'e kanıtlayacak bir ÅŸey daha sunmuÅŸ olur. Ankaragücü ve Göztepe'nin teknik direktörlüğünden sonra Milli Takım teknik direktör yardımcısı ve ardından bizzat direktör olur Terim. Onun döneminde Avrupa'da final oynama baÅŸarısını gösterir Türk Milli Takımı. 1996'da Galatarasay'a teknik direktör olduÄŸunda, takımın durumu epey kötüdür: Ahmet Altan ‘‘Galatasaray Türkiye gibi sapır sapır dökülüyor’’ diye yazmaktadır. Ama henüz o sezon sonunda Galatasaray ÅŸampiyon ve CumhurbaÅŸkanlığı Kupası sahibidir. Åžampiyonluk üstüste dört yıl sürer. ‘‘Motivasyon’’ sözcüğü futbol literatürüne daha bir girer; Terim ‘‘İmparator’’dan önce ‘‘motivasyon dahisi’’ ilan edilir. Ve ÅŸu sözleri ilk kez o zamanlar yüksek sesle söyler: - Neden futbolda bir Türk ekolü olmasın? Bugüne kadar hep kendimizi aÅŸağılayarak nereye varabildik? Artık baÅŸka türlü düşünmenin zamanı gelmedi mi? Ä°mkansız görenler varsa ben buna talibim.Türkiye bundan sonra, Galatasaray'ın UEFA ÅžampiyonluÄŸu, Türk Milli Takımı'nın Dünya Üçüncülüğü gibi imkansız görülenleri yaÅŸarken, o Ä°talya'daki ilk Türk teknik direktör olarak Avrupa'ya doÄŸru yola çıkar. Fiorentina ve Milan maceralarından sonra, en sevilen Türk spor adamıyla ‘‘krizman’’ olmak arasında bir yerde, Türkiye'ye döner. 2001-2002 döneminde Üçüncü Galatasaray Dönemi baÅŸlar.50 DOSTUNDAN 50 YAÅž HATIRASI‘‘Küçük suda büyük balık avlanmaz, der atalarımız. Bırakın balık avlamayı hayal etmeyi, büyük suların var olduÄŸunu bile bilmeyenlerin çoÄŸunlukta olduÄŸu yerden çıkıp balığı yakalamıştır Fatih Terim’’ der onun için dostu, DYP Genel BaÅŸkanı Mehmet AÄŸar. Donatella Piatti, ona Ä°talyanca öğretirken neler öğrendiÄŸini şöyle anlatır: ‘‘İlk saatten itibaren baÅŸarılı, öğretmenine karşı saygılı, özenli bir öğrenci gibi teslim oldu. Benim söylediklerimi dikkatle dinlemekte, düzgün ve güzel bir yazıyla not almakla yetinmiyor, kendi stratejisini kullanarak sahada kullanılması gereken türden kelimelerin etrafında dönmesi gereken dersimizin doÄŸru bir çizgide gitmesi açısından bana yardımcı da oluyordu. Ä°ÅŸte orada benim için gerçek engeller çıkmaya baÅŸladı. Tamamen cahil olduÄŸum bir alan olan futbolla ilgili kendi dilimi öğretebilmek için birçok terim öğrenmek zorunda kaldım. Ben ona kendi kelime dünyamı öğretirken, o da beni kendi dünyasına götürdü. Bana, faul yapmamayı, isabetli paslar atmayı ve frikik atışları öğretti.’’Şansal Büyüka Terim'in ‘‘hırs’’ını şöyle özetler: ‘‘EÅŸiyle, baldızıyla kahvesine çayına oynadığı okey oyunlarında bile yenilgiye tahammülü yoktur. Sinirlenip savurduÄŸu okey taÅŸlarını bizim bahçeden çok topladılar.’’ Ali Taran ise şöyle der: ‘‘Ben baÅŸarı ancak Avrupa alkışladığı zaman baÅŸarıdır diyenlerden deÄŸilim. Ben bizden birinin, bu ülkenin gençlerine, bağıra bağıra ‘korkmayın' demesini... Bağıra bağıra ‘kendinize güvenin, biz onlardan aÅŸağı deÄŸiliz' demesini... Haykıra haykıra ‘atın üzerinizden ÅŸu ezikliÄŸi' demesini önemserim. Fatih Terim'i bunun için severim. Kendi adıma Fatih Terim'in serüveninden çok ders çıkardım.’’Kitapta, Mehmet AÄŸar, Nurcan Akad, Demet AkbaÄŸ, Nezih Alkış, Sara Koral Aykar, Prof. Acar BaltaÅŸ, Ayhan Bermek, Murat Beyazıt, Selahattin Beyazıt, Dursun BuÄŸra, Åžansal Büyüka, Özhan Canaydın, Mehmet Emin Cankurtaran, Mehmet Cansun, Güneri CivaoÄŸlu, Nurettin Çarmıklı, Zafer Çika, Feriha Dildal, Rıdvan Dilmen, UÄŸur Durul, UÄŸur Dündar, Turgan Ece, Müfit Erkasap, Åženes Erzik, Hayim Fresko, Yılmaz Gökdel, Tamer Güney, Gheorghe Hagi, Şükrü Hanedar, Rasim Kara, Arif Keskiner, Dr. Cem Kınay, Ferzan Kınay, Ä°nan Kıraç, Mehmet KurtoÄŸlu, Hami Mandıralı, Osman Özdemir, Donatella Piatti, ÖkkeÅŸ Polat, Ali Saydam, Vahit Sezgin, Aylin Sungur, Ali Taran, Ä°hsan TopaloÄŸlu, Hıncal Uluç, Bülent Ãœnder, Esat Ãœnlü, Murat YalçındaÄŸ, Nilgün Eren, Aslı YavaÅŸ'ın ve Ä°talya'dan, Florentino ve Milan yöneticileri ve futbolcular gibi dostlarının Fatih Terim için yazdığı yazılar yeralıyor. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!